2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Depresyon ve Bilişsel Terapi
MAKALE #8689 © Yazan Dr.Psk.Dnş.Fahrettin KORKMAZ | Yayın Mart 2012 | 5,348 Okuyucu
DEPRESYON VE BİLİŞSEL TERAPİ

Beck tarafından geliştirilen bilişsel terapi ilk olarak etkisini depresyon üzerindeki çalışmalarda gösterdiğinden dolayı bu çalışmada bilişsel terapi penceresinden depresyon incelenmeye çalışılacaktır.Depresyonun ne olduğundan ziyade bireyler üzerinde belirtiler üzerine yoğunlaşıldığı görülmüştür.Bu belirtiler mutsuzluk durumu,yaşamdan eskisi kadar zevk almama,iştahsızlık,yaşama karşı isteksizlik v.b etkileri sayabiliriz.Depresyonu önlemede kullanılan bilişsel yaklaşımın özünü, danışanın kendisini “kaybeden” değil, “kazanan”, yardıma muhtaç değil, gücü elinde barındıran birisi olarak görmesini sağlayacak teknikler kullanma oluşturur.

Alper(2001)depresyonu, insanın yaşama istek ve zevkinin kaybolduğu, kişinin kendisini derin bir keder içinde hissettiği, geleceğe ilişkin kötümser, karamsar düşünceler, geçmişe ilişkin yoğun pişmanlık, suçluluk duygu ve düşüncelerinin taşındığı, bazen ölüm düşüncesi, bazen ölüm girişimi ve sonuçta ölümün olabildiği, uyku, iştah, cinsel istek vb. ilgili fizyolojik bozuklukların olduğu bir hastalık olarak tanımlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), depresyonun görülme sıklığının dünya nüfusunun %5’inin üstünde olduğunu ve bu sayının her yıl arttığını bildirmektedir. Avrupa ülkelerinde yaygınlık oranının %17-20 dolayında, ülkemizde ise %20 olduğu tahmin edilmektedir.

Beck’e göre depresyondaki kişi, kendisini, deneyimlerini ve geleceğini olumsuz olarak değerlendirme eğilimindedir. Bu olumsuz düşünceler, kişinin deneyimlerini ve olayları sistematik olarak yanlış yorumlamalarından kaynaklanmaktadır. Kişi, kendisini “kaybeden” olarak algılamakta, önem verdiği “kişiler arası ilişkiler” gibi alanlarda değerinden bir şeyler kaybettiğine ve önemli olarak gördüğü hedeflerine ulaşmakta başarısız olacağına inanmaktadır. Bütün işlerde başarısız olacağını düşündüğü için de amaçlarına ulaşmada ihtiyaç duyduğu motivasyonu kendisinde bulamaz.Beck depresyona gidiş sürecini bu şekilde açıkladıktan sonra bireyin duygu,davranış ve düşüncesinde kısır bir döngüden söz eder.Birey eskisine göre daha az hareket eder , sosyal aktivitelerden ve günlük aktivitelerden uzak durur,devamlı olarak kendini suçlar,iştahsızlık ve isteksizlik durumu oluşur.Birey genelde yalnız kalmayı seçtiğinden suçlamaları,kızgınlıkları kendi iç dünyasına çevirir.Kendine dönük düşünce,duygu ve davranışlarda bulundukça çökkünlük durumu daha artar;bu artışa paralel olarak kendini daha da kıyasıya acımasızca eleştirmeye devam eder.Eğer gerekli destek sağlanmazsa belirli bir süreden sonra depresyondaki kişi kendini savunmasız biri olarak görür ve hem şu anki durumunu hem de geleceğine olumsuz bir bakış açısı geliştirir.Sorun yumağı,içerisinden çıkılmaz bir hal alır ve hiçbir çözüm yolu kalmadığını düşünerek kişi tek çözüm yolunun intihar olduğunu düşünür.Eğer intihar ederse içinden çıkılmaz olan ve devamlı ona acı veren sıkıntılardan kurtulacağını ve çevresindeki insanların sürekli onunla uğraşmak zorunda kalmayacaklarını düşünür.

