İnternet ve Bilgisayar Bağımlılığı
“Çin'in Guangdong eyaletindeki bir internet kafede bilgisayar başında üç gün geçiren bir Çinli hayatını kaybetti.”
“ABD’de internet kullanıcılarının 10’da 6’sının alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı kadar yıkıcı derecede internet bağımlısı haline geldikleri bildirildi.”
“Romanya’da 9 gün 9 gece bilgisayar oyunu oynayan 14 yaşındaki bir çocuk yorgunluktan hastanelik oldu.”
“Bir internet kafede yığılıp kalınca hastaneye kaldırılan Michel Savin isimli gence müdahale eden doktorlar, 14 yaşındaki Savin’in fiziksel ve beyinsel olarak tükenmiş olduğunu açıkladılar.”
Son yıllarda ne yazık ki medyada bu ve benzeri haberlere pek sık rastlamaya başladık. Teknolojinin, özellikle bilgisayar ve internetin; iş hayatında, eğitimde ve sosyal hayatımızda sunduğu olanaklar, hayatımızı kolaylaştırsa da, bir yönden de bu araçların sağladığı psikolojik haz çoğu açıdan bağımlılık türlerini karakterize eden belirtilere işaret edebilecek ciddi bir tehdit unsurunu oluşturmakta...
Dünyanın en yoğun internet nüfusuna sahip ülkeler bu konuyla ilgili alarma geçerken, Çin ve Amerika'dan sonra Türkiye'de de internet bağımlılığı tedavi birimleri açılmaya başladı. Özellikle yapılan araştırmaların Türkiye'de internet kullanımının son 5 yılda %700 oranında artış göstermesine işaret etmesi konuyu çok daha ciddiyetle ele alınması gereken bir hale getirdi.
Maalesef günümüz dünyasında özellikle büyük şehirlerde çocukların en çok tercih ettikleri aktivitelerin başında televizyon izlemek, bilgisayar oyunları ve internette sanal ortamda sohbet etmek geliyor. Günümüzde hızla artan sanayileşmeyle beraber komşuluk ilişkilerinin ölmesi, sokakların anne baba için (basında takip edilen haberlerle birlikte) tehlikelerle dolu arenaları çağrıştırması ve çocuk için evde kalmasını sağlayıcı bir etkenmiş gibi görünmesiyle anne babalar da çocuklarının evde televizyon ya da bilgisayar başında zaman geçirmesini, daha güvenli sanarak, yeğler hale geldiler. Bir ev içinde bile neredeyse her odada bir televizyon her kişi başına bir bilgisayar temin ederek, bireysel özgürlüğün bu şekilde sağlandığı düşünülüyor. Oysa maalesef hala bir çok anne baba her odada ayrı bir televizyon bulunmasının ve her kişinin kendine ait bilgisayarının bulunmasının hem aile içi iletişimi sekteye uğratacak, hem bireyi sosyal izolasyona itecek hem de bağımlılık yaratabilecek kadar tehlikeli bir harekette bulunduklarının farkında değiller.
Bunun yanı sıra nispeten bilinçli anne babalar son zamanlarda çıkan, bebeklerin zihinsel gelişiminin desteklediği ileri sürülen çeşitli bilgisayar programları ve televizyon yayınları ve çocuk odaları için özel olarak üretilmiş televizyon alıcılarını kullandıklarını ifade ederek çocuklarının bebekliklerinden itibaren renkli sanal dünyanın içine çekilmesine yol açarken yıllar geçtikçe çocuklarının bilgisayara ve internet teknolojilerine fazla meraklı olmalarından yakınıyorlar.
Bu feryatlara bir kulak verdiğimizde duyduğumuz tipik cümleler şu şekilde sıralanıyor:
• “Oğlumu internet kafeden çıkartamıyorum.”
• “Kızımı bilgisayar başında yaşıyor, sabahlara kadar chat-leşiyor, odasına bizi almıyor.”
