2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Agorafobi Panik Atak
MAKALE #9165 © Yazan Psk.Şafak AĞACA KEMAL | Yayın Haziran 2012 | 6,881 Okuyucu
Anksiyete (anxiety), Latince “tıkanma”, “boğulma” anlamına gelen “angere” kökünden türetilmiştir. Anksiyete ile birlikte sıkça anılan bir diğer terim ise korkudur. Korku (fear) Almancadan gelen bir terimdir. Bu dilde, köken aldığı kelime beklemek, pusuda yatmak veya saldırmak anlamına gelmektedir (Doğan, 2011, syf. 107). Anksiyete bozukluklarını kapsamlı bir biçimde ilk ele alan Sigmund Freud’dur. Freud yaklaşık 100 yıl evel ilk kez anksiyete nevrozunu ayrı bir sendrom olarak tanımlamış ve 1894 yılında nevrasteniden ayırmıştır. Freud’un Anksiyete nevrozu kavramı oldukça kapsamlı bir kavramdır ( Doğan, 2011, sy. 111). Freud anksiyete belirtilerini, öncelikle somatik belirtiler olarak, ya yüzer-gezer anksiyeteyle (free-floating anxiety) ya da ani anksiyete nöbetleri ile birlikte tarif eder. Her iki anksiyete durumunda da ortaya çıkabilen bedensel (somatik) belirtiler ürperme, aritmi, dispne, terleme, bulantı, midede ağırlık hissi, tremor, sık idrara çıkma, artmış iştah, ishal, baş dönmesi (vertigo), dengesizlik, paresteziler, uyku bozuklukları, kabuslar, ağrıya karşı aşırı duyarlılık, cinsel ilgide azalmadır (Berksun, 2008, syf.11). Anksiyete, bir tehlikenin veya tehdidin varlığında ortaya çıkmışsa, süresi ve şiddeti açısından duruma uygunluk gösteriyorsa patolojik kabul edilmez. Anksiyete gündelik yaşam içerisinde somut bir nedene (tehdit/tehlikeye) bağlı olarak ortaya çıkan biçimiyle ele alındığında ki bu stres reaksiyonunun ta kendisi olabilir- patolojik oluşunu belirleyen üç ölçüt söz konusudur. Bu ölçütlerin birincisi şiddet, ikincisi süre üçüncüsü ise günlük hayatı etkilemeye başlaması ve işlevselliği bozmasıdır. Günlük hayatımızı etkileyiş, anksiyetenin şiddetine bağlı olabilir. Ancak şiddeti yoğun olmayan bir anksiyete de insanın yaşamını zaman içinde etkileyebilir. Şiddeti ne olursa olsun uzun süren, kronik veya tekrarlayıcı anksiyete zaman içinde insanı yorgun düşürür, konsantrasyonunu bozar, uykuya dalma ve uykuyu sürdürme güçlüğü yaratır, gergin, sinirli ve tahammülsüz hale getirir. Stres reaksiyonu biçimiyle yaşanan anksiyetenin patolojikliğini belirleyen bir diğer özellik bu tipe özgü denebilecek travmatik olaya geridönüşler (flashbacks) ve otonomik aşırı uyarılmışlık hali, kaçınma davranışlarıdır (Berksun, 2008, syf.11). Anksiyete, tehdit ve tehlikeyi ortadan kaldırmaya yönelik doğal ve gerekli en temel duygudur. Anksiyete bozukluklarında normal ve uyuma dönük olan bu duygulanım patolojik anksiyeteye dönüşmüştür, kişinin uyumunu ve işlevselliğini bozacak derecede şiddetlidir.

Anksiyete bozukluklarının içinde; yaygın anksiyete bozukluğu,panik bozukluk, fobik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, sosyal fobi travma sonrası stres bozukluğu, akut stres reaksiyonu bulunmaktadır. Panik bozukluk yaklaşık yüz yıldır, belkide yüzyılı aşkın bir süredir oldukça iyi tanınan bir bozukluktur. Amerikan iç savaşında tanımlanan bir kısım tablo ve Otto Domrich’in anksiyete nöbetleri olarak tanımladığı tablo bir kenara bırakılsa bile özellikle Freud’un anksiyete alanındaki çalışmaları içerisinde bulunan tanımlar panik bozukluğuna uymaktadır. Freud’un yayınladığı öyle vakalar vardır ki (vaka 4-Katherina) bugünkü ICD-10 ve DSM-IV panik ölçütlerini bire bir karşılamaktadır. Freud, anksiyeteyi, kronik veya bazen yalın bir halde bazen de aniden ölme korkusu ile birlikte, birden bire bilinç düzeyine çıkan akut şekliyle ele almıştır. Bu ikinci tip yani aniden ölme korkusu ile birlikte, birden bire bilinç düzeyine çıkan şekliyle tanımlanan anksiyete paniğe tıpa tıp uymaktadır. Ancak Freud anksiyete tanımının içinde yer alan bu iki tip bozukluğu birbirinden kesin olarak ayırmamıştır(Berksun, 2008, syf.11).

