İletişimin Gücü: Davranış
Günün neredeyse büyük kısmını, iş arkadaşlarıyla, müşterilerimizle, ailemizle kısacası sosyal ilişkilerin içinde geçiriyoruz. Bu ise kendimizin dışındaki biri yada birileriyle iletişim kurmak anlamına geliyor. Bunu neden yapıyoruz ? Kendimizi anlatmak, karşı tarafı anlamak, kısacası anlaşmak için. İki kişi arasında kurulan ilişki içerisinde, iki tarafın da ihtiyaçları karşılanıyorsa bu ilişkinin niteliğinin bozulması için belki bir neden olmayabilir. Ancak çatışma denilen kavramla karşı karşıya kaldığımızda, ki çatışmayı iki yada daha fazla kişi arasında yaşanan gerginlik hali olarak tanımlayabiliriz, o zaman işler biraz karışıyor. Kişinin kendini ifade etmesine, karşı tarafı dinlemesine ve anlamasına, ortak noktalar üzerinde çatışmaları yöneterek kazan-kazan yaklaşımı içerisinde çatışmayı ortadan kaldırmasına ihtiyaç duyuluyor.
İletişim için de sayısız kavramı konuşabiliriz: İletişim, ilişki, empati (özduyum), davranışlar, çatışma ve problem çözme... Saymakla bitmez. Ancak konunun belirli ölçülerle sınırlanması sanırım metnin okunabilirliğini artıracaktır.
İki kişi bir araya geldiğinde kişilerin, kişilik, mizaç, karakter özellikleri ile birlikte hayata bakış açıları arasındaki farkları gözlemleriz. Aslında bu kadar farklılığın olduğu bir ortamı yönetebilme sanatı da diyebiliriz iletişime. Bu farklılıklara rağmen insanoğlu genelde kişilerarası ilişkilerde özellikle çatışma durumlarında dört davranışla ortamda kendini var eder. Davranış; bir kişinin gözlenebilen ve ölçülebilen etkinlikleridir. Bu davranış biçimleri, edilgin (pasif), pasif saldırgan (yönlendirme), saldırgan ve kendini ortaya koyan (güvenli ya da etken, etkin) davranıştır.
Pasif (edilgin) davranış sırasında kişi haklarından vazgeçer, kendini ifade edemez, isteklerini söyleyemez, eğer bir konuda çatışma içinde ise yaklaşımı “kaybet-kazan” yani, “Ben değersiz ve önemsizim; karşı taraf önemli ve değerli” biçimindedir. Her ne şekilde olursa olsun karşı tarafın isteği karşılansın, diye düşünür.
İkinci davranış, pasif saldırgan davranış biçimidir. Laf sokuşturmak, iğnelemek, karşı tarafın duygularını kullanmak, yalan söylemek, surat asmak, küsmek vb. davranışları içerir. Bu davranış, insanları çatışmaya davet eder ve iki kişinin arasındaki ilişkilere zarar verir.
Üçüncü davranış biçimi saldırganlıktır. Bağırmak, zorlamak, şiddet, kaba kuvvet, küfür etmek vb. süreçleri içerir. Genel yaklaşım biçimi, “Ben önemli ve değerliyim; karşımdaki ise önemsiz” biçimindedir. Çatışmaları kazan-kaybet yaklaşımı içinde ele alır. Sadece kendisini düşünür.
Son davranım biçimi ise etkin (güvenli, kendini ortaya koyan) davranıştır. İki tarafın da kazanacağı çözümler üreten, kendini ifade eden ve karşı tarafı dinleyen, hayata “Ben önemliyim, karşımdaki de önemli ve değerli” diye bakan, saygıya dayalı ilişkiler geliştiren bir tarzdır.