• “Oğlum yemeğini bile bilgisayar önünde yiyor, haftalardır yıkanmıyor bile, oynadığı oyunda yenilirse ağlıyor, kazanana kadar bilgisayar başından kalkmıyor!”
• “Okuldan devamsızlık yazısı geldi, okula gidiyorum diye çıktı, internet kafedeymiş! Dövdüm olmadı, kızdım olmadı, anlattım olmadı...”
• “Öğretmen internetten araştırma dersi veriyor diye, konu komşuya muhtaç olmayalım, internet kafelere çocuğumu yollamayalım diye eve bilgisayar aldık, internet bağlattık, ödev yerine oyun oynuyor, bilgisayarı kaldırsam bu seferde okula gitmemekle tehdit ediyor, ne yapacağımı şaşırdım?!”
• “Evde yetmiyormuş gibi bir de cep telefonlarından internet bağlantısı çıktı, alsan bir türlü, almasan bir türlü, evden kaçarım diyor, arkadaşınınkini kıskanıyor, evden para çalıp, oyun satın alıyor, ne yapacağız doktor hanım?”
• “Zaten içine kapanık bir çocuktu artık iletişimimiz iyice koptu. Çaresiz kaldık.”
Tabii bu ve benzeri giderek artan şikayetlerin önüne geçmek için çoğu kez ailelerin aklına gelen ilk yöntem çocukları bilgisayar ya da internetten mahrum bırakmak olsa da bu muhakkaktır ki katî bir çözüm değildir. Ne de olsa, teknoloji çağında bir çocuk için bir bilgisayara ya da internete ulaşmak çok kolay hale gelmiştir. Üstelik böyle bir dönemde çocuğu bilgisayar ve internet teknolojilerinin nimetlerinden uzak tutmak da eğitim ve belki de sosyal hayatındaki başarısını olumsuz yönde de etkileyebilir.
Dolayısıyla yapılması gereken hareket; ailelerin çocuklarını bilgisayar oyunları ve internetin zararlarından koruyabilmeleri için öncelikle kendilerinin bu zararların neler olduğu, nasıl korunulabileceği ve denetlemenin nasıl yapılacağı konusunda bilinçlendirilmeleridir.
Bilinmelidir ki; genellikle sosyal açıdan çekinik, arkadaşlarıyla birlikte olmaktansa yalnız olmayı tercih edenler, sosyal ilişki kurmak isteyip te bunda başarılı olamayanlar, dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü gibi nedenlerle akademik başarısızlık yaşayan, özgüvenleri düşük olanlar, kaygı düzeyi yüksek ya da sosyal fobisi olanlar ve haftada 18 – 20 saatin üzerinde internet kullanımı olan çocuklar bilgisayar ve internet teknolojileri bağımlılığı açısından risk altında sayılabilirler.
Sanal dünyanın çocuklara bu kadar çekici gelmesinin sebebi; sanal ortamda, yaşanan sohbetlerin çocuklara ve gençlere daha heyecan verici gelmesi, ucuz, kolay, sahip olmayı diledikleri bir kimlikle, üstelik de evden çıkmalarına bile gerek olmadan, her an, odalarının içinde bu sohbetleri yapabilmeleridir. Ne yazıktır ki günümüzde giderek artan bir hızla gerçek yaşamdaki gerçek arkadaşlıkların yerini sanal ortamda kurulan sanal dostluklar almaya başladı. Bu durum da bir kısır döngü içinde zaten içe kapalı, sosyal ilişkilerde zorluklar yaşayan gençlerin bu özelliklerinin daha da pekişmesine ve ciddi psikiyatrik bozukluklara neden olabilir hale gelmesine yol açar oldu.
Literatürümüze artık “netkolizm” (İnternet bağımlılığı) kavramı girdi.
“Peki kimler bu tehdidin altındadır?” sorusuna cevap olarak; aşağıdaki maddelerden en az 4 tanesini, 3 ay dan fazla süreyle yaşayan kişilerin tehdit altında olabileceğini söyleyebiliriz.
