2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Hastalık ve Mutsuzluk Aslında Bir Tercih Meselesidir. (Tabiki Sağlık ve Mutluluk Da!)
MAKALE #6298 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Ocak 2011 | 8,469 Okuyucu
Hayat büyük ölçüde tercihlerimizden ibarettir. Öyle olduğu için sağlık ve mutluluk olguları da tamamen bir tercih meselesidir aslında.

Evet, biz sağlığı yahut sağlıksızlığı, mutluluğu ya da mutsuzluğu tercih ediyoruz. “Nasıl olur, hangi aklı başında kişi sağlıksız olmayı, mutsuz olmayı seçer ki” demeyin! Bütün seçimlerimiz her zaman “bilinçli farkındalık alanı” dediğimiz yakın algı düzeyinde gerçekleşmiyor. Bazı seçimlerimizi farkında olmadan ortaya koyduğumuz düşünsel ve davranışsal eylemlerle bizzat kendimiz ortaya koyuyoruz.

Mesela:

“Başım ağrıyor bugün” demeden önce, “Şükür ki benim bir başım var. Ve, var ki ağrıyor. Olmayan baş ağrır mı hiç! Bu ağrı sayesinde gündelik yaşamın olağan akışı içersinde unuttuğum başımın bir kez daha farkına vardım ” demeyi değil de başımız sadece ağrıdan ibaretmiş gibi bir tutum takınmayı tercih ederiz. Böylece neticedeki etkilenmeyi artırırız. Neticede ağrının vereceği sekiz - on gramlık sıkıntıya bir kaç derece daha eklemeyi seçmiş oluruz.

“Eşim ilgisiz” demek yerine, “İlgisizliğine karşın saymakla bitiremeyeceğim kadar iyi yönleri var” düşüncesini seçmediğimiz için ilişkimizi kendi içimizde günbegün kemirme yolunu seçeriz.

Hem de kendi elimizle.

Meseleye, “Çocuğumun matematiği zayıf” yerine, “Demek ki bu bir dersin dışında kalan bütün dersleri iyi” şeklinde bakmayı seçmeyerek hem kendimizi hem de çocuğumuzu mutsuz etmeyi tercih ederiz. Farkında bile olmadan üstelik. Evet evet, yine kendi elimizle.

Güneşe bakınca gözlerimizin kamaşmasını, çok yemek yiyince midemizin ağrımasını yahut ekşimesini, üç gece uykusuz kalınca halsiz olunmasını ya da bilgisayarın başında 5 - 10 saatten fazla oturunca ortaya çıkan baş ağrısını (bir hastalık olarak görmeyerek) olağan karşılar; ancak başımıza olumsuz bir olay geldiğinde bir süreliğine olumsuz yönde etkilenmeyi anormalmiş gibi görme çifte standardını seçeriz. Üstelik bununla da yetinmeyerek, “Depresyona girdim, hastayım” vs. deme çok bilmişliğini gösteririz. Tabi ki bu şekilde yapmakla kendi ateşimizi doğal sönme sürecine bırakmaz, üzerine bir de benzin dökeriz. Böylece, bir süre sonra zaten gidecek olan misafirin boş yere kahrını çekeriz. Sadece kahrını çekmekle de kalmayız, onla sürekli kavga eder dururuz.

(Sorulduğunda ise bu manasız didişmenin adına “terapi, tedavi” vs. deriz. Ne kadar “şık” değil mi! Halbuki zaten gidecek olan bir misafirle kavga etmenin adı olsa olsa aymazlıktır, ayıptır. Not: Kendiliğinden gitmeyecek misafirler, yani gerçek hastalık durumları tabiî ki müstesna.)

Düşmeyi bırakmaktan, vurmayı acımaktan, gitmeyi varmaktan, gelmeyi kavuşmaktan, uyumayı hareketsizlikten, yürümeyi terlemekten, koşmayı yorulmaktan, bağırmayı duymaktan ayrı düşünmeyiz ama ayrılığı acıdan, boşanmayı üzülmekten, başarısızlığı hayal kırklığından, sorunları hayattan, çözümü de en azından bir süreliğine sabretmekten ayrıymış gibi düşünme yolunu seçeriz. “Yağmur yağsın ama ıslatmasın” demekle aynı tutarsızlıkta olduğunu bile bile, “Her şey başıma gelsin ama beni hiç etkilemesin” çelişkili düşüncesini tercih ederiz. Tabi sonundaki bilumum gelişmeleri de… Bir şeyi tercih eden arkasındakileri de seçmiş olur haliyle. Bir yolu seçen aslında varacağı yeri, bile bile kazayı tercih eden de ölümü yahut yaralanmayı seçmiş olmaz mı!

