2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yeni Bir Ekol: Birilerinin Hastasın Dediklerini Yoooo Değilsin Diyerek Tedavi Etmek
MAKALE #9650 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Eylül 2012 | 5,590 Okuyucu
YENİ BİR EKOL: BİRİLERİNİN HASTASIN DEDİKLERİNİ YOOOO DEĞİLSİN DİYEREK TEDAVİ ETMEK

İkna ve telkin psikolojinin en temel iki argümanı olduğu halde günümüzde büyük ölçüde unutulmuş durumdadır. Oysa terapi bir değişimleme sürecidir ve her değişim için mutlaka ikna şarttır. Yine farklı bir ikna yöntemi olan telkin için de bu böyledir.

Çünkü değiştirilecek şeylerin yerine yenisini getirmek direnç ile karşılaşmak demektir. Her direncin aşılması ise büyük bir ikna potansiyeli gerektirir. Bu potansiyel sadece bilgiye değil; yeteneğe, kişisel nosyona, sanatkarlık ve zanaatkarlık gibi bir dizi vasıflara da bağlıdır. O sebeple iyi bir psikolog olmanın en doğru ölçüsü yüksek lisans veya doktora yapıp yapmadığı değil; işte bu vasıfların bir kişide ne kadar bulunup bulunmadığıdır. Uygulamalı çalışan her meslek elemanı sanayideki işçiye yahut ustaya benzer. Malum, sanayideki iyi ustaların çoğu ilkokul mezunudur!

İknada mantıksal yaklaşım ve teknik bilgi, telkinde ise belli niteliklere haiz tekrar esastır. Sonuç İtibariyle ikisi de değişim yaratır. O sebeple belli süre terör kamplarında kalan kişilere uygun telkinler yeteri kadar verildiğinde istenilen değişim kısa sürede gerçekleşir. Velev ki ilk başlarda mantıksal iknaya tamamen kapalı dahi olsalar!

Aslında dinde yer alan, mesela her namaz sonrasında 33 kere elhamdülillah deme vb. (sayı ile alakalı) tesbihler de aslında telkin etkisi ile değişim sağlamaya dönük uygulamalardır. Yani telkin sadece bilimsel bir metot değil; aynı zamanda ilahi bir yöntemdir de. Ben uygulamalarımda bundan azami yararlanıyorum.

Oysa günümüz psikologlarının kahır ekserisi bu iki köklü, bilimsel ve fıtri yöntemi bir kenara koymuş; işlerini son derece alengirli / ışıltılı kabuğu olan ancak çoğunun özü insan doğası gerçeğine zıt düşen bir takım metotlara yönelmiş durumdadırlar.

HASTA DEĞİLSİN DİYEREK TEDAVİ EDİYORUM

Dikkat ediyorum, yıllardır psikiyatride hastalık teşhisi konulan nice kişiyi aslında hasta olmadıklarına inandırarak tedavi ediyorum. Kiminin danışmanlık kiminin terapi vs dediği mesleki görüşmelerimin neredeyse yüzde sekseninde durum böyle. Bu olgu kimseyi şaşırtmamalı. Çünkü bizim alanda mesleki uygulama farklılıkları son derece olağandır. Freud, Adler gibi pek çok terapist her vakaya gerek anlama gerekse sağaltım açılarından farklı konseptlerle yaklaşmışlardır. Zaten bu anlayış bize fakültede de empoze edilmiş, uzun mesleki çalışmalar neticesinde kendi yaklaşımımızın oluşmasının olağan bir gelişme olacağı öğretilmiştir. Hatta bu, yapılan bir sınavda bizden istenmiş, okuduklarımız neticesinde zihnimizde oluşan sentezi yani kendi özgün tekniğimizi kağıda yazmamız beklenmiştir. O zaman düşük not almıştım bu sınavda.

