Çocuğa Sınır Koymanın Çocuk ve Aile Mutluluğu Açısından Önemi
Evde Patron Kim? Anne-Baba vs Çocuk(lar)?
“Sizler birer yay, çocuklarınız da geleceğe fırlattığınız canlı oklardır” (Halil Cibran)
Bu yazımda çocuklarımız, çocuklarımızla ilişkilerimiz ve evdeki patronun kim olduğu konularını tartışmak istiyorum. Bir çok kültürde eşlerin birlikteliğini tamamlayan, başka bir deyişle aileyi tamamlayan öğenin çocuk(lar) olduğu düşünülür. Çocuk olmadan var olan evlilikler tamamlanmamış gibi algılanır. Çocuk, aile olma sürecine farklı bir dinamik katar. Artık eşlerin farklı sorumlulukları, farklı beklentileri vardır ve yaşamlarını artık yeni aile sistemine göre ayarlamalılardır. Çocuk, ebeveynlerin projesi, ebeveynlerin yapamadıklarını, ukte kalmış olanları gerçekleştirme aracıdır artık... Çocuğun başarısı ebeveynin başarısı, çocuğun başarısızlığı ebeveynin başarısızlığı gibi bakılır. Çocuğa atfedilen bu başarı görevi, çocuk tarafından “anne babayı memnuniyet aracı” olarak algılanmaya başlar. Çocuğun en temel ihtiyaçlarından biri olan “Gereksinim ve duygularını ifade etme özgürlüğü” törpülenmeye başlamış olur. Şema Odaklı Terapinin Kurucusu Young’a göre, bir çocugun, karnı doyurulduktan, sıcak ve güvenli bir ortam sağlandıktan sonra, ihtiyaçları şunlardır:
1-) Güvenli Bağlanma
Çocuk, şefkat ve sevginin yanı sıra güvene, anne babanın tutarlılığına, bakım ve ilginin sürekliliğine ihtiyaç duyar. Eğer güvenli bağlanma ile ilgili ihtiyaçları karşılanmazsa Ayrılma ve Dışlanma ile ilişkili bazı inançlar geliştirebilir. Bu inançlar terkedilme (ben terkedilebilirim), kusurluluk (Beğendiğim hiçbir erkek/kadın, kusurlarımı görürse beni sevmez), duygusal yoksunluk (ben sevilmeye layık değilim) şeklinde oluşabilir.
2-) Hareket Özgürlüğü, Yeterlilik ve Kimlik Algısı
Çocuğun bir diğer ihtiyacı kendi becerilerini ve yeterliliğini farketmesi için desteklenmesi ve bu becerilerini fark edecek durumların bulunmasıdır. Ebeveynler çocuğun bu ihtiyacını karşılamazlarsa bağımlılık (annemden babamdan ayrı bir kimliğimin yok); başarısızlık (son derece yetersizim) gibi inançlar oluşabilir.
Yeri gelmişken bu alanla ilişkili bir gözlemimi anlatmak isterim. Bir parkta yabancı ve Türkiyeli çocuklar oyun oynuyor. Yabancı anneler çocuklarının arkasında düşerse tuıtacak şekilde bekliyor, ama çocuğun sallanmasına izin verirken, bizimkiler çocuk sallanmasın diye korku dolu gözlerle çocuğu koruyor! O çocuk rahat rahat sallanır mı o yüz ifadesini gördükten sonra?
3-) Gerçekçi Sınırlar
Günümüzde ebeveynlerin “özgür çocuk” veya “özgüvenli” çocuk yetiştireceğim iddiasıyla sıklıkla düştükleri hataların başında çocuğa Özdenetim ve Kontrolun öğretilmemesi gelir. Bu yazımda en çok vurgulayacağım alan “gerçekçi sınırlar” ihtiyacı ile ilgilidir. Eğer çocyuğa sınır konmazsa ilerde kendine güvensiz, haddini bilmeyen veya yetersiz özdenetimli (Diğer insanların uyduğu kurallara ve geleneklere uymak zorunda değilim) biri olabilir.
4-) İçtenlik ve Oyun
Çocuk sadece başarıya güdülmemeli, oyundan ve yaşamın diğer alanlarından keyif almayı bilmelidir. Bunun için çocuğun, yapmaktan korkmadan içinden geldiği gibi davranmasına izin verilmesi gerekir. Aksi takdirde duygularını bastıran, mukemmeliyetçi, karamsar biri olabilir.
