Ruh Sağlığınız İçin Doğal Tedavi: Beslenme
Depresyon veya ruh durumu bozuklukları toplumlarda sıklıkla görülmektedir. Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır. Ek olarak kişide kederli ve üzgün bir duygu durumu ile birlikte görülen bazı değişiklikler de zamanla oluşmaktadır.
Depresyona beyindeki “kimyasal dengesizlik” neden olmaktadır ve antidepresan ilaçlar beynin kimyasını değiştirerek bu dengesizliği düzeltmektedir. Her ne kadar bu antidepresanlar kişilerin depresyonunu hafifletmekte ise de bu ilaçlar herkes için de etkili değildir ve bazen tehlikeli yan etkiler de oluşturabilmektedir. İlaçların yanı sıra besinler de ruh durumunda ve beyin fonksiyonlarında değişikliği sağlayabilecek en güçlü araçlardan biridir. Burada depresyonun tedavisinde besinsel faktörlerin antidepresan ilaçlara alternatif olarak nasıl doğal ve yan etki oluşturmadan bir tedavi yöntemi olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Depresyonda, monoaminler olarak da bilinen serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin özel bir önemi vardır. Bu “mutluluk” nörotransmitterleri duyguların ve ruh durumunun kontrol edilmesinde gerekmektedir. Depresyonda serotonin düzeyleri azalmıştır. Eğer bir kişinin serotonin düzeyi düşük ise bu kişinin hücreleri arasındaki ilişki de o kadar düşüktür ve bu, kişinin ruh durumunun bozulmasına neden olur. Eğer bu ruh durumunu etkileyen nörotransmitterler depresyon semptomlarına neden oluyor ise bu kimyasalları istenilen düzeylere çıkarmak semptomların azaltılmasına yardımcı olabilir.
Monoaminler, proteinlerin yapı taşı olan amino asidlerden elde edilir. Bir amino asid olan triptofan serotoninin öncü maddesi olurken dopamin ve norepinefrinin öncü maddesi ise tirozindir. Antidepresan ilaçlarla karşılaştırıldığında özellikle triptofan ve tirozin gibi monoamin öncülerinin kullanılması, monoamin metabolizmasının “doğal yol”larla etkilenmesini sağlamaktadır. Bu monoaminler için öncü maddelerin sağlanması, yetersiz olan monoamin düzeylerini istenilen seviyeye gelmesini mümkün kılar. Dengeli bir diyet ile beyinin bu kimyasalları depolaması ve dengelenmesi ile depresyon semptomları hafifletilebilir.
Besinlerin tüketilmesi önemlidir çünkü doğru besin öğelerinin sürekli sağlanması beyindeki kimyasalların dengede tutulması için gereklidir. Beyin kimyası tek bir öğün ile etkili bir şekilde değişebilir. Yenilen bütün besinler beyin fonksiyonlarını değiştirebilir, özellikle bazı besinler ruh durumunun, enerjinin ve bilinç durumunun değiştirilmesinde direkt etkilidir. Besinin özelliğinin zihinsel fonksiyonlar ve ruh durumu üzerinde etkisi olduğu gibi miktarlarının da önemi büyüktür.
Daha önceden de belirtildiği gibi serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin miktarlarının arttırılması depresyonun hafifletilmesini sağlar. Proteinden zengin besinlerin tüketilerek dopamin ve norepinefrin miktarları arttırılabileceği gibi, karbonhidrattan zengin besinler tüketilerek de serotonin miktarı arttırılabilir. Karbonhidratlar, serotoninin öncü maddesi olan triptofan amino asidinin kandaki düzeyini arttırır. Karbonhidratlı bir besin tükettikten birkaç dakika sonra kişinin serotonin düzeyleri artar. Fakat karbonhidratların tüm kaynakları optimal serotonin düzeylerinin sağlanmasında iyi değildir. Kompleks karbonhidratların sindirim süreci uzun olduğundan dolayı şekerin kana karışması yavaş ve sürekli olmaktadır. Bu nedenle tam tahıllarda, taze meyve ve sebzelerde bulunan kompleks karbonhidratlar triptofanın beyne ve kana uzun süreli akışını sağlar ki bu da serotoninin yüksek seviyelerde sabit kalmasını sağlar. Diğer bir taraftan rafine veya basit şekerler uzun bir sindirim süreci olmadan kana karışırlar. Bu durum kan şekerinde anlık bir yükselmeye ve dolayısıyla triptofan ve tirozinin bir anda ortaya çıkmasına neden olur. Fakat vücutta bu şekerler hızlı bir şekilde emildikleri için hipoglisemiye veya kan şekerinin düşmesine neden olur. Kan şekeri bir defa düştüğü zaman bununla beraber serotonin düzeyleri de düşmektedir. Yani basit şekerlerden kaçınmak en iyisidir.