• Kişi internete bağlı değilken bile internet hakkında düşüncelere sahipse,
• Tatmine ulaşmak için giderek artan bir şekilde internet kullanımı oluyorsa,
• Kişi internet kullanımını kontrol edemiyorsa,
• İnternet kullanımını kesmeye veya harcadığı zamanı düşürmeye çalıştığında kişi kendini huzursuz hissediyor ve daha çabuk sinirleniyorsa,
• Bilgisayar nedeniyle anne baba ve çocuk arasında yoğun çatışmalar yaşanıyorsa,
• Kişi anne baba ya da eğitimci tarafından yapılan süre kısıtlamalarına şiddetle karşı çıkıyorsa,
• Kişinin internet dışı uğraşalara ilgisi giderek azalıyorsa,
• Kişinin sosyal faaliyetlerinde bir azalma söz konusuysa,
• Akademik başarısı düşüyorsa,
• Kişi sürekli uykusuz kalma ve yorgunluk çekiyorsa,
• Kişinin ailesiyle ve arkadaşlarıyla sosyal ilişkileri zayıflıyorsa,
• Kişi internet kullanımını gerçek hayat problemlerinden bir kaçış gibi görüyorsa,
• Kişi internette daha fazla zaman geçirmek için ailesine ve arkadaşlarına yalan söylemeye başladıysa,
• İnternet kullanımı yüzünden kişi eğitim, iş veya kariyer fırsatlarını riske atabilir hale geldiyse,
• İnternet erişimi için harcanan olağandışı ücretlere rağmen kişi kullanıma devam ediyorsa,
• Kişi internete bağlı olmadığı zamanlarda kişi sosyal yaşamdan geri çekiliyorsa veya içine kapanıyorsa,
• Kişide bilgisayar başında fazla zaman geçirmeye bağlı; göz bozuklukları, omurgada eğrilik gibi fiziksel belirtiler görülüyorsa
Peki çözüm önerileri neler olmalıdır?
Bilgisayar çocuğun odasında bulunmamalı, evde ortak kullanımlı bir odada yer almalıdır.
Bilgisayar başında geçirilecek zaman günlük ve haftalık en uzun süre olarak belirlenmelidir. Unutulmamalıdır ki; önerilen süre, iş ve ödev gibi gereklilikler hariç; günde 1,5 saat olmalıdır. ( Bu sürenin sınırı konusunda bir kural ve işleyiş oluşturulmalıdır. Günlük sürenin aşılması durumunda ertesi günün süresi kullanılmış olur. Haftalık süre tamamlandığında o hafta boyunca bilgisayar kullanılamaz.)
Bilgisayar günlük yapılması gereken işler ve ödevler tamamlandıktan sonra kullanılmalı.
0 – 4 yaş arasındaki çocuklar bilgisayar başında zaman geçirmemeli. Çocuğun dil gelişiminin tamamlanmadığı, anne babayla birebir sosyal ilişkiye en fazla gereksinim duydukları bu dönemde çocuklar bilgisayar oyunları ya da zeka gelişimini desteklediği ileri sürülen bilgisayar programlarıyla baş başa bırakılmamlıdır. Yapılan son çalışmalar bebeklerin zeka ve dil gelişimini desteklediği ileri sürülen programların aslında dil gelişimini geciktirdiğini ortaya koymaktadır.
Her gün çocukla birlikte keyifli şeyler yapmak için zaman ayırılmalı. Bu süre içinde anne baba çocuğa bir şey öğretmeye çalışmadan, yönlendirmeden, eleştirmeden, onunla birlikte kaliteli zaman geçirmenin keyfini yaşayarak bunu çocuğa hissettirmelidir.
Günlük özel zamanların dışında hafta sonunda ailecek piknik , kamp tiyatro , sinema vs etkinliklere giderek çocuğun sosyal dünyasını zenginleştirmekte çocuğun yaşamın çeşitli alanlarından keyif almayı öğrenmesine yardım etmeli.
