Kanserli Bireylerde Tanıyı Söyleme ve Kabul Etme Süreci
KANSERLİ BİREYLERDE TANIYI SÖYLEME VE KABUL ETME SÜRECİ
Kanser; fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi boyutları etkileyerek, bireyin yaşamında önemli değişimler meydana getiren çok boyutlu bir fenomen ve önemli bir yaşam krizidir. Kanser kronik ve ciddi bir hastalık olmanın ötesinde, belirsizlikler içeren ağrı ve acı içinde ölümü çağrıştıran suçluluk, terke edilme, kargaşa ve panik, kaygı uyandıran bir hastalık olarak algılanır.
Tedavisinde kat edilen gelişmelere rağmen kanser, günümüzde kardiyolojik problemlerden sonra en sık görülen ölüm nedeni olarak bilinmektedir. Bu nedenle hasta ve aileler için en fazla korkulan hastalıklardan biridir. Hastalığın insan yaşamını birden kesintiye uğratması, kanser kelimesine yüklenen anlamdan kaynaklanır. Hastalığın seyri esnasında yaşanan yoğun ve yıpratıcı tedavi aşamaları ve kişilerin yakın çevresinde gözlemlediği tablolar hastalarda ve hasta yakınlarında birçok psikososyal sorunların beraberinde ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Hastanın kanserle ilgili algısı, kanserin yol açtığı sorunlar ve hastalığın kültürel anlamı kişinin tepkilerini etkiler. Kanser tanısı ile başa çıkabilme gücü birçok değişkene bağlıdır. Hastanın yaşı, cinsiyeti, eğitimi, kişilik özelliklerinin yanı sıra hastalığa ve tedaviye ait değişkenler ile çevresel özellikler kanser tanısı ile baş etmeyi önemli ölçüde etkiler.
Kanser tanısı alan hastalarda en sık görülen psikolojik bozukluklar uyum bozukluğu ve depresyondur. Yapılan çalışmalarda kanserli hastalarda psikiyatrik bozukluklar %29-47 arasında değişebilen oranlarda bildirilmektedir. Özellikle depresyonun varlığı tedaviye uyumu bozarak hastanede kalış süresini uzatmakta, tedavi masraflarının artmasına sebep olmakta ve hastalığın gidişini olumsuz yönde etkilemektedir. Hastalarda tanıdan itibaren hastalığın seyri esnasında yaşanan sürecin değişik evrelerinde psişik sorunlar, kişinin konumunu algısı ile paralellik göstermektedir. Bu evreleri;
a) Tanı öncesi
b) Tanı
c) ilk tedavi
d) Tedavi sonrası
e) Nüks ya da metastaz
f) ileri evre hastalık ve son dönem şeklinde sıralayabiliriz.
Tanının Söylenmesi “Kötü Haberin Verilmesi” Niçin Zordur?
Hastaya tanının söylenmesi “kötü haberin verilmesinin zor bir görev olarak algılanmasında, sağlık profesyonelleri ve hastanın yaşanmakta olan durumu uygun biçimde değerlendirip değerlendirmedikleri, karşılıklı olarak bu bilgiye verilen bilişsel ve duygusal tepkiler, hasta-sağlık profesyonelleri-aile ilişkileri vb. diğer birçok etmen rol oynamaktadır. Bunlar arasında özellikle, suçlanma korkusu, nasıl söylemek gerektiğini bilememe ve bunun öğretilmemiş olmasıyla ilgili korku, hastanın duygusal tepkisinin denetimden kurtulup ortaya çıkıvermesi ve bununla nasıl başa çıkılacağını bilememe, duyguları ifade etmekte yetersizlik, sorulacak sorulara "Bilmiyorum" demek durumunda kalmak, hastanın belirsizliğini paylaşmaktaki güçlük ve hastalık ve ölümden kişisel olarak korkma gibi özellikler belirtilmektedir.
