2007'den Bugüne 92,888 Tavsiye, 28,332 Uzman ve 20,042 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yeme Bozuklukları ve Sağlıklı Beslenme Takıntısı: Ortorexia Nervosa
MAKALE #9506 © Yazan Prof.Dr.Dyt.Murat BAŞ | Yayın Ağustos 2012 | 5,178 Okuyucu

Günümüzün hızla artan ve ergen sağlığını tehdit eden problemlerinden biri olan yeme bozuklukları; birçok faktörün tetikleyici rol oynaması ile ortaya çıkmaktadır. Özellikle zayıf olmanın güzel unsuru olarak medya ve magazin programlarında sıkça provake edilmesi, yanlış diyet uygulamaları nedeniyle yaşanan başarısız zayıflama öyküleri ve bunlara eşlik eden psikolojik problemler yeme bozukluğu oluşum riskini arttırmaya devam etmektedir.

Yanlış diyet uygulamalarının yeme bozukluğu oluşturmak gibi bir sonucu olabilir mi?


Geçen bir yıl süresince 4-5 kez diyet yapma eğiliminde bulunan ve her seferinde hüsran yaşayan bireyler kronik diyetçiler olarak tanımlanabilmektedir. Kronik diyetçiler, sürekli diyette olduklarını ifade ederler ve genellikle toplum içerisinde yemek yemekten kaçınırlar. Tüm dünya ülkelerinde epidemiyoljik olarak şişmanlığın artışı, beraberinde çözüm bulma yarışını getirmiştir. Şişmanlığın ilk tedavi seçeneği olan diyet tedavisinin, birçok çalışmada yetersiz kaldığına dair iddialar mevcuttur. Son yıllarda uzunlamasına yapılan çalışmalar, şişmanlık riskinin artması ile yanlış diyet uygulamalarının güçlü ilişkilerini desteklemektedir. Aşırı yemek yemenin kontrol edilememesi riskinin önlenmesinde, bilişsel kontrolün kullanımı büyük önem taşımaktadır. Kontrolün kaybedilmesi durumu, tıkınırcasına ve aşırı yeme durumlarının artışıyla kişinin psikolojik durumunu zedeleyebilmektedir. Diyet yapan bireylerin metabolik verimliliğinde artış söz konusudur. Bunun anlamı şudur ki; metabolizma daha az enerjiyle çalışma konusunda adaptasyon geliştirir. Bunun sonucunda, belirli bir zaman diliminde kısıtlanmış enerji alımı metabolizmayı değiştirmekle birlikte, ağırlığın korunması daha az enerji ile gerçekleşebilmektedir. Yeme davranış bozukluğu olan bireylerde yapılan çalışmalar; diyet yapma ve yeme bozukluğu arasında açık ilişkiler olduğunu desteklemektedir. Klinik örneklemi kapsayan birçok çalışmada yeme davranış bozukluğu başlamadan önce, yeme bozukluğu olan bireylerin diyet yapmaya başlamış oldukları rapor edilmektedir. Ayrıca bu ilişki toplumsal düzeyde yapılan çalışmalarda da saptanmıştır. Özellikle bireylerin, kendi kendilerine yaptıkları yanlış diyetlerin, yeme davranış bozukluğunu artırdığı ve yeme davranış bozukluğu oluşumuna etki edecek psikolojik eşiğe olan mesafeyi azalttığı belirtilmektedir. Bu veriler, bireysel olarak diyetisyene danışılmadan yapılan diyetlerin ciddi yeme patolojisini arttırdığına işaret etmektedir. Kadınlarda yapılan deneysel çalışmalarda ise; düşük kalorili diyet yapanların, kontrol grubuna kıyasla yeme bozukluğu semptomlarını daha çok gösterdiği saptanmıştır.