Yürümek yerine asansöre binmeyi, yani kilo almayı seçeriz. Asansörü seçmek aslında sadece asansörü değil; kiloyu, şişmanlığı, obeziteyi seçmek demektir. Kilo almayı tercih etmek ise damar tıkanıklıklarını, yağlanmaları, kireçlenmeyi, kalp krizlerini veya beyin kanamalarını seçmektir… Evet, apartmana girdiğinde kişi merdiven yerine asansörü tercih ettiğinde bir bakıma akabindeki bu gelişmeleri de seçmiş olur. Farkında olarak yahut olmayarak… Farkında olmak ya da olmamak neticeyi değiştirmez.

Arada bir mezarlığa gidip de sizin gibi tıpkı 19 - 20 yaşında olduğu halde yıllardır kara toprağın bağrında yatanı değil de “sadece” cadde üstündeki lüks mağaza vitrinlerinde yer alan “20’li yaş ilkbahar kreasyonlarını” izlemeyi seçtiğinizde mevcut koşullarınıza isyan etmeyi, hoşnutsuzluğu, tatminsizliği, bıkkınlığı otomatikman tercih etmiş olursunuz. Bu durumda “hayır ben seçmedim ki” demenizin fazla bir manası kalmaz!

3 metre kare yerde 30 yıldır yaşayan bir mahkümun yerine kendinizi koymayı unuttuğunuzda yaşadığınız şehrin uçsuz bucaksız boyutları ruhunuza dar gelmeye başlar. Çünkü yine darlığı, sıkıntıyı tercih etmişsinizdir.

Neyle mi?

Kendi öz seçiminizle.

Öfkeyi seçmekle gerginliği, suçlamayı seçmekle ders almamayı, dolayısı ile de sürekli hata yapma kapısını ardına dek açık tutmayı seçeriz… Aldatarak aldatılmayı, kandırarak kandırılmayı, vermeyerek bir gün tam da lazım olduğu halde alamamayı…

Hak yiyerek, ağır vebal yüküyle yüklenerek manasız dünya meşakkati altında inim inim inlemeyi, iki büklüm olarak dizimiz üstüne çökmeyi, bütün bunlardan sonra -üstelik de onca yaşanmışlığına karşın- "şu yaşamdan hiçbir şey anlamadım valla" diyerek göçüp gitme sonucunu seçeriz.

Gülmeyi unutarak asık yüzlü olmayı, ağlamayı unutarak nasırlı kalbi, merhameti göz ardı ederek taşlaşmış bir yüreği seçeriz. Taşlaşmış bir yürekte mutluluk filizleri açar mı! Filiz taşta değil yumuşacık toprakta açar ancak!

Gitmeyi gelmeyi değil de evde kös kös oturmayı seçeriz… Yani, depresyonu...

Artıları değil de eksileri araştırmayı, kapatmayı değil de açmayı, oluruna terkemeyi değil de kurcalamayı, kabullenmeyi değil de inatla değiştirmeyi tercih ederiz… Yani didişme ve kavgayı… Çatışmayı… Tabi ki kinleşmeyi, soğumayı, ardından uzaklaşmayı. "Kaçmalıyız" dediğimiz sorunlara ise adeta koşarcasına yaklaşmayı…

Yorgunluğu değil de rahat etmeyi seçeriz. Çocuğumuz bir masa başına geçip de oturduğu yerden son derece rahat bir biçimde maaş alsın diye gece gündüz didiniriz.Tembelliği çalışmaya, can sıkıntısını mutluluğa ve iç huzuruna tercih etmiş oluruz…. Tembellik bir yandan belki rahatlığa ama öbür yandan can sıkıntısına ve mutsuzluğa kardeştir çünkü.