Hastaya tanının söylenmesi sırasında, hastalığın onun için ne anlam ifade ettiğini konuşmak çok önemlidir. Bazı insanlar için kanser olduğunu öğrenmek sarsıcı bilgiyi oluştururken, bir diğer insan için cerrahı bir müdahaleyle herhangi bir yerinin kesileceğini öğrenmek en sarsıcı bilgi olabilir. Bu nedenle de hastanın duygularını ifade etmesine ve gerçek olanı gerçek olmayandan ayırt etmesine yardım edilmeli ve onu yargılamadan konuşmasına izin verilmelidir. Hastayla duygular hakkında konuşurken göz önünde tutulması gereken temel ilkeler ise empati, koşulsuz olumlu yaklaşım ve duygulara açık olma olarak özetlenebilir. Duyguların kabul edilmesinde iyi bir göz teması, bedenin duruşundaki açıklık, orada o insan için bulunduğunuzu ve size söyleyeceklerini duymaya hazır olduğunuzu belirtmek gibi özellikleri içeren sözel olmayan dikkat,"Bu sizin için zor olmalı'", "Bu konuda başka bir şey söylemeyi ister miydiniz?" vb söylemler biçiminde yapılabilecek sözlerledestekleme önemlidir.
Hasta Tepkileri
Kanser kronik ve ölümcül bir hastalık olmasının yanı sıra duygusal, ruhsal ve davranışsal tepkilere yol açan önemli bir sorundur. Kanser tanısına karşı verilen normal tepkiler; endişe, gerginlik, kaybedilen sağlık için keder ve üzüntüden, hastalığın önemini yadsıma, bu süreci bir savaş gibi algılama yada kaderci bir kabullenmeye kadar değişir. Bu nedenle kötü haber karşısında hastaların algıları doğrultusunda farklı tepkiler göstermesi beklenen bir durumdur. Yinede hemen hemen her hastada kötü haber karşısında şaşkınlık, kabullenmeme ve doğruluğuna inanamama, inkâr ve öfkeye kapılma, “niçin ben?” sorgusu gibi psişik tepkiler ile birlikte günlük olağan yaşamın altüst olması, uyku, yemek- içmek gibi doğal fizyolojik alışkanlıklarda bozukluklar ortak gözlenen tepkilerdir. Hastalar yas dönemine girebilir, 1-2 haftalık kabullenmeme sürecini takiben umutlanma, savaşma süreci başlar. Ancak inkar safhasının üzün sürmesi hastanın tedaviyi geciktirmesine veya kabullenmemesine neden olabilir. Böyle bir tablo karşısında psikiyatri konsültasyonları çok önem taşımaktadır. Bir hastanın günlük yaşamını etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren herhangi bir sorun olduğunda ya da psikiyatrik bozukluk saptandığında zaman yitirmeden tedaviye başlamak hastanın bu dönemi daha rahat geçirmesini sağlar.
Kötü haber karşısında hasta tepkilerini Elizabeth Kubler Ross evreleyerek tanımlamıştır. Bu evreler;
1) İnkar: Hastalık ya da önemi reddetme
2) Öfke: Hastalığa, tanıyı koyan doktorlara, yakınlara ve bazen de sağlıklı kişilere kızgınlık
3) Pazarlık: Bu dönemde hasta işbirliği içerisindedir. Tedavilere uyum ve gerekenleri yapma ve çaba gösterme dönemidir.
4) Depresyon: Bir süre sonra hasta kayıplarını fark eder yapamadıkları ve yapamayacakları için yas tutar. Kabullenme dönemine geçebilmek için gerekli bir dönemdir.
5)Kabullenme: Bu dönemde hastalık kabullenilir. Kabullenme umutsuzluk olarak düşünülmemeli hastalığın ve durumun ciddiyetini anlamak olarak ele alınmalıdır. Bir yaşam süresi bildirmek ve ümidi tümüyle yok etmek ise kabul edilmesi çok zor bir durum yaratır.
Duyguların Yansıtılmasının Tedavi Edici Etkileri Nelerdir?