Çocuğun özsaygısını geliştirerek sağlıklı bir benlik algısına sahip olmasına katkı sağlanmalı.
Böylece çocuğun sahip olduğundan farklı bir kimlikle sanal ortamda arkadaş bulma ihtiyacı önlenmiş olacaktır.
Çocuğun çeşitli hobilere, sanat ve spor etkinliklerine katılımını desteklenerek akranları ve arkadaşları ile birlikte olabileceği ortamlar yaratılmalı., Çocukların bilgisayar oyunlarına bu denli düşkün olmasının bir nedeni de kendilerini yeterli, güçlü ve başarılı hissettikleri bir platform olmasıdır. Çocukların istek ve yetenekleri doğrultusunda seçecekleri bir spor, müzik, izcilik, dağcılık benzeri etkinlikler hem çocuğun sosyal dünyasını geliştirecek hem de kendini yeterli hissettiği bir alan yaratacak hem de bilgisayar ve internet teknolojilerinden çocuğu uzak tutacaktır.
Evde net kurallar belirlenmeli ve bu kuralların takipçisi olunmalı. Ayrıca anne- baba ve diğer aile bireyleri arasında bu kuralların uygulanışında tutarlılık olmalıdır.
Çocuklara bilgisayar kullanımındaki kurallara uyulması konusunda aile bireyleri örnek olmalı. Çünkü; çocuklar anne babalarından duyduklarını değil onlardan gördüklerini yaparlar.
Anne babalar çocuklarının kimlerle arkadaş olduğunun sıkı takipçisi olmalı.Yakın arkadaşlarının aileleri ile tanışmalı , iletişim ve işbirliği içinde olmalıdır.
Çocukların uygunsuz sitelere girmelerini önleyecek filtre programları kullanılmalıdır.
Bu önlemlere rağmen, yine de sorun aşılmaz ise mutlaka bir bağımlık uzmanıyla görüşülmelidir.
Psikolojik Danışman - Aile ve Çift Terapisti
Nazlı Tuğba Karabudak
Adana Psikoterapi Merkezi
“ABD’de internet kullanıcılarının 10’da 6’sının alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı kadar yıkıcı derecede internet bağımlısı haline geldikleri bildirildi.”
“Romanya’da 9 gün 9 gece bilgisayar oyunu oynayan 14 yaşındaki bir çocuk yorgunluktan hastanelik oldu.”
“Bir internet kafede yığılıp kalınca hastaneye kaldırılan Michel Savin isimli gence müdahale eden doktorlar, 14 yaşındaki Savin’in fiziksel ve beyinsel olarak tükenmiş olduğunu açıkladılar.”
Son yıllarda ne yazık ki medyada bu ve benzeri haberlere pek sık rastlamaya başladık. Teknolojinin, özellikle bilgisayar ve internetin; iş hayatında, eğitimde ve sosyal hayatımızda sunduğu olanaklar, hayatımızı kolaylaştırsa da, bir yönden de bu araçların sağladığı psikolojik haz çoğu açıdan bağımlılık türlerini karakterize eden belirtilere işaret edebilecek ciddi bir tehdit unsurunu oluşturmakta...
Dünyanın en yoğun internet nüfusuna sahip ülkeler bu konuyla ilgili alarma geçerken, Çin ve Amerika'dan sonra Türkiye'de de internet bağımlılığı tedavi birimleri açılmaya başladı. Özellikle yapılan araştırmaların Türkiye'de internet kullanımının son 5 yılda %700 oranında artış göstermesine işaret etmesi konuyu çok daha ciddiyetle ele alınması gereken bir hale getirdi.