Depresyonda belirli besin öğelerinin yetersizliği görülmektedir. Sıklıkla karşılaşılan yetersizlikler folik asit, B12 vitamini, B6 vitamini ve omega-3 yağ asidleridir.
Yapılan çalışmalarda depresyonlu hastaların %31-35’inde folik asit yetersizliğine rastlanmıştır. Depresyon, folik asit yetersizliğinde sıklıkla görülen bir semptomdur. Hatta düşük serum folat düzeyleri antidepresan ilaçlara olan yanıtın yetersiz olması ile de ilişkilendirilebilir. Her ne kadar folik asit gibi sıklıkla karşılaşılmasa da B12 vitamini yetersizliğinin de depresyona neden olabileceği bir çok araştırma ile gösterilmiştir. Folik asitten zengin olan besin kaynakları arasında kurubaklagiller ve koyu yeşil yapraklı sebzeler bulunurken B12’den zengin kaynaklar arasında ise beyaz ve kırmızı etler, balık, süt, yumurta ve yoğurt bulunmaktadır.
Depresyon sorunu olan kişilerde B6 vitamin düzeyleri de düşüktür. B6 vitamini bütün monoaminlerin amino asiden üretilmesi için gereklidir. B6 vitaminin en iyi kaynakları beyaz et, balık, yumurta gibi proteinden zengin besinlerin yanında işlenmemiş pirinç, soya fasulyesi, yulaf, buğday ürünleri, mercimek, yer fıstığı ve cevizdir.
Depresyon omega-3 yağ asitlerinin yetersizliği ile de oluşur özellikle bu durum balık yağında bulunan dokosahekzanoik asid için geçerlidir. Beynin sağlıklı sinir hücrelerini oluşturması için omega-3 yağlarına ihtiyacı vardır. Omega-3 yağ asitleri genellikle somonda, ton balığında, ringa balığında ve uskumruda bulunmaktadır. Sağlıklı bir dengenin sağlanabilmesi için bu omega-3 yağlarından zengin balıklardan haftada 90g kadar tüketilmesi yeterlidir.
Depresyonun gelişiminde ve önlenmesinde rolü olan mineraller ise kalsiyum, demir, magnezyum, selenyum ve çinkodur.
Her ne kadar bazı besinler depresyonu hafifletmek veya önlemek için işe yaramaktaysa da, şeker, doymuş yağlar, kolesterol ve işlenmiş besinler beyin düzgün çalışmasını engelleyebilir. Örneğin depresyonlu kişilerde kafeinden kaçınılmalıdır. Kafein bir uyarıcıdır ve başlangıçta serotonin miktarını yükseltir ve ruh durumunu düzeltir. Fakat tüketildikten sonra kaygı ve sinir durumlarını arttırır, kaslarda gerilmeye neden olur. Depresyondaki kişilerin ayrıca alkol tüketiminden de uzak durması gerekir. Alkol tüketimi hipoglisemiye neden olur ki bu depresyonun sıklıkla görülen nedenidir. Doymuş yağ ve kolesterol alımının da azaltılması gerekir çünkü beyin, kalp ve diğer organlara giden damarların tıkanmasına neden olabilir.
Kısacası depresyonun azaltılmasında ve ruh durumunun yükseltilmesinde en önemli bileşen uygun diyetin uygulanmasıdır. Beslenme tedavisi, doğal olan bir uygulamadır. Doğal olduğundan dolayı antidepresan ilaçlar gibi yan etkilere de neden olmamaktadır. Diyet alışkanlıklarının değiştirilmesi kişinin hayatının depresyonsuz bir hayat geçirmesinde yardımcı olabilmektedir ve bu deneyim denemeye değerdir.