5-) Gereksinim ve Duyguların İfade Özgürlüğü
Çocuğun duygu ve gereksinimlerini ifade etmesinin doğal hakkı olduğu öğretilmezse, çocuk ilerde sürekli onay arayan (Başkalarından yoğun bir ilgi görmezsem kendimi önemsiz hissederim), kendini feda eden (Başkalarını kendimden daha fazla düşündüğüm için ben iyi bir insanım) biri olabilir.
Bu sayılan ihtiyaçlar karşılanmaz veya aşırı derecede verilirse, çocuk büyüdüğünde sıklıkla problem yaşar. Gerek duygudurumunda, gerek kişiliğinde, gerekse diğerleri ile olan ilişkisinde sorunlar görülür. Özetle, ebeveynin çocuğa vermesi gerekenler şunlardır:
1- Koşulsuz Sevgi ve şefkat
2- Çocuğun yeteneklerinin farkedilmesi, desteklenmesi
3- Yaşına ve çevresel koşullara uygun sınırlar ve kontrol
4- Hata yapma hakkı
5- Kendini ifade ve katılım hakkı.
Ebeveynlerin korkulu rüyası : “sınır koyma” ile ilgili 5N1K:
1- Ne [Sınır koyma nedir?]: Sınır koyma çocuğun yaşına ve çevresel koşullarına uygun olarak hem yaşadığı ortama uyumunu hem de bireysel gelişimini destekleyen kurallar oluşturmak ve uygulamaktır.
Sınır koymak, çocuğu boğmak, sürekli parmak sallamak, çocuğa bağırmak değildir. Aksine parmak sallama ve bağırma dışında farklı yönetim biçimi uygulamaktır. Bu şekilde hem çocuk hem de ebeveynler kazanır (win-win).
2- Nerede ? : Çocuğa sınır hem aile ortamında hem de diğerlerinin yanında uygulanmalıdır. Eğer evde bvaşka, dışarda başka davranılırsa o konan kural işlemeyeceği gibi çocuk var olan ortamı kullanmayı öğrenir.
3- Ne Zaman?: Her zaman! Bazen kurallı bazen kuralsız yaklaşılırsa, çocuk nasıl davranması gerektiğğini öğrenemez. Tutarlı olmak sınır koymada ilk kuraldır.
4- Nasıl? (Sınır nasıl konur?) : Herşeyden önce çocuğa sınır koymaya karar verilmelidir. Çocuğun yaşı ve gelişimi ile çevresel koşulları dikkate alınarak kurallar oluşturulur.
5- Niçin? (Neden kural koyayım?): Sağlıklı, özgüvenli, haklarını savunabilen, diğerlerinin haklarına saygılı, kendisini ifade edebilen, aile kurallarına uyum sağlamış çocuklar yetiştirmek için.
6- Kim (sınır koyacak?): Sınırı ebeveynler çocuklarıyla görüş alışverişinden sonra belirler ve uygular.
Pratik bir örnekten yola çıkalım: 9 yaşındaki Ece her sabah yataktan çıkmak istememekte, kalkınca giysilerini beğenmemekte, kahvaltıda yumurtasını yememekte, akşamları geç yatmaktadır. Bunun yanı sıra çok özenli, temiz, sıcakkanlı, iletişime açık bir çocuktur. Şimdi olası senaryoları görelim:
Senaryo.1: Anne Selin Hanım her sabah Eceyi uykusundan uyandırmaya çalışmaktan, kahvaltısını bitirmesi için ikna etmeye çalışmaktan tükenmiştir. Her sabah çocuğuyla yapacağı söz düellosu onu hem korkutmakta hem de öfkelendirmektedir. O yüzden kendisi de öfkeli ve gergin başlamaktadır güne. Baba Ahmet Bey her sabah eşinin ve kızının tartışmalarını duymaktan, Selin Hanım’ın öfkeli ruh halinden etkilenmöekte, evden bir an önce çıkığ işe gitmek istemektedir. Selin Hanım kendisini yalnız ve çaresiz görmekte, anneliği başaramadığını düşünmektedir. Bu süreçte anne muhtemelen tükenmişlik ile birlikte depresyon geçirmeye başlayacak, eşiyle ilişkisi gittikçe bozulacaktır. Ece ilerde şımarık, güvensiz, sınırsız bir çocuk olma ihtimalini taşımaktadır. Gidişat olumsuz görünmektedir.
Senaryo.2: Ailenin yapması gerekenler nedir, adım adım görelim.
1- Ebeveynler bir araya gelip Ece’nin bu davranışlarını değiştirmesine yardımcı olmaya karar vermeleri ve sınırın belirlenmesi. Ahmet Bey çocuğun bakımı ile ilgili daha çok sorumluluk ve görev almalıdır.