Panik bozukluğunda görülen somatik belirtiler ve sağlıkla ilgili yoğun kaygılar nedeniyle hastaların sıklıkla psikoloji dışı kliniklere başvurmaktadır ( Oral, 2010, syf. 99). Nitekim Dennis ikinci panik atağında yardım almak isteğiyle bir dâhiliye uzmanına başvurmuştur. Dâhiliye uzmanı herhangi bir kalp-damar ya da gastrointestinal bulgusu olmadığını, sorunun sinirleriyle ilgili göründüğünü söylemiş ve ona sakinleştirici ilaçlar yazmıştır. Fakat ilacın yan etkileri ve kontrol kaybının verdiği rahatsızlıkla ilacı almayı bırakmıştır, çok sonra terapiye gelmeye ikna olacaktır. Panik atak bedensel ve bilişsel belirtilerim eşlik ettiği şiddetli bir anksiyete atağıdır. Panik ataklar diğer anksiyete bozuklukları hastalıklara eşlik edebilir. Ancak panik bozukluğu, ani beklenmedik, birden bire gelen panik ataklara karakterizedir ve nefes almada güçlük, çarpıntı, baş dönmesi, titreme, kontrolü kaybetme ya da ölüm korkusu gibi kavramları içeren bir ruhsal bozukluktur. Aynı zamanda, bu tur rahatsızlığı olanlarda tekrar bu atakları yaşayacağına dair şiddetli korkuları oluşabilmektedir ve buda hastalığın belirti boyutudur buna da beklenti anksiyetesi de denmektedir. Dennis vakasında olduğu gibi kontrolünü kaybetmediği ortamlarda genelde müşterilerin yanında hiç panik atak geçirmemişti ama bu ortamlarda ciddi kaygı yaşıyordu fakat en sık kaygı ve korkuları daha kalabalık, mağazalar, tiyatrolar, trafik sıkışıklığı gibi kontrolünü kaybedeceğini düşündüğü ortamlarda ciddi gerginlik ve korku yaşamaktaydı.

Agorafobi panik ataklar sonrasında gelişen kaçınma davranışıdır. Agorafobi, panik atak yaşayabileceği ve yardım alamayacağı korkusuyla belli durumlardan kaçınma ya da bu durumlara sıkıntıyla katlanabilmektir. Panik bozukluk ile anılan “agorafobi” terimi ilk kez Westphal tarafından kullanılmıştır. 1870 yılında Viyana’da Benedikt benzer bir tabloyu (Platzchwindel) Westphal’den habersiz olarak otolojik sorunlarla ilgili bir durum olarak tanımlamıştır. Marks 1969 yılında yayımlanan bir makalesinde agorafobiyi halka açık alanları da içine alan korkuları da kapsayacak bir biçimde tanımlamıştır. Böylece sadece açık alan korkusu olarak anlaşılan agorafobinin kapsamı genişlemiş ve bu haliyle DSM-III’e girmiştir. Dennis’te olduğu gibi, panik atağı yaşamamak için anksiyete yaşamaktan kendisini koruyan davranışlar geliştirmiş, panik atağı tetikleyebilecek durum ya da yerlerden kaçınmıştır ( Oral, 2010, syf. 99) . Bunula beraber, Dennis kaçındığı durumla karşı karşıya kaldığında panik atakları olabilmektedir. Kaçınma davranışı başlangıçta kaygıyı yatıştırma yöntemi olarak kullanılmasına karşın uzun dönemde hastalığın sürmesine ve belirtilerin şiddetlenmesine neden olmuştur. Dennis kendini güvende hissettiği, konrolün kendisinde olduğunu düşündüğü yerleri keşfetmiş ve oralarda olmaktan keyif almaktadır.

