2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sonucuna Değil, Köküne Bak: Aile İçi Sorunlar ve Mutlu Bir Aile Hayatı Üzerine Bir Kaç Söz
MAKALE #6517 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Şubat 2011 | 6,768 Okuyucu

SONUCUNA DEĞİL, KÖKÜNE BAK: AİLE İÇİ SORUNLAR VE MUTLU BİR AİLE HAYATI ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

Son yıllarda mutsuz musunuz?

Cevabı: Hak ediyorsunuz da ondan! (Dost acı söyler)

Peki niye son yıllarda, hiç düşündünüz mü?

Eşinizle artık eskisi gibi anlaşamıyor musunuz?

Cevabı: Elbette anlaşamazsınız. Başka ne bekliyordunuz ki!

Bütün bu sorunlar sebepsiz yere, durduk yere gökten zembille mi iniverdi hayatınıza?

Öyle mi zannediyorsunuz yoksa!

Siz ha bire, üstelik de “kendi elinizle” yıkın; bir de bu duruma oturun, sanki sebepsizmiş gibi şaşın! Şu insanoğlu hakikaten de çok garip bir varlık…

***

Bir hastam sorunlarından bahsederken benim yıllardır farkında olduğum bir gerçeği ortaya koydu. Bana “demek ki aklın yolu bir” dedirten ve çok hoşuma giden bu cevap danışanın eşine yönelik olarak kullandığı, “Sen sonucuna değil köküne bak” sözüydü. Evet yaşadığımız herhangi bir şeyin köküne bakmak ya da sadece sonucuna bakmak. Aslında bütün mesele burada saklı.

Köküne değil sadece sonucuna bakan bir kişi doktor ise her ağrıyı hastalık sayar. Oysa her ağrı bir hastalık demek değildir. Bir kişinin on saat facbook’un başında oturduğundaki bel ve baş ağrısı nasıl hastalık olabilir?

Köküne değil sonucuna bakan kişi bir psikiyatri uzmanı ise doğal üzüntüyü yahut olağan yas sürecini depresyon kabul eder, verdiği ilaçlarla sizi olmayan hastalığınızdan kurtarmaya kalkışır.

Konumuz asıl bunlar değil… Evliliğinizde mutsuzsanız hak ediyorsunuz dedim, malum. Ünlü psikoloji profesörü Mevlana, “Soru da bilgiden doğar, cevap da…” der. Ne kadar da doğru! Bilmeyen kişi doğru soruyu soramaz. Doğru soru sorulmadığında ise doğru cevap bulunamaz. O halde şu doğru soruyu sormak lazım.

Bireysel yaşamınızda niye mutsuzsunuz?
Aile yaşamınızda niçin sorunlarınız var?

“Bana şunu dediydi, bunu deyince yapmadıydı, gelmediydi aslında gittiydi, görmediydi görmesi lazımdı ve dahası… Zannediyor musunuz ki evliliğinizdeki asıl sorun bunlar… Hayır! Aslında bunlar bardağın ağzından taşan son damlalar. Ama bardağı taşıran bu damlalar değil. Bardak damlayla değil suyla dolar, son damlayla da taşar. Ama bu, “bardağı taşıran damlalardır” demek değildir.

Bir bardak dolmuşsa ancak o zaman damlalar taşırıcı bir işlev görebilir. Boş bardakta damlaların ne fonksiyonu olabilir! Bırakın taşırmayı, neredeyse görülemezler bile onlar bardağın içinde.

***

Bazı şeylerin tek başına bir fonksiyonu – kıymeti yoktur yaşamda. Çoğu zaman bir şey başka bir şeyle anlam kazanır çünkü. Tıpkı tuzun tek başına bir öneminin olmaması, ancak içine katıldığı yemekle anlam bulması gibi.

Sizin “sorun” dedikleriniz de böyledir işte. Eşinizden soğumuş, uzaklaşmış, onunla çaktırmadan kinleşmiş olmasaydınız zannediyor musunuz ki bunlar yine de sorun olurdu sizin için. Oysa bunlar dediğim gibi, ancak saydığım asıl sorun zemininde değer ifade eder. Bir insandan soğuduysanız lafı - sözü bu denli önemli olmaya başlar. Sevdiğinizde ise gözünüz anında körleşiverir, tolerans ve tahammül gücünüz artıverir birden. Ondan sonra da bu sorunlar kızmak şöyle dursun hoşunuza bile gider belki de! Neye nereden baktığınız, neleri gördüğünüz, nasıl algıladığınız ne kadar da önemli, görüyorsunuz!

Eşiniz işten gelir gelmez televizyonun karşısına mı geçiyor?
Ya da bir şey istediğinizde çabucak yok mu diyor, genellikle de size kolayca kızıyor mu?

Allah Allah!
Neden acaba?
Yoksa bu adam deli mi?

Az önce de belirttiğim gibi, bu davranışlar tek başına anlamlı değildir. Eğer eşinizi seviyor, onun da sizi sevdiğine yürekten inanıyorsanız şayet, bu davranışları tatlı bir kabahat olarak algılar, hatta esprisini yapar, gülüp geçersiniz. Ama bu davranış sizi sevmediğini düşündüğünüz bir algısal zemin üzerinde hayata geçiriliyorsa işte o zaman daha farklı algılar, daha başka tepkiler verirsiniz. Halihazırda olduğu gibi!

Hani eşinizin size niçin böyle davrandığı hususuna kafa yorarken de taşan damlaya değil dolduran suya, yani meselenin sonucuna değil köküne bakılmalıdır demiştim, hatırlayın!

Peki bizi mutsuz kılan, belki de boşanmanın eşiğine getiren kök nedir?

Yine burada da doğru cevabın alınabilmesi için doğru sorunun sorulması lazımdır.