2- Aile toplantısı yapılması. Toplantıya tüm aile fertlerinin katılması ve kuralların oluşturulması. Gece geç yatan Ece sabahları geç kalktığı için geç yatmaya henüz hazır değildir. Alınacak kararlardan biri Ece’nin erken yatmasıdır. TV izliyor veya bilgisayarla oynuyorsa kapatılacaktır. Sabah ne giyeceği akşamdan belirlenecektir. “Kahvaltıda yumurta yer misin?” Şeklindeki bir sorudan ziyade, “yumurtanı nasıl istersin?” şeklinde sorulacaktır. Bu kurallara uymazsa karşılaşacağı yaptırımlar ve sonuçlar belirlenecektir. Örneğin eğer kahvaltıda belirlenen şeyler yenmiyorsa o gün bilgisayar oyunu oynanmayacaktır.
3- Kurallar belirlenince anne ve baba kuralları uygulamakla yükümlüdür. Çocuk kurala uydukça ödüllendirilmeli, uymadıkça da belirlenen sonuçlar gerçekleştirilmelidir.
4- Bütün bunlar uygulanırken anne ve baba son derece sabırlı ve kararlı olmalıdırlar.
5- Çocuğun davranışlarındaki gelişimler gözlendikçe, özgürlük alanları da genişletilmelidir.
6- Çocuk ikna edilmeye çalışılmamalıdır. Çocuklar çok iyi demagogdurlar! Çocuğa teklif değil, tebliğ ediniz. Unutmayın evdeki patron sizsiniz!
Sonuç: Daha rahat ve gevşemiş anne, kurallara uyan ve sağlıklı büyüyen bir çocuk, eşine daha çok destek olan ve daha sorumlu bir baba ve daha mutlu bir aile!
Klinik Psikolog ve Psikoterapist Özcan Elçi
Kaynaklar:
1- Peseschkian, N. (1999). Pozitif aile Terapisi. Istanbul: Beyaz yayınları
2- Young, J. & Klosko, J.(2009). Şema Terapi. Istanbul: Litera Yayıncılık
3- Mackenzie, R (2009). Çocuğunuza Sınır Koyma. Ankara: Hyb Yayıncılık
“Sizler birer yay, çocuklarınız da geleceğe fırlattığınız canlı oklardır” (Halil Cibran)
Bu yazımda çocuklarımız, çocuklarımızla ilişkilerimiz ve evdeki patronun kim olduğu konularını tartışmak istiyorum. Bir çok kültürde eşlerin birlikteliğini tamamlayan, başka bir deyişle aileyi tamamlayan öğenin çocuk(lar) olduğu düşünülür. Çocuk olmadan var olan evlilikler tamamlanmamış gibi algılanır. Çocuk, aile olma sürecine farklı bir dinamik katar. Artık eşlerin farklı sorumlulukları, farklı beklentileri vardır ve yaşamlarını artık yeni aile sistemine göre ayarlamalılardır. Çocuk, ebeveynlerin projesi, ebeveynlerin yapamadıklarını, ukte kalmış olanları gerçekleştirme aracıdır artık... Çocuğun başarısı ebeveynin başarısı, çocuğun başarısızlığı ebeveynin başarısızlığı gibi bakılır. Çocuğa atfedilen bu başarı görevi, çocuk tarafından “anne babayı memnuniyet aracı” olarak algılanmaya başlar. Çocuğun en temel ihtiyaçlarından biri olan “Gereksinim ve duygularını ifade etme özgürlüğü” törpülenmeye başlamış olur. Şema Odaklı Terapinin Kurucusu Young’a göre, bir çocugun, karnı doyurulduktan, sıcak ve güvenli bir ortam sağlandıktan sonra, ihtiyaçları şunlardır:
1-) Güvenli Bağlanma
Çocuk, şefkat ve sevginin yanı sıra güvene, anne babanın tutarlılığına, bakım ve ilginin sürekliliğine ihtiyaç duyar. Eğer güvenli bağlanma ile ilgili ihtiyaçları karşılanmazsa Ayrılma ve Dışlanma ile ilişkili bazı inançlar geliştirebilir. Bu inançlar terkedilme (ben terkedilebilirim), kusurluluk (Beğendiğim hiçbir erkek/kadın, kusurlarımı görürse beni sevmez), duygusal yoksunluk (ben sevilmeye layık değilim) şeklinde oluşabilir.
