2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anne-Bebek İlişkisi ve Bağlanma Kuramı
MAKALE #9968 © Yazan Psk.Gülşah DURSUN | Yayın Kasım 2012 | 10,652 Okuyucu
Erken çocukluk dönemindeki psikolojik rahatsızlıklar ve bu rahatsızlıklar üzerinde etkili olabilecek faktörlerin incelenmesi psikanalitik kuramın gelişimi ile başlamıştır ancak çocukların erken dönemde gözlenmesine ve klinik değerlendirmesine ilişkin ilk çalışmalar 20. yüzyılın ortalarında yapılmıştır (Karabekirğlu ve ark.,2009).

Freud’un çalışmaları, geriye dönük incelemeler üzerinde yoğunlaşırken, kendisi de psikanalist olan Bowlby, Freud’un çalışmalarının tam tersine, çocukların gözlemlenmesine dayaranarak ileride oluşacak gelişmeleri takip etmeye çalışmış ve kendi “Bağlanma” kuramını oluşturmuştur (Bowlby, 1971). Ancak yaşamın ilk yıllarında oluşan etkileşimin çeşitli sonuçlarıyla ilgili yapılan çalışmalar, Bowlby’den önce başlamıştır. 1915 yılında John Hopkins Hastanesi’nde çalışan bir doktor, yeterli bakım almalarına rağmen yetimhaneye kabul edilmiş çocukların yüzde 90’ının öldüğünü fark etmiştir. Sonraki 30 yıl içerisinde yapılan araştırmalar da hastanede yatmış olan bebeklerin yeterli fiziksel şartlara sahip olmalarına rağmen solunum enfeksiyonlarına ve nedeni belirlenemeyen ateşli hastalıklara yakalandıklarını, fiziksel yetersizlik yaşadıklarını ve kilo kaybettiklerini ortaya koymuştur. İkinci Dünya Savaşı süresince ve hemen ardından yapılan çalışmalar, ayrılma ve anne yoksunluğu deneyimlerinin anne-baba ve çocuk üzerindeki etkilerin ortaya koyması açısından oldukça önemli bir yere sahiptir (Yörükhan, 2011).

Spitz, çalışmalarında uzamış ayrılık sonrasında bedensel tepkilerinde zayıflama yaşayan(zayıflamış bağışıklık tepkisi) ve kurum bakımı altında yaşayan, bağlanma davranışı geliştiremeyen(anaklitik depresyon) çocukların, ruhsal ve bedensel açıdan olumsuz etkilenmelerinin, ilgi ve sevgiden yoksun olmaları; heyecansal mahrumiyet yaşamış olmalarından kaynaklanmış olabileceğine dikkati çekmiştir (Spitz, 1945, Spitz ve Wolf, 1946).

Bebeğin; fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden en hızlı geliştiği dönem, 0-2 yaş arası dönemdir. Bu dönemde çocukların sadece fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi yeterli değildir, becerileri henüz tam olarak gelişmemiş olsa da kendisine bakımveren kişiye bağımlı olduğu görülür. Bakımverenle birebir ilişki şeklinde kurulan bağ, çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi açısından oldukça önemlidir. Fiziksel açıdan yetersiz olan bebeğin bakımverenine karşı bağlanması kaçınılmazdır. Bebeklerle anne-baba ve veya bakımverenleri arasındaki duygusal olarak olumlu ve yardım edici ilişkinin varlığı ise “bağlanma” terimi ile ifade edilir (Öztürk, 2002).

Anne-bebek ilişkisi üzerine yapılan bu tür ampirik çalışmalar bağlanma kuramına giden yolu açmışlardır. “Bağlanma” terimini ilk olarak Bowlby kullanmış ve bağlanmayı çocuğun ilgi, bakım ihtiyaçlarını karşılayan kişilere, genellikle ebeveynlere, karşı geliştirdiği, bebekte güven duygusunu yerleştiren güçlü duygusal bağ olarak tanımlamıştır.

Bowlby kuramını oluştururken özellikle Harlow’un yaptığı hayvan çalışmalarından etkilenmiştir. Harlow, Bowlby Londra'da annesiz çocuklar üzerine bir araştırma yaptığı sırada Wisconsin Üniversitesi'nde “anne yoksunluğunu” incelemiştir. Harlow, bazı deneylerinde, yavru maymunları 12 aya varan sürelerle, herhangi bir canlıyla temas ettirmeyerek tam bir tecrit koşuluna tabi tutmuştur. Bu durumun korkunç sonuçlara neden olduğu görülmüştür. Maymun yavruları, zaman zaman bir köşeye sinmiş, ileri geri sallanmış ve kendi kendilerini ısırmışlardır. Daha sonra akranlarının arasına tekrar bırakıldıklarında diğerlerinin boğuşarak oynadıkları oyunlara katılmamışlar ve herhangi bir saldırı karşısında kendilerini koruyamamışlardır. Yetişkin olduklarında cinsel açıdan yetersizlik gösterdikleri görülmüştür. Yapay döllenme yoluyla ebeveyn olduklarında ise yeterli ebeveyn davranışı sergilememişlerdir. Kısacası bu maymunlar, normal bir sosyal yaşam sürdürmenin gerekliliklerini yerine getirmede başarısız olmuşlardır (Harlow’dan akt: Hogg & Vaughan, 2008).