Yaşanan bir durumda her zaman farklı duyguların bir arada olduğu göz önüne alındığında, bir duygu kişi tarafından uygun biçimde yansıtılmış ve hasta da buna yanıt olarak "Bu doğru, diğer bir konu da …" gibi bir tepki vermişse yapılan girişimin başarılı olduğu söylenebilir. Amaç olabildiğince fazla sayıda duyguyu ortaya çıkartabilmek olmalıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi yapılan girişm doğru bir yolda ise, konuşma bir duygudan diğerine geçer. Hasta başlangıçta hissettiklerini uygun sözcüklerle ifade edebildiği zaman artık daha fazla onlar üzerinde durmaya gereksinimi kalmayacaktır. Duygular ancak bir diğer insanla gerçekten paylaşılabilirse değişirler. Kuşkusuz sağlık çalışanlarının hepsinin aynı düzeyde duyarlılıkları olduğu, bu hastaların sözü edilen güçlüklerine yardımcı olmakta benzer eğitim süreçlerinden geçtikleri söylenemez. Ancak konuyla ilgili güçlüklerin aşılmasında, duyguların yansıtılması tekniği de hekim, hemşire, psikolog, sosyal çalışmacı gibi sağlık çalışanlarına öğretilebilir. Nitekim batı ülkelerinde son onlu yıllarda iletişim becerilerinin geliştirilmesi ve kötü haberin verilmesi sürecinde daha duyarlı olunması yönündeki ilgi ve çabaların arttığı izlenmektedir. Ülkemizde henüz bu konuya batıdaki örneklerine benzer bir duyarlık gösterildiği söylenemez. Ancak bir yaşam krizi oluşturan böyle bir hastalık durumunun ele alınmasının hasta, sağlık çalışanları ve aile işbirliğini nedenli kolaylaştıracağı göz önüne alındığında, bu alana yönelmenin önemi de anlaşılabilir. Bununla ilgili olarak sağlık çalışanlarının eğitim programlarında iletişim becerilerini geliştirmeye, hastalarıyla ilişkilerinde karşılaştıkları güçlükleri gözden geçirmeye yönelik eğitim, onların yaşamını kolaylaştırarak, harcadıkları emeğin doğru kullanılmasına yardım edecektir. Bu ise yalnız sağlık çalışanını değil, sonuç olarak hasta ve ailesine de ulaşan bir sağlık hizmetinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır.
Bu yazı psikolog İlkten Çetin ve yar doc dr Şeyda dülgerler tarafından hazırlanmıştır.
Kanser; fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi boyutları etkileyerek, bireyin yaşamında önemli değişimler meydana getiren çok boyutlu bir fenomen ve önemli bir yaşam krizidir. Kanser kronik ve ciddi bir hastalık olmanın ötesinde, belirsizlikler içeren ağrı ve acı içinde ölümü çağrıştıran suçluluk, terke edilme, kargaşa ve panik, kaygı uyandıran bir hastalık olarak algılanır.
Tedavisinde kat edilen gelişmelere rağmen kanser, günümüzde kardiyolojik problemlerden sonra en sık görülen ölüm nedeni olarak bilinmektedir. Bu nedenle hasta ve aileler için en fazla korkulan hastalıklardan biridir. Hastalığın insan yaşamını birden kesintiye uğratması, kanser kelimesine yüklenen anlamdan kaynaklanır. Hastalığın seyri esnasında yaşanan yoğun ve yıpratıcı tedavi aşamaları ve kişilerin yakın çevresinde gözlemlediği tablolar hastalarda ve hasta yakınlarında birçok psikososyal sorunların beraberinde ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Hastanın kanserle ilgili algısı, kanserin yol açtığı sorunlar ve hastalığın kültürel anlamı kişinin tepkilerini etkiler. Kanser tanısı ile başa çıkabilme gücü birçok değişkene bağlıdır. Hastanın yaşı, cinsiyeti, eğitimi, kişilik özelliklerinin yanı sıra hastalığa ve tedaviye ait değişkenler ile çevresel özellikler kanser tanısı ile baş etmeyi önemli ölçüde etkiler.
Kanser tanısı alan hastalarda en sık görülen psikolojik bozukluklar uyum bozukluğu ve depresyondur. Yapılan çalışmalarda kanserli hastalarda psikiyatrik bozukluklar %29-47 arasında değişebilen oranlarda bildirilmektedir. Özellikle depresyonun varlığı tedaviye uyumu bozarak hastanede kalış süresini uzatmakta, tedavi masraflarının artmasına sebep olmakta ve hastalığın gidişini olumsuz yönde etkilemektedir. Hastalarda tanıdan itibaren hastalığın seyri esnasında yaşanan sürecin değişik evrelerinde psişik sorunlar, kişinin konumunu algısı ile paralellik göstermektedir. Bu evreleri;
a) Tanı öncesi
b) Tanı
c) ilk tedavi
d) Tedavi sonrası
e) Nüks ya da metastaz
f) ileri evre hastalık ve son dönem şeklinde sıralayabiliriz.