ÖNERİLER
Depresyona beyindeki “kimyasal dengesizlik” neden olmaktadır ve antidepresan ilaçlar beynin kimyasını değiştirerek bu dengesizliği düzeltmektedir. Her ne kadar bu antidepresanlar kişilerin depresyonunu hafifletmekte ise de bu ilaçlar herkes için de etkili değildir ve bazen tehlikeli yan etkiler de oluşturabilmektedir. İlaçların yanı sıra besinler de ruh durumunda ve beyin fonksiyonlarında değişikliği sağlayabilecek en güçlü araçlardan biridir. Burada depresyonun tedavisinde besinsel faktörlerin antidepresan ilaçlara alternatif olarak nasıl doğal ve yan etki oluşturmadan bir tedavi yöntemi olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Depresyonda, monoaminler olarak da bilinen serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin özel bir önemi vardır. Bu “mutluluk” nörotransmitterleri duyguların ve ruh durumunun kontrol edilmesinde gerekmektedir. Depresyonda serotonin düzeyleri azalmıştır. Eğer bir kişinin serotonin düzeyi düşük ise bu kişinin hücreleri arasındaki ilişki de o kadar düşüktür ve bu, kişinin ruh durumunun bozulmasına neden olur. Eğer bu ruh durumunu etkileyen nörotransmitterler depresyon semptomlarına neden oluyor ise bu kimyasalları istenilen düzeylere çıkarmak semptomların azaltılmasına yardımcı olabilir.
Monoaminler, proteinlerin yapı taşı olan amino asidlerden elde edilir. Bir amino asid olan triptofan serotoninin öncü maddesi olurken dopamin ve norepinefrinin öncü maddesi ise tirozindir. Antidepresan ilaçlarla karşılaştırıldığında özellikle triptofan ve tirozin gibi monoamin öncülerinin kullanılması, monoamin metabolizmasının “doğal yol”larla etkilenmesini sağlamaktadır. Bu monoaminler için öncü maddelerin sağlanması, yetersiz olan monoamin düzeylerini istenilen seviyeye gelmesini mümkün kılar. Dengeli bir diyet ile beyinin bu kimyasalları depolaması ve dengelenmesi ile depresyon semptomları hafifletilebilir.
Besinlerin tüketilmesi önemlidir çünkü doğru besin öğelerinin sürekli sağlanması beyindeki kimyasalların dengede tutulması için gereklidir. Beyin kimyası tek bir öğün ile etkili bir şekilde değişebilir. Yenilen bütün besinler beyin fonksiyonlarını değiştirebilir, özellikle bazı besinler ruh durumunun, enerjinin ve bilinç durumunun değiştirilmesinde direkt etkilidir. Besinin özelliğinin zihinsel fonksiyonlar ve ruh durumu üzerinde etkisi olduğu gibi miktarlarının da önemi büyüktür.
Daha önceden de belirtildiği gibi serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin miktarlarının arttırılması depresyonun hafifletilmesini sağlar. Proteinden zengin besinlerin tüketilerek dopamin ve norepinefrin miktarları arttırılabileceği gibi, karbonhidrattan zengin besinler tüketilerek de serotonin miktarı arttırılabilir. Karbonhidratlar, serotoninin öncü maddesi olan triptofan amino asidinin kandaki düzeyini arttırır. Karbonhidratlı bir besin tükettikten birkaç dakika sonra kişinin serotonin düzeyleri artar. Fakat karbonhidratların tüm kaynakları optimal serotonin düzeylerinin sağlanmasında iyi değildir. Kompleks karbonhidratların sindirim süreci uzun olduğundan dolayı şekerin kana karışması yavaş ve sürekli olmaktadır. Bu nedenle tam tahıllarda, taze meyve ve sebzelerde bulunan kompleks karbonhidratlar triptofanın beyne ve kana uzun süreli akışını sağlar ki bu da serotoninin yüksek seviyelerde sabit kalmasını sağlar. Diğer bir taraftan rafine veya basit şekerler uzun bir sindirim süreci olmadan kana karışırlar. Bu durum kan şekerinde anlık bir yükselmeye ve dolayısıyla triptofan ve tirozinin bir anda ortaya çıkmasına neden olur. Fakat vücutta bu şekerler hızlı bir şekilde emildikleri için hipoglisemiye veya kan şekerinin düşmesine neden olur. Kan şekeri bir defa düştüğü zaman bununla beraber serotonin düzeyleri de düşmektedir. Yani basit şekerlerden kaçınmak en iyisidir.
