2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Beni Benimle Bırak (Cinsel İsteksizlik)
MAKALE #9604 © Yazan Psk.Burcu ATATÜR | Yayın Eylül 2012 | 4,318 Okuyucu
Kadın topraksa, erkek yağmur; Kadın kilitse, erkek anahtar; Kadın ateşse, erkek barut…

İş bu kadar doğalken, bu kadar her şey birbirini tamamlarken, biri olmadan diğeri de olmazken, en temel güdümüz, ihtiyacımız, cinsel isteğimize ne oldu?


İnsanlar, gelişen teknoloji, kötüleşen ekonomi, yükselen ama elde edilemeyen değerler, yürütülemeyen ilişkiler, hayat kavgası, stres ve yorgunluk, tüm imkânlara rağmen kurulamayan iletişim sebebiyle gitgide daha fazla mı kendisine döndü?


Burada öncelikle sağlıklı bir cinsel istek nedir onu bilmek fayda sağlayacaktır. Evliliklerin hemen hemen beşte birinin cinsellik olmadan yaşandığına dair araştırmalar bulunmakta. Cinsellik yok demek hiç yok demek değil burada da; yılda 10 kereden az olursa diye tanımlanıyor. Bir diğer sorun yaratan konu da uyumsuz cinsel istek. Yani evliliklerin üçte birinde de, çiftlerin cinsel isteği olsa da, bu sefer birbirleriyle aynı zamana ve şekle denk düşmeyebiliyor. Bu da bir problem, diğeri kadar olmasa da… Sağlıklı bir cinsel istek ise eşlerin birbirlerini, her ikisinin de beklentisini ve ihtiyaçlarını karşılayacak oranda arzulamaları, bu arzularını ifade edebilmeleri ve sonucunda her iki tarafın da tatmin olacağı şekilde cinselliği yaşayabilmeleridir. Sayılara ve istatistiklere vurmak çok anlamlı değildir. Bizce mühim olan, çiftler arasındaki uyum ve paralelliktir. Bize gelen soruların başında evlilikte cinselliğin ne sıklıkta yaşanması gerektiği gelir. Her iki tarafın da memnun olduğu bir sıklık burada önemlidir. Çiftler birbirlerine çekinmeden yaklaşabiliyor, fantezilerini paylaşabiliyor, sadece bedensel olarak değil ruhsal ve zihinsel olarak da birbirlerini doyurabiliyorlar ise; aşk, sevgi, bağlılık ve özlem duygularının kendisini en coşkulu gösterebileceği yer cinselliktir.


Cinsiyet doğuştan bellidir ancak kadınlık ve erkeklik sosyo-kültürel açıdan edinilir. Cinsel kimlikleri belirleyen sadece biyolojik yapı değil, bu rollerin kişilere getirdiği, toplumca dayatılan, yükümlülükler, tanımlamalar ve beklentilerdir. Cinsiyetler arası hukuki eşitlik arayışı, zaman içersinde amacını aşmış; her alanda eşitlenme gayreti gitgide unisex hatta aseksüel bireylerin oluşumuna neden olmuştur. Zihin, beden ve ruh karmaşasına neden olan bu durum, rollerin değişimiyle, erkeksi kadınlar ve kadınsı erkekler yaratmıştır. Birbirini düşman ve rakip gibi görme, farklılıklarını zıtlık gibi algılama, birbirlerini bütünlemeye, tamamlamaya yönelik özelliklerini büsbütün birbirlerinden ayrıştırmak için kullanma, kadını ve erkeği aynı yatağın farklı uçlarına fırlatmıştır, hatta aynı evin farklı odalarına. Çiftler, yaşadıkları beraberliklerde gitgide yalnızlaşmış ve birbirlerinin dilinden anlayamayacaklarına neredeyse ikna olmuşlardır. Daha da kötüsü birbirlerine olan ihtiyaçlarını inkâr eder hale gelmişlerdir.


Cinsellik, kadın-erkek arasındaki tüm sorunların aynasıdır. İlişkide yaşanan her duygu bazen dolaylı bazen de direkt bir şekilde kendisini yatak odasında gösterir. Özellikle cinsel isteksizlik, iletişimsel açıdan bakıldığında dışa vurulmamış bir sürü olumsuz yaşantının varlığına işaret edebilir.


Bedensel sağlık ile ilgili herhangi bir problem olmaksızın yaşanan isteksizlik problemi, büyük oranda psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçlerle ilgilidir. Cinsel faklılıklarımızın keşfi, model alınan ve özdeşim kurulan kadın ve erkek rolleri, zihnimizdeki cinsel imajımızı oluşturmaya başlar. Kişinin kendi bedeniyle uyum ve mutluluk içersinde olması, duygularını tanıma ve anlamlandırabilme becerisi, kendini korkmadan ortaya koyabilmesini sağlayacak ego gücüne sahip olması, almaktan ve vermekten çekinmemesi ve en önemlisi; kendini ve partnerini keşfe her zaman açık ve istekli olması sorunların çoğuna çözüm yollarını açar.


