2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Mesleki Sorunlar: Ruhsal Hastalık Meselesine Farklı Bir Bakış
MAKALE #9010 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mayıs 2012 | 5,807 Okuyucu
MESLEKİ SORUNLAR: RUHSAL HASTALIK MESELESİNE FARKLI BİR BAKIŞ

“Siyah ve beyaz mantığının büyüsü”

Neden sağlık meselesine siyah ve beyaz mantığıyla bakılır, hiç düşündünüz mü! Şikayet edilen bir sorun illaki hastalık sayılmak veya normal bir durum olmak zorunda mıdır! Üçüncü bir hal yok mudur? Hadi diyelim ki tablo normal değil! Normal olma durumunun dışındaki bir tablo illa hastalık olmak zorunda mıdır! “Tamam belki olağan bir durum değil ancak hastalık da değil” şeklinde tanımlanacak bir ara sorun durumu yok mudur yani!

Vardır, özellikle ruh sağlığı alanında hastalık dediğimiz problemlerin birçoğu (akıl hastalıkları hariç) işte tam da bu kategoriye girer.

Bu alanda 360 hastalıktan bahsedilir. 360 hastalığın toplam belirtilerini toplasanız 20’yi geçmez. Bu belirtileri üzüntü, mutsuzluk, iştah azalması, ümitsizlik, kaygı, korku, endişe, dalgınlık, dikkat dağınıklığı… şeklinde tek tek saysanız taş çatlasın yirmiyi bulur. Bunların üçü - beşi bir araya gelince şu hastalıktır, aynı üç – beş belirti toplam 20 belirti havuzundan diğer üç - beşiyle birleşince de bu hastalıktır” demek bilimsel değil, tamamen felsefi bir kanaattir. Bunu ABD’de bulunan bir psikiyatri lobisi yapar.

"Ya felsefeleri yanlış, kanaatleri de bozuk ise"

Bu lobi oylama usulüyle hastalıkları belirler. Hem de, “Hastalık sayalım saymasına da bu hastalık için dört kriter az olur arkadaşlar, gelin beni dinleyin, isterseniz bu sayıyı beş yapalım” şeklinde evlere şenlik bir mantıkla. Şahit olmuş değilim, lakin okuduğum kadarıyla biliyorum; çoğunun global ilaç şirketleriyle ticari manada gönül ilişkisi bile varmış! Bu durumda, “Başkasının ekmeğini yiyen onun tokmağını da sallar” veya, “Para alan emir de alır” sözlerinin boş çıkmasını temenni etme dışında yapabileceğimiz fazlaca bir şey olmasa gerektir!

“İş hastalık tanımlamaya gelince çok kolay”

Tüm kitaplar, “Normal ile anormalin hatları iç içedir, ikisini birbirinden ayırmak zordur” der lakin iş hastalık üretmeye ve hastalık kategorisi tanımlamaya geldiğinde bu o kadar net ve kesin bir dille yapılır ki! O sebeple, “Şu belirtilerden üçü - beşi oldu mu şu hastalığınız var” demek hiç zor değildir.

Sözgelimi bana göre de o belirtilerin bırakın üçünü – beşini, kökü bir araya gelse bile bu tablo yine de işaret edilen hastalık demek değildir! Öyle ya, madem bu iş bir felsefi kanaat işidir! Senin kanaatinin benimkinden daha isabetli olacağının delili nedir! Latince terimler içersinde gerçekleri ambalajlama yeteneğin mi? Demagoji kabiliyetin mi? Elindeki mesleki güç mü? Mesleki etiketin mi yoksa? Ya da ABD kökenli olmak, belli sayıda kişi olarak bir araya gelmek, çoğunluğa sahip olmak mı veya?