Depresyonda belirli besin öğelerinin yetersizliği görülmektedir. Sıklıkla karşılaşılan yetersizlikler folik asit, B12 vitamini, B6 vitamini ve omega-3 yağ asidleridir.
Yapılan çalışmalarda depresyonlu hastaların %31-35’inde folik asit yetersizliğine rastlanmıştır. Depresyon, folik asit yetersizliğinde sıklıkla görülen bir semptomdur. Hatta düşük serum folat düzeyleri antidepresan ilaçlara olan yanıtın yetersiz olması ile de ilişkilendirilebilir. Her ne kadar folik asit gibi sıklıkla karşılaşılmasa da B12 vitamini yetersizliğinin de depresyona neden olabileceği bir çok araştırma ile gösterilmiştir. Folik asitten zengin olan besin kaynakları arasında kurubaklagiller ve koyu yeşil yapraklı sebzeler bulunurken B12’den zengin kaynaklar arasında ise beyaz ve kırmızı etler, balık, süt, yumurta ve yoğurt bulunmaktadır.
Depresyon sorunu olan kişilerde B6 vitamin düzeyleri de düşüktür. B6 vitamini bütün monoaminlerin amino asiden üretilmesi için gereklidir. B6 vitaminin en iyi kaynakları beyaz et, balık, yumurta gibi proteinden zengin besinlerin yanında işlenmemiş pirinç, soya fasulyesi, yulaf, buğday ürünleri, mercimek, yer fıstığı ve cevizdir.
Depresyon omega-3 yağ asitlerinin yetersizliği ile de oluşur özellikle bu durum balık yağında bulunan dokosahekzanoik asid için geçerlidir. Beynin sağlıklı sinir hücrelerini oluşturması için omega-3 yağlarına ihtiyacı vardır. Omega-3 yağ asitleri genellikle somonda, ton balığında, ringa balığında ve uskumruda bulunmaktadır. Sağlıklı bir dengenin sağlanabilmesi için bu omega-3 yağlarından zengin balıklardan haftada 90g kadar tüketilmesi yeterlidir.
Depresyonun gelişiminde ve önlenmesinde rolü olan mineraller ise kalsiyum, demir, magnezyum, selenyum ve çinkodur.
Her ne kadar bazı besinler depresyonu hafifletmek veya önlemek için işe yaramaktaysa da, şeker, doymuş yağlar, kolesterol ve işlenmiş besinler beyin düzgün çalışmasını engelleyebilir. Örneğin depresyonlu kişilerde kafeinden kaçınılmalıdır. Kafein bir uyarıcıdır ve başlangıçta serotonin miktarını yükseltir ve ruh durumunu düzeltir. Fakat tüketildikten sonra kaygı ve sinir durumlarını arttırır, kaslarda gerilmeye neden olur. Depresyondaki kişilerin ayrıca alkol tüketiminden de uzak durması gerekir. Alkol tüketimi hipoglisemiye neden olur ki bu depresyonun sıklıkla görülen nedenidir. Doymuş yağ ve kolesterol alımının da azaltılması gerekir çünkü beyin, kalp ve diğer organlara giden damarların tıkanmasına neden olabilir.
Kısacası depresyonun azaltılmasında ve ruh durumunun yükseltilmesinde en önemli bileşen uygun diyetin uygulanmasıdır. Beslenme tedavisi, doğal olan bir uygulamadır. Doğal olduğundan dolayı antidepresan ilaçlar gibi yan etkilere de neden olmamaktadır. Diyet alışkanlıklarının değiştirilmesi kişinin hayatının depresyonsuz bir hayat geçirmesinde yardımcı olabilmektedir ve bu deneyim denemeye değerdir.
ÖNERİLER
- Şekeri ve şekerli besinlerden kaçının veya az miktarda tüketin.
- Günde en az 3 öğün yapmaya çalışın.
- Şekerli besinler yerine meyveleri tercih edin.
- Bol miktarda su için.
- Protein alımınıza dikkat edin.
- Folik asitten, B6 ve B12’den zengin besinler tüketin.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ruh Sağlığınız İçin Doğal Tedavi: Beslenme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Duygu ÇALIŞKAN OKTAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Duygu ÇALIŞKAN OKTAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.