Cinsellik halen tabudur. Çiftleşme hala türün devamı içindir. Sevişme hala mekaniktir. İşin ruhani boyutu, doğallığı, dürtüselliği, sınırsızlığı görmezden gelinmeye hatta özenle üzeri örtülmeye devam edilmektedir. Kadın hala toplumun ona yapıştırdığı etiketlerle boğuşarak kendini açmaktan büyük bir gayretle kaçınmakta; erkek ise toplumun beklentilerinin ağırlığı altında ezilmekte ve hata korkusundan, performans kaygısından kendini, cinselliğin doğal ahengine ve ritmine bırakamamaktadır.


Kadın ve erkek yatak odalarında, en mahrem anlarında, en özel birlikteliklerinde maalesef ki yalnız değildirler. Zihinlerine kayıtlı birçok göz, yargılayan ve eleştiren bakışlarla onları izlemektedir. Kendileri dahi, kendilerini izlemekten, kontrol etmekten, süreci takip etmekten, doğanın en ahenkli dansı olan sevişme anını kaçırmaktadırlar. İşte bu sebepten sevişme, “çiftleşme” den öteye geçmez. İşte bu yüzden kadın için “görev” erkek için “skor” olarak kalmaya devam eder. İşte bu yüzden, ruhu kaçırdığımız, duyguyu ıskaladığımız, sonuca odaklandığımız fast-food türü cinsellik yaşamaya başlarız. Taddan, zevkten, hazdan, özenden, uyumdan uzak, alelacele, sadece yapmış olmak için, bize söylenen sayıları, süreleri, şekilleri tutturmak için ezbere birliktelikler bizi gitgide doyumdan uzaklaştırır.


Aşırı cinsel istek de, cinsel isteksizlik de aynı sebepten ortaya çıkmış, artı-eksi sonuçlardır. Her ikisi de aşırı ve doğallıktan uzak tepkilerdir. Aynı kaynaktan beslenirler: Sevişirken doyuma ulaşıp bütünlenememiş, ruh, beden ve zihinlerden. Ya oldukça fazla cinsel ilişkiye girerek umutsuz bir arayış devam eder ya da umutsuzluk cinsellikten tümden soğutur ve karşılanmayan ihtiyaç zihin tarafından söndürülür.


Bugün dile getirilen cinsel problemlerin büyük bir çoğunluğunu isteksizlik oluşturmaktadır. Eskiden yalnızca kadınlara özgü olduğu düşünülen bu sorun, günümüzde erkeklerin de şikayetleri arasına girmiştir. Birbirlerini tanıyarak, severek, isteyerek evlendiklerini ifade eden çiftler aynı evde kendi yalnızlıklarına gitgide daha çok gömülüyorlar. Hayat şartlarından, ağır çalışma koşullarından, beklentilerin yükselmesinden, yoğunlaşan iletişim ağından ve televizyonun ile bilgisayarın kol kola yatak odalarımıza girmesinden en çok etkilenen, kadını kadın, erkeği erkek hissettiren cinsel hayatımız olmuştur. Konuşmayan, dinlemeyen, anlamayan, merak etmeyen, ilgilenmeyen, kendine odaklı, elindekilere değil, elde edemediklerine değer veren, aynı kaleyi korumak yerine karşılıklı birbirlerine gol atan çiftler türedi. Yine araştırmalara baktığımızda evli çiftlerin anca %35-40 kadarının cinsel hayatlarından memnun olduğunu görüyoruz. Cinsel isteğin olduğu ama birbiriyle uyumlanamadığı ilişkiler de gittikçe artıyor. Burada başrolü iletişimsizlik alıyor. Çiftlerin karşılıklı dile getirmedikleri beklentileri ve karşı tarafın akıllarından geçeni kendiliklerinden anlamaları gerektiğini zannetmeleri. “Ne istediğinizi söylemezseniz bunu kimse bilemez.” bu tür problemlerin baş sloganı.


Cinsellik, küçükken öğrenilir. Çocuk öncelikle kendisiyle aynı cinse sahip ebeveyniyle özdeşim kurmaya başlayarak cinsel kimliğini oluşturmaya başlar. İnsan yavrusu modelleyerek öğrenir. Gözünün önünde birbirini seven, birbirine dokunan, öpen, sarılan, şakalaşan ve şefkat gösteren bir kadın ve erkek göremezse, kafasındaki kadınlık ve erkeklik imajı, annelik ve babalıktan öteye geçmez. Anne ve baba, çocuk için daha kutsal, cinsiyetsiz bir bölgededir. Onlar çocuk için vardır, birbirleri için değil. Aralarında dokunsal ve duygusal bir yakınlaşma yaşamayan, bunu çocuğun zihnine doğal ve olması gereken bir süreç olarak projekte edemeyen anne – baba, çocuğun cinsel kimlik ve ifade algısında büyük bir eksikliğe sebep olacaktır. Zamanında sağlıklı tohumlar atılmadığında, sonradan edinilen cinsel bilgi ve beklentiler her zaman eğreti dururlar. Kişi üzerine birkaç beden küçük veya büyük bir kıyafeti, birkaç rötuşla taşır gibi taşır cinselliğini. Çoğu zaman istek ve ihtiyaçlarını kendine bile itiraf etmez, hatta fark dahi etmez.


