2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikolojimiz Hekimlere ve Psikologlara Emanet Edilemeyecek Kadar Önemlidir
MAKALE #7957 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Aralık 2011 | 5,366 Okuyucu
PSİKOLOJİMİZ HEKİMLERE VE PSİKOLOGLARA EMANET EDİLEMEYECEK KADAR ÖNEMLİDİR

Sabah’tan Şeref Oğuz diyor ki:

“…Tıpkı antik krallar gibi ilaççılar da onlara ne verirsen ver, bunu bir tür “borç geri ödemesi” kabul ediyor ve şöyle haykırıyorlar: “Daha… daha…” Bir sektör, 8 yılda 3 milyardan 18 milyar liraya nasıl çıkar? Türkiye 5 kat büyümemiş, nüfus 5 kat artmamış iken… Anlatalım: Herkesi hasta edersiniz. Böylece her hastalığa bir ilaç, her ilaca bir hastalık uydurursunuz.

Son 50 yılda, 32 bin hastalık=32 bin ilaç.

Hastalığın tanımını değiştirirsiniz “normalden az farklılık gösteren herkes hastadır” tanımıyla kadın, çocuk, genç kız, balıketi, orta yaşlı, bütün insanlar “müşteriniz” haline gelir.

Bütçenizi yeni ilaç keşfetmek yerine, çok satanları pazarlamaya ayırırsınız. 2010‘da 10 büyük şirket, 91 milyar doları pazarlamaya 45 milyar doları AR-GE’ye harcadı.

Doktorları “satış noktası” gibi tasarlar, mümessilinizi de “gezici bayi” gibi kullanırsınız.

İşi bittiğinde fırlatıp atarak rep masrafından kurtulursunuz. Harcamayı dizginlemeye kalkan kamuyu tehdit edip, ameliyat başında iken kritik ilacı kesme şantajı uygularsınız. Maliye’ye, 1.5 milyarlık geri adım attırırsınız. Madem ihracatçı kurdan kazanıyor, siz de geri kalmazsınız. Cari açığa bir katkı(!) da siz koyar, indirim şöyle dursun, 5 milyar fazladan para istersiniz. İşini etik, düzgün ve yasal düzlemde yapan firmaların itibarını da riske atıp, sektörün genelini töhmet altınnda bırakırsınız.

Yineliyorum, Türkiye’nin güçlü bir ilaç sektörüne ihtiyacı var. Ancak ilacı bir tür tüketim malı gibi görenlere, hastayı müşteri, doktoru bayi, eczaneyi mağaza, mümessili tetikçi ve kamuyu yolunacak kaz gibi görenlere değil…”

...

SUSKUN KALANLARIN VEBALİ BİR GÜN HEPSİNİ BOĞACAK

Görüldüğü üzere alanda her şey güllük gülistanlık da sadece ben abartıyor, çünkü bu işlerle kafayı yemiş biri değilim. Ne gariptir ki bunlar ve çok daha fazlası insan sağlığı alanında oluyor ve ben de dahil bir kaç kişi dışında hiç kimsenin sesi çıkmıyor!

Dikkat edin, sadece yazılarımı yayınladığım sitede bile binlerce meslek uzmanı var lakin hiç biri bu konulara değinmiyor! Hepsi de kanseri bırakmış sivilcelerle meşgul! Yangını bırakmışlar adeta mangaldaki eti pişiren ateşi söndürmeye çalışıyor! Tamamına yakını panik atağın, okb'nin, okul sorunlarının, aşkın psikolojisinin belki "bin elli beşinci senfonisini" yazma derdinde!

DUYARSIZ OLAN İYİ UZMAN OLAMAZ

İşin daha da tuhafı o kadar çarpıcı gerçekleri cesurca gündeme getirdiğim halde bir, evet tek bir psikoloğun desteğini yahut eleştirisini dahi göremiyorum! Bunu benim gibi açıktan değil, kapalı kapılar ardında bile yapamıyorlar! Bu çok düşündürücü!

Desteklemek için kişisel ve mesleki özgüven, eleştirmek için de gerekli olan bilgisel ve duruşsal cesaretleri mi yok! Böyle olduğuna inanmak istemiyorum! Oysa psikolojik sağlık sadece balıkla uğraşma işi değildir; psikolojik sağlık içinde yaşanılan akvaryumu ve bu akvaryumun suyunu da önemsemektir.

Ne acıdır ki herkes balıkları tek tek çıkarıp tedavi etmek, sonra da yine aynı bozuk suyun içine atıp tekrar hasta etmek şeklindeki mevcut yapısal işleyişi doğru buluyor, en azından kabullenmiş görünüyor!

Bu, "Pusuya yatma ve adeta selin önünden kütük kapmak için bekleme" diyebileceğimiz sakat anlayış ve son dönemde tartışılan diğer gelişmeler gösteriyor ki ruh sağlığımızın sadece psikiyatristlerin değil, psikologların insafına ve inisiyatifine terkedilmesi de aynı şekilde ciddi sakıncalar taşıyor. Dolayısı ile bu alanda radikal bazı düzenlemeler yapmanın vakti gelmiş, hatta geçiyor!