Agorafobili ve agorafobisiz panik bozukluğun toplumda yaşam boyu yaygınlığının %3-6 arasında olduğu belirtilmektedir (Doğan, 2011, syf. 287) Türkiye çalışmasında sivas’ta yapılan bir araştırmada 16-65 yaşları arasındaki 984 kişide panik bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı % 5.1 oranında bulunmuştur (Doğan, 2995, syf.287). Panik bozukluğunun başlama yaşı iki yaş gurubunda daha yüksek orandadır: 12-17 yaşları ve 45-54 yaşları arası ( Eaton, 1994, syf. 292; akt: Doğan). Panik bozukluğun en düşük görüldüğü yaş grubu 65 yaş ve üzerindekilerdir. Bu hastalık kadınlarda erkeklerden daha yüksek oranda görülmektedir (Doğan, 1996, syf. 293). Keyl ve Eaton (1990) ECA çalışmalarında bu hastalığın sıklığının olasılığını kadınlarda erkeklerden iki kat daha yüksek bulmuşlardır. Aynı zamanda agorafobi kadınlarda erkeklerden daha yaygındır. Panik bozukluk eğitim düzeyile ters orantılı olarak görüldüğüne dair çok sayıda araştırma bulunkatadır ( Oral, 2010, syf. 103 ). Kanada’da 55 yaşında büyük 12792 kişide panik bozukluğun bir aylık ve yaşam boyu yaygınlığı dul kadınlarda daha düşük bulunmuştur ( Eaton, 1994, syf. 292; akt: Doğan). Aynı zamanda düşük gelir düzeyinin PB ve agorafobi için risk etmeni olduğu bulunmuştur. ( Doğan, 1995, SYF. 294). Bununla beraber, çocuk yıllarındaki ve başlangıç dönemindeki stresli yaşam olayları panik bozukluğu ortaya çıkarıcı etken olabildiği düşünülmeltedir ( Oral, 2010, syf.105). Dennis ise; erkek,boşanmış, 31 yaşında, sigortacıydı. Aslında agorofobili panik bozukluk epidemiyolojisine bakıldığında bir çoğuna uymamaktadır. Öte yandan, Yapılan çalışmalar alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığında yüksek oranda anksiyete bozukluğu, anksiyete bozukluklarında da yüksek oranda alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı olduğunu göstermektedir. Özellikle agorafobi, panik bozukluk ve sosyal fobi alkol kullanımı ile yüksek korelasyon gösteren bozukluklardır.


Bu tur danışanlara sadece ilaç vermek kolay bir tedavi şekli olabilir fakat bunun yanında psikososyal yönlerin ihmal edilmemesi gerekmektedir. Bu durum olmazsa danışanların bu hastalıkla baş etme becerilerinin geliştirilmesi mümkün olmayacaktır. Buyuzden psikoterapi önemli ve gereklidir.

Panik bozukluğunda bilişsel davranışçı terapiler etkin tedavilerdir. Panik bozukluk biyolojik bazı yaklaşımları olduğu gibi, bedensel duyumların felaket olarak yorumlanması sonucunda ortaya çıkan bir süreçtir. Katastrofik (felaketleştirme biçimindeki) yanlış yorumlama, çarpıntıları olması muhtemel bir kalp krizinin, soluk alma güçlüğünü soluksuz kalıp ölmenin bir habercisi olarak görmek gibi, bedenselduyumların gerçekte olduğundan daha tehlikeli olarak algılanması şeklinde ifade edilmektedir (Doğan, 2011, syf. 277). Dennis’te olduğu gibi, bedensel duyumları tehtid edicidir, tehlikelidir, kalp krizi, beyin kanaması, kontrolünü kaybetme ya da çıldırma şeklinde sonuçlanacağından korkmaktadır. Bilişsel davranışçı terapiler bedensel duyumlar ve anksiyete belirtileri arasındaki ilişkiye odaklıdır. Bu terapilerde, bilişsel hatalara, fiziksel duyumlarla ilgili koşullu tepkiler, korku ve kaçınma davranışına dayanmaktadır. Panik bozukluğun fizyoloji hakkında eğitim ve bilgilendirme, bilişsel olarak yeniden yapılandırma, solunum egzersizleri, iç uyaranlarla karşılaştırma, gerçek yaşamda alıştırma bu tedavi yaklaşımında uygulanan yöntemlerdir ( Oral, 2010, syf.237).