Tanının Söylenmesi “Kötü Haberin Verilmesi” Niçin Zordur?
Hastaya tanının söylenmesi “kötü haberin verilmesinin zor bir görev olarak algılanmasında, sağlık profesyonelleri ve hastanın yaşanmakta olan durumu uygun biçimde değerlendirip değerlendirmedikleri, karşılıklı olarak bu bilgiye verilen bilişsel ve duygusal tepkiler, hasta-sağlık profesyonelleri-aile ilişkileri vb. diğer birçok etmen rol oynamaktadır. Bunlar arasında özellikle, suçlanma korkusu, nasıl söylemek gerektiğini bilememe ve bunun öğretilmemiş olmasıyla ilgili korku, hastanın duygusal tepkisinin denetimden kurtulup ortaya çıkıvermesi ve bununla nasıl başa çıkılacağını bilememe, duyguları ifade etmekte yetersizlik, sorulacak sorulara "Bilmiyorum" demek durumunda kalmak, hastanın belirsizliğini paylaşmaktaki güçlük ve hastalık ve ölümden kişisel olarak korkma gibi özellikler belirtilmektedir.
Hastaya tanının söylenmesi sırasında, hastalığın onun için ne anlam ifade ettiğini konuşmak çok önemlidir. Bazı insanlar için kanser olduğunu öğrenmek sarsıcı bilgiyi oluştururken, bir diğer insan için cerrahı bir müdahaleyle herhangi bir yerinin kesileceğini öğrenmek en sarsıcı bilgi olabilir. Bu nedenle de hastanın duygularını ifade etmesine ve gerçek olanı gerçek olmayandan ayırt etmesine yardım edilmeli ve onu yargılamadan konuşmasına izin verilmelidir. Hastayla duygular hakkında konuşurken göz önünde tutulması gereken temel ilkeler ise empati, koşulsuz olumlu yaklaşım ve duygulara açık olma olarak özetlenebilir. Duyguların kabul edilmesinde iyi bir göz teması, bedenin duruşundaki açıklık, orada o insan için bulunduğunuzu ve size söyleyeceklerini duymaya hazır olduğunuzu belirtmek gibi özellikleri içeren sözel olmayan dikkat,"Bu sizin için zor olmalı'", "Bu konuda başka bir şey söylemeyi ister miydiniz?" vb söylemler biçiminde yapılabilecek sözlerledestekleme önemlidir.
Hasta Tepkileri
Kanser kronik ve ölümcül bir hastalık olmasının yanı sıra duygusal, ruhsal ve davranışsal tepkilere yol açan önemli bir sorundur. Kanser tanısına karşı verilen normal tepkiler; endişe, gerginlik, kaybedilen sağlık için keder ve üzüntüden, hastalığın önemini yadsıma, bu süreci bir savaş gibi algılama yada kaderci bir kabullenmeye kadar değişir. Bu nedenle kötü haber karşısında hastaların algıları doğrultusunda farklı tepkiler göstermesi beklenen bir durumdur. Yinede hemen hemen her hastada kötü haber karşısında şaşkınlık, kabullenmeme ve doğruluğuna inanamama, inkâr ve öfkeye kapılma, “niçin ben?” sorgusu gibi psişik tepkiler ile birlikte günlük olağan yaşamın altüst olması, uyku, yemek- içmek gibi doğal fizyolojik alışkanlıklarda bozukluklar ortak gözlenen tepkilerdir. Hastalar yas dönemine girebilir, 1-2 haftalık kabullenmeme sürecini takiben umutlanma, savaşma süreci başlar. Ancak inkar safhasının üzün sürmesi hastanın tedaviyi geciktirmesine veya kabullenmemesine neden olabilir. Böyle bir tablo karşısında psikiyatri konsültasyonları çok önem taşımaktadır. Bir hastanın günlük yaşamını etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren herhangi bir sorun olduğunda ya da psikiyatrik bozukluk saptandığında zaman yitirmeden tedaviye başlamak hastanın bu dönemi daha rahat geçirmesini sağlar.
