2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Öğrenme ve Dikkatin Nörolojik Temelleri
MAKALE #7493 © Yazan Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK | Yayın Eylül 2011 | 7,368 Okuyucu
ÖĞRENME VE DİKKATİN NÖROLOJİK TEMELLERİ

DUYUSAL YOKSUNLUK ve ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ ÇEVRE

Hebb (1971), organizmanın ilk duyusal yaşantı sınırlılıklarının, algısal, entellektüel ve duygusal gelişimlerini gerilettiğini savunmaktadır. Duyusal yaşantıların azalması organizmanın hücre kümesi ve ardışık safha geliştirme kapasitesini sınırlandırmaktadır. Bu kapasite sınırlılığı ise, tüm bilişsel etkinlikleri engelleyici bir durumdur. Daha basit anlatımla bebeklik dönemi ne kadar az uyarı, oyun, ilgi ve etkinlikle geçerse ileride öğrenmede karşılaşılacak sorun o denli önemli olur.

Araştırmalar, duyusal yaşantı sınırlılığının, diğer bir deyişle uyarıcı yokluğunun, obje ve olayları temsil eden nörofizyolojik ağın gelişimini engellediğini göstermiştir. Ancak, nörofizyolojik ağ geliştikten sonra, duyusal yaşantı sınırlanırsa neler olmaktadır? Bu soruyu cevaplamak üzere, Hebb'in rehberliğinde bir dizi çalışma yapılmıştır Heron'un deneyinde bir grup lisans öğrencisi alınmış; öğrenciler hiçbir şey yapmadan rahat bir yatakta uzanmışlar; gözleri, ışık geçiren fakat objeleri seçmelerini engelleyen bir plastik bantla örtülmüştür. Deneklere, kulaklıkla sürekli bir vızıltı sesi verilmiştir. İşitsel algıyı daha fazla engellemek için, geri planda bir havalandırma cihazı monoton bir uğultuyla çalıştırılmış; dokunma uyarımını en aza indirmek üzere de, deneklere pamuklu eldiven ve karton kolluklar giydirilmiştir. Deney bu koşullarda gerçekleştirilmiş; 24 saat içinde denekler, sadece yemek yeme ve ihtiyaç duyduklarında tuvalete gitmek için hareket etmişlerdir.

Sonuç olarak, deneklerin çoğunluğu bu koşullara iki ya da üç gün da-yanabilmiştir. En uzun dayanma gücü ise altı gündür. Denekler, araştırmacı ile çok sınırlı etkileşimleri sırasında alıngan, hassas, sinirli ve çocuksu davranışlar göstermişlerdir.

Hebb ve Donderi'ye göre duyusal yoksunluk, denekleri basit bir sıkılmadan daha çok etkilemiştir. Onlara göre deney, insanın bu koşullarda sıkılabileceğini göstermiştir. Ancak duyusal yoksunluğun meydana getirdiği etki için, sıkılma sözcüğü yetersiz kalmaktadır. Hebb'e göre farklı ortamlardaki normal uyarıcıları almak temel bir ihtiyaçtır. Bu uyarıcılardan yoksunluk, zihinsel fonksiyonları ve kişiliği bozmaktadır. İzole edilen denekler, mantıklı düşünemediklerini, basit problemleri çözmede yetersiz hale geldiklerini ve halusinasyon görmeye başladıklarını belirtmişlerdir. Bazıları, sıralar halinde siyah şapkalar giymiş küçük sarı adamlar gördüğünü, bazıları ormanda tarih öncesi çağlara ait hayvanlar vb. gördüğünü söylemişlerdir.

Daha sonra yapılan çalışmalar da duyusal yoksunluğun yani uyarıcı yokluğunun denekleri çok olumsuz etkilediğini göstermiştir. Bu durumda Hebb, şöyle bir sonuca ulaşmıştır: Duyusal yaşantı sadece, normal bir nörofizyolojik gelişme için değil, aynı zamanda bireyin normal fonksiyonunu sürdürebilmesi için de gereklidir. Hebb'e göre, uyarıcıya ihtiyaç duyma organizmanın yemek yeme, su içme, oksijen alma ihtiyacı kadar önemli bir ihtiyacıdır. Organizmanın diğer ihtiyaçları doyurulsa bile, uyarıcı ihtiyacı karşılanmazsa ağır bilişsel bozukluklar ve kişilik bozuklukları gözlenebilir.

