2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Fomo “fear Of Missing Out” Nedir?
YAZI #2483 © Yazan Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ | Yayın Mart 2015
1.son günlerde çok sık gündeme gelen bir hastalık var. Fomo hastalığı nedir ?
“Fear of missing out” olarak Amerikan psikologlar tarafından yeni tanımlanan dilimize “gelişmeleri kaçırma korkusu” olarak çevrilen, internet ve akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle oluşan sosyal medyada olan gelişmeleri kaçırma endişesiyle seyreden yeni bir bağımlılık türü olarak tanımlanmaktadır.

2.Sürekli olarak insanların ne yaptığını merak etmek bağımlılık mıdır?
Bağımlılık psikolojide özellikle madde kullanımı ve bireyin bağımsızlığını kazanması yani kişilik gelişimi içinde geçen kavramlardandır. Kişinin bir şeye (eroin, esrar, alkol, sigara…) bağımlıdır denebilmesi için o maddenin yokluğunda yoksunluk belirtileri göstermesi gerekmektedir. Yani maddeye ulaşamadığında sinirlilik, gerginlik, dikkat dağınıklığı, odaklanamama, huzursuzluk, terleme, sıkıntı, huzursuz beden hareketleri…gibi birçok belirti göstermesi ve o belirtilerin madde alınmadan geçmemesi ile kendini gösteren bir durumdur. Tıpkı bunun gibi eğer kişi internet olmadığı vakitlerde benzer yoksunluk belirtileri gösteriyorsa bağımlılıktan söz etmemiz kaçınılmazdır. Fomo adı verilen yeni durum tanımlanmazdan evvel, internet bağımlılığı yıllardır araştırma konusu haline gelmişti zaten. Hatta uluslararası çalışmalar yürütülmüş ve birçok insana internet için nelerden vaz geçersiniz sorusu yöneltilmiştir ki sonuçlar çok ilginçti, yeme içmeden vaz geçenlerden tutunda, hobilerinden hatta cinsel hayatlarından vaz geçenlere kadar geniş bir vaz geçiş yelpazesi yer alıyordu. Yani kişiler önce internete bağımlılık geliştirdi. İnternet bağımlılığı yani internetin yokluğu durumunda yaşanan sıkıntı halleri ve internetsiz yaşayamama ile seyreden durum internet içinde spesifik alanlara özel bağımlılıklara doğru ilerledi. Bunlar ilkin okey, tavla, sohbet siteleriyle her gün sanal arkadaşıyla görüşme, onlarla sohbet etme ya da oyun oynama şeklindeyken -2000Li yılların başlarında internet kullanımı bu şekildeydi, insanlar sanal takma adlar kullanır birbirleriyle özel bilgilerini paylaşmazlardı- zamanla açılan facebook, twitter, instegram,whatsup …gibi sayısız sosyal paylaşım sitelerinin kullanımının yaygınlaşmasıyla insanlar sanal kullanıcılar olmaktan çıkıp gerçek kimlikleriyle sosyal medyada yer almaya başladılar. Tabi bu siteler insanların hayatlarına yeni pencereler ekledi, fotoğraflar, videolar paylaşılabilir oldu, kişiler belki uzun yıllar görmediği arkadaşlarıyla yeniden buluşma imkanı tanıdı vs vs. Özellikle 2008den sonra sosyal medya hesapları sebebiyle psikolojisi bozulmuş danışanlar çoğalmaya başladı. Ortak yakınma “herkes çok mutlu, sürekli bir yerlere gidiyor, hayatları çok güzel bense çok mutsuzum, oysa okuldayken onlardan hiçbir şey olmayacağını düşünürdüm onlar nerelere varmış ben hiçbir şey yapamamışım”… versiyonundaydı. Bu tür kişiler sosyal medya hesaplarında ki arkadaş sayısına –“Benim çok az arkadaşım var herkesin binlerce-, gönderilerde ki beğeni ve yorum sayısına değişik tepkiler “Benim gönderilerimi kimse beğenmiyor bu yüzden ben de hiçbir şey göndermiyorum” vermeye başladılar. Hatta hiç unutmam yakın bir arkadaşım “Tuğba senin gönderilerin birkaç beğeni alıyor, niye onları kaldırmıyorsun?” dediğinde “Niye kaldırayım ki anlamadım beğenen beğenir beğenmeyen beğenmez.” dediğimde “Bence çok ezik bir görüntü” dediğinde durumun ciddi bir psikolojik hal almaya başladığını fark etmiştim. Arkadaş sayısı, gönderilere alınan beğeni ve yorumlar artık birer popülerlik ölçütü olmaya başlamıştı, garip ama gerçek. Zamanla akıllı telefonların yaygınlaşması ile internet tuvalette bile kullanılabilir hale geldi. Bana her zaman komik gelen bir gözlemim var, bir kafeye gittiğimde etrafımı izlerim yedi sekiz kişilik arkadaş grupları aynı masada, buluşmuşlar; ama her birinde bir telefon onunla meşguller. 4 yaş öncesi oyun dönemi gibi. Bedenen bir aradalar o kadar, berabermiş gibiler fakat yalnızlar. Derken durum fomo denen bu durumun tanımlanmasına kadar gelmiş.

3.Fomo hastalığı tedavi edilebilir mi?
Bağımlılık zor psikolojik durumlardandır ve bağımlı için anahtar cümle “ her gün temiz kalmaktır”, yıkıcı cümle ise “bundan sonra temiz kalacağım”dır ki, bundan sonra diye genellemek bağımlıya aşılamaz derecede büyük görünür ve başlamadan yılar. Bu sebeple bağımlı bilir ki eğer atıyorum alkolü bırakacaksa niyeti bugün için kurmalıdır “ Bugün temiz kalacağım” ve yine bağımlı bilir ki “bir kereden bir şey olmaz” sözü bağımlı için geçerli değildir, çünkü bir yudum alkol onu eskisinden bile daha fazla içmeye götürür. Eğer kişi bağımlılık geliştirmişse ciddi psikolojik destek almadan üstesinden kolay kolay gelemez, çünkü bağımlılık için ta bebeklik döneminde ki bağlanma şekillerine kadar inmek gerekir.

4.Hangi meslek grubu bu hastalığa daha çok yakalanma riski taşır?
Meslek grubu olarak bilemem ama internet kullanması kolay masa başı işlerde çalışan kişilik yapısı bağımlılık geliştirmeye müsait olanlar, bedenen daha az yorucu işlerde çalışanlar, işi gereği sosyal medya hesaplarını kullanmak zorunda olanlar…diye düşünüyorum.

5.Bu zamanla ruhsal yıpranmaya neden olur mu ?
Televizyonun Türkiye’de yaygınlaşmaya başladığı yıllarda komşuluk da yaygındı. Komşu oturmaları televizyonla birlikte sohbetin azalıp beraber film ya da program izlenen yerler haline gelmişti. Aynı durum akıllı telefonlarla, tabletlerle bedenen bir arada ruhen yalnız insan buluşmalarına kadar ulaştı. İnsanlar giderek bireyselleşiyor, yalnızlaşıyor, sosyal medyada gerçekleşen bazı paylaşımlarla nefs hastalıkları (kıskançlık, açgözlülük, iki yüzlülük, hırs, kibir…) artıyor, şüpheci kişilik yapısında olanlar büsbütün her sözü kişiselleştirerek iyice paranoyak hale geliyor, akıl hastalıklarını tetikliyor, fizyolojik ihtiyaçlar –yeme,içme,uyuma,dinlenme,hatta tuvalete gitme…- öteleniyor böyle böyle kişi önce kendine sonra diğerlerine duyarsızlaşmaya başlıyor. Sağlığını kaybetmiş beden, yanlış telkinlerle yolundan çıkmış akıl, ulaşılamayan duygularla sağlıklı ruhsal durum yakalamak hayalden öte bir şey değildir.

6.Fomoya yakalanmamak için ne yapabiliriz?
Kendilik bilincimizi artırmak, kendimizi geliştirmek çözüm olur. Yani önce ahlaki yönlerimizi geliştirmeliyiz, sivri yönlerimizi törpülemeli, güdük yönlerimizi daha iyiye doğru taşımalıyız. Nefs hastalıklarımızı tedavi yollarını aramalıyız. Kendimizi dürüstçe ifade edebileceğimiz iletişim şekilleri üzerinde çalışmalıyız. Sevgi, ilgi, onaylanma, bir gruba ait olma, bilme, öğrenme gibi tüm ihtiyaçlar bu yolla –sosyal medya- tatmine çalışılır oldu ki bu konularda kendimizle yüzleşmeli ve üstesinden gelme yolları aramalıyız. Aile, akraba, arkadaş ziyaretleri, ilgilenilecek hobiler, okumak, gelişimizi destekleyecek kurslar, spor… Yani hayatın içinde insan olmak. Elbette internet kullanacağız bu çağımızın kaçınılmazı, iş ki durum şuna dönmesin “yaşamak için yiyorumdan yemek için yaşıyorum”.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Tuğba DEMİRÖZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi244 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün Makaleleri
► Siz de Fomo Hastası Olabilirsiniz Psk.Serap DUYGULU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Fomo “fear Of Missing Out” Nedir?' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Manüplasyon Ocak 2017
► Empati Kasım 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:27
Top