“Şu şartlarda olursa olsun” yolunu değil de, “Ne pahasına olursa olsun” mantığını, sözgelimi birilerine zarar verme pahasına bile olsa para kazanmayı, mesela kalitesiz gıdalar satarak toplumu günden güne zehirlemeyi yahut (müteahhit ise) çürük evler inşa ederek mutfak dolabının vs. 3, 5, 10 yılda sahibinin elinde patlamasını tercih ederiz. Aslında kendimizi, ruhumuzu, iç alemimizi, psikolojimizi zehirlediğimizi bilmeyiz. Sonra da oturur mutluluğu bekleriz. “Her daim onlarca gönüle diken eken kendi ruh aleminde nasıl gül hasat edebilir ki” diye düşünmeyiz bile!

Bir ihtiyaç sahibini görmeyi değil de görmemeyi, yokmuş farzetmeyi seçeriz. Kimsenin kimseyi görmediği, duymadığı, bilmediği bir toplumu tercih etmiş oluruz böylece. Sonra da içinde boğuluruz hep birlikte.

“Bana ne” der, iyilik tohumu ekmemeyi seçeriz. Mümkünse içinde güzelliklerin fokur fokur kaynadığı "kötülükler" kazanına su taşırız, kova kova. Toplum tarlasında yeşerecek iyilikler ve güzellikler ürününden mahrum kalmayı tercih etmişizdir çünkü.

Bencilce, narsistce, sürekli başkalarının sırtına basarak, haklarını sömürerek yaşamayı, yani kendimizden ve ailemizden başka kimseye hayat hakkı tanımamayı seçeriz. “Yaşatmazsan yaşayamazsın; mutlu etmezsen mutlu da olamazsın” ilkesi gereğince de aslında hiç yaşamamış gibi ölmeyi, yaşarken bir türlü doymayan gözü arkada koyup gitmeyi tercih etmiş oluruz.

İltifatı değil hakareti, takdir etmeyi değil kıskançlığı, teşvik etmeyi değil haseti ve mani olmayı tercih ederek ruh dünyamızın giderek kurumasını, derken de çoraklaşmasını seçmiş oluruz. Kurak ve çorak tarlada domates, marul hasat etmeyi bekleriz sonra da. Böyle bir arazide çalı, çırpı ve dikenden başka ne yetişir ki!

“Gemisini yürüten kaptan” demeyi seçeriz; böylece çevredeki birçok geminin batmasını izleriz, sessizce. Sonra da uçsuz bucaksız denizde alabora olduğumuzda yardım alacak kimse bekleriz. Belki bir el atılıverse kurtulmak içten bile değilken batmayı tercih ederiz. “Sadece ben kurtulayım” diyen bir gün batmayı seçendir oysa!

O halde:

Sadece ev ya da araba alırken, evlenirken, iş ararken vs. değil; her adımınızda seçim yaptığınızı unutmayın. Neyi nasıl seçtiğinize dikkat edin. Bu tercihlerinizi her zaman bilinçli yapmadığınızı aklınızdan hiç çıkarmayın.

Tekrar ediyorum:

Düşünsel ve davranışsal tercihlerinize aman dikkat! Yaşamımıza dair hemen her şey bu iki kanaldan çıkan seçimlerinizin bir ürünü.

Sonuç:

Sağlığı ve mutluluğu sadece ve sadece biz uzmanların zamandan, hayatın bütününden yalıtılmış büro ve ofis odalarında, kuru masa başı uygulamalarında değil; yaşamınızın her biri bir yana saçılmış açık yahut saklı ayrıntılarında arayın biraz da.

Para verdik de domates aldık diye, ücretini ödeyince ev ve araba alabildik diye sağlığı ve mutluluğu da aynı şekilde birilerine bedelini ödemekle kolayca satın alabileceğimizi mi sanıyoruz yoksa?

Böylece, yine işin kolayına mı kaçıyoruz?

Ne dersiniz?

Psk. İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Hastalık ve Mutsuzluk Aslında Bir Tercih Meselesidir. (Tabiki Sağlık ve Mutluluk Da!)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     13 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Depresyon ve Mutsuzluk Psk.Cem GÜMÜŞ
► "Kronik Mutsuzluk" mu Yaşıyoruz? Psk.Burçin KOYUNCU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Hastalık ve Mutsuzluk Aslında Bir Tercih Meselesidir. (Tabiki Sağlık ve Mutluluk Da!)' başlığıyla benzeşen toplam 30 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:42
Top