Zenginleştirilmiş Çevre
: Uyarıcı yoksunluğu bireyin bilişsel gelişimini olumsuz yönde etkilediğine göre, uyarıcılarla zenginleştirilmiş bir çevrenin ise, organizmanın gerek bilişsel, gerekse tüm kişilik gelişimini olumlu yönde etkilemesi beklenir.

Hebb ve daha sonra Rosenweig ve arkdaşlarının yaptığı çalışmalar yukardaki beklentiyi doğrulamaktadır. Yani uyarıcı bakımından zenginleştirilmiş çevre, organizmanın öğrenme, özellikle de problem çözme becerisini geliştirmektedir.

Elde edilen bu bulgular,Hebb’in daha önce hücre kümeleri ve safha ileilgili görüşlerini de destekler niteliktedir. Yani, uyarıcı bakımından zengin olan bir çevre, organizmaya daha büyük bir duyusal çeşitlilik sağlamaktadır. Bu duyusal çeşitlilik ise, organizmanın daha çok sayıda hücre kümeleri ve daha karmaşık ardışık safha oluşturmasına yardım etmektedir. Organizma bu sinirsel devreleri oluşturduktan sonra, yeni öğrenmelerde, bu devrelerden büyük ölçüde yararlanılmaktadır. Bu nedenle Hebb'e göre, bilişsel gelişim için zengin uyarıcı çevre düzenlemenin önemi büyüktür. Çocuk ilk yaşlarında ne kadar karmaşık, zengin uyarıcı çevre içinde yetişirse, ileride problem çözme becerisi o derece iyi olmaktadır.

Ancak, Rosenberg ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada zenginleştirilmiş çevrenin beyin kabuğu ağırlığını anlamlı düzeyde artırdığı gözlenmekle birlikte, yaşantı geçirme bakımından kritik dönemin önemli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Deneylerinde, iki grup fareyi 105 gün yani ergen oluncaya kadar aynı ortamda yetiştirmişlerdir. Daha sonra fareleri ikiye ayırarak, bir grup fareyi uyarıcı bakımından daha zenginleştirilmiş bir çevrede, diğer grubu ise daha yoksun bir çevrede 85 gün beslemişlerdir. Bu sürenin sonunda iki grup farenin beyin kabuğu ağırlıklarında, zenginleştirilmiş çevrede yetişen fareler lehine anlamlı bir fark meydana gelmiştir. Yani, erken yaşlarda çevre yetersizliği nedeniyle beyin gelişimi zarar gören fareler, ergenlik döneminde zenginleştirilmiş çevreye alındığında, beyin kabuğu ağırlığı artmıştır. Elde edilen bu sonuçlar beyin kabuğu ölçülerinin artması için organizmanın zenginleştirilmiş çevre içinde yetiştirilmesini gerektiren kritik dönemler olmadığını göstermektedir. Erken yaşlarda olmasa da zenginleştirilmiş çevre, beyin kabuğu ağırlığını artırmaktadır. Ancak, bu sonuç üzerinde birçok araştırmacı tarafından çalışmalar sürdürülmektedir.
Daha ağır ve daha kıvrımlı, dallı bir beyin kabuğuna sahip fareler nispeten daha hafif ve daha düz bir beyin kabuğuna sahip farelerden neden daha hızlı problem çözmeyi öğrenmektedir? Bu durumu Bower ve Hilgard şöyle açıklamaktadırlar Sinirsel dokuların da tıpkı kaslar gibi alıştırma yaptıkça yoğunlukları ya da ağırlıkları artmaktadır. Dolayısıyla da daha çok alıştırma yapmış beyin, daha hızlı problem çözmeyi becerebilmektedir.

