2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Gustave Flaubertin Kasım Adlı Kitabının Baş Karakterinin Psikanalitik İncelemesi
MAKALE #8910 © Yazan Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT | Yayın Nisan 2012 | 5,244 Okuyucu
Kasım kitabının yazarı olan Gustave Flaubert bu romanıyla ilgili büyük aşkı Louise Colet'ye yazdığı bir mektubunda şöyle diyor: "Kasım'a iyi kulak verdiysen, kim olduğumu belki de açıklayan ama söze dökülemeyecek bin türlü şeyi tahmin etmişsindir. Ama o yaşlar geçti. Bu yapıt gençliğimin kapanışı oldu."

1821 yılında doğan Gustave Flaubert 'Kasım' ı kaleme aldığında daha 19 yaşındaydı. İki yıllık bir çalışmanın ardından bitirdiği kitabında (1842) kendisi gibi yeniyetmeliğin fırtınalarından yeni çıkmış bir gencin yaşadığı, kişiliğine ve hayata dair anlam verme çabasını ve sıkıntılarını anlatıyor. Kasım, Maupassant'ın değişiyle ve Flaubert' in de sevgilisine yazdığı mektupta üstü kapalı olarak değindiği gibi otobiyografik nitelikli bir yapıttır. Kahramanının adından hiç bahsedilmemesi ve birinci tekil şahısla kahramanın ağzından yazılması otobiyografik nitelikli olduğu düşüncesini güçlendiren ve dikkat çeken özellikler.


Flaubert Kasım adlı kitabına şu cümlelerle başlar:

"Sonbaharı seviyorum, bu hüzünlü mevsim anılarla yarışıyor. Ağaçlar artık yapraksız kaldığında, gök solmuş çimenleri yaldızlayan o kızıl rengi alacakaranlıkta hala koruduğunda, daha dün içinizde yanan her şeyin sönüp gidişini seyretmek güzel."

Daha bu ilk satırlarda Flaubert ergenliğin belikide en önemli özelliklerinden birini ortaya koyar. Kimlik edinme, oluşturma çabası. Ergenliğin, kendilik imajının değişmeye başladığı, düşüncelerinin ve isteklerinin akıl almaz bir hızla değiştiği, dünle bugününün tutmadığı yani kişiliğin araştırıldığı-kimliğin oluşturulmaya çalışıldığı bir dönem olduğu bu birazda melankoli kokan satırlarda kendini belli ediyor.


Kasım romanın kahramını on sekiz yaşında, ailesiyle birlikte yaşayan, maddi olarak zorluk çekmeyen, iyi eğitim görmüş kolejlerde okumuş, içine kapanık, kendini yaşadığı ruhsal çalkantılara ve bitmek tükenmek bilmeyen arzularına hapsetmiş, kendini ansızın ihtiyarlamış hisseden isimsiz bir gençtir. Flaubert bu gence bir isim vermeyerek belki de kendi ergenliğinden kaynaklı benlik karmaşasını-kararsızlığını karektere yansıtmıştır. Bir bakıma hiç bir ismi karaktere yakıştıramayarak, onu önceden belirlenmiş bir çerçevenin içine sokmak istememiş, özgür bırakmıştır. Böylece daha kolay şekil alabilecek ve bir kimlik kazanabilecektir.

"...Endülüs'te bir katırcı olsaydım hiç olmazsa! sıradağlardaki boğazlarda bütün gün taban teper, üstünde zakkum adaları bulunan Guadalquivir'in akışını seyrederdim...Neden Venedik'te gondolcu, ya da yazın Nice'ten Roma'ya giden o iki tekerlekli, üstü kapalı arabalardan birinin sürücüsü değilim sanki!...Napoli'li dilenciye ne mutlu kıyıya uzanıp parlak güneşin alnında uyur, sigarasını tüttürürken Vezüv'ün dumanının da göğe yükselişini seyreder!...Keşke Ümit Burnu'nu geçerken batsa gemim, Kalküta'da koleradan ya da İstanbul'da vebadan ölsem..."

Bu kafa karışıklığına ergenliğin dayanlızmaz olduğu kadar da çekici olan duygusu 'hüzün' eşilik etmektedir:

"Tutunabileceğim hiçbir şey görmüyordum, o zaman kollarımı kavuşturup kendime ölü bir adammışım gibi bakıyordum, gençliğimden başlayarak belimi büken yazgı benim için tüm dünyaya yayılıyordu...hüznümün içinde hoşnuttum, ondan çıkmak için çaba bile göstermez olmuştum artık,tadını çıkarıyordum hatta, yarasını kaşıyan ve tırnaklarında kan görünce gülmeye başlayan hastanın umutsuz neşesiyle."