Ağırlıkla İlişkili Kaygı ve Takıntılar

Ağırlıkla ilişkili kaygının şimanlıkla olan ilişkisi; depresyon ve anksiyete gibi negatif psikolojik durumların, sağlıksız diyet yapma davranışlarının ve beden memnuniyetsizliğinin bireyleri tıkınırcasına yeme davranışına sürüklediği ve bunun sonucunda da şişmanlık riskinin arttığı şeklinde açıklanmaktadır. Ağırlıkla ilişkili kaygının, özellikle genç yetişkinlerde bireysel diyet yapma eylemini tetiklediği ve yanlış diyet uygulamaları nedeniyle bu bireylerdeki tıkınırcasına yeme davranışı riskinin arttığı bildirilmektedir. Tıkınırcasına yeme davranışı; ağırlık kazanımı ve şişmanlık riskini arttırmaktadır. Ağırlıkla ilişkili takıntı tıkınırcasına yeme ve diğer bozulmuş yeme davranışları (arınma ve kısıtlama gibi) ile ilişkilidir. Yetişkinler arasında yapılan çalışmalara göre, ağırlıkla ilişkili takıntılar, yeme bozukluğu oluşum riskini arttırmaktadır. Sonuçlar; ağırlıkla ilişkili takıntının arına davranışlarını içeren (kendini kusturma gibi) bulimik davranış eğilimini arttırmaktadır. Özellikle, sağlıksız diyet davranışlarının (aç kalma, öğün atlama, aşırı sigara içimi gibi) ağırlık kontrolü amacıyla kullanılması ile ağırlıkla ilişkili takıntılar yakından ilişkilidir.

Yanlış Diyet Uygulamaları ve Yeme Bozukluğu

Yeme davranış bozukluğu olan bireylerde yapılan çalışmalar; diyet yapma ve yeme bozukluğu arasında açık ilişkiler olduğunu desteklemektedir. Klinik örneklemi kapsayan birçok çalışmada yeme davranış bozukluğu başlamadan önce, yeme bozukluğu olan bireylerin diyet yapmaya başlamış oldukları rapor edilmektedir. Ayrıca bu ilişki toplumsal düzeyde yapılan çalışmalarda da saptanmıştır. Özellikle bireylerin, kendi kendilerine yaptıkları diyetlerin, yeme davranış bozukluğunu arttırdığı ve yeme davranış bozukluğu oluşumuna etki edecek psikolojik eşiğe olan mesafeyi azalttığı belirtilmektedir. Bu veriler, bireysel olarak diyetisyene danışılmadan yapılan diyetlerin ciddi yeme patolojisini arttırdığına işaret etmektedir. Kadınlarda yapılan deneysel çalışmalarda ise; düşük kalorili diyet yapanların (800 kalori), kontrol grubuna kıyasla yeme bozukluğu belirtilerini daha çok gösterdiği saptanmıştır. Kültürümüzde medyanın her konuda fikri olma doğası nedeniyle, ince bedenin güzellik için olmazsa olmazlığının acımasızca provake edilmesi, yeme davranış bozuklukları için potansiyel oluşturur. Kültürel olarak mükemmelliyetçilik; tarih boyunca kadınlarda incelik, erkeklerde ise yağsız ve kaslı olmanın ideal görüntü olarak benimsenmesi şeklinde ilerlemiştir. Yapılan bir çalışmada, 16 ay boyunca magazin dergileri ve gazeteleri okumayan kadınlarda, yeme davranış bozukluğu belirtilerinin azaldığı bildirilmiştir. Mükemmel incelik algısı ile yeme davranış bozukluğu belirtileri arasındaki ilişkiler son derece güçlüdür. İnceliğin ideal olduğu düşüncesi, beden memnuniyetsizliği ve yeme davranış bozuklukları için belirleyicidir.

Buradan anlaşılması gereken şudur ki; gazetelerden, dergilerden, televizyon programlarından ya da bir mankenin veya sanatçının yaptığı diyetten verim almayı beklemek son derece yanlış bir düşüncedir. Diyet kişiye özel bir uygulamadır. Diyetisyenler, kişinin bireysel, fizyolojik, biyokimyasal, sosyal, psikolojik ve kültürel özellikleri bir süzgeçten geçirerek bireysel beslenme modeli oluştururlar.

Beden Memnuniyetsizliği ve Yeme Bozukluğu


Beden memnuniyetsizliği; yeme bozuklularının oluşumunda en güçlü ve tutarlı risk faktörlerinden biridir. Beden memnuniyetsizliğinin, yeme bozukluğu oluşturma riski üç farklı mekanizmayla açıklanmaktadır. İlk mekanizmaya göre; beden memnuniyetsizliğinin, kusursuz inceliğe ulaşmak için diyet yapma deneyimlerini arttırdığı ve başarısız deneyimler sonucunda yeme bozukluğu riskinin artması şeklindedir. İkinci mekanizma; beden memnuniyetsizliğinin negatif psikolojik sorunlara (depresyon ve anksiyete) neden olduğu, bunun sonucunda tıkınırcasına yeme ve arınma davranışları (kendini kusturma gibi) gibi radikal çözümlerin tetiklendiği düşünülmektedir. Son mekanizmada ise; beden memnuniyetsizliğinin yeme bozukluğu gelişimini direkt olarak arttırdığı şeklindedir. Ayrıca, birçok çalışmanın sonucu olarak beden memnuniyetsizliğinin, yeme patolojisi ve bulimik davranışlar için belrileyici olduğunu desteklemektedir.

