2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sanal İletişim ve Gerçek Yalnızlık
MAKALE #5922 © Yazan Psk.Hatice ZENGEL | Yayın Kasım 2010 | 6,319 Okuyucu
Günümüzde baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojiyle birlikte, her şeye yetişme telaşındaki insanın en büyük sorunlarından biri gerçekten, yüz yüze iletişim kurabilme yoksunluğudur. Aslında sırlarını paylaşabileceği tek bir arkadaşa bile sahip olmayan günümüz insanı, sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaş (!) sayısıyla övünebilmekte, hiçbir şeye vakit ayıramadığını söyleyip saatlerce ''Nbr?'', ''İi'' tarzı harf tasarrufuna gidip iyice üşengeçleşerek, birkaç kişiyle birden ''sohbet'' edebilmektedir. Bu sohbetlerdeki hep aynı yüzeysellik, sığlık, aslında paylaşım falan olmaması, onca zaman aynı pozisyonda oturup, radyasyona maruz kalıp sağlık sorunlarına davetiye çıkarma, aşılan internet kotaları yüzünden beklenilenden fazla para ödeme ve asıl yapılması gerekenleri yapamama, işlerini yetiştirememe, varsa aile, eş, çocuk, komşu, arkadaş ve akrabalara yeterince, hatta bazan hiç zaman ayıramama söz konusu olabilmektedir. Kısaca ''internet bağımlılığı'' diye tanımlanan ve çoğu bilim adamı tarafından artık neredeyse uyuşturucu bağımlılığına eş değer görülen çağımızın getirilerinden biri.

Peki ama neden? İnsan ''evli mi, bekar mı, ilişkisi var mı, yok mu, çocuğu oldu mu, olduysa adı ve cinsiyeti ne, şu an nerede, kiminle, ne yapıyor'' gibi soruların cevabını neden duyurma ihtiyacı hisseder? ''Şu an arkadaşlarımla X barda çılgınlar gibi eğleniyorum'' cümlesi aslında ne anlatır? ''Emin misin eğlendiğinden?'' diye sormak gerekir o zaman. Verilmeye çalışılan aslında ''ben varım, buradayım, önemliyim, beni takip edin, merak edin, dünya üzerinde benden bir tane daha yok!'' mesajıdır. Sorun şu ki, her insan kendisi için de, Yaradan için de tektir, hiç kimseden bir tane daha yoktur, tek yumurta ikizi de olsa, ayrı insandır sonuçta.

Gerçekten takip edilmeye değer, dikkate alınması gereken insanların, yani gerçek sanatçı, bilim insanı, mucit, işini düzgün yapan, en azından yapmaya çalışan herhangi bir mevki ve konumda çalışan insanın, fabrika işçisinin de, bu tür bir iletişime ayıracak vakti de yoktur, buna ihtiyacı da! Zaten işi, eşi, ailesi, günlük telaşesi, hobileri, dinlenme ve uykusu bütün gününü doldurmakta, boş zamanı kalmadığı için de ''Ne yapsam da zaman geçse?'' sorusunu sormaya bile vakit bulamamaktadır. Aksi durumda, eşi yan odada ya da aynı salonda televizyon izleyip her şeyden habersiz çerezini atıştırırken, eşofmanıyla yani evdeki en doğal haliyle otururken, bütün dikkatini ve vaktini dış görünümüne harcamış, belki kendisi de evli karşı cinsle selamlaşmalar gitgide gerçekten görmediği (çoğu durumda kameradan bile) bir insana aşık olduğunu sanma ve hatta yıllardır süren evlilikleri, zor-zahmet kurulmuş yuvaları, içindeki çoluk-çocukla birlikte, temeline dinamit konulmuşçasına dağıtabilmektedir.

Asıl aranılanın yan koltukta oturan değil, bilgisayar ekranındaki yazıda, belki cinsiyetini bile yalan yazan, sadece sanal bir karakter olduğuna karar verilebilmekte, iş boşanmaya varabilmektedir. Kendini ''mükemmel'' ya da ''mükemmele yakın'' olarak tanımlayan o insan, bütün şartlar hazırlanıp, birçok fedakarlık yapılıp ''eş'' konumuna gelse bile, acı gerçek çoğu zaman çok geç algılanmaktadır. Kimse yatağa makyajla ya da takım elbiseyle girmez. Hiç kimse sorunsuz, her zaman sakin, hoşgörülü, her söylenileni kabullenen, sürekli iltifatlar eden, hayatının merkezine tek bir insanı koyan ve başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir kişilik yapısına da sahip olamaz. Birkaç saatlik ve satırlık yazışmanın, giyinip süslenip birkaç defa yemeğe çıkmanın günlük hayatta 24 saat karşılığı olamaz zaten. Sonuç, hayal kırıklığı, pişmanlık, toplumca dışlanma, sosyal statüsünü kaybetme, iki ev geçindirme zorunluluğu ve en kötüsü yeni insanlar arayışına girme olabilmektedir.

