2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Galıleo’nun Ahı Tutar
YAZI #2531 © Yazan Psk.Emine ARMAN | Yayın Mayıs 2015
Din ile bilim neden savaşır?... Biliyorum, her iki tarafında verecek çok cevabı var. Hangi tarafa istersek o tarafa çekebileceğimiz kanıtlarımız ve araştırmalarımızda. Lakin iki tarafın birleşememesinde (birleştirilmek istenmemesinde) anlamların değil, insanların payı olduğunu düşünüyorum. Bunun da altında patolojilerinin gölgesinde düşünmelerinin yattığını da. Dini bilimle birleştirmeye çalışanların vaaz biçiminde sunumlardan kaçınıp, bilimi dine yapıştırmak yerine bir anlık inançlarının dışında da yaşanılan bir dünya olduğunu fark edip, ilk defa görüyormuş gibi, ilk defa bakıyormuş gibi merak ve heyecanla yeniden adlandırıp din ve bilimi sentezledikten sonra ortaya çıkmaları gerektiğini düşünüyorum. Zira din büyüklerinin adlarını ve söylediklerini zikrederek vaaz havasındaki söylemler bilimsel mantıkla düşünen ruhları tatmin etmiyor artık.

Peki ya çok fazla maddeci düşünüp manevi sistemlere tamamen kapıları kapatmak ne oluyor peki? Söz konusu eğer bilimse ve bilimsel düşünmek daima sağlıklı olarak görülecekse, o zaman bir şeyin” yok “ olduğunu söylüyorsak ta, bunun yokluğunu bilimsel olarak ispatlamak zorunda değilmiyiz? Eğer ben yaklaşımım konusunda samimiysem, kesinlikle yok deyip inkar etmek yerine; şu ana kadar ki okuduğum bilgilerde “ŞİMDİLİK böyle bir şey tespit edilmemiştir” demek daha insani ve insaflı değil midir? İnanmış bir insanın tanrının varlığına olan inancı ile inanmayan bir insanın yok demesindeki doğruluk derecesi eşittir bence. Zira inanan insan içinde inanmayan insan içinde kendisine delil olarak kullanabileceği bir çok materyali var. Kişi inanmak istediği için inanıyordur, sadece inanmak istediği ve öyle olmasıyla mutlu olduğu için…Bu yüzden ki dinde zorlama yoktur ve inanan insan yaratıcının karşısında bu yüzden özeldir. İnanmayan insanda inanmaması için bir çok neden getirebilir , araştırmalardan örnek verebilir. Ama” yok” demek asla yok olmadığı anlamına gelmemeli; tabiki bilimsel düşünmeyi savunuyorsa. Çünkü bir şeyi “var” diyebilmek için nasıl ispat gerekiyorsa, yok diyebilmek içinde o denli ispat gerekmektedir. İş bununla da bitmez şüphe de bilimin bir diğer parçasını da ifade etmektedir ki ; zannımca bilimi geliştiren en önemli faktörlerden biri de şüphenin ta kendisidir.

İman gönül işidir. Neden aramaz. Sadece sonuca odaklanır.İnanıyorum, huzurluyum… inanıyorum çünkü, bu, ölüm gerçeği ile baş etme konusunda bana rahatlık sağlıyor… inanıyorum çünkü, kendimle ve çok zor durumlarda mücadele etme gücümü arttırıyor… inanıyorum çünkü, 18 yaşında ölümcül hastalığa maruz kaldığım için yaşam hakkıma haksızlık yapılma düşüncesinden beni kurtarıp, sonsuz bir yaşamı müjdeliyor… inanıyorum çünkü, evladımı kaybettim, beni diğer dünyada bekliyor…inanıyorum çünkü, tek başıma bir adaya düşsem yalnız olmadığımı biliyorum… inanıyorum çünkü, kalbimi onunla paylaşıyorum, bu yüzden içimde yalnız değilim… inanıyorum çünkü, tüm bu evrenin bir amacı olmalı, bu evren kulağıma bir şeyler fısıldıyor… inanıyorum çünkü…..Yeter ki inanmak iste, inanmak için bir o kadar neden, bir o kadar” çünkü” de vardır zaten.İnanmamak içinde öyle….
Burada asıl sormamız gereken, söz konusu bilim olduğunda, çocukken otoriteye verdiğimiz tepki ile evrensel otoriteye karşı bir bağlantı var mı? Ben gerçeklikten söz ederken söylediklerim ne kadar patolojimin gölgesinden sıyrılmış ? Eğer bir avuç insansak bu dünyada bilinmezlikten fırlatılan; o zaman, hiç birimiz ,hiç birimize kulaklarımızı tıkamayalım.Herkesin herkese yetecek doğrusu var.Ama önyargımızı içimizde besledikçe teknik anlamda ilerlemiş olsak ta bedeni vücut bulmuş androitlerden farkımız olmayacak.Gerçekten amacımız insanlığa iyilikse, bu da kimseye fayda sağlamayacak bilelim.

Tüm bunları yazmamın nedeni inançlı bazı kimselerde maddi ve manevi hastalıkları dinden ayrılmanın bir nedeni olarak görme , inanmayan çevre içinde bir takım geri kalmışlıklarını maneviyata yönelim üzerinde yorumlamaları.Kim ne olursa olsun hangi dine, hangi felsefeye, hangi ideolojiye inanırsa inansın, onu, patolojisinin merceğinde yansıtacaktır, Şu bir gerçek ki; hepimizin bir patolojisi var.
Kalbimiz kırılmış, yada birini kırmış olabilir… ihanete uğramış ,yada uğratmış olabiliriz…aklımızdan çok sapıkça düşünceler geçebilir,bir anda namus abidesidesine de dönüşebiliriz…Ölesiye nefret edebiliriz bazen, ama bir anda sevgi yumağıda olabiliriz… Bazen çok düzenli, bazen çok dağınık, bazen çok akıllı, bazen çok aptalca davranabiliriz. Bazen çok titiz, bazen çok pis olabiliriz.Bazen teslimiyetle yönelirken, bazen bir anda isyan da edebiliriz. Bazen çok çalışkanızdır, bazen yataktan çıkmak istemeyiz… ruhumuz her an dalgalanmakta, kalp ritmimiz gibi. Kısaca insanız ve hepimiz farklı bir titreşime sahibiz. En uçlarda olan duygu ve davranışlarımızı fark ederek ,anlamlandırarak, kendi içinde bir dengeyi sürdürmek için yaşıyoruz.Dürtülerimizi kontrol edebilecek bir egoya sahip olmak amacımız.Ne zamanki kontrol elimizden çıkmaya başlıyor, ruh cihazımız sinyal veriyor bize...Orada da ilacı yine ruhsal yapıda buluyoruz. Öleceğini bile bile sigara içen birine sigara içme demek, sigara içenlerin yaşadığı durumu göstermekte etki etmiyor artık.Onu sigaraya iten ruhsal boşluğu doldurmayı öğretip, ruhuna pencere açtığınızda, sigara dumanından solumayı bırakıyor artık insan…

Her şey bizim için …İstesek te , istemesek te, adına ister ruh deyin veya bambaşka bir şey; kalp ve akıl görünmeyenin ardındakini arıyor, kendi manasını çözdükçe huzur buluyor…Bu anlamda hakikati aradığını iddia eden her birey, madde ve manaya aynı objektiflikle bakmalıdır.Bilim, Hades’in kuyusu gibi insanı dehşete düşüren korkularımızı ferahlatırken, diğer yandan da, mananın en büyük yardımcısı olarak pozitif bilimler elimizden tutuyor.İnsan kainatta bir elinde pozitif bilimler, diğer elinde manevi ilimler olarak yürüdükçe, kendinden daha emin olur bence.Sonsuz bir yolda, bir elinde annesi, bir elinde babasıyla yürüyen çocuk misali…Kabul etmek her ne kadar zor olsa da ; biz evrenin büyüttüğü çocuklarız… bilmediğimiz çok şey var, ve bildikçe yeni sorular gelecek… o yüzden hiçbir fikir , başka bir fikri, kesin bir biçimde dışlayacak kadar, inatla savunmamalı …Bu yüzden insanlar dışlanmamalı… yarın bizi de yanıltabilir, Bir zamanlar dünya tepsi şeklindeydi biliyorsunuz …
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Emine ARMAN Fotoğraf
Psk.Emine ARMAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi33 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Emine ARMAN'ın Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Galıleo’nun Ahı Tutar' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
◊ Boğazdaki Lokma Ağustos 2022
◊ Ben İnsan Değilmiyim Ağustos 2022
◊ Sen Cahilsin Ben Değil Ağustos 2022
◊ Acıdan Geçmek Ağustos 2022
◊ Sevecekmisin Beni Ağustos 2022
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


16:26
Top