2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Fizyoterapistlik Mesleği Fizyoterapistler Sağlık Sistemi Sorunlar ve Çözümün Yolu
MAKALE #7612 © Yazan Fzt.Mansur KURAL | Yayın Ekim 2011 | 7,219 Okuyucu
FİZYOTERAPİSTLİK MESLEĞİ FİZYOTERAPİSTLER SAĞLIK SİSTEMİ SORUNLAR VE ÇÖZÜMÜN YOLU

06.06.2010


Mansur Kural -1991 HÜ


Fizyoterapistlik mesleğinin hala ülkemizde bir yasası bulunmayan bir yerde durduğunu baştan söyleyip ilerlemeliyiz. Zira meslek yasasın olmayan, alan tanımı net bir biçimde ortaya konulmayan, sağlık sistemi içindeki yeri konusunda hala bir kafa karışıklığı yaşanan, dünyanın aksine ara bir sağlık elemanı olmasına rağmen; tüm diğer sağlık alanları ile de içli dışlı olup ekip çalışmasının bir parçası olması gereken bir mesleğin elemanlarıdır fizyoterapistler.


Sağlıklı insandan, sağlığını kaybetmiş insana; doğuştan özürden sonradan özre; hemen hemen tüm dahili alanlar ile cerrahi alanlar ile ekip çalışması içinde yer alan fizyoterapistlerin yasasının olmaması mesleğin en önemli sorunu olsa da; bunun için ciddi bir birliktelik ve mücadelenin örülmemesi de sorunun diğer yanıdır.


Sağlık sisteminin olmayışı, yasal-anayasal alt yapının sağlıklı olmamasının yanı sıra; en önemli engel bu meslek uygulayıcılarının parçalılığı, günü kurtarma mantıkları, para-çıkar ilişkilerinin baskın olmasının egemenliğinde bireysel bakış-mantığının öne çıkması, bir biçimde düzen içinde ayrıcalıklı bir yere sahip olma kaygısı ile yaşam biçiminin yukarı ile aşağı arasında orta yerlerde tutunma çabaları ile gerek kamuda ve gerekse de özle alanda çalışanların özel, evlerde sistem dışında çalışmaları da birçok bakımdan meslek elemanlarının birlik-dayanışma ve mücadelesini engelleyen bir olgu olarak öne çıkmaktadır.


Özeleştirel tutum alınmadan, salt kendi dışındakileri hedef alan eleştirel yaklaşımların bir hedefe kilitlenmesi, mevcut sorunlarını aşması, genel olarak ileriye doğru yürümesi olanaklı değildir. Bizim bu makalede en çok ilgileneceğimiz noktanın bu olmasını anlaşılır bulmak lazımdır. Zira meslek elemanlarımız içerisinde sistem, genelgeler, davalar, sonuçları vs gibi genel sistemle-düzenle ilgili yakınmalar, eleştiriler öne çıkarken; hemen hemen hiç kimse özeleştirel olarak bu mesleği uygulayanların eksikleri, hataları, zaafları üzerinde uyarıcı niyetle durmamaktadır. Böylece de sonuç alıcı bir etkinlik, mücadele ağı ile birliktelikte örülemiyor.


Başından belirtelim ki, gerek okullarımızda aldığımız eğitim ve gerekse de sistem içinde aldığımız yer itibarıyla mesleki açıdan “aşağılık kompleksi” yaşadığımızı kabul etmemiz lazımdır. Bunda mesleki yasamızın olmayışının bir etkisi olmakla birlikte, belki de bir çoğumuz “Tıp Fakültesinin kıyısından dönmenin” vermiş olduğu eziklikte neden de olabilir.


Netice de sağlık denince ilk akla gelen “hekim” olunca, böyle bir ülkede “hekim” ve “diğerleri” gibi kesinlikle anti-bilimsel, insanlık dışı, ekip çalışmasını-kollektiviteyi dıştalayan yaklaşımlarında etkisinin yüksek olduğu açıktır. Hele ki yeni yeni önemi kavranan bir meslek sahibi olan bizler açısından bu durumun daha da ağır yaşanması oldukça doğal olmakla birlikte aşılması gereken bir engeldir.


Diğer yandan bunun yanı sıra hangi alanda çalışılırsa çalışılsın ekonomik sömürüye açık bir mesleğimizin olduğu düşünülürse; ilk elden kendi öz çalışma alanımızı düzeltmek, bunun için mücadele etmek yerine “daha çok dışarılarda hasta peşinde koşmak, daha çok nasıl hasta alıp para kazanırımın hesabını yapmak, kendi öz alanında çalışmamak için dümeni kırıp çalışmamayı esas almak” vs gibi birçok sahtekarca yol ve yöntemin fizyoterapistler ve mesleğimiz açısından gerçek olduğu aşikardır.