Maalesef günümüz dünyasında özellikle büyük şehirlerde çocukların en çok tercih ettikleri aktivitelerin başında televizyon izlemek, bilgisayar oyunları ve internette sanal ortamda sohbet etmek geliyor. Günümüzde hızla artan sanayileşmeyle beraber komşuluk ilişkilerinin ölmesi, sokakların anne baba için (basında takip edilen haberlerle birlikte) tehlikelerle dolu arenaları çağrıştırması ve çocuk için evde kalmasını sağlayıcı bir etkenmiş gibi görünmesiyle anne babalar da çocuklarının evde televizyon ya da bilgisayar başında zaman geçirmesini, daha güvenli sanarak, yeğler hale geldiler. Bir ev içinde bile neredeyse her odada bir televizyon her kişi başına bir bilgisayar temin ederek, bireysel özgürlüğün bu şekilde sağlandığı düşünülüyor. Oysa maalesef hala bir çok anne baba her odada ayrı bir televizyon bulunmasının ve her kişinin kendine ait bilgisayarının bulunmasının hem aile içi iletişimi sekteye uğratacak, hem bireyi sosyal izolasyona itecek hem de bağımlılık yaratabilecek kadar tehlikeli bir harekette bulunduklarının farkında değiller.
Bunun yanı sıra nispeten bilinçli anne babalar son zamanlarda çıkan, bebeklerin zihinsel gelişiminin desteklediği ileri sürülen çeşitli bilgisayar programları ve televizyon yayınları ve çocuk odaları için özel olarak üretilmiş televizyon alıcılarını kullandıklarını ifade ederek çocuklarının bebekliklerinden itibaren renkli sanal dünyanın içine çekilmesine yol açarken yıllar geçtikçe çocuklarının bilgisayara ve internet teknolojilerine fazla meraklı olmalarından yakınıyorlar.
Bu feryatlara bir kulak verdiğimizde duyduğumuz tipik cümleler şu şekilde sıralanıyor:
• “Oğlumu internet kafeden çıkartamıyorum.”
• “Kızımı bilgisayar başında yaşıyor, sabahlara kadar chat-leşiyor, odasına bizi almıyor.”
• “Oğlum yemeğini bile bilgisayar önünde yiyor, haftalardır yıkanmıyor bile, oynadığı oyunda yenilirse ağlıyor, kazanana kadar bilgisayar başından kalkmıyor!”
• “Okuldan devamsızlık yazısı geldi, okula gidiyorum diye çıktı, internet kafedeymiş! Dövdüm olmadı, kızdım olmadı, anlattım olmadı...”
• “Öğretmen internetten araştırma dersi veriyor diye, konu komşuya muhtaç olmayalım, internet kafelere çocuğumu yollamayalım diye eve bilgisayar aldık, internet bağlattık, ödev yerine oyun oynuyor, bilgisayarı kaldırsam bu seferde okula gitmemekle tehdit ediyor, ne yapacağımı şaşırdım?!”
• “Evde yetmiyormuş gibi bir de cep telefonlarından internet bağlantısı çıktı, alsan bir türlü, almasan bir türlü, evden kaçarım diyor, arkadaşınınkini kıskanıyor, evden para çalıp, oyun satın alıyor, ne yapacağız doktor hanım?”
• “Zaten içine kapanık bir çocuktu artık iletişimimiz iyice koptu. Çaresiz kaldık.”
Tabii bu ve benzeri giderek artan şikayetlerin önüne geçmek için çoğu kez ailelerin aklına gelen ilk yöntem çocukları bilgisayar ya da internetten mahrum bırakmak olsa da bu muhakkaktır ki katî bir çözüm değildir. Ne de olsa, teknoloji çağında bir çocuk için bir bilgisayara ya da internete ulaşmak çok kolay hale gelmiştir. Üstelik böyle bir dönemde çocuğu bilgisayar ve internet teknolojilerinin nimetlerinden uzak tutmak da eğitim ve belki de sosyal hayatındaki başarısını olumsuz yönde de etkileyebilir.
Dolayısıyla yapılması gereken hareket; ailelerin çocuklarını bilgisayar oyunları ve internetin zararlarından koruyabilmeleri için öncelikle kendilerinin bu zararların neler olduğu, nasıl korunulabileceği ve denetlemenin nasıl yapılacağı konusunda bilinçlendirilmeleridir.