Bu durumda üzgünüm, işin kolayına kaçıp da, “Senin ne haddine” demeniz için bir gerekçe kalmamış olmalıdır. Bu sebeple hep söylerim; bir psikologa gittiğinizde hayatınız kökten değişebilir; diğerine gittiğinizde ise, “Zaman kaybı, keşke arkadaşımla konuşsaydım daha iyiydi” diyebilirsiniz. Çünkü bu alan matematik, yaptığımız iş de dört işlem değildir.

"Hastasın denilen çoğu kişiyi aslında hasta olmadıklarına ikna ederek tedavi ediyorum" demiştim. Gerçekleri olduğu haliyle değil de görmek istedikleri gibi algılamaya meyilli kişilerin narsistik bir saptama olarak yorumlayacaklarını düşündüğüm bu olgu bana görünen çözümün tek çözüm olmadığını, mevcut yaklaşımların kişileri Malatya’dan Ankara’ya dağlardan götürmeye çalıştığını, sergilediğim ve insan doğasına daha uygun bulduğum yaklaşımın ise aynı bireyleri benzer sonuca bölünmüş duble yoldan ulaştırdığını düşünüyor, buna inanıyorum. Gördüğüme mi inanayım yoksa alıngan ruhların keyfi reaksiyonlarına mı!

Tabi ki uzman hekimlerin iki dakikada bile olsa, “Sen hastasın, üstelik hastalığının adı bile var; şu” dedikleri kişileri hasta olmadıklarına ikna edebilmek öyle kolay olmuyor. Bu zorluğu yıllardır bakılan binlerce vaka deneyiminin kazandırdığı ustalıkla yine de bir biçimde aşıyor insan. Yeter ki serde yardım etme tutkusu bulunsun! Bu, hastaları tedaviye götürecek olan arabanın dinamosu!

PANİK ATAKTAKİ YENİ YAKLAŞIM HAKLI OLDUĞUMU GÖSTERİYOR

Tıpkı son dönemdeki panik atağa yaklaşım değişiminde olduğu üzere, kişilere duyguların doğasını, olumsuz duyguların da aslında bir duygu biçimi olduğunu, olumsuz duygu durumun hastalıklı duygular / haller demek olmadığını vs. teknik bir dille ve samimi bir üslupla anlattığınızda kişilerin hastalık dedikleri belirtilere bakışı bir anda değişiveriyor. Bu durumda belirtiler kişiyi evvela eskisi kadar rahatsız etmemeye başlıyor. Sonra ise kalanı da yok olup gidiyor. Çünkü zayıflayan bir şey uzun süre ayakta kalamıyor.

ABD’DEKİ DAYILARI HASTALIK, DÜNYADAKİ YEĞENLERİ DE HASTA İCAT EDİYOR

Evet, hasta olduklarına yüzde yüz inandırıldıklarından dolayı önceleri kalpleri her küt küt attıkça, “Eyvah, hastalığım nüksetti; ilacım nerede, ilacımı bulamadım. O halde doktorumu bulun bana” diyen nice eteği tutuş(turul)muş “hasta” aynı belirtilere gülümseyerek bakıyor. Gülümseyerek kabul görmüş bir belirtinin ise hiç ortaya çıkmamış bir belirtiden farkı bulunmuyor.

Esasında ruhsal sorunlar yol açtıkları sonuçlardan besleniyor. Bu ilkeye uygun yaklaştığınızda, yani belirtilerin kişileri esir almalarına mani olduğunuzda (bunu sadece bilgi ve ikna yöntemleriyle yapıyorsunuz) sorunlar kişilerde eskisi gibi bir sonuca yol açamadıklarını görüyor, böylece beslenemedikleri yeri kısa sürede tıpış tıpış terk ediyorlar. Yoo, daha geri de gelmiyorlar! Artık kapınızdan her seferinde eli boş dönen bir dilenci o kapıya bir daha neden gelsin ki!