O doğru soru şudur:

Eşinize karşı ne kadar zamandan beri bir komşunuza ya da yolda gördüğünüz herhangi bir yabancıya gösterdiğiniz alakayı ve özeni göstermiyorsunuz?

Muhtemelen vereceğiniz tarih sorunlarınızın başladığı tarihi gösterecektir ve bu asla bir tesadüf değildir, olmayacktır da.

Yüzüne karşı azarlar gibi “Getirsene ya…, (İnsan hem her aklına geleni der hem de döner kendi dediğinden etkilenir. O garip bir varlıktır.)

Hemen kapıdan çıktığında ise arkasından “ya bu adam beni deli edecek”, (“içki şişede durduğu gibi durmaz” misali bu laf da ağızda durduğu gibi durmaz. Hem kendi ağzınızdan çıkar hem de eşinize yönelik duygularınızı negatif yönde değiştirir. Tabi ki bir seferde değil, zamanla. Zaten siz de “ilişkimiz sonradan bozuldu” demiyor musunuz! Niye sonradan bozuldu acaba??)

Bir şey istediğinde ve bulamadığında “kör müsün” manasında “orada orada, dikkatli bak”,

Sohbet esnasında önemli değilsin manasındaki “boş ver yaaa…”,

Sofraya çağırırken karşıdaki psikolojik bir varlık değil de sanki bir odunmuş gibi “kahvaltı hazır gel”,

Tartışırken ise küçümseyici “sen öyle san” tarzındaki

kaba, her sergilendiğinde başlangıçta bembeyaz olan kalpte siyah küçük lekeler bırakan, zamanla olumlu duyguyu zifiri bir karanlığa çeviren, sevginizi zehirleyen kaç söz, tavır, tutum ve davranışlarınız var, hiç düşündünüz mü? Daha da önemlisi bunları ne zamandan beri böyle sergiliyorsunuz yaşamınızda?

Yani konuşurken, tepki verirken yedi kat yabancıya gösterdiğiniz itinayı / özeni eşinize göstermeyi unutalı ne kadar oldu, onu diyorum?

Eşinize gösterdiğiniz itina ve özen kaybı ile aranızdaki sorunların bozulmaya başlaması aynı tarihlere mi denk geliyor, bunu soruyorum?

Bu soruya vereceğiniz samimi yanıt çözümün kapısını aralayan doğru anahtar olacaktır.

O HALDE SONUÇ

Eskiler "saygı bitince sevgi de biter" dediler. Böylece bir gerçeğin en az yüzde ellisini asırlar öncesinden tespit ettiler. Ama yeniler, yani günümüzün "kibirli etiketlileri" bunun üzerine "sevgi bitince tolerans ve sabır da biter, o zaman da dolan bardağı damlalar taşırmaya başlar" gerçeğini ekleyemediler.

Mutlu bir aile hayatı istiyorsanız şayet taşıran damlalarla değil, dolduran suyla uğraşın.

Bunun için ise "doldurucu musluğa" (lafa - söze, saygıya - saygısızlığa, adaba -usüle) dikkat edin.

Bardağınızı yağmur suyu değil, açık bıraktığınız musluk dolduruyor. (Ve bu musluk evinizde. Elinizin altında. Parmaklarınızın ucunda.)

Bu musluktan akan en büyük damla, saygısızlık damlası...

"Ben saygısız biri değilim" demeyin, hemen savunmaya geçmeyin.

Saygı işinde bir sorun yoksa sevgi neden bitti o zaman?

Sevgi bitmediyse "dediydi - demediydi, yaptıydı - yok yapmadıydı" kabilindeki, çerez hükmündeki şeyler neden sorun olmaya başladı o halde?

Söyleyin hadi?

Saygısızlığın her zaman aleni ve hoyratça olması gerekmediğini, bunun usulüne uygun ve çaktırmadan da yapılabildiğini, böylesi türden "kılıfına uygun" saygısızlıkların sanılandan çok, çok daha yaygın olduğunu, zaten asıl sorunun kökünün de burada yattığını unutmayın.

"Eşimize yedi kat yabancıya gösterdiğimiz itinayı ve özeni göstermiyoruz, sonra da onda yedi kat elin bize veremeyeciği mutluluğu arıyoruz. Bu kafayla daha çok ararız" (İzzet Güllü)

"Günümüzün modern bireyinin en büyük ayıbı 'laf sokmayı' eşitliğin tipik bir göstergesi sanması, bunu bir meziyet zannetmesidir" (İzzet Güllü)

"Biz eşimize ha bire laf sokarmakla meşgul olursak sorunlar da aile saadetimize kafasını sokmak için uğraşır. Çünkü saygı duvarı yıkılmış, önünde bir bariyr - engel kalmamıştır." (İzzet Güllü)

Psk. İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sonucuna Değil, Köküne Bak: Aile İçi Sorunlar ve Mutlu Bir Aile Hayatı Üzerine Bir Kaç Söz" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     6 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Kadında Aile Hayatı Psk.Ebru ÖZKARDAŞ
► Mutlu Aile Olmak-Mutlu Evlilikler Psk.Serap DUYGULU
► Mutlu İlişki & Mutlu Aile Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
► Neden Aile Terapisi? Bireysel Terapi Değil? Psk.Dnş.E.Aygül ÇELİK İNCİ
► Mutlu Aile Kurmanın Yolları Psk.Dnş.Sehir HİLOOĞLU
► Aile ve Evlilik Terapisi Üzerine Psk.Akın ÖZGÜN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Sonucuna Değil, Köküne Bak: Aile İçi Sorunlar ve Mutlu Bir Aile Hayatı Üzerine Bir Kaç Söz' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:52
Top