Yeme bozukluğu tedavisi nasıl olmalıdır?


Yeme bozuklukları tedavisi bilgi, emek, sabır ve tecrübe isteyen bir süreçtir. Bu süreçte hekim, psikolog, hemşire, diyetisyen gibi farklı disiplinlerden oluşan ekipler görev alır. Uygulanacak beslenme programları her hasta için diyetisyen tarafından özel olarak planlanır. Beslenme programı tamamen hastanın tüm özellikleri gözönüne alınarak düzenlenir ve hastaya yeni doğan bir bebeğe gösterilen özenle yaklaşılır. Psikolojik tedavide hastayı yeme bozukluğuna iten etmenlerin belirlenmesi ve bu etmenlerin çözüme ulaştırılması tedavinin başarısı açısından son derece önemlidir.

Sonuç olarak; yeme bozukluklarının oluşmasında birçok etmenin rol oynadığı bir gerçektir. Yanlış diyet uygulamaları ve hatalı beslenme alışkanlıkları, yeme bozukluğunun tetiklenmesinde önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle; küçük yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlıklarının çocuklara öğretilmesi ve sürekliliğinin sağlanması, yeme bozukluğu oluşum riskini azaltacaktır.

Sağlıklı BeslenmeTakıntısı: Ortorexia nervosa


Sağlık literatürüne yeni yeni girmeye başlayan sağlıklı beslenme takıntısı (Orthorexia nervosa), bir yeme bozukluğu olarak hayatımıza girmeye başladı. Doğru ve sağlıklı beslenmeyi bir takıntı haline getirmeyi ifade eden bu kelime 1997’ li yıllarda ortaya çıktı. İnsanların sağlıklı beslenme konusunda olan takıntılarını saplantı boyutuna ulaştırdıklarında ortaya çıkan bu hastalık, sürekli sağlıklı beslenme konusunda beynin meşkuliyetini ifade ediyor.

Ortorexia nervosa hastalığı olan kişiler genellikle kendi beslenme kurallarını oluşturarak, bu konuda gittikçe artan katı kurallar oluşturmaya başlıyorlar. Bu katı kurallar için kişiler giderek daha fazla zamanı öğün planlamasına harcamaya dönüşüyor ve ortorexia nervosa hastalığına yakalananlar günler öncesinden ne yiyeceklerini planlamaya başlıyorlar. Yeme bozukluğunun yeni eğilimlerinde bir olan bu hastalığa maruz kalan kişiler,evden uzak bir yere gittiklerinde, özelikle kimyasal katkı maddelerinden ve yağ içeriklerinden korktukları için, yiyecekleri besinleri seyahat çantalarına ilave olarak yanlarına alıyorlar. Ortorexia nervosa hastalığının özelliklerini taşıyan kişiler, beslenme biçimlerine olan sadakatleri nedeniyle gösterdikleri irade nedeniyle, kendilerini diğer insanlardan daha erdemli ve özel hissediyorlar. İşin daha ileri boyutlarında bu kişiler, eğer yasak ilan ettikleri bir yiyeceği yemek üzere yeminlerini bozduklarında, yani lezzete yenik düştüklerinde, kendilerini daha da katı beslenme kuralları ve yiyeceklerden uzak kalmakla cezalandırıyorlar.

Aslında, bu davranışların birçoğu, ülkemizde de çok iyi bilinen anorexi nervosa ve bulumia nervosa yeme bozukluğu hastalıklarını andırsa da, bu iki hastalığa maruz kalmış kişilerin yedikleri yiyeceklerin miktarına olan takıntıları, ortorexia nervosa’ da karşımıza yiyeceğin niteliği olarak çıkıyor. Daha basit bir değişle, ortorexia nervosa hastaları miktara değil, niteliğe değer veriyor.