Şimdi de gelelim bu konularla ilgili tespitlerime ve önerilerime:

PSİKOLOJİK / PSİKİYATRİK HİZMETLER TAMAMEN KAMULAŞTIRILMALIDIR

Ulaşılabilmiş bilimsel bilgilerin son derece sınırlı olduğu, mevcut verilerin gerek güvenirliliklerinin gerekse bilimsel düzeylerinin sürekli tartışıldığı, popüler bir alan haline gelmesi dolayısı ile suistimale son derece açık olan psikoloji ve psikiyatri hizmetlerinde bir dizi standardın getirilmesi elzem hale gelmiştir.

TESPİTLER

1. Patoloji, bozukluk denilen, beyinden kaynaklandığı söylenen hastalıkların beyindeki yapıları ve tedavi için önerilen ilaçların etki mekanizmaları hala tam olarak bilinmiyor!

2. Bu alandaki sorun ve hastalık kriterlerinin bilimsel veriler / yeni gelişmeler neticesinde değil, mesleki komisyon karalarıyla ve oy birliği içinde belirlendiği, nelerin hastalık nelerin hastalık ölçüsü sayılacağına bu komisyonların karar verdiği ise biliniyor.

3. Doğası hala tam olarak bilinemeyen, hastalık kriterleri bir komite tarafından belirlenen bu alandaki hizmetlerin önemli bir kısmını yerine getiren kamu hastanelerinde niteliksiz, gerek işin doğasını gerek mevcut gerçekleri dikkate almayan, son derece hızlı işleyen bir yapı bulunuyor! Bu faktör yukarıda sayılan ve iki temel sıkıntı tarafından derinleştirilen mevcut yarayı daha da acıtan - kanatan bir tuz biber işlevi görüyor!

4. Bu hizmetleri özel sektörde veren bir çok meslek elemanı başta ayakta kalabilmek, sonra da daha çok kazanabilmek için günden güne -zaten esnek, soyut ve subjektifiteye açık olan- sorun ve kriter ilkelerini aşındırıyor! Bunları görmek için bazı mesleki platformlarda yayınlanan yazı ve makalelere şöyle bir göz atmak fazlasıyla yeterli
olacaktır!

5. Tüm bunlar halkın sorunlara ve çözüme ilişkin bakış açısını bozuyor; bir çok kişinin gerek maddi gerekse psikolojik açıdan suistimal edilmesine yol açıyor.

6. Bu ve diğer toplumsal sonuçlar kişilerin sisteme ve yaşanılan topluma olan güvenini zedeliyor; dolayısı ile bu sadece sağlık ve hastalık meselesi olarak değil; aynı zamanda bir kamu yararı ve toplum düzeni sorunu olarak karşımızda duruyor.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

1.Psikiyatride yer alan ve beyindeki yapısal bir bozulmadan / anomaliden kaynaklandığı bilimsel olarak ve tam bir güvenilirlikle ortaya konulmamış, halen tartışmalı olan sorunların hastalık olarak görülmesi anlayışı terk edilmeli, bu sorunlara doğasının da
gerektirdiği şekilde kabaca "psikolojik veya psikososyal sorunlar" denilmelidir! Dolayısı ile psikiyatri hekimliğinin etkisi / ağırlığı azaltılmalı, psikologların ve sosyal hizmet uzmanlarının ağırlığı ön plana çıkartılmalıdır!

2.Ortada biyolojik bir bozukluk, dolayısı ile de hastalık söz konusu olmadığına göre ruhsal yardım hizmetlerinde medikal tedavilerin ağırlığı ciddi düzeyde azaltılmalı, bunun için de alanda hekim ve hekim dışı mesleklerin kademeli bir biçimde rol alacakları yeni bir yapılanmaya gidilmelidir

3.Psikologlara ruh sağlığı alanında, pratisyen hekimlerin beden sağlığı alanındaki işlevlerine benzer bir işlev verilmelidir. Tıpkı kişilerin önce uzman olmayan pratisyen hekimlere gitmeleri gibi öncelikle bu uzmanlara başvurması sağlanmalı, sorunların evvela bu uzmanlar tarafından eğitim, danışmanlık, terapi gibi ilaç dışı yol ve yöntemlerle ele alınması zorunlu hale getirilmelidir. Daha hayati riskleri söz konusu olduğu halde uzman olmayan pratisyen hekimlere duyulan güven psikologlar için de pekala söz konusu olmalıdır!