Steven Covey, dört zeka türü tanımlıyor. Bunlardan ilki entelektüel zeka, yeni durumlarla başa çıkabilme yeteneği; ikincisi sosyal zeka, biraz önce konuştuğumuz konular içerisinde ilişkileri yönetebilme becerisi; üçüncüsü bedensel zeka, bedenimizin sağlıklı işleyişi; dördüncüsü ise ruhsal zeka, vicdan, değerler, eşitlik, insanların haklarını koruyabilme becerisi.
İş sosyal ilişkiler olunca, sosyal yani duygusal zeka ön plana çıkıyor ve bu beceriler kişinin çevre ile ilişkilerinde olduğu gibi, iş dünyasında da hayat başarısını belirliyor…
İletişim için de sayısız kavramı konuşabiliriz: İletişim, ilişki, empati (özduyum), davranışlar, çatışma ve problem çözme... Saymakla bitmez. Ancak konunun belirli ölçülerle sınırlanması sanırım metnin okunabilirliğini artıracaktır.
İki kişi bir araya geldiğinde kişilerin, kişilik, mizaç, karakter özellikleri ile birlikte hayata bakış açıları arasındaki farkları gözlemleriz. Aslında bu kadar farklılığın olduğu bir ortamı yönetebilme sanatı da diyebiliriz iletişime. Bu farklılıklara rağmen insanoğlu genelde kişilerarası ilişkilerde özellikle çatışma durumlarında dört davranışla ortamda kendini var eder. Davranış; bir kişinin gözlenebilen ve ölçülebilen etkinlikleridir. Bu davranış biçimleri, edilgin (pasif), pasif saldırgan (yönlendirme), saldırgan ve kendini ortaya koyan (güvenli ya da etken, etkin) davranıştır.
Pasif (edilgin) davranış sırasında kişi haklarından vazgeçer, kendini ifade edemez, isteklerini söyleyemez, eğer bir konuda çatışma içinde ise yaklaşımı “kaybet-kazan” yani, “Ben değersiz ve önemsizim; karşı taraf önemli ve değerli” biçimindedir. Her ne şekilde olursa olsun karşı tarafın isteği karşılansın, diye düşünür.
İkinci davranış, pasif saldırgan davranış biçimidir. Laf sokuşturmak, iğnelemek, karşı tarafın duygularını kullanmak, yalan söylemek, surat asmak, küsmek vb. davranışları içerir. Bu davranış, insanları çatışmaya davet eder ve iki kişinin arasındaki ilişkilere zarar verir.
Üçüncü davranış biçimi saldırganlıktır. Bağırmak, zorlamak, şiddet, kaba kuvvet, küfür etmek vb. süreçleri içerir. Genel yaklaşım biçimi, “Ben önemli ve değerliyim; karşımdaki ise önemsiz” biçimindedir. Çatışmaları kazan-kaybet yaklaşımı içinde ele alır. Sadece kendisini düşünür.
Son davranım biçimi ise etkin (güvenli, kendini ortaya koyan) davranıştır. İki tarafın da kazanacağı çözümler üreten, kendini ifade eden ve karşı tarafı dinleyen, hayata “Ben önemliyim, karşımdaki de önemli ve değerli” diye bakan, saygıya dayalı ilişkiler geliştiren bir tarzdır.
Steven Covey, dört zeka türü tanımlıyor. Bunlardan ilki entelektüel zeka, yeni durumlarla başa çıkabilme yeteneği; ikincisi sosyal zeka, biraz önce konuştuğumuz konular içerisinde ilişkileri yönetebilme becerisi; üçüncüsü bedensel zeka, bedenimizin sağlıklı işleyişi; dördüncüsü ise ruhsal zeka, vicdan, değerler, eşitlik, insanların haklarını koruyabilme becerisi.
İş sosyal ilişkiler olunca, sosyal yani duygusal zeka ön plana çıkıyor ve bu beceriler kişinin çevre ile ilişkilerinde olduğu gibi, iş dünyasında da hayat başarısını belirliyor…
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.