Bu hastalığın temel nedeni, özellikle yenilmesi gereken yiyecekler konusunda toplumun şaşkınlığa düşmesinden kaynaklanıyor.Uzmanı olan ve olmayan herkesin beslenme konusunda ortaya attığı fikirler,toplum içerisinde şaşkınlıklara ve çelişkilere neden oluyor. Buda insanlarda sağlıklı olan nedir, sağlıksız olan nedir ikilemi yaratmaya başlarken, bazı kişilerde bu olay hastalık boyutuna ulaşmaya başlıyor. Gerçekte ise besinlere ve beslenmeye bu kadar takıntılı olmak belli bir noktadan sonra beraberinde sorunlu insanları getiriyor.

Sağlıklı beslenme ile sağlıklı beslenme takıntısı arasındaki dengeyi korumak günümüzdeki bilgi karmaşası içerisinde son derece zor olmaya başladı. Sağlıklı beslenme özellikle ileriki yaşlarda oluşabilecek kronik hastalıkları önlemek için bir gereklilik. Ancak, yiyeceklerin seçiminde yapılacak sağlıklı değişiklikler, yaşam içerisine yavaş yavaş monte edilmeli ve daha sağlıklı beslenmek tutku haline gelmemeli.

Benim sağlıklı beslenme takıntılarım (Ortorexianervosa) var mı ?

Buna cevabı bir bilim adamının hazırladığı birkaç basit soruyla verebiliriz. Bratman adlı bilim adamının oluşturduğu aşağıdaki sorulardan 4-5 tanesine evet cevabını veriyorsanız kendinize gelmenizde yarar var. Eğer hepsine evet diyorsanız siz sağlıklı beslenme takıntısı olan birisiniz.

Hergün üç saatten fazla zamanı ne yemeniz gerektiğini düşünmekle mi geçiriyorsunuz ?
Öğünlerinizi günler öncesinden mi planlıyorsunuz ?
Yediklerinizin besin değeri, yemek yerken aldığınız hazdan daha mı önemli ?
Yediklerinizin kalitesi artarken, yaşam kaliteniz azaldı mı ?
Kendinize karşı katılaştınız mı ?
Yediklerinizin sağlıklı olması kendinize saygı duymanızı arttırıyor mu ?
Sevdiğiniz yiyecekleri sağlıklı beslenebilmek için bıraktınız mı ?
Beslenme şeklinizi sizi sosyal yaşamdan uzaklaştırıyor mu ?
Yediğiniz yiyecekler kendinizi suçlu hissetmenize neden oluyor mu ?
Sağlıklı beslendiğinizde kendi kendinizle barışık ve kontrolün elinizde olduğunu hissediyor musunuz ?

Uzmanlar, gelecek 10 yıl içerisinde sağlıklı beslenme takıntısı hastalığının yaygınlaşacağını düşünüyorlar. Tedavi için ise bir diyetisyen ve psikolog işbirliği en iyi sonucu vereceği bildiriliyor. Sağlıklı yeme takıntısı olan hastalar zamanla hemen her yiyecekten uzaklaşmaya başladıklarından, aynen anoreksia nervosa yeme bozukluğunda olduğu gibi kilo kaybetmeye başlıyorlar. Her zaman dediğimiz gibi yaşantımızdaki dengeler çok önemlidir. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıklarının koruyucu güzelliklerini unutmadan, arasıra sevdiğimiz yiyecekleri yeme şımarıklığına hepimizin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yeme Bozuklukları ve Sağlıklı Beslenme Takıntısı: Ortorexia Nervosa" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Dyt.Murat BAŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Dyt.Murat BAŞ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.Dyt.Murat BAŞ'ın Makaleleri
► Ortorexia : Rejim Yapma Takıntısı Dyt.Ahmet GÜRAPAYDIN
► Yeme Bozuklukları Dyt.Yunus Emre UZUN
► Yeme Bozuklukları Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ
► Yeme Davranış Bozuklukları Dyt.Sevde VAROL
► Yeme Davranışı Bozuklukları Dyt.Özge KARAARSLAN
► Yeme Bozuklukları Bir Hastalıkmıdır? Dyt.Hatice KARSLIOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,042 uzman makalesi arasında 'Yeme Bozuklukları ve Sağlıklı Beslenme Takıntısı: Ortorexia Nervosa' başlığıyla benzeşen toplam 58 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Besinlerden Gelen Sağlık Ağustos 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:02
Top