Bilinmelidir ki; genellikle sosyal açıdan çekinik, arkadaşlarıyla birlikte olmaktansa yalnız olmayı tercih edenler, sosyal ilişki kurmak isteyip te bunda başarılı olamayanlar, dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü gibi nedenlerle akademik başarısızlık yaşayan, özgüvenleri düşük olanlar, kaygı düzeyi yüksek ya da sosyal fobisi olanlar ve haftada 18 – 20 saatin üzerinde internet kullanımı olan çocuklar bilgisayar ve internet teknolojileri bağımlılığı açısından risk altında sayılabilirler.
Sanal dünyanın çocuklara bu kadar çekici gelmesinin sebebi; sanal ortamda, yaşanan sohbetlerin çocuklara ve gençlere daha heyecan verici gelmesi, ucuz, kolay, sahip olmayı diledikleri bir kimlikle, üstelik de evden çıkmalarına bile gerek olmadan, her an, odalarının içinde bu sohbetleri yapabilmeleridir. Ne yazıktır ki günümüzde giderek artan bir hızla gerçek yaşamdaki gerçek arkadaşlıkların yerini sanal ortamda kurulan sanal dostluklar almaya başladı. Bu durum da bir kısır döngü içinde zaten içe kapalı, sosyal ilişkilerde zorluklar yaşayan gençlerin bu özelliklerinin daha da pekişmesine ve ciddi psikiyatrik bozukluklara neden olabilir hale gelmesine yol açar oldu.
Literatürümüze artık “netkolizm” (İnternet bağımlılığı) kavramı girdi.
“Peki kimler bu tehdidin altındadır?” sorusuna cevap olarak; aşağıdaki maddelerden en az 4 tanesini, 3 ay dan fazla süreyle yaşayan kişilerin tehdit altında olabileceğini söyleyebiliriz.
• Kişi internete bağlı değilken bile internet hakkında düşüncelere sahipse,
• Tatmine ulaşmak için giderek artan bir şekilde internet kullanımı oluyorsa,
• Kişi internet kullanımını kontrol edemiyorsa,
• İnternet kullanımını kesmeye veya harcadığı zamanı düşürmeye çalıştığında kişi kendini huzursuz hissediyor ve daha çabuk sinirleniyorsa,
• Bilgisayar nedeniyle anne baba ve çocuk arasında yoğun çatışmalar yaşanıyorsa,
• Kişi anne baba ya da eğitimci tarafından yapılan süre kısıtlamalarına şiddetle karşı çıkıyorsa,
• Kişinin internet dışı uğraşalara ilgisi giderek azalıyorsa,
• Kişinin sosyal faaliyetlerinde bir azalma söz konusuysa,
• Akademik başarısı düşüyorsa,
• Kişi sürekli uykusuz kalma ve yorgunluk çekiyorsa,
• Kişinin ailesiyle ve arkadaşlarıyla sosyal ilişkileri zayıflıyorsa,
• Kişi internet kullanımını gerçek hayat problemlerinden bir kaçış gibi görüyorsa,
• Kişi internette daha fazla zaman geçirmek için ailesine ve arkadaşlarına yalan söylemeye başladıysa,
• İnternet kullanımı yüzünden kişi eğitim, iş veya kariyer fırsatlarını riske atabilir hale geldiyse,
• İnternet erişimi için harcanan olağandışı ücretlere rağmen kişi kullanıma devam ediyorsa,
• Kişi internete bağlı olmadığı zamanlarda kişi sosyal yaşamdan geri çekiliyorsa veya içine kapanıyorsa,
• Kişide bilgisayar başında fazla zaman geçirmeye bağlı; göz bozuklukları, omurgada eğrilik gibi fiziksel belirtiler görülüyorsa
Peki çözüm önerileri neler olmalıdır?
Bilgisayar çocuğun odasında bulunmamalı, evde ortak kullanımlı bir odada yer almalıdır.