Bu uygulamanın da kuşkusuz potansiyel bazı riskleri olabilir! Ancak mevcut uygulamanın çok daha büyük olumsuz sonuçları vardır! Bugün "tedavi ediyor" denilen psikiyatrik ilaçların bile başta intihar eğilimini artırmak olmak üzere birçok yan etkisi mevcuttur! Dolayısı ile kağıt üzerindeki bazı olumsuz olasılıklara bakılarak halihazırdaki çok daha büyük yanlışın sürmesi artık daha fazla mümkün olmamalıdır!

4.Okullardaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri daha işlevsel hale getirilmeli, bu uzmanların adeta bir klinisyen gibi sadece odalarında danışan kabul ettikleri mevcut uygulama terk edilmeli, özellikle derslere girerek koruyucu ve geliştirici nitelikli pratik psikoloji eğitimleri vermeleri sağlanmalıdır!

5.Psikoloji ve psikiyatri hizmetlerinin özel sektör eliyle verilmesi uygulamasına kesinlikle son verilmelidir! Bu hizmetlerin kamu eliyle ve her köşeye açılacak "psikolojik danışma ve destek merkezleri" şeklinde ve tamamen ücretsiz olarak sunulması sağlanmalıdır! Bu hizmetler bireyin gerek ruh gerekse beden sağlığını, dolayısı ile aile ve toplumu koruyucu işlevi nedeniyle "birinci derecede önemli kamu hizmeti" olarak görülmelidir. Bu yerler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına, illerde de valiliklere ya da belediyelere bağlı
olmalıdır!

(Sağlık Bakanlığı genellikle hekim ve hekim hakları odaklı düşündüğü için bu alandaki sorunların çözümünde gerekli olan ve zorunlu olarak başka meslekleri ön plana çıkaran bu tür yeni uygulamalara / yapılanmalara yıllardır sıcak bakmamaktadır!)

6.Psikologluk akademik bir uğraş işi değildir; uygulamalı bir meslektir. Dolayısı ile öğretmenlikte, hekimlikte, askerlikte, polislikte, savcı ve hakimlikte olduğu gibi bu mesleğin de uzmanlığı alanda, işin içinde yapılmalıdır. Bu alandaki uzmanlaşmanın akademik ilke, içerik ve koşullara göre yapılanmış bulunan ve daha önceki yazımda "vakasız vaka uzmanlığı" tabirini kullandığım "klinik yüksek lisans eğitimi" şeklinde sürdürülmesi hatasından vazgeçilmelidir.

7.Bu eğitimin hekimlikte / asistanlık eğitiminde olduğu gibi hastanelerde ya da ilgili kurumlarda (okul, emniyet, cezaevi, sosyal hizmetler vb), usta çırak odaklı bir anlayışla ve daha çok uygulamaya dayalı bir eğitimle yerine getirilmesi sağlanmalıdır. Belli süre uygulamalı olarak hastanelerde / Kliniklerde çalışanlara klinisyen psikolog, okullarda yahut danışmanlık merkezlerinde çalışanlara danışman psikolog, kreş ve çocuk yurtlarında çalışanlara gelişimsel psikolog vb. unvanlar verilmeli, böylece uygulamalı bir mesleğin uzmanlığının işin içinde yapılması uygulamasına geçilmelidir.

8. Bilindiği üzere bir meslek bir de görev unvanı vardır. Sözgelimi bir mühendisin akademik unvanı mühendistir ancak iş yerindeki görev unvanı baş mühendistir. Yine adliyelerde çalışan pedagogların eğitim unvanları PDR uzmanı olmasına karşın görev unvanları pedagogdur. Aynı şekilde hastanelerde çalışan psikologların mesleki unvanları psikolog olmasına karşın görev unvanları klinik psikologdur.

Dolayısı ile, "Akademik" alanda çalışan her personele -araştırma görevlisi, dr, doçent, profesör vb. akademik unvanlarına bakılmaksızın- "Akademisyen" denilmesi gibi (eğitim değil, yapılan iş ve alan odaklı unvan) "Klinik" sahada çalışan her psikologa (eğitimi değil alanı ve yapılan işi vurgulayan) "Klinisyen Psikolog" unvanı getirilmelidir. Buna uygun olarak Psikiyatristler ve Klinisyen Psikologlar arasında birinci ve ikinci basamak şeklinde yahut savcı hakim çalışma ilişkisine benzer bir çalışma sistemi tesis edilmelidir.

Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikolojimiz Hekimlere ve Psikologlara Emanet Edilemeyecek Kadar Önemlidir" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Sağlığımız Kimlere Emanet Psk.İzzet GÜLLÜ
► Pandemi ve Psikolojimiz Psk.Namık ACAR
► Sıcaklar ve Psikolojimiz Psk.Dnş.Ferhan BIÇAKCILAR
► Yeni Şehir ve Mekanda Psikolojimiz Dr.Psk.Dnş.Azmi Bayram İLBAY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Psikolojimiz Hekimlere ve Psikologlara Emanet Edilemeyecek Kadar Önemlidir' başlığıyla benzeşen toplam 38 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:08
Top