Harlow ve arkadaşlarının yaptığı bir diğer deneyde, doğumdan 6-12 saat sonra annelerinden ayrılıp insanlar tarafından büyütülen yavru maymunların, yaşıtları olan diğer maymunlara oranla daha fazla kilo aldıkları ve ölüm oranlarının da daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu noktada, uygun koşullar sağlandığında, canlı türlerinin anne dışındaki bir başka nesneden sevgi ve sıcaklık bakımından tatmin olabildiği görülmektedir (Harlow & Suomi 1970). Bu sonuçlara bakılarak annenin gıda sağlayıcı bir kaynak değil, sevgi ve güven kaynağı olduğu ve anneyle dokunsal temasın (kucağa alma, okşama, öpme vb) sağladığı rahatlığın da buna temel oluşturduğu söylenebilir (Arık, 1996)

Bowlby ve Bağlanma

Bowlby, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 1950 yılında, Londra'da yaşayan evsiz çocukların ruh sağlığı üzerine bir bildiri sunmak üzere çağırılmıştır. Bu çağrı, bağlanma kuramının gelişiminde bir başlangıç etkeni niteliği taşıması bakımından önemlidir. Bowlby'nin, erkek çocukların erken dönemde annelerinden ayrılmalarının, ileriki yaşlarda suçluluk oranını artırdığını gösteren çalışmasını sunmasının ardından, erken dönemde ebeveyn-çocuk ilişkisi gündemin önemli bir parçası olmuştur. Bowlby’nin 1944 yılında Kırk dört çocuk hırsız: kişilikleri ve yaşamları” makalesininin sonucunda yayınlanan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporunda, yaşamın ilk üç yılında yaşanan anne yoksunluğunun ruhsal ve fiziksel risk oluşturduğunu vurgulanmıştır. Bowlby, ilk çocukluk veya çocukluk döneminde, çocuğun bakımıyla ilk elden ilgilenen; annelik eden(mothering) anneden veya onun yerine geçebilecek birinden yoksun kalmanın, daha sonraki gelişim dönemlerinde de bağlanma ilişkisinde veya heyecan gelişiminde sorunların gelişmesiyle sonuçlanabileceğinden bahsetmiştir.

Bir bebeğin; annesi (veya annesi yerine geçen biri) ile sıcak, yakın ve kesintisiz bir ilişki içinde olmasının ruh sağlığı açısından temel bir işlevi olduğunu belirtmek önemlidir. Böyle bir ilişkide suçluluk ve kaygı duyguları ölçülü ve organize bir şekilde gelişir. Bebeğin, bu tür bir ilişkiden yoksun olduğu durumlar ise “anne yoksunluğu” olarak tanımlanır. Bu terim, farklı durumlar için kullanılan genel bir ifadedir.

Yoksunluğun derecesine göre olumsuz etkileri de değişir. Kısmi yoksunlukta akut anksiyete, sevilme ihtiyacı, intikam almaya ilişkin güçlü hisler ve bunlardan kaynaklanan suçluluk ve depresyon görülür. Tam yoksunluğun ise, karakter gelişiminde daha uzun süren etkileri görülür ve kişinin ilişki kurma kapasitesini bozabilir (Bowlby, 1951).

Bowlby'e göre anne-çocuk arasında kurulan güvenli bir bağlanma ilişkisi çocuğa sağlıklı psikolojik gelişim olanağı sağlar. Bowlby, rhesus maymunlarında gözlenen bağlanma ilişkisi ile insanlardaki ilk bağlanma süreçleri arasında benzerlik olduğunu düşünerek, olağan dışı gelişmiş ya da dönem dönem kesintilere uğramış olan bağlanma ilişkilerinin kişilik problemlerine ve zihinsel hastalıklara yol açacağını iddia etmiştir. Bağlanma kuramının kaynağını oluşturan bu noktadan yola çıkarak bağlanma sürecinin ayrıntılı olarak incelenmesi, kuramın kişilik problemleri ve ruhsal hastalıkların temelindeki yerinin daha kapsamlı şekilde anlaşılmasına yardımcı olabilir (Bowlby’den aktaran Tüzün ve Sayar, 2006).

Bowlby ve meslektaşları, İngiltere'de Tavistock Enstitüsü'nde küçük çocukların anneleriyle fiziksel yakınlık kurduğuna, eğer bağ kopmuşsa onu tekrar yapılandırdıklarına vurgu yaparak, çocukların annelerine yönelik bağlanma davranışını incelemişlerdir. İncelemelerinde, ağlama ve gülme gibi sinyal davranışların yanı sıra sarılma ve takip etme gibi fiziksel yakınlık kurmaya ilişkin davranışlar da gözlenmiştir. Bowlby bu davranışları doğuştan yakınlık itkisi olarak nitelemiştir.