Gündelik yaşamında iyi ilişkiler kuran,devamlı herkese yardım eden,yaşama sevinci ile dolu olan biri nasıl olurda bir anda kendi dünyasına kapanan,iletişime kapalı,devamlı yalnız kalmayı tercih eden,kimseyle konuşmak istemeyen biri haline gelebilir?Bu soruya bilişsel terapi üç kavramla açıklama getirmeye çalışır.Bunlar:Bilişsel üçgen,şemalar ve bilişsel hatalardır.Şimdi bu kavramlara yakından bakacak olursak;

1-Bilişsel Üçgen:Birey hem kendine,hem çevresine hem de geleceğe yönelik olarak karamsar,olumsuz bir bakış açısı ve tutum içerisindedir.Birey kendine yönelik düşük kendilik düzeyindedir yani kendini devamlı olarak aşağı görür. Kendini (başarılarını,zekasını,çekiciliğini v.b) çarpıtarak hep olumsuz görme eğilimindedir.Kendisini çoğunlukla eleştirme ve suçlama eğilimi içerisindedir.Kendisini değerlendirme konusunda katı kriterleri vardır.En ufak bir hataya karşı ciddi anlamda tolera esnekliğini kaybetmiştir.Önceden rahatlıkla vermiş olduğu kararları vermede zorluk yaşar.Bedensel imgesine yönelik gerçekte bir değişiklik olmamasına rağmen kendini çok şişman/zayıf olarak görür.Genelde yaşama karşı isteksiz davranır ve en temel ihtiyaçlarına karşı bile harekete geçmek istemez.Devamlı bir yorgunluk hali içerisindedir.Bazen hiçbir şey yapmamasına rağmen yorgunluktan şikayet eder.Uyku düzeninden şikayetçidir.Çevresine yönelik olarak esnek davranamaz.Yapılan şakalara normalin üzerinde sert ve düşmanca tavır takınır.Devamlı insanlardan kalma isteği,insanların iyi niyet çerçevesinde depresyondaki kişiye yardım isteğine karşı almış oldukları sert ve kırıcı dönütler depresyondaki kişinin çevreyle olan bağını iyice zayıflatır ve kişinin yalnızlığının iyice derinleşmesine yol açar.Devamlı kendine ve çevreye olumsuz bakış açısı depresif kişi tarafından gelecekte de bu olumsuz durumun artarak devam edeceği düşüncesini oluşturur.

2-Şemalar(Temel inançlar/Sessiz Kabullenişler):Şemalar genellikle başlangıcı çocukluk döneminde olan, yaşam boyu gelişen, kalıcı özelliklerdir. İlk yaşam deneyimleri, bireylerin kendileri ve dünya hakkında bazı şema ya da temel inançlar oluşturmalarına yol açar ve bunlar da sonradan davranışı değerlendirmede ve yönetmede kullanılırlar. Bu inançlardan bazıları da katı, aşırı ve değişmeye dirençlidirler. Bu yüzden de işlevsel olmayan inançlar olarak adlandırılırlar. Temel inançlar(şemalar) çocukluk döneminde bireyin anne-babası ile olan ilişkileri ve karşılaştıkları önemli olaylar tarafından şekillenir. Bir çok birey yaşamının büyük bir bölümünde olumlu temel inançlara sahiptir. Olumsuz temel inançlar psikolojik zorlanma yaşanan durumlarda su yüzüne çıkar. Birey kendisi yanında, dünyaya ve diğer insanlara dair de temel inançlar geliştirir. Olumsuz temel inançlar çoğunlukla geneldir, aşırı genellemelerden oluşur ve kesinlik içerirler.Temel inançlar danışma sürecinde ulaşılması en zor inançlardır.Bundan dolayı şemalara ulaşmak için genellikle ilk önce otomatik düşünceleri(alışılagelmiş, doğruluğu sınanmaksızın yinelenen)daha sonra ara inançları(bireyin kendisine,çevresine ve dünyaya ilişkin genel varsayımları) ortaya çıkarmak gereklidir.