2-) Hareket Özgürlüğü, Yeterlilik ve Kimlik Algısı
Çocuğun bir diğer ihtiyacı kendi becerilerini ve yeterliliğini farketmesi için desteklenmesi ve bu becerilerini fark edecek durumların bulunmasıdır. Ebeveynler çocuğun bu ihtiyacını karşılamazlarsa bağımlılık (annemden babamdan ayrı bir kimliğimin yok); başarısızlık (son derece yetersizim) gibi inançlar oluşabilir.
Yeri gelmişken bu alanla ilişkili bir gözlemimi anlatmak isterim. Bir parkta yabancı ve Türkiyeli çocuklar oyun oynuyor. Yabancı anneler çocuklarının arkasında düşerse tuıtacak şekilde bekliyor, ama çocuğun sallanmasına izin verirken, bizimkiler çocuk sallanmasın diye korku dolu gözlerle çocuğu koruyor! O çocuk rahat rahat sallanır mı o yüz ifadesini gördükten sonra?
3-) Gerçekçi Sınırlar
Günümüzde ebeveynlerin “özgür çocuk” veya “özgüvenli” çocuk yetiştireceğim iddiasıyla sıklıkla düştükleri hataların başında çocuğa Özdenetim ve Kontrolun öğretilmemesi gelir. Bu yazımda en çok vurgulayacağım alan “gerçekçi sınırlar” ihtiyacı ile ilgilidir. Eğer çocyuğa sınır konmazsa ilerde kendine güvensiz, haddini bilmeyen veya yetersiz özdenetimli (Diğer insanların uyduğu kurallara ve geleneklere uymak zorunda değilim) biri olabilir.
4-) İçtenlik ve Oyun
Çocuk sadece başarıya güdülmemeli, oyundan ve yaşamın diğer alanlarından keyif almayı bilmelidir. Bunun için çocuğun, yapmaktan korkmadan içinden geldiği gibi davranmasına izin verilmesi gerekir. Aksi takdirde duygularını bastıran, mukemmeliyetçi, karamsar biri olabilir.
5-) Gereksinim ve Duyguların İfade Özgürlüğü
Çocuğun duygu ve gereksinimlerini ifade etmesinin doğal hakkı olduğu öğretilmezse, çocuk ilerde sürekli onay arayan (Başkalarından yoğun bir ilgi görmezsem kendimi önemsiz hissederim), kendini feda eden (Başkalarını kendimden daha fazla düşündüğüm için ben iyi bir insanım) biri olabilir.
Bu sayılan ihtiyaçlar karşılanmaz veya aşırı derecede verilirse, çocuk büyüdüğünde sıklıkla problem yaşar. Gerek duygudurumunda, gerek kişiliğinde, gerekse diğerleri ile olan ilişkisinde sorunlar görülür. Özetle, ebeveynin çocuğa vermesi gerekenler şunlardır:
1- Koşulsuz Sevgi ve şefkat
2- Çocuğun yeteneklerinin farkedilmesi, desteklenmesi
3- Yaşına ve çevresel koşullara uygun sınırlar ve kontrol
4- Hata yapma hakkı
5- Kendini ifade ve katılım hakkı.
Ebeveynlerin korkulu rüyası : “sınır koyma” ile ilgili 5N1K:
1- Ne [Sınır koyma nedir?]: Sınır koyma çocuğun yaşına ve çevresel koşullarına uygun olarak hem yaşadığı ortama uyumunu hem de bireysel gelişimini destekleyen kurallar oluşturmak ve uygulamaktır.
Sınır koymak, çocuğu boğmak, sürekli parmak sallamak, çocuğa bağırmak değildir. Aksine parmak sallama ve bağırma dışında farklı yönetim biçimi uygulamaktır. Bu şekilde hem çocuk hem de ebeveynler kazanır (win-win).
2- Nerede ? : Çocuğa sınır hem aile ortamında hem de diğerlerinin yanında uygulanmalıdır. Eğer evde bvaşka, dışarda başka davranılırsa o konan kural işlemeyeceği gibi çocuk var olan ortamı kullanmayı öğrenir.
3- Ne Zaman?: Her zaman! Bazen kurallı bazen kuralsız yaklaşılırsa, çocuk nasıl davranması gerektiğğini öğrenemez. Tutarlı olmak sınır koymada ilk kuraldır.
4- Nasıl? (Sınır nasıl konur?) : Herşeyden önce çocuğa sınır koymaya karar verilmelidir. Çocuğun yaşı ve gelişimi ile çevresel koşulları dikkate alınarak kurallar oluşturulur.
5- Niçin? (Neden kural koyayım?): Sağlıklı, özgüvenli, haklarını savunabilen, diğerlerinin haklarına saygılı, kendisini ifade edebilen, aile kurallarına uyum sağlamış çocuklar yetiştirmek için.