Bir katil olan, insanlık suçu işlemiş bulunan Hitler’e atfedilen bir söz vardır ki çok doğrudur: “Bir yanlışı çok sık tekrar ederseniz toplumlar zamanla ona inanmaya başlar.” Belirli belirtilerin bir arada olmasına sürekli “hastalık” derseniz zamanla toplumlar hasta olup olmadıklarını değil, hangi hastalığa sahip olduklarını düşünmeye başlar. Biz buna psikolojide telkin etkisi diyoruz. Yo bu psikoloji biliminin ürettiği özgün bir bilgi de değildir. Atalarımız bunu, “Bir kişiye kırk kere deli dersen deli olur” diyerek ta asırlar önce keşfetmişlerdir.

“Üç temel kriter: Belirti sayısı, şiddeti ve süresi”

Önce şiddet meselesinden başlayalım: Bir kere, bir şeyin şiddeti fazla olunca o şeyin niteliği değişmez. Mesela sevginin azı da çoğu da sevgidir. Nefretin azı nefrettir de çoğu başka bir şey değildir; o da nefrettir. Gribin hafifi grip, şiddetli hali kanser midir; yo o da griptir.

Bu çivisi çıkık alan biraz şiddetli seyreden gribi kanser diye takdim eder. Bu vaziyetteki birisinin öksürük ve hapşırma sayısını da "şu sayıdan fazla" diyerek buna delil olarak gösterir. Çünkü kimse zaten sayı o sınırdan çok olduğu için bu sorunun adı şiddetli griptir; ama bu kesinlikle kanser demek değildir demez.

“Bir dördüncü ve en temel kriter: İş ve mesleki performansta düşme”

İş, mesleki ya da toplumsal performansta anlamlı düzeyde düşme şayet hastalık kriteri ise (ki bu en temel kriter kabul edilir) işini sevmemek, yüksek bir borca girmek, kan davası dolayısı ile ölüm korkusu altında yaşamak, hatta kara sevdaya tutulmak da hastalıktır. Çünkü bu gibi özel durumlarda da kişilerin iş, mesleki ve/veya toplumsal performansları düşebilir. Demek ki bu da ortadaki durumun hastalık sayılabilmesi için doğru bir ölçü değildir.

"O halde gerçeği anlamak isteyene şu birkaç soru yeter"

Peki insani bir duygu biçimi olan üzüntünün hafifi üzüntüdür de şiddetlisi neden anksiyete yahut depresyondur?

Korkunun azı korkudur da çoğu niçin fobidir?

Akla sürekli olumlu bir düşünce gelince bu normaldir de sık sık gelen düşüncenin içeriği biraz olumsuz olunca (kime göre ve neye göre olumsuz o da ayrı bir konudur) bu niçin takıntıdır?

Bunu kim belirliyor? Aklına sürekli insanlara yardım etme düşüncesi geleni övüyoruz da sürekli insanlar bana kötülük edebilir diye düşünen birini niçin bir çırpıda paranoid şizofren yahut OKB hastası kabul ediyoruz?

Ama bir kriter daha var deniyor, biliyorum: Süresi farklı…

Bir şeyin şiddeti fazla ise doğal olarak süresi uzun olmaz mı? Şiddet ile süre arasındaki doğrusal ilişki eşyanın tabiatı gereği değil midir? Annesini çok özlemiş birisi ilk ziyaretinde annesinin yanında haliyle daha çok kalmak istemez mi! Bir köpekten çok korkan bir çocuğun bu korkusunun daha geç kaybolması normal bir durum mudur yoksa anormal bir tablo mudur!

Şiddet ve süre meselesi böyle… Beyinde yapısal bir anomali de ortaya koyamıyorsunuz. Öyleyse hastalık demek için elinizde başka hangi kriter kalmaktadır?