Ainsworth, bağlanma teorisinin işlemsel tanımını yapan kuramcıdır. Bağlanma ile ilgili yapılan çalışmalar önceleri bebekler üzerine odaklanmışken, daha sonra çocukluk ve yetişkinliği de kapsayacak şekilde yaşamın tümüne yansıdığı görüşü kabul edilmiştir. Hazan ve Shaver (1987) Bowlby’nin bağlanma kuramına ilişkin yazıları ve Ainsworth’un bebeklikteki üç temel bağlanma tipini keşfine ilişkin yaptığı çalışmadan yararlanmış ve üç tip bağlanma biçiminin (güvenli, kararsız, kaçınan) yetişkinlikte de sürdüğünü ve yetişkinlerin romantik ilişkilerinde bağlanma biçimlerine göre davrandığını ileri sürmüştür (Hazan ve Shaver, 1987). Hazan ve Shaver (1987)’in çalışmaları yetişkin bağlanma tarzlarının anlaşılmasında diğer araştırmacılara öncülük etmiştir. Bu araştırmacılar arasında bulunan Bartholomew ve Horowitz (1991). Hazan ve Shaver (1987)’in sınıflamasını genişleterek “Dörtlü Bağlanma Modeli” adında yeni bir model geliştirmişlerdir. Bu modelde benlik ve başkalarına ilişkin zihinsel modeller olumlu ve olumsuz olarak ele alındığında ise, dört bağlanma stili ortaya çıkmaktadır. Bu dört bağlanma stili güvenli, saplantılı, korkulu ve kayıtsız bağlanma stilleridir (akt: Şahin, 2009).

Yapılan bir çok çalışmadan, erken dönemde oluşan bağlanma örüntüsünün, gelecekte oluşan ilişkilerin prototipi olabileceği ve ruh sağlığını etkileyebileceğine ilişkin ortak sonuçlar elde edilmiştir. Bu noktada, erken dönemde anne yoksunluğunun çocuk ruh sağlığı ve gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olduğunu, anne-bebek ilişkisinin devamlılığının ve niteliğinin önemi olduğu vurgulanmalı ve anne yoksunluğunun yaşandığı kurumlarda, bağlanmayı ve anne-bebek ilişkisini destekleyici önlemler alınmalıdır.

KAYNAKLAR:

Arık, A, İ. (1996) Motivasyon ve Heyecan’a Giriş. Çantay Kitabevi
Bowlby, J. (1951) Maternal Care and Mental Health, Bulletin of the World Health Organization,3, s. 355-534
Bowlby, J. (1971) Attachment, Harmondsworth: Middlesex, Penguin Books, s. 24
Harlow, F. H., Suomi, V. S., (1970) Nature of Love-simplified. American Psychologist, 13, s.161
Hazan, C., Shaver, P. R. (1987) Romantic Love Conceptualized as an Attachment Process. Journal of Personality and Social Psychology, 52, s:511-524.
Hogg, M.A., Vaughan, G.M. (2008). Social Psychology (5th Edition). UK: Pearson Education, s.531-533.
Karabekiroğlu ve arkadaşları (2009) Türkiye’nin Erken Çocukluk Dönemi (1-3 Yaş) Ruh Sağlığı Profilinin Belirlenmesi. Proje No: 107K501, Samsun
Öztürk, M.O. (2002) Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. Nobel Tıp Kitapevleri, s:566-570, Ankara
Spitz, R.A. ve Wolf. M. K. (1946) Anaclitic Depression: An Inquiry Into the Genesis of Psychiatric Conditions in Early Childhood. Psychoanalytic Study of the Child, 2, s. 313-342
Şahin, G. (2009) Yetiştirme Yurdunda ve Ailesi Yanında Yaşayan Ergenlerin Bağlanma Stilleri ile Kimlik Statüleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Konya
Tüzün, O., Sayar, K. (2006) Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji Düşünen Adam; 19(1):24-39

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Anne-Bebek İlişkisi ve Bağlanma Kuramı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Gülşah DURSUN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Gülşah DURSUN'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Gülşah DURSUN Fotoğraf
Psk.Gülşah DURSUN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi19 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Gülşah DURSUN'un Makaleleri
► Anne-Bebek İlişkisi Psk.Dnş.Gülçin BALKI
► Bağlanma Kuramı Psk.Ezgi SÖNMEZ
► Bağlanma Kuramı Psk.Dnş.Büşra Gül ALBAYRAK
► Bağlanma Kuramı Üzerine Psk.Tolga Nasuh ARAN
► Psikolojide Bağlanma Kuramı Dr.Psk.Ümit AKÇAKAYA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Anne-Bebek İlişkisi ve Bağlanma Kuramı' başlığıyla benzeşen toplam 31 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:50
Top