6- Kim (sınır koyacak?): Sınırı ebeveynler çocuklarıyla görüş alışverişinden sonra belirler ve uygular.
Pratik bir örnekten yola çıkalım: 9 yaşındaki Ece her sabah yataktan çıkmak istememekte, kalkınca giysilerini beğenmemekte, kahvaltıda yumurtasını yememekte, akşamları geç yatmaktadır. Bunun yanı sıra çok özenli, temiz, sıcakkanlı, iletişime açık bir çocuktur. Şimdi olası senaryoları görelim:
Senaryo.1: Anne Selin Hanım her sabah Eceyi uykusundan uyandırmaya çalışmaktan, kahvaltısını bitirmesi için ikna etmeye çalışmaktan tükenmiştir. Her sabah çocuğuyla yapacağı söz düellosu onu hem korkutmakta hem de öfkelendirmektedir. O yüzden kendisi de öfkeli ve gergin başlamaktadır güne. Baba Ahmet Bey her sabah eşinin ve kızının tartışmalarını duymaktan, Selin Hanım’ın öfkeli ruh halinden etkilenmöekte, evden bir an önce çıkığ işe gitmek istemektedir. Selin Hanım kendisini yalnız ve çaresiz görmekte, anneliği başaramadığını düşünmektedir. Bu süreçte anne muhtemelen tükenmişlik ile birlikte depresyon geçirmeye başlayacak, eşiyle ilişkisi gittikçe bozulacaktır. Ece ilerde şımarık, güvensiz, sınırsız bir çocuk olma ihtimalini taşımaktadır. Gidişat olumsuz görünmektedir.
Senaryo.2: Ailenin yapması gerekenler nedir, adım adım görelim.
1- Ebeveynler bir araya gelip Ece’nin bu davranışlarını değiştirmesine yardımcı olmaya karar vermeleri ve sınırın belirlenmesi. Ahmet Bey çocuğun bakımı ile ilgili daha çok sorumluluk ve görev almalıdır.
2- Aile toplantısı yapılması. Toplantıya tüm aile fertlerinin katılması ve kuralların oluşturulması. Gece geç yatan Ece sabahları geç kalktığı için geç yatmaya henüz hazır değildir. Alınacak kararlardan biri Ece’nin erken yatmasıdır. TV izliyor veya bilgisayarla oynuyorsa kapatılacaktır. Sabah ne giyeceği akşamdan belirlenecektir. “Kahvaltıda yumurta yer misin?” Şeklindeki bir sorudan ziyade, “yumurtanı nasıl istersin?” şeklinde sorulacaktır. Bu kurallara uymazsa karşılaşacağı yaptırımlar ve sonuçlar belirlenecektir. Örneğin eğer kahvaltıda belirlenen şeyler yenmiyorsa o gün bilgisayar oyunu oynanmayacaktır.
3- Kurallar belirlenince anne ve baba kuralları uygulamakla yükümlüdür. Çocuk kurala uydukça ödüllendirilmeli, uymadıkça da belirlenen sonuçlar gerçekleştirilmelidir.
4- Bütün bunlar uygulanırken anne ve baba son derece sabırlı ve kararlı olmalıdırlar.
5- Çocuğun davranışlarındaki gelişimler gözlendikçe, özgürlük alanları da genişletilmelidir.
6- Çocuk ikna edilmeye çalışılmamalıdır. Çocuklar çok iyi demagogdurlar! Çocuğa teklif değil, tebliğ ediniz. Unutmayın evdeki patron sizsiniz!
Sonuç: Daha rahat ve gevşemiş anne, kurallara uyan ve sağlıklı büyüyen bir çocuk, eşine daha çok destek olan ve daha sorumlu bir baba ve daha mutlu bir aile!
Klinik Psikolog ve Psikoterapist Özcan Elçi
Kaynaklar:
1- Peseschkian, N. (1999). Pozitif aile Terapisi. Istanbul: Beyaz yayınları
2- Young, J. & Klosko, J.(2009). Şema Terapi. Istanbul: Litera Yayıncılık
3- Mackenzie, R (2009). Çocuğunuza Sınır Koyma. Ankara: Hyb Yayıncılık
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Çocuğa Sınır Koymanın Çocuk ve Aile Mutluluğu Açısından Önemi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Özcan ELÇİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Özcan ELÇİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
çocuk psikolojisi, çocuk problemleri, çocuk sorunları, çocuğa sınır koyma, ailede çocuk, çocuk yetiştirme, çocuk terbiyesi
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.