Kişi bir durumu/davranışı değerlendirirken genelde bu temel inanç süzgecinden geçirerek değerlendirir.Kişi Temel inancını destekleyecek verileri çok çabuk kabul ederken karşıt olan düşünceleri ya fark etmez ya da çarpıtarak algılar.Örneğin;Ben sevilecek biri değilim temel inancına sahip birisi kendisine sevgi gösterisinde bulunan biriyle karşılaştığında kesin benden bir çıkarı vardır gibi bir yaklaşımla durumu çarpıtabilir.

Depresyonun Bilişsel modeli ilk yaşam deneyimleri(çocukluk Dönemi)- İşlevsel olmayan Temel İnançların oluşması-Kritik olaylarla temel inançların harekete geçirilmesi-olumsuz otomatik düşünceler-Depresyon belirtileri(Davranışsal,duygusal,fiziksel v.b) ilişkileri arasında döngüsel bir süreci ifade eder.

3-Bilişsel hatalar:Depresyon belirtileri gösteren bireylerin düşünce biçimlerinin veya zihinsel işleyişlerinin, normalden farklılığına dikkat çekmek için kullanılmıştır. 1972 yılında Beck,Bilissel Çarpıtmalar Modeli” diye adlandırılan kuramında, depresyonun oluşumunda öncelikle bilişlerin etken ve duygulanım bozukluğunun da bir sonuç olduğunu ileri sürmüştür.
Şimşek(2003) Bilişsel çarpıtmalarla ilgili olarak Türkçapar’dan yaptığı alıntıda Bilişsel hataları şu şekilde açıklar:

1. Keyfi sonuca ulaşma: Herhangi bir kanıt olmaksızın ya da aksine kanıt olmasına karşın kişinin belli bir sonuç çıkarması. Örneğin böyle bir çarpıtmayla karşıdaki kişinin olumlu ve destekleyici sözlerini ilgilenme yerine acıma belirtisi olarak görme.

2.Seçici odaklanma (zihinsel filtre): Resmin tümünü görmeye çalışmak yerine, gereksiz yere olumsuz bir ayrıntısı üzerinde odaklanmak. Örneğin; iki kişinin arkadaşımızla alay ettiğini görüp, insanlar acımasız ve alaycıdırlar sonucuna ulaşmak ya da sınavda yapamadığımız soruları düşünmek gibi. Bir tür sadece olumsuz olayları geçiren filtreyle dünyaya bakmak. Bir damla mürekkebin bir kova suyu boyaması gibi olumsuzlara odaklanma kişiyi duygusal yönden bir bütün olarak bozucu yönde etkiler.

3.Aşırı genelleme: Bir veya birkaç olaya bağlı olarak tüm durumları kapsayan sonuçlar çıkarmak. Bir kez olan bir şeyin hep olacağını düşünmek. Örneğin, “Toplantıda kendimi kötü hissettiğime göre, insanlarla arkadaşlık kurma yeteneğim yok. Partneri tarafından terkedilen birisinin “artık benimle hiç kimse ilgilenmeyecek ve sevmeyecek” sonucuna varması.

4.Küçümseme veya büyütme: Kendimizi, belli bir durumu ya da bir başkasını değerlendirirken mantıksız bir şekilde olumsuzlukları büyütüp, olumluları küçültmek. Olduğundan büyük görülenler genellikle kişinin hataları ve eksiklikleridir. Adeta bir dürbünle çevreye, dürbünün tersiyle de kendimize bakmak gibidir. Örneğin;”Sınavlarda ortalama notlar alırsam, bu yetersiz olduğum anlamındadır”, “Yüksek notlar alıyor olmam demek, zeki olduğum anlamına gelmez”.

5.Hep ya da hiç biçiminde düşünme (siyah beyaz düşünme): Her türlü deneyim ve yaşantının iki aşırı uçta değerlendirilmesi söz konusudur. Bir şey ya tam olmuştur ya da yoktur; ya siyahtır ya da beyaz; ya iyidir ya da kötü, bu iki uç arasında yer alan noktalar görülmez. Örneğin 10 üzerinden 9 alan çalışkan bir öğrencinin ben başarısızım diye düşünmesi gibi. “Geçmişte yapamadıysam asla yapamam”. Olaylar hep ikili değerlendirilir; iyi-kötü, başarılı başarısız gibi. Oysa yaşam bu tür kesinlikler içermez. Kimse %100 başarılı ya da %100 başarısız değildir.