“Biz biliriz, başka kimse anlamaz” klişesi mi! Yo, bir tane daha var:

Belirti sayısı…

İnsan bir duyguyu birçok nedenden dolayı (hasta olduğu için değil; olay çok önemlidir, olaya verdiği anlam farklıdır, olay ani nitelikli bir olaydır vb) yoğun yaşayabilir, bu duygu yoğun yaşandığı için de süre olarak uzayabilir. Nitekim bir duyguyu hem yoğun hem uzun süreli yaşadığı için de daha fazla etkilenebilir. Çünkü insan hayvan değildir, o düşünen bir varlıktır. Bu etkilenme başka yaşantıları da beraberinde getirebilir. Buradaki işleyişte hayatın olağan akışına bir aykırılık var mıdır!

Bir şey tabiatı gereği zaten bazı şeylerle beraber yaşanır. Duygular da böyledir. Bir arkadaşınız size yemek ikram ettiğinde veya hediye aldığında bu sadece sizi sevindirmekle kalmaz; sinirli iseniz yatıştırır, hatta mutluluktan o gece uykunuzu kaçırabilir. Geleceğe dair kaybolan ümitlerinizi yeniden canlandırabilir, insanlara bakışınızı olumu yönde değiştirebilir. “Bir duygu tek başına yaşanmalı, şayet daha başka şeylerle birlikte seyrediyorsa hastalıktır” demek en fazla bakış açımızın hasta olduğunu gösterir.

Yine örneğin annesini çok özlemiş birisi sadece şiddetli bir özlem duygusu yaşamakla kalmaz; aynı zamanda ağlayabilir, morali bozulabilir, dolayısı ile o an yaptığı işten bir süreliğine soğuyabilir. Hatta dalgınlaşabilir, bu dikkat sorunlarına yol açabilir. Birisi bir şey dese gergin cevap verebilir yani agresifleşebilir. Hatta bu ruh halinden kişinin iş verimi bile etkilenebilir Bunlar temeldeki yoğun özlem duygusunun gayet insani tezahürleridir. Yani bunlar bir ağacın tipik uzantıları olan dalları hükmündedir. Ağaç olur da dalları olmaz mı! “Ağaç olmalı ancak dalları da varsa bu ağaç hastadır” diyebilir miyiz! Dallarının az ve cılız olması ağaç, çok ve iri olması ise onu dinozor mu yapar!!


Öyleyse buradaki olağan bir tezahürdür de diğerindeki niçin hastalık manası taşıyan bir komplikasyondur?

Beraberinde daha başka belirtilere de yol açabilen yoğun özlem veya kin gütme duygusu hastalık değildir de görece olarak şiddetli kabul edilen bir üzüntü niçin depresyondur?


Yoğun nefret duygusu çok yoğun dahi olsa, hatta asabiliğe, kızgınlığa, gerginliğe vb komplikasyonlara sebep olabilse bile olağandır da sıkıntının şiddetli hali neden anksiyetedir?

Onun öyle, bunun böyle olacağının kararını kim veriyor hem! Hangi duygusal ve düşünsel sayiklerle veriliyor bu karar?

100 kuzunun arasına karışmak bir kurdu dost yapmıyor da sırf bilimin arasında görünmek bilim dışı ilke ve kriterleri, en önemlisi de şahsi ve felsefi kanaatleri nasıl bilimsel yapıyor!

ABD menşeli psikiyatri lobisi öyle buyurdu diye bizler anksiyete veya depresyon hastası olmak zorunda mıyız!

Üstelik de hastalık olmayınca ilaç verilemeyeceğini onlar, ilaç üreticilerinin dünyanın en büyük ilk üç sektöründen biri olması gerçeğini de bizler iyi biliyorken!

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Mesleki Sorunlar: Ruhsal Hastalık Meselesine Farklı Bir Bakış" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► "Otizm" E Farklı Bir Bakış Değer ÇAĞLI METE
► Empatiye Farklı Açılardan Bakış Psk.Bengisu Nehir AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Mesleki Sorunlar: Ruhsal Hastalık Meselesine Farklı Bir Bakış' başlığıyla benzeşen toplam 34 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:59
Top