Maalesef “tüccarı” bol olan bir mesleğimiz var. Türkiye şartları da vergi kaçırarak, ikincil-üçüncül çalışmayı vs zorunlu kılınca bu türden “sahtekarlıklar”, sistemin açıklarından yararlanıp bir arkadaşın deyimiyle “yeni yeni köşeleri dönmenin” hesabı diğer birçok olgudan, sorundan ve kesin olarak sistemin yarattıklarından daha da öne çıkmaktadır.


“Her koyun kendi bacağından asılır” yanlış atasözünün devamcısı olup, bireyselliği öne çıkaran; kendi mesleki iç denetim mekanizması olan bir yapımız da bunlara eklenince; fizyoterapistlik mesleğini ayaklar altında sürünmesi oldukça olağan oluyor. Zira çoğu meslektaşımız açısından hasta aynen kapitalist düzen mantığının gereği olarak para kaynağı, müşteri olarak görünüyor. Hele ki kronik hastalıklar ile özürlüler grupları başta olmak üzere hastalar, zor durumdaki insanlar “soyulması gereken kaz” muamelesi görmektedirler sözde meslektaşlarımız tarafından.


Düzenin, kurulu mevcut sisteminde bütünüyle bu yapısal çirkinlikleri, hiçbir etik-ahlaki örtü ile yan yana gelemeyecek yapıyı koşulladığını, önünü açtığını da düşünürsek varın siz düşünün. Zira sözünü ettiklerimiz her bir meslektaşımızın günü birlik yaşadıkları ile önündedir. Sadece yüksek sesle birbirlerine ya da kendilerine ifade edemedikleridir.


Bir diğer sorun ise; meslek elemanlarımızın sendikal çalışma alanlarından uzak durmalarıdır. Onlar daha çok daha çok hasta, daha çok para derken; orta ve uzun vadede mesleki itibarları dışında insani yapılarını kaybettiklerini bile fark etmeden süreç yaşanmaya devam etmektedir. Oysa alan sendikacılığı içinde mesleki, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal tüm sorunlarımızın genelleştirilmesi ve daha güçlü ifade edilerek kamu baskısı oluşturulması daha olanaklı iken; fizyoterapistlerimiz sendikal mücadeleden uzak durmaktadırlar. Nasılsa sendikal mücadele verenlere göre daha “tuzu kurudurlar”.


Ama aynı grup iş meslek yasası, mücadele edilip ileri taşınması gereği konusunda sanki daha “heyecanlı” görünmektedirler. Oysa gerçek tamamen kişisel çıkarların oluşturulduğu bir düzleme hapsedilmiştir bir kez fizyoterapistler tarafından. Onlar için, varsa yoksa kendi kişisel çıkarlarıdır öncelikli olan. Varsın tüm toplum, aşağıdakiler vs yansın ne gam!


Fizyoterapistler açısından insan ayrımının da olduğunu söylemeliyiz. Paraya, çıkara, mevkiye, dile, dine, ırka vs göre ayrım yapıldığı da açık bir gerçektir. Bu asla ve kesinlikle sağlık çalışanları açısından benimsenmeyecek bir olgudur. Zira, her ne kadar Hipokrat yemini etmiyorsak ise de, bizler de sağlık çalışanıyız. Bizlerin insanları dilleri, ırkları, mevkileri, dinleri, mezhepleri, parasal durumları vs ilgilendiremez, ilgilendirmemelidir. Bu bir mesleki-etik kural olmalıdır.


Aslına bakarsanız, bir meslek yasası için mücadele kadar kendi iç tüzüksel, denetsel, ahlaki-etik mekanizmalarımızın yaratılması hem birliğimizin sağlanması, hem mücadelemizin sağlam temellere oturtulması, hem mesleki kirlenmeyi-ahlaki dejenerasyonu ortadan kaldırarak mesleki saygınlığı arttırıp mücadelemize omuz verecekleri çoğaltacağı için de önemlidir. Ama her şeyden önemlisi ise; insani değerler açısından bu temel önemdedir. Hem kişisel olarak, hem de toplumsal olarak.


Toplumsal olarak genel anlamda tüm kesimlerin sorunlarına, özel olarak ta mesleki-insani-sosyal-kültürel-siyasal sorunlara duyarlı olmak ancak böylesine ikili bir süreci doğru kavramak ve onların gereklerini yapmakla başarılabilir.