Gelelim cep telefonuna, ''hayatımızı kolaylaştıran'' icada. Her an ulaşılabilir olmak, toplantı, aileyle sohbet, hatta uyku sırasında bile rahatsız edilebilme, insanın hayatını ne kadar kolaylaştırır, tartışılabilir. Vatandaş bir imza atacak yetkilinin gereksiz bir saat sohbetini beklemek zorunda kalabilmekte, tüm otobüs daha lise hatta ilköğretim çağındaki ergenin sevgilisiyle bütün özel hayatına vakıf olabilmekte, insanlar saatlerce uzak ya da yakın, hatta yan odadaki arkadaşıyla sohbet edebilmektedir. Ödenen para bir yana, uykusuzluk, halsizlik, sinirlilik, dikkat dağınıklığı, uzun vadede, henüz kesin olmamakla birlikte, beyin ya da vücudun herhangi bir yerinde meydana gelebilecek kanser doğrudan sağlığı da tehdit etmektedir. Hele daha fazla zarar gördüğü kesin olan çocuklar için cep telefonu gözde karne hediyeleri, hatta acil alınacaklar arasındaki yerini çoktan almıştır.

Acil bir iş için, yetişilecek toplantıya geç kalınacağını haber vermek için, banka, polis, ambulans, itfaiyeyi aramak için, acele haber verilmesi gereken herhangi biri ya da hal-hatır sorma, uzaktaki arkadaş ve yakınlarla iletişim kurmakta ve bunu neredeyse her yerden yapabilmekte büyük kolaylık sağladığı kesin olan, hatta internete bağlanılabilen, fotoğraf çeken ve kamera kaydı yapabilen bir teknolojik ürünü, bu şekilde kullanmak da kişisel bir tercih olmakla birlikte, toplumumuzda henüz yerleşmemiş ''haberleşme'' ve ''telefonla sohbet etme'' ayrımını da iyi yapmamız gerektiğini ortaya koymaktadır.

İçinde beden dili, jest, mimik, ses tonu, gülme, ağlama barındırmayan zorlama, sanal, çoğu zaman da yalan olabilen bir iletişim, aslında neredeyse sadece zaman kaybıdır. Hele sadece yazıyla, internet üzerinden chat ya da cep telefonu mesajıyla kurulan iletişim gerçeğe en uzak olanı olabilmekte, çok rahat yalan yazılabilmektedir. Sonuçta cep telefonu ve internetten eş, arkadaş, partner bulmaya çalışan, eşini aldatan hatta yuvasını yıkan bireylerin çoğaldığı bir toplum haline gelmekteyiz, sadece bizde değil tüm dünyada sosyal paylaşım sitelerinin ve chatleşmenin yıktığı yuva sayısı çığ gibi artarak çoğalmaktadır.

En kötüsü ve dikkat edilmesi gereken de, daha ilkokul çağındaki çocuğumuzun bile bu tür iletişime, sanal oyunlara çok fazla zaman ayırması, internet bağımlılığının asıl oyunların yerini almasıyla iyice asosyal bir birey haline gelmesi, yanlış arkadaş edinebilmesi, bunun sonucunda başına her türlü kötülüğün (uyuşturucudan çocuk pornosuna kadar) gelebilme olasılığıdır. Unutmayalım ki, yetişkinlerin, hatta fakülte dekanı profesörlerin bile düşebildiği sanal alem tuzaklarına çocuklar, çok daha saf, masum ve her şeye inanabilecek durumda oldukları için daha kolay düşebilmektedir. Bu durumda asıl sorumluluk ebeveynlere ve öğretmenlere düşmektedir. Yerine daha iyi bir şey (birlikte oynama, parka, gezmeye, sinemaya, pikniğe gitme gibi, kısacası birlikte iyi vakit geçireceğiniz bir etkinlik) koymadığınız sürece çocuğunuzu bilgisayar başından kaldırmanız da zorlaşacaktır.

Sevgiden yoksun kaldığını düşünen, sarılıp öpmediğiniz, aslında gözünüzden sakındığınız, ama sevginizi gösteremediğiniz biricik yavrunuz, daha ergenlik çağında, hiç bilmediği, tanımadığı birine ''evlenmek'' için kaçabilir, ikinci ve imam nikahlı eş (kuma) olabilir, daha reşit bile olmadan, yani kendisi de çocukken çocuk sahibi olabilir, hem de kendi ''kızlık soyadı'' ile. Kötü şeyler her zaman başkalarının başına gelmez, gazetelerin üçüncü sayfalarında yazılanlar da uydurma haber değil, hepimiz gibi insanların hikayeleridir, bunu lütfen unutmayın!

Her şeyde olduğu gibi iletişim araçlarını kullanırken de ''azı karar, çoğu zarar'' ilkesini benimseyip, ''gerçek'' hayata ve yüz yüze iletişime daha fazla zaman ayırmaya çalışmamız, hem bizim mutluluğumuza, hem çevremizdeki insanların mutluluğuna daha çok katkı sağlayacaktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sanal İletişim ve Gerçek Yalnızlık" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Hatice ZENGEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Hatice ZENGEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Hatice ZENGEL Fotoğraf
Psk.Hatice ZENGEL
Adana (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi36 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Hatice ZENGEL'in Yazıları
► Sanal Zorbalık Psk.Serap DUYGULU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Sanal İletişim ve Gerçek Yalnızlık' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:15
Top