Bilgisayar başında geçirilecek zaman günlük ve haftalık en uzun süre olarak belirlenmelidir. Unutulmamalıdır ki; önerilen süre, iş ve ödev gibi gereklilikler hariç; günde 1,5 saat olmalıdır. ( Bu sürenin sınırı konusunda bir kural ve işleyiş oluşturulmalıdır. Günlük sürenin aşılması durumunda ertesi günün süresi kullanılmış olur. Haftalık süre tamamlandığında o hafta boyunca bilgisayar kullanılamaz.)
Bilgisayar günlük yapılması gereken işler ve ödevler tamamlandıktan sonra kullanılmalı.
0 – 4 yaş arasındaki çocuklar bilgisayar başında zaman geçirmemeli. Çocuğun dil gelişiminin tamamlanmadığı, anne babayla birebir sosyal ilişkiye en fazla gereksinim duydukları bu dönemde çocuklar bilgisayar oyunları ya da zeka gelişimini desteklediği ileri sürülen bilgisayar programlarıyla baş başa bırakılmamlıdır. Yapılan son çalışmalar bebeklerin zeka ve dil gelişimini desteklediği ileri sürülen programların aslında dil gelişimini geciktirdiğini ortaya koymaktadır.
Her gün çocukla birlikte keyifli şeyler yapmak için zaman ayırılmalı. Bu süre içinde anne baba çocuğa bir şey öğretmeye çalışmadan, yönlendirmeden, eleştirmeden, onunla birlikte kaliteli zaman geçirmenin keyfini yaşayarak bunu çocuğa hissettirmelidir.
Günlük özel zamanların dışında hafta sonunda ailecek piknik , kamp tiyatro , sinema vs etkinliklere giderek çocuğun sosyal dünyasını zenginleştirmekte çocuğun yaşamın çeşitli alanlarından keyif almayı öğrenmesine yardım etmeli.
Çocuğun özsaygısını geliştirerek sağlıklı bir benlik algısına sahip olmasına katkı sağlanmalı.
Böylece çocuğun sahip olduğundan farklı bir kimlikle sanal ortamda arkadaş bulma ihtiyacı önlenmiş olacaktır.
Çocuğun çeşitli hobilere, sanat ve spor etkinliklerine katılımını desteklenerek akranları ve arkadaşları ile birlikte olabileceği ortamlar yaratılmalı., Çocukların bilgisayar oyunlarına bu denli düşkün olmasının bir nedeni de kendilerini yeterli, güçlü ve başarılı hissettikleri bir platform olmasıdır. Çocukların istek ve yetenekleri doğrultusunda seçecekleri bir spor, müzik, izcilik, dağcılık benzeri etkinlikler hem çocuğun sosyal dünyasını geliştirecek hem de kendini yeterli hissettiği bir alan yaratacak hem de bilgisayar ve internet teknolojilerinden çocuğu uzak tutacaktır.
Evde net kurallar belirlenmeli ve bu kuralların takipçisi olunmalı. Ayrıca anne- baba ve diğer aile bireyleri arasında bu kuralların uygulanışında tutarlılık olmalıdır.
Çocuklara bilgisayar kullanımındaki kurallara uyulması konusunda aile bireyleri örnek olmalı. Çünkü; çocuklar anne babalarından duyduklarını değil onlardan gördüklerini yaparlar.
Anne babalar çocuklarının kimlerle arkadaş olduğunun sıkı takipçisi olmalı.Yakın arkadaşlarının aileleri ile tanışmalı , iletişim ve işbirliği içinde olmalıdır.
Çocukların uygunsuz sitelere girmelerini önleyecek filtre programları kullanılmalıdır.
Bu önlemlere rağmen, yine de sorun aşılmaz ise mutlaka bir bağımlık uzmanıyla görüşülmelidir.
Psikolojik Danışman - Aile ve Çift Terapisti
Nazlı Tuğba Karabudak
Adana Psikoterapi Merkezi
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "İnternet ve Bilgisayar Bağımlılığı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Tuğba ŞENDİR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Tuğba ŞENDİR'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.