Bununla beraber, Ellis sürekli ‘düşündüğümüz gibi hissettiğimizi’ söylemektedir. Dennis’in düşündükleri de hep kaygı içeriyordu. ‘acaba benden hoşlanacaklar mı?’ düşüncesini o kadar tekrarlıyordu ki bu yuzden kalabalık ortamlara girmekten çekinmeye başlamaktadır. Burada da olduğu gibi, bilişsel davranışçı terapilerde önemli olan mantık dışı inançları keşfetmektir. Depresyon ve kaygı gibi olumsuz duygusal tepkiler, danışanların oluşturduğu ve yarattığı mantık dışı inançlara dayanan kendi kendini tahrip edici inanç sistemleri tarafından başlatılır ve devam ettirilir ( Corey, 2008 , syf.301). Burada Dennis’e bu inançların ne kadar yararsız olduğunu ve gelecekte kötüye davranışsal ve duygusal güçlüklere yol açacağını göstermekte fayda olacaktır. Ve onu bu düşünceyi, dolayısıyla duygu ve düşüncesini değiştirmekte yardımcı olmalı ve cesaretlendirmeliyiz. Bilişsel davranışçı terapi bu rahatsızlık baş etme yollarını gösteren en iyi tedavi şekillerinden biridir. Özellikle sistematik duyarsızlaştırma (desensitizasyon) panik atak yaşayan danışanlar için önemli yer edindirmektedir. Fobik durumla karşı karşıya kalındığında danışan cesaretlendirilmelidir. Aynı zamanda agorofobik danışanların çoğunda bu fobiyle karşılaşmamak tekrar gerginlik yaşamamak için evden dışarı çıkmaz istemezler ya da kalabalık ortamlara girmekten rahatsızlık duyarlar, bu yüzden kendileri gitmediği için aile ilişkilerinde de problemler ortaya çıkmaktadır. Nitekim, Dennis’in ilk eşiyle arasında toplum içinde beraber olamamaktan kaynaklı sorunlar ortaya çıkmıştır. Başarılı bir bilişsel davranışçı terapi için aile üyelerinin de tedaviye eşlik etmesi önemlidir. Bilişsel yeniden yapılandırma girişimleri, özellikle hastanın panik ataklar sırasındaki düşünme süreci üzerinde yoğunlaşmalıdır. Tek başına bilişsel davranışçı tedaviye yanıt oranlarının %60’a bildirilmektedir ( Corey, 2008 , syf.308).