O HALDE BAKANLIĞA DÜŞEN GÖREV

Bakanlık artık yüce yaratıcının, “Kendin ve çoluk çocuğun için kullan” diyerek verdiği öz beyinlerini halk için beleşe tüketen, devlete ilaç vb. faturalar çıkarmayan bu tip fıtrata uygun yaklaşımları kösteklememeli, bilakis desteklemelidir. Bu tip yöntemlerin faydası olmadığında bile bir zararının bulunmadığı, en fazla etkisiz kalabileceği idrak edilmelidir.

Bu tür yaklaşımlarla can siperane çalışanları mevcut psikiyatrinin narsistik tahakkümünden kurtarmalıdır.

Ruh sağlığının doğasının farklı olduğu, bu alanda her yardım arayanın hasta, her sorunun da hastalık demek olmadığı artık anlaşılmalıdır.

Hiç olmazsa bir psikiyatri kliniğine giden her kişinin neredeyse tamamının bir hastalık teşhisi alması, hiç kimsenin buralardan evlerine elleri boş dönmemesi gerçeği akıl sahibi kişileri uyandırmalıdır!

Bir bakışla, iki dakikalık süre ile ve en çok üç soruyla, “Psikotik depresyon” vs. denilen nice kişinin bir anda içine düşürüldükleri çok yönlü ızdırapları; hasta değilken etiketleme yöntemiyle bir anda hastalık girdabına sokulma rutinleri görülmelidir.

Sorumluluk duygusu sızısıyla kıvranan bu vicdan sahibi psikolog artık anlaşılmalıdır. Bu sorunlar hakkında yıllardır kendi çıkarım için savaş vermediğimi birileri basiretli yanlarını azıcık dahi olsa aktive ederek görmelidir.

Dileyen psikologa dileyen hekime gidebilmelidir. Bir psikiyatri hastası yanlışlıkla dahiliyeciye gidince nasıl ki bir şey olmuyor, ilgili hekim nasıl ki vakayı doğru yere yönlendiriyor; aynı şeyi gerektiğinde psikologların da yapabileceğine inanılmalıdır.

Bu elzem yapılanmaya karşı çıkacak psikiyatri sesinin hiçbir dayanağının olmadığı, tek dayanaklarının alanda tekel kalma dürtüleri olduğu artık anlaşılmalıdır.

Böylece insanlar her sorunlarına iki dakikada hastalık etiketi yapıştırılarak boş yere yıllarca, "Geçtiydi, geçiyordu, yok geçecekti" şeklindeki çamurlu düşünce bataklığında süründürülmekten kurtarılmalıdır.

Günümüzde psikiyatrinin kişileri önce hasta olduklarına inandırma, sonra da etkisi tartışmalı ve alakasız ilaçlarla onları olmayan hastalıklarından kurtarmaya çalışma mesleği haline geldiğini; böylece aslında ruh sağlığını bozucu yönde çalışmaya başladığı görülmelidir.

ABD menşeli psikiyatri lobisinin durmadan hastalık; alandaki çoğu uygulayıcılarının da gözlerini kırpmadan "hasta" icat ettikleri artık fark edilmelidir.

En iyimser ifade ile "ruhsal cinayet" diyebileceğim bu vebale artık kimse ortak olmamalı, bilakis derhal son verilmelidir.

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yeni Bir Ekol: Birilerinin Hastasın Dediklerini Yoooo Değilsin Diyerek Tedavi Etmek" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     7 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Stresle Baş Etmek Psk.Berivan ŞENTÜRK
► Sosyal Kaygı ile Baş Etmek Psk.Nazlıcan BALABAN
► Çocuğu Kabul Etmek Psk.Elif Can ÖZTÜRK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Yeni Bir Ekol: Birilerinin Hastasın Dediklerini Yoooo Değilsin Diyerek Tedavi Etmek' başlığıyla benzeşen toplam 46 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:00
Top