Bebek ölüm oranı, bir ülkenin sağlık alanında ne derece ilerde olduğunu gösteren bir değerdir. OECD ortalaması genel olarak binde 10’un altında iken Türkiye ortalaması binde 20’lerde olup, gün geçtikçe bu oran tersine artmaktadır. Bu durum sağlık sisteminin ne derece, nerde olduğunun bir göstergesidir.


Ya da dünyada terk edilmiş Aile Hekimliği uygulamasına başlanması da bir gösterge sayılabilir. Ya da sağlığa ayrılan bütçenin, genel bütçe içindeki payının %3’leri geçmemesi de bir diğer göstergedir. Ya da dünyanın 2/3’ünde olmayan Fizik Tedavi Hekimliği gibi gerçekte özel bir işlevi olmayan, sadece Tıp hekimleri açısından ara bir konumda yer alan bir dalın hala varlıkta olması da keza aynıdır. Ya da bütün olarak sağlık sisteminin çöküşü gibi.


Yine son aylarda gündeme getirilen SUT ile ilgili durum da aynıdır. Zira mesleği, eğitim olmayan bir meslek elemanına imza yetkisi verip; asıl meslek elemanını fizyoterapisti dıştalayan bu genelgenin bile kendi çapında sağlık sisteminin ne durumda olduğunu göstermektedir.


Sağlık sisteminin, genelgeler, yönetmelikler ile sürekli bir biçimde nerdeyse gündelik halde değişiminin olduğu yerde bir sistemden değil; SİSTEMSİZLİKTEN söz etmek daha doğru bir ifadedir. Yani aslında ortada bir sistem yoktur.


İnsanların sağlığını pazarın alınıp satılan bir malı gören bir sistemsellik üzerinde kapitalist Pazar üzerinden kuran bir düzenin insana, meslek elemanına, sağlık çalışanına hak ettiği şeyleri kendiliğinden vermesi bir yana; mücadeleye rağmen kolayca vereceğine bile inanmak safdilliktir.


Bu bakımdan bizim mesleki, sosyal vs sorunlarımız genel olarak düzenle, sistemle ilgilidir aynı zamanda. Ve de düzene, bütün olarak sisteme karşı mücadele etmeden ne meslek yasası, ne adaletsizlikler, ne kaos, ne de ahlaki-insani-dürüst-namuslu bir meslek alanı yaratabiliriz.


Bunun da ön koşullarından birisi ise yukarıda özeleştirel yaklaşım gösterdiğimiz koşulları dürüstçe kendi içimizde tartışıp, bütünsel olarak kendimizi aşarak sorunlarımızı toplumsal-genel kılmamızdır. Bunun yolu da kendimize ait hata, eksik, zaaflardan kurtulmamız şarttır. Düzene, sisteme karşı kararlı, inançlı, iradeli, doğru bir mücadele yürütmenin yolu birlik-dayanışma ve mücadele amaçlarında birlikteliğin sağlanmasıdır. Ve de bunun genelin amacı olarak kabul görüp yaşama geçirilmesidir.


Bunu sağlamak oldukça güçtür. Ama bu güçlük aşılmadan ne yasamız, ne durduğumuz yer, ne de geleceğimiz konusunda net olabiliriz! Tek tek ve birlikte ileri doğru bir uzun yürüyüş yapmadan, hazırlop olabilecek hiçbir şey yoktur. Olsa da bunlar çarçabuk geri alınabilir. Kalıcı kazanımların yolu; bütünsel ve kararlı bir mücadeleden geçmektedir. Tüm toplumsal kesimlerin duyarlılığın arttırılmasının yanı ve ötesinde meslektaşlarımızın var olan nesnel bireyselliklerini aşmaları ise temel önemdedir.


Kurtuluş yoktur tek başına. Ya hep beraber ya da hiç birimiz.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Fizyoterapistlik Mesleği Fizyoterapistler Sağlık Sistemi Sorunlar ve Çözümün Yolu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Fzt.Mansur KURAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Fzt.Mansur KURAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Fzt.Mansur KURAL
Bursa
Fizyoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Fzt.Mansur KURAL'ın Yazıları
► Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları Prof.Dr.Murat Cem MİMAN
► Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları Op.Dr.Bahadır BAYKAL
► Körlüğü Önlemenin 10 Yolu Prof.Dr.F. Pınar AYDIN ODWYER
► Dış Kulak Yolu Enfeksiyonları Op.Dr.İrfan Rauf AKSOY
► Çocukta İdrar Yolu Enfeksiyonları Op.Dr.Emir İMANİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Fizyoterapistlik Mesleği Fizyoterapistler Sağlık Sistemi Sorunlar ve Çözümün Yolu' başlığıyla benzeşen toplam 80 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:52
Top