Hebb deneyinde fareleri iki gruba ayırmış;bir grubu laboratuarındaki kafeste beslemiş; diğer grubu ise Hebb'in iki kızı tarafından evinde bakılmıştır. Evde bakılan fareler zamanlarının büyük çoğunluğunu evin dışında ve içinde Hebb'in çocuklarıyla oynayarak geçirmiştir. Bir müddet sonra, Hebb, evde bakılan ve laboratuarda beslenen farelerin bilişsel özelliklerini karşılaştırmıştır. Bu amaçla, fareler labirent problemleriyle karşı karşıya getirildiğinde; evde zengin uyarıcı bir çevrede beslenen farelerin problem çözme gücü bakımından laboratuarda kafeste beslenen farelerden üstün olduğu gözlenmiştir.
UYARILMA ve DİKKAT

Yukarıda açıklandığı gibi, duyusal uyarıcı yoksunluğu organizmada bilişsel fonksiyonları bozmaktaydı. Ancak, gereğinden çok fazla duyusal uyarıcı da bilişsel fonksiyonları engellemektedir. Örneğin; çok fazla gürültü, çok şiddetli ışık, aşırı derecede kargaşa vb. Bu durum, hem uyarıcı yoksunluğunun, hem de aşırı derecedeki uyarıcıların, organizmanın bilişsel fonksiyonunu en üst düzeyde göstermesini önlediğine işaret etmektedir. Kısaca, elde edilen kanıtlar, bilişsel fonksiyonların en iyi şekilde yerine getirilebilmesi için, organizmaya gelen duyusal uyarıcıların ne çok yüksek, ne de çok düşük düzeyde olmaması gerektiğini göstermektedir.

Hebb uyarıcı düzeyi ile bilişsel fonksiyon arasındaki ilişkiyi uyarılma kuramı ile açıklamaya çalışmıştır. Uyarılma kuramına göre, beynin "retiküler aktive edici sistemi" (RAS) uyarılmada önemli bir fonksiyona sahiptir. Bu sistem uyuma, uyanıklık, dikkat, duygusal davranışta bulunma vb. etkinlikleri oluşturan süreçlerle ilgilidir. RAS, talamus ve hipotalamusun altında, omiriliğin üstündedir. Beynin iç kesiminde, küçük parmak büyüklüğündedir.

RAS'daki etkinlik miktarı, uyarılma göstergesi olarak alınmaktadır. Elektrofizyolojik çalışmalar, RAS'daki etkinlik miktarını, dolayısıyla uyarılma düzeyini kolayca ortaya çıkarmaktadır. Uyarılma düzeyi, duygusal davranışlardan, dikkate, uyanık dinlenme durumundan uyuklamaya, derin uyumaya kadar çok büyük bir çeşitlilik göstermektedir, Elektroensefalogram (EEG) yoluyla çeşitli durumlardaki beyin dalgalarının farklılıkları rahatlıkla belirlenmektedir. Böylece, RAS'daki etkinlik ve dolayısıyla uyarılma düzeyi gözlenmektedir.

Örneğin; EEG biçimleri uykuda çok yavaştır. Bu veriler de RAS'daki etkinlik düzeyinin nispeten çok düşük olduğunu göstermektedir. Dinlenmekte olan insanlarda, beyinde bir saniyede 8-10 civarında ritmik dalga gözlenmektedir. Heyecan anında ise beyin dalgası etkinliği hızlıdır. Bu durum RAS'daki etkinlik ve dolayısıyla uyarılma düzeyi yüksekliğinin bir göstergesidir.

Hebb'e göre alıcılardan yani duyu organlarından giren duyusal uyarıcıların iki önemli fonksiyonu vardır. Bunlardan biri ipucu fonksiyonudur. Uyarıcıların ipucu fonksiyonu, organizmanın çevreden bilgi almasını sağlar. Çevreden gelen duyusal uyarıcılar, alıcılardan girer; bir sinirsel etki yaratır, bu etki projelenmek, tasarlanmak üzere omiriliğin duyusal alanına, en sonunda da beyin kabuğundaki belli bölgelere ulaşır.