düşüncelerini kontrol etmede ve düzenlemede sorun yaşarlar panik atakların bu çatışmalı zeminde meydana gelmelerinin ötesinde kendiliklerine dair yoğun bir anksiyeteyi de beraberinde getirir ( Eaton, 1994, syf. 310; akt: Doğan). Hastaların ölüm ya da delirme korkuları bu duruma işaret etmektedir. Psikanalitik yönelimli kimileri panik atakların kendiliği cezalandırıcı niteliğini vurgulamışlar ve kişinin bilinçdışı bir şekilde öfkesininin ifade bulduğunu öne sürmüşlerdir (Gabbard 2000). Dennis küçüklükten beri babasının aşağılamalarına, eleştirmelerine maruz kalmıştır ve gizlenen bir babaya karşı öfkenin olduğu Öte yandan, panik bozukluğu açıklarken psikanalitik yaklaşımın önemi vurgulanmaktadır. Günümüzde kullanılan anlamda panik bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu ölçütlerini karşılayan bir sendrom, ilk kez Freud tarafından “anksiyete nevrozu” adı altında tanımlanmıştır. Freud’a göre anksiyete, anksiyete nevrozlarının önde gelen belirtisidir ve diğer belirtiler açısından merkezi bir konuma sahiptir. Psikanalitik görüş açısından anksiyete, yaygın anksiyete bozukluğu bölümü içinde anlatılmıştır (Doğan, 2011, syf. 410). Öte yandan, Agorafobide, psikanalitik teoriye göre, ayrılık anksiyetesi öyküsü ve çocukluk dönemde ailenin kaybedilmesi üzerine gelişmiş bir patolojik süreç vardır. Kalabalık yerlerde yalnız başına bulunma, çocukluk döneminde yaşanan yalnız bırakılma veya terkedilmiş olma duygularını yeniden canlandırır. Bu durumda kişi, yer değiştirme, kaçınma savunma düzeneklerini kullanır. Çocukluk döneminde yaşanan travmatik ayrılıklar ve terk edilmeler çocuğun gelişen sinir sistemini etkileyebilir. Bu da sonuçta gençlik dönemi şüpheci ve anksiyete içerisinde bulunan bir kimliğin gelişimine neden olabilir. Buna benzer olarak; kişinin yaşamında önemli fiziksel veya duygusal önemi bulunan bir figürün kaybı da bu durundan sorumlu tutulmaktadır. Kayıp nesnesine ilişkin bu durum çocukluk çağında yaşanan kayıp deneyimleri ile yakından bağlantılıdır ve bu açıdan Bağlanma Teorisi’nin ortaya koyduğu bağlanma biçiminin etkileri çerçevesinde değerlendirilebilir. (Gabbard, 2000) kısacası, erken dönemde anne baba kaybı ile ilişkilendirilmiş, bu durumun panik atağı tetikliyeceği göz önünde bulundurulmuştur. Öte yandan, panik bozukluğun psikodinamik modeli, aşırı koruyucu, kontorl edici ve kollayıcı ebeveyn davranışları karşısında ‘çözülmemiş bağımlılık-bağımsızlık çatışmalarına’ yol açan, doğuştan gelen bir korku yanıtının gözlendiği varsayımına dayanmaktadır (Tükel, 2000). Panik bozukluğu hastaları öfke içerikli duygu ve aşikardır. Psikanalitik bakış açısı, panik belirtilerinin özel ve yoğun bilinçdışı çatışmalardan köken aldığını ve anlamlı bir şekilde psikolojik bir amaca hizmet ettiğini, bu nedenlerin anlaşılması ve bilinç düzeyine çıkarılması ile bu çatışmanın çözülebileceğini öne sürmektedir. Yaşamın erken yıllarında yetersizlik duyguları ve güvenliğin sağlanması için bakıcıya olan bağlılık duyguları arasındaki yoğun çatışma bireyleri panik bozukluğu gelişimine yatkın kılabilmektedir. Bu korkulu bağlanma, doğuştan gelen yabancı olana korku duyma eğilimi ile ya da erken yıllarda gerçekte yaşanan travmatik olan kayıp yada terk edilme tehditlerinin gelişimsel etkileri zeminde açıklama bulabilir (Shear 1993). Burada önemli noktalardan biride, beklenti anksiyetesinin temelinde aslında eskiden ya da çocuklukta yaşanılan tranvatik olayın tekrarlayabileceği endişesi ya da korkusudur. Psikanalitik yönelimli araştırmacılar toplumun veya ailenin tümüyle hastanın çevresinin hastadan beklentilerinde bir değişiklik olduğunu, hastanın yüklendiği sorumluluklarda bir artış olabileceği ya da hastanın ruhsal yapılanmasında önem taşıyan bir figürün kaybına işaret etmektedir (Shear, 1996). Bu beklenti değişikliğinin kişiye daha fazla sorumluluk yüklediği ve kişinin bu durumla baş edemediği ifade edilmiştir. Nitekim Dennis yaşı artık büyümüş, yaşıtlarına kıyasla para kazanması, toplum içerisinde sosyal bir statü olması gerektiğini düşünüyor olabilmektedir, ayrıca evlenmiştir ve buda ona ayrıca sorumluluklar yüklemiştir.


KAYNAKLAR


Corey, G. (2005). Introduction the Clinical psychology (10.baskı.).Belmont, CA:Brooks/cole.

Corey, G. (2008). Psikolojik danışma, kuram ve uygulamaları (T. Ergene, Çeviren). Ankara: Mentis yayıncılık.
Jones, R. Ve Nelson, R. (1982). Danışma psikoloji kuramları.(F. Akkoyun, Çeviren).İstanbul: Nobel yayıncılık.
Özgü, H. ( 1994). Psikoloji dünyasının üç büyükleri; Freud, Adler,Jung. Ankara: Mart yayınları.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Agorafobi Panik Atak" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Şafak AĞACA KEMAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Şafak AĞACA KEMAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Şafak AĞACA KEMAL'ın Yazıları
► Panik Bozukluk ve Agorafobi Psk.Aysu AVCI
► Panik Bozukluğu ve Agorafobi Psk.Ali GÜLNAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Agorafobi Panik Atak' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Fobiler Mart 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:43
Top