Kötü haber karşısında hasta tepkilerini Elizabeth Kubler Ross evreleyerek tanımlamıştır. Bu evreler;
1) İnkar: Hastalık ya da önemi reddetme
2) Öfke: Hastalığa, tanıyı koyan doktorlara, yakınlara ve bazen de sağlıklı kişilere kızgınlık
3) Pazarlık: Bu dönemde hasta işbirliği içerisindedir. Tedavilere uyum ve gerekenleri yapma ve çaba gösterme dönemidir.
4) Depresyon: Bir süre sonra hasta kayıplarını fark eder yapamadıkları ve yapamayacakları için yas tutar. Kabullenme dönemine geçebilmek için gerekli bir dönemdir.
5)Kabullenme: Bu dönemde hastalık kabullenilir. Kabullenme umutsuzluk olarak düşünülmemeli hastalığın ve durumun ciddiyetini anlamak olarak ele alınmalıdır. Bir yaşam süresi bildirmek ve ümidi tümüyle yok etmek ise kabul edilmesi çok zor bir durum yaratır.
Duyguların Yansıtılmasının Tedavi Edici Etkileri Nelerdir?
Yaşanan bir durumda her zaman farklı duyguların bir arada olduğu göz önüne alındığında, bir duygu kişi tarafından uygun biçimde yansıtılmış ve hasta da buna yanıt olarak "Bu doğru, diğer bir konu da …" gibi bir tepki vermişse yapılan girişimin başarılı olduğu söylenebilir. Amaç olabildiğince fazla sayıda duyguyu ortaya çıkartabilmek olmalıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi yapılan girişm doğru bir yolda ise, konuşma bir duygudan diğerine geçer. Hasta başlangıçta hissettiklerini uygun sözcüklerle ifade edebildiği zaman artık daha fazla onlar üzerinde durmaya gereksinimi kalmayacaktır. Duygular ancak bir diğer insanla gerçekten paylaşılabilirse değişirler. Kuşkusuz sağlık çalışanlarının hepsinin aynı düzeyde duyarlılıkları olduğu, bu hastaların sözü edilen güçlüklerine yardımcı olmakta benzer eğitim süreçlerinden geçtikleri söylenemez. Ancak konuyla ilgili güçlüklerin aşılmasında, duyguların yansıtılması tekniği de hekim, hemşire, psikolog, sosyal çalışmacı gibi sağlık çalışanlarına öğretilebilir. Nitekim batı ülkelerinde son onlu yıllarda iletişim becerilerinin geliştirilmesi ve kötü haberin verilmesi sürecinde daha duyarlı olunması yönündeki ilgi ve çabaların arttığı izlenmektedir. Ülkemizde henüz bu konuya batıdaki örneklerine benzer bir duyarlık gösterildiği söylenemez. Ancak bir yaşam krizi oluşturan böyle bir hastalık durumunun ele alınmasının hasta, sağlık çalışanları ve aile işbirliğini nedenli kolaylaştıracağı göz önüne alındığında, bu alana yönelmenin önemi de anlaşılabilir. Bununla ilgili olarak sağlık çalışanlarının eğitim programlarında iletişim becerilerini geliştirmeye, hastalarıyla ilişkilerinde karşılaştıkları güçlükleri gözden geçirmeye yönelik eğitim, onların yaşamını kolaylaştırarak, harcadıkları emeğin doğru kullanılmasına yardım edecektir. Bu ise yalnız sağlık çalışanını değil, sonuç olarak hasta ve ailesine de ulaşan bir sağlık hizmetinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır.
Bu yazı psikolog İlkten Çetin ve yar doc dr Şeyda dülgerler tarafından hazırlanmıştır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Kanserli Bireylerde Tanıyı Söyleme ve Kabul Etme Süreci" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
4 Beğeni
Yazan Uzman
|
kanser, kanser tanısı, kanseri haber vermek, kanseri söyleme, kanser psikolojisi, kanserde psikoloji, kanser olduğunu öğrenme
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.