6.Kişiselleştirme: Farklı nedenleri olabileceğini hiç dikkate almadan, diğerlerinin olumsuz davranışlarının nedenini kendine yüklemek. Örneğin; çocuğunun kötü not aldığını gören bir annenin bundan kendisini sorumlu tutması “ben kötü bir anneyim” sonucuna ulaşması. Bizim de bulunduğumuz bir toplantıya bir arkadaşımız gelmediğinde “ben varım diye gelmedi” diye
düşünmesi gibi.

7.Zihin okuma (sonuca atlama): Diğer insanların ne düşündüğünü bildiğimize ve onların da bizim ne düşündüğümüzü bildiklerine-bilmeleri gerektiğine inanmak. Örneğin; “Sormaya gerek yok, ne düşündüğünü biliyorum”. Biz konuşurken esneyen birisini görünce “sıkıldı, ben onu sıktım” diye düşünmek. Selam verdiğiniz bir arkadaşınız sizi görmeyince “benden hoşlanmıyor, beni adam yerine koymuyor” diye düşünmek gibi. Ürettiğimiz senaryolara inanmak ve bunun doğruluğunu kontrol etme ihtiyacı dahi duymamaktır.

8. Felaketleştirme: Olması muhtemel diğer sonuçları hesaba katmaksızın durumu hep olumsuz olarak öngörme; “pireyi deve yapmak” terimi tam da bu durumu anlatır. Öngörme yeteneği her nedense gelecekteki olumsuz olayları gösteren bir niteliktedir! “Çok kötüyüm, hiç düzelmeyeceğim” düşüncesi gibi. Hatalarınızın yol açacağı olası sonuçları büyütmek. Bu dış dünyadaki olaylarla da ilgili olabilir. Kafasına bir kestane düşen kişinin gökten taş yağıyor demesi felaketleştirmeye bir örnek olarak verilebilir.

9.Olumluyu yok sayma:Makul olmayan bir biçimde olumlu olmayan yaşantıları, tecrübeleri, özellikleri yok sayma hatta olumsuza dönüştürme; sadece olumsuzları gerçek olarak kabul etmek. Birçok kişi bizi beğendiğini söylerken, içlerinden birisi eleştirdiğinde diğerlerini unutup o kötüye odaklanmak; yaptığımız olumlu şeyleri unutarak, yok sayarak sadece hatalarımızla kendimizi tanımlamak. “Bu işi yapabildim ama sadece şans eseri”. “İyi yaptığımı söylüyorlar ama sadece kibarlıktan”, “Tamam şimdi iyi ama...”.

10.Duygudan sonuç çıkarma: Tersine kanıtlar olmasına rağmen bunları yok sayarak ya da ihmal ederek sadece öyle hissedildiği için (aslında inanıldığı için) bir şeyin doğru olduğuna inanma. “Bir çok şeyi yapabildim ama öyle hissediyorum ki ben başarısız biriyim”. Olumsuz duyguların dışarıdaki gerçek bir olumsuzluğu yansıttığına, gösterdiğine inanma. “Öyle hissettiğime göre, demek ki gerçekten öyle bir şey var”, “Korkuyorum demek ki gerçekten korkulacak bir yer”.

11.Etiketleme : Aşırı genellemenin daha da aşırı bir türüdür. Hatanızı tanımlamak yerine kendinize olumsuz bir etiket takarsınız. “Ben yetersiz bir insanım”, “ben hep kaybederim”, “hiçbir şeyi düzgün yapamıyorum, bu durum değişmez”. Başka birisi hoşunuza gitmeyen bir şey yaptığında ona olumsuz bir etiket yapıştırmak. “tembel”, “çok inatçılık yapıyor” gibi. Daha makul sonuçlar olmasına karşılık bunları gözardı ederek kişinin kendisine veya diğerlerine toptan, yargılayıcı olumsuz sıfatlar yakıştırmasıdır.

12.Meli-Malı ifadeleri: Kişinin kendisinin veya diğerlerinin nasıl davranması gerektiği konusunda kuralları, sabit fikirleri olması ve bunların gerçekleşmemesi halinde olacak kötü sonuçları abartması. Bu birşeyi doğru yapmanın sadece bir doğru yolu olduğuna inanmaktır. “İnsanlar haksızlık yapmamalıdır”, “Herkesi memnun etmeliyim”, insan önce başkalarını düşünmelidir”, “Çocuklarımı eşit sevmeliyim”, “Asla öfke ve kıskançlık duymamalıyım”. Kendimizle ilgili bu tarz düşüncenin getirdiği kurallara uymadığımızda suçluluk, başkaları uymayınca da öfke ve kızgınlık hissederiz.

Depresyondaki birey bir yandan en temelde yer alan –çaresizlik ve sevilmeme temel inançları –diğer yandan bilişsel çarpıtmalarla gerekli psikolojik destek sağlanamadığı zaman bilişsel üçgen içerisinde hem kendini hem çevresini olumsuz olarak algılayacak tüm bu olumsuzluklar içerisinde geleceği de kaçınılmaz olarak sadece acıların artığı ve içinden çıkılmaz bir perspektifte değerlendirecektir. Tüm umutların kaybolduğu her şeye güvenin ortadan kalktığı bu aşamada danışan bazen çevresindeki insanların zorlaması bazen de son bir kurtuluş amacıyla danışma seansına başvurma gereksinimi duyar.Bu psikolojik yardım ihtiyacı çok hassas bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır.Eğer bu ilk oturuma danışan son başvuru kapısı olarak gelmişse belki de bundan sonrası danışanın kendine zarar vereceği bir aşamanın bir öncesi aşamadır.Danışan bir psikolojik danışmanın kendine yardım edemeyeceğine inanmışsa belki de bu çözüm seçeneği onun için tamamen kapanmıştır. Problemin çözümüne yönelik olarak çok az da olsa geliştirilen umut,çok az da olsa bir güven duygusunun aşılanması ve her şeye rağmen anlaşıldığına yönelik bir düşüncenin danışanın zihninde geliştirilmesi belki de yepyeni bir başlangıcın ilk aşamasıdır.

Fahrettin KORKMAZ
Uzman Psikolojik Danışman


KAYNAKÇA:

Şimşek ,U.E. (2003).Bilişsel-Davranışçı Yaklaşımla Ve Rol Değiştirme Tekniğiyle Bütünleştirilmiş Film Terapisi Uygulamasının İşlevsel Olmayan Düşüncelere Ve İyimserliğe Etkisi, Doktora Tezi,Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara


Duy,B.(2003).Bilişsel-Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grupla Psikolojik Danışmanın Yalnızlık Ve Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Üzerine Etkisi,Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara


Alper, Y. (2001). Depresyon PsikoterapisiAlfa Yay.


Güvercin,A.(2006).Depremzede Anneler Ve Çocuklarının Depresyon Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi . Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,İstanbul.


Yerlikaya,İ.(2006).Bilişsel - Davranışçı Yaklaşıma Ve Hobi Terapiye Dayalı “Umut Eğitimi Programları”nın İlköğretim Öğrencilerinin Umutsuzluk Düzeyine Etkisi,Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara


Öztürk,O.(2004).Ruh sağlığı ve bozuklukları,Nobel yay.2004.Ankara


Savaşır,I &Soygüt,G.&Barışkın,E.(2009).Bilişsel Davranışçı Terapiler.Türk Psikologlar Derneği Yayınları.2009.Ankara


Altıntaş,E.&Gültekin,M.(2003).Psikolojik Danışma kuramları.Alfa Yay.İstanbul



Türkçapar,M.H.(2012
). Bilişsel Terapi / Temel İlkeler ve Uygulama.HYB Yay.Ankara
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Depresyon ve Bilişsel Terapi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Dnş.Fahrettin KORKMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Dnş.Fahrettin KORKMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Fahrettin KORKMAZ Fotoğraf
Dr.Psk.Dnş.Fahrettin KORKMAZ
Gaziantep
Doktor Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Psk.Dnş.Fahrettin KORKMAZ'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Depresyon ve Bilişsel Terapi' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Gerçeklik Terapisi Mart 2012
► Bilişsel Terapi Mart 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:11
Top