Duyusal uyarıcıların ikinci fonksiyonu ise RAS'ın uyarılmasını sağlayarak RAS'daki etkinlikleri artırmaktadır. Bu işleve, uyarıcıların harekete geçirme fonksiyonu denir. Senelerce, duyusal uyarıcıların harekete geçirme fonksiyonu nedeniyle RAS'ın tüm beyin kabuğunu, genel olarak elektriksel etkinlikle bombardımana tuttuğu sanılıyordu. Oysa bugün, belli uyarıcıların RAS'ın belli bir bölgesini uyardığı; RAS'ın da beyin kabuğunun belli bir parçasını uyardığı bilinmektedir. Örneğin; görsel uyarıcılar, RAS'ın beynin sadece arka lobunda elektriksel etkinliği artırmasına neden olabilirler.

Sonuç olarak RAS, beynin üst düzey merkezlerindeki etkinliği düzenlemekten sorumlu olan bir yapıdır ve şu işlevlerin RAS tarafından yerine getirildiği ortaya konmuştur:

1. Uyku, uyanıklık ve uyarılmanın çeşitli düzeylerinde, beyindeki bazı etkinlikleri düzenlemek
2. Duyusal bilgiyi işlemek için beyin kabuğunu hazırlamada yardımcı rolüstlenmek
3. Olağandışı durumlarda yönetici olarak hizmet etmek. Örneğin, uykuda sadece çok önemli uyarıcılara tepkide bulunmayı sağlamak. Annenin uykusunda, bebeğinin ağlama sesini duyması gibi.
4. Beynin diğer parçaları ile etkileşim içinde, getiricilerin girdilerini, götürücü ağ sistemi yoluyla kontrol etmek ve uygun hale getirmeye çalışmak.

Retiküler aktive edici sistemin etkinliğini artıran uyarıcılar ise iki türdür. Bunlardan birisi vücudun herhangi bir parçasından gelen duyusal uyarıcılardır. Diğeri ise, beynin serebrum (insan beyninin en gelişmiş yapılarından biridir) bölgesinden gelen uyarıcılardır. Özellikle beyin kabuğunun hareket (motor) alanlarından RAS'a çok sayıda sinir lifi gelmektedir. Bu nedenle, retiküler etkinlikle, hareketlilik arasında ilişki yüksektir. Bu durum, uyanık kalmak istendiği zaman hareket etmek gereğini ortaya koymaktadır
Retiküler aktive edici sistemin bazı bölümlerinin (mezensefalonun üst kısmı) tahrip edilmesi, beynin etkinliğini yok etmekte yani organizma komaya girmektedir. Bazı bölgelerin (pons) orta yerinden kesilmesi ise, serebrumun sürekli aktif, uyanık hale gelmesine neden olmaktadır.

Bu durumda, beyin kabuğunun işlevini en üst düzeyde gerçekleştirebilmesi için uyarılma düzeyinin ne çok yüksek ne de çok düşük olması gerekir. En üst düzeyde performans orta düzeydeki uyarılma ile gerçekleşmektedir. Çocuk, kişi ya da öğrencinin öğrenme konusunda en etkili uyarıcı ne çok az uyaran ne de çok fazla uyarandır. En etkili olan orta düzeyde uyarılmışlıktır. Çocuğu sınava hazırlanan bir ailenin, sınav ve ders çalışma konusundaki "Canın sağolsun, sonuç bizim için önemli değil," cümlesi düşük düzeyde uyarıcı olurken; "Bu sınav hayatının dönüm noktasıdır, istediğin puanı alamaz isen hayatın mahvolur" cümlesi ise yüksek düzeyde olan bir uyarıcıdır. Uzman Psikolog Ramazan ŞİMŞEK

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Öğrenme ve Dikkatin Nörolojik Temelleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ramazan ŞİMŞEK Fotoğraf
Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi205 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK'in Yazıları
► Kişiliğin Psikolojik Temelleri Psk.Halil TÜRKMEN
► Aleksitiminin Kuramsal Temelleri Dr.Psk.Şükriye VAROL
► Depresyon ve Kuramsal Temelleri Dr.Volkan DEMİR
► Öfkenin Temelleri ve Öfke Kontrolü Psk.Berna GÖRGÜLÜ ÇELİK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Öğrenme ve Dikkatin Nörolojik Temelleri' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


16:11
Top