2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Boşanma ve Boşanma Hukuku
YAZI #3081 © Yazan Uzm.Psk.Dnş.Murat ÇAKIR | Yayın Ekim 2016
BOŞANMA SEBEPLERİ
Medeni kanun, boşanmaya imkan veren sebepleri altı madde içinde düzenlemiştir(161-166). Bu sebepler değişik açılardan sınıflandırılabilir. Bir kısım sebepler, davalının kusuruna bağlı olduğu halde, diğerlerinde kusurun bulunması aranmamaktadır. Kusura dayanan boşanma halinde müeyyide teşkil eden boşanmanın; kusura dayanmayan boşanma halinde evlenmenin iflasına dayanan boşanmanın varlığından söz edilir. Evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi şartını arayan sebeplere, nisbi(takdire bağlı) boşanma sebebi; bu şartın arandığı boşanma sebeplerine mutlak boşanma sebebi denilmektedir.
Bazı boşanma sebepleri kanunda özel olarak düzenlendiği için bunlara özel boşanma sebebi denirken; MK 166 da düzenlenmiş olan evlilik birliğinin sarsılması(çekilmezlik,geçimsizlik) ise boşanmanın genel sebebi olarak adlandırılmaktadır.

I. BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ
1. Zina
a. Kavram ve zinanın ispatı:
MK 161 de düzenlenmiş olan zina, kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Kanun, sadece zinanın bir boşanma sebebi olduğunu belirtmekle yetinmiş. Tanımını vermemiştir. Genel olarak zina