Toplumumuzda, ne ailede, ne okullarda öğretilmeyen hatta yok sayılan bir konudur. İnanması zor olsa da, bilgi ve iletişim çağında cinsellik halen, yalan yanlış bilgiler, ayıplama, yargılama, bastırma, yasaklama mekanizmalarının eşliğinde el yordamıyla yaşanmaya çalışılmaktadır. Aile bütünlüğünün bu kadar tehdit altında kalması, boşanma oranlarının büyük şehirlerde %60-70’ lere dayanması, kişilerin başta kendileri olmak üzere eşlerini ve çevrelerini aldatmaya daha çok meyletmesi, bastırılan cinsel dürtüler sebebiyle eşlerin gitgide birbirlerine daha isteksiz olmalarındandır.


Evlilik kurumu zor günler geçirmektedir. Aileler ve çocuklar zarar görmekteler. İhmal edilen cinsel eğitim, karşılanmayan ruhsal ve bedensel ihtiyaçlar, kişilerin cinsel enerjilerini öfke enerjisine çevirmiş; tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, iletişimsizlik, sevgisizlik ön plana çıkmıştır. Toplumun temeli ailedir. Toplumun devamını sağlayacak bireyler sağlıklı ailelerde, sevgi alışverişi deneyimleyerek yetişmelidir.


Cinsellik olanca açıklığı ve ihtişamıyla tüm kamuflajlarından arındırılmalı, sağlıklı ve belirgin bir şekilde ortaya çıkarılıp ele alınmalı, kendi beden ve zihinlerine hapis kuşaklar yetiştirmekten artık vazgeçilmelidir. Cinselliğinden utanmayan, bedenini tanıyan, ihtiyaçlarını fark eden, çeşitli yollarla ifade etme cesaretine sahip, bağlanmaktan ve terk edilmekten korkmayan bireyler yetiştiğinde, her gün düzinelercesine tanık olduğumuz şiddet olayları da bıçak gibi kesilecektir. Birbirlerini seven, isteyen, sevişen, bütünlenen genç erkek ve kadınlar öfkenin tuzağına düşmeyeceklerdir.


Evliliklerinde, ilişkilerinde sorun yaşayan çiftler, çıkmaz sokaklara kolaylıkla sapabiliyorlar. Günümüz insanı daha sabırsız, kolayca yürütemeyeceklerine kanaat getirip bitirme yolunu seçebiliyorlar. Ancak bir ilişki, aynı bir evin bahçesi gibi, özen gösterilir, düzenli aralıklarla bakım yapılır, emek harcanır ve sevgi aktarılırsa güzel, renkli, sağlıklı ve keyifli kalabilir. Evlilikteki her farklılık renktir. Bunları zıtlık zannedip korkmak yerine, zenginlik olarak adlandırıp anlayış ve hoşgörüyle kucaklamak tüm ailenin maneviyatını zenginleştirecektir.


Evlilik- cinsellik danışmanlarına başvuran kişilerin; önce bireysel olarak kendilerini tanımaları, fark etmeleri, anlamlandırmaları yönünde çalışılır. Kendisi, ihtiyaçları, zayıf ve güçlü tarafları ile ilgili farkındalık geliştiren kişiler; oldukları gibi olmaktan, hatalarından, başarısızlıktan, reddedilmekten ve terk edilmekten korkmamaya başlarlar. Duygusal ve zihinsel bir özgürlük, kişinin tüm varlığıyla kendisini, ilişkisinde ve cinselliğinde ortaya koyabilmesine yarar. İşte bu noktada evlilik, aynı evi paylaşan iki yalnız insan yerine, birbirini bütünleyen ama birbiri olmadan da eksik kalmayacak bireylerden oluşur. Cinsellik de gelmiş geçmiş en doğal, en eski, en temel sevgi be beraberlik ifadesidir.


Sloganın ideali, sözün özü, az kelimeyle çok şey anlatmakla sağlanır. Dünyanın ve insanın sağlığı, mutluluğu, huzuru ve devamlılığı için gelmiş geçmiş en etkili, en net ve önemli slogan da, hiç hafife alınmaması ve hatta üzerinde derin derin düşünülüp ciltlerce kitap yazılması gereken:


SAVAŞMA SEVİŞ tir…
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Beni Benimle Bırak (Cinsel İsteksizlik)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Burcu ATATÜR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Burcu ATATÜR'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Burcu ATATÜR'ün Yazıları
► Kadınlarda Cinsel İsteksizlik - Cinsel Soğukluk Dr.Psk.Dnş.Ayavar Cem KEÇE
► Cinsel İsteksizlik - Cinsel Soğukluk Psk.Bayram ŞİMŞEK
► Cinsel İsteksizlik Psk.Arzu BEYRİBEY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Beni Benimle Bırak (Cinsel İsteksizlik)' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kendin Olmak Kasım 2012
◊ İnsanlar Kötü mü? Kasım 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:14
Top