Kahramanımız ailesinden, anne ve babasından hiç bahsetmez. Kadınlarla ilgili betimlemeleri ve hissettirdiklerinde anne ile ilgili bir kaç satır yer alır ama o da 'anne' kavramıyla ilgilidir kendi annesiyle değil. Babasından hatta baba kavramındansa hiç bahsetmez. Ergenlik yas yapma sürecidir ve giden çocukluktur, biseksüalitedir, anne babayla kurulmuş o yoğun bağdır, anne baba idealizasyonudur. Sanki kahramınımız yasını nefrete dönüştürüp, nefretiyle de anne babasını yok etmekte, yok saymaktadır.

"Yaşama karşı, insanlara karşı, her şeye karşı adı konmamış bir öfke duyuyordum. Yüreğimde sevencenlik hazineleri vardı, ve kaplanlardan daha yırtıcı oldum; yaratılışı yok etmek ve hiçliğin sonsuzluğunda onunla birlikte uykuya dalmak isterdim...Alevin çatırdattığı kemiklerin hışırtısını işitmek isterdim, cesetlerle dolu ırmakları aşmak, boyun eğmiş halkların üzerinden dörtnala geçmek ve atımın dörtnalıyla onları ezmek..."

Anna Freud ergenlerdeki hayal kırıklığından bahseder. Ergen, anne ve babasının hayallerindekine uymadığını görür. Bunlar hep ödipal çatışmalara geri dönüş sağlar, çocuğun anneden ayrılması ile gelen yasta işin içine girer. Kahramanın cinsellikten öte yoğun sevilme ve sevme ihtiyacı duyması anneden ayrılma ile gelen yası işaret etmektedir:

"...Beni buradan çekip çıkarabilecek büyük bir aşk olabilirdi ancak; ama bu dünyadan olmayan bir şey gibi bakıyordum bu olasılığa ve düşlediğim onca mutluluğu özlemle arıyordum acı acı."

Bütün bu yas süreci, yaşanan ayrılıklar, karşı konulmaz bir şekilde ölüm düşüncesini akla getirir:

"...O zaman ölüm güzel göründü gözüme... Mevsimlerden kıştı, Seine nehri kabarmıştı, iri, yuvarlak buz parçaları ağır ağır akıntıyı izliyor, kemerlerin altına çarpıp parçalanıyordu, yaşamına son vermek için buraya gelen onca kişiyi düşündüm. Benim şimdi durduğum yerden, korkmadan aşklarına ya da işlerine koşarak ne çok insan geçmişti, ve günün birinde küçük adımlarla yürüyerek geri gelmişlerdi, ölmeye yaklaşırken yürekleri çarparak!..."

Kahramanımız yalnızlık hissiyle dolu geçen bu dayanılmaz günlerden, sevme sevilme arzusunun o sıcak heyecanını uyandıran bitmeyen hayallerden, nedenini bilemediği kuru nefret duygusu ve uyandırdığı ölüm fantezilerinden bunalıp; bütün bunlara çare olarak gördüğü aşkı bulmak adına daha önce defalarca önünden geçtiği uzaktan izlediği gizliden gizliye zevk aldığı o yere, bir fahişenin yaşadığı o eve, bir gece ansızın kararı kafasında çokta netleşmeden ama duyduğu o umudu kaybetmemek adına koşarcasına gidip kadının karşısına dikilir. Ergenlikle birlikte artan libidinal enerjinin üzerindeki ego süreçlerinin sıkı kontrolü, birleşen kısmi dürtülerin oluşturduğu cinsel nesneyi elde etme fantezilerinin ağırlığıyla o akşam delinmiştir. İlk cinsel deneyimi sonrası kadının(Marie) sözlerinin yalnızca şu kısmını hatırlar:

"...Birden 'duyularını bir yana koyup anne olsaydın eğer' dediğini işittim, sonra neler söylediğini anımsayamıyorum..."

Marie'nin, metresi olup olmadığıyla ilgili sorduğu soruya ise şöyle cevap verir:

"...Bir çocukla oynar gibi, ellerini saçlarımın arasında gezdirdi, bir metresim olup olmadığını sordu; evet yanıtını verdim, o devam edince, metresimin güzel ve evli olduğunu da söyledim..."

Kahramanımızın yaşadığı ilk cinsel ilişki onu bilinçdışı olarak çocukluğunda annesine duyduğu yoğun arzuya ve ödipal çatışanın ortasına sürüklemiştir. Marie'nin söylediklerinden yalnızca 'anne' ile ilgili olan kısmı hatırlaması bunun göstergesidir. Ayrıca metresi olup olmadığıyla ilgili soruya verdiği cevap da bilinçdışı arzunun yönlendirmesiyle ödipal komplekse gönderme yapan ve nasıl baba karşısında alınan mağlubiyetin bilinçdışı olarak bir zafere dönüştürüldüğünün ve narsistik bir kazanç sağlandığının dikkat çekici bir örneğidir. Kahramanımız metresinin olduğu hatta evli olduğu yalanını söylemiştir. Bu cevapta babasıyla 'evli' olan annesinin ve ona duyulan çocukluk aşkının bilinçdışı süreçlerde rol oynadığı net bir şekilde görülebilir.


Hiç düşünülmeyen gerçekleşmiş ve kahramanımız Marie'ye aşık olmuştur. İkinci görüşmelerinde birlikte olduktan sonra uzun uzun konuşurlar. Marie bütün hayat hikayesini, bitmek tükenmek bilmeyen sevme-sevilme arzusunu, hayatı boyunca aşık olup bağlanacak 'Romeo'sunu nasıl aradığını, bunun uğruna ne hatalar yaptığını ve nasıl fahişe olduğunu anlatır. Kahramanımız Marie'yi kendisine benzetmektedir:

"...birbirimizi tanımadan, o fahişelikte ben lekesizlikte aynı yolu izlemiş, aynı uçuruma varmıştık; ben kendime bir metres ararken o da bir sevgili aramıştı, o, insanlar içinde bense yüreğimde; her ikisi de kaçmıştı bizden."

Kahramanımız Marie'ye duyduğu aşktan şöyle bahseder:

"Neredeyse bütün erkeklerin aradığı tip, belki de yalnızca gökte ya da yaşamın ilk günlerinde tasarlanmış bir aşkın anısıdır; onunla ilgili her şeyin arayışındayız; hoşunuza giden ikinci kadın hemen hemen hep ilkine benzer..."

Gerçektende kahramanımızın yaşadığı, yaşamın ilk günlerinde tasarlanmış bir aşka benzemektedir, annesine duyduğu aşka. Kendisi de bunu şu sözlerle itiraf eder gibidir: "
Elde edilen bir kadını arzulamak berbat bir şey...".

Kahramanımız Mary'de annesini bulmuştur, yaşamın ilk günlerinde tasarlanmış aşkı; Marie de annesi gibi başka erkeklere de aittir, o da kendisini koşulsuz ve sonuna dek seveceğini ima etmiştir. (Annesiyle ilgili herhangi bir bilgi yoksa da normal şartlarda bunun böyle olduğunu tahmin edebiliriz).


Kasım sanki çocukluğun karşı konulmaz kederiyle biter gibidir. Bu andan sonra kahramanımızın yaşadığı bize ödipal dönemi ve sonucunu akla getirir; çocukluğunda annesiyle yaşadığının bir tekrarı gibidir yaşadıkları. Marie her ne kadar o' nu sevdiğini, kendisini o' na adamak istediğini, hep yanında olmak istediğini söylese de ve kahramanımız da ona aşık olduğunu bilse de, ayrılıp o geceden sonra bir daha hiç görüşmemiştir Marie ile. Bir bakıma ödipal dönemin öcünü alır gibidir; babasını seçen annesinden Marie'den ayrılarak öcünü almıştır. Ve yine her kadında ilk aşkı olan annesini aradığı gibi bundan sonraki kadınlarda da Marie'yi aramaktadır:

"...Her yerde kovaladığım oydu; başkalarının yatağında onun okşayışlarını düşlüyordum... Zaman akıp gittikçe daha çok seviyordum Marie'yi; olanıksız şeylere duyulan gözü dönmüşlükle onu yeniden bulabilmek için serüvenler uyduruyordum; karşılaşmamızı hayal ediyordum..."
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Gustave Flaubertin Kasım Adlı Kitabının Baş Karakterinin Psikanalitik İncelemesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Vahap TAŞKENT Fotoğraf
Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi21 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'in Makaleleri
► Psikanalitik Terapide Yöntemler Psk.Doğancan GÖKÇE
► Depresyon ve Psikanalitik Bakış Psk.Vahap TAŞKENT
► Panik Atak ve Psikanalitik Bakış Psk.Vahap TAŞKENT
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Gustave Flaubertin Kasım Adlı Kitabının Baş Karakterinin Psikanalitik İncelemesi' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Neden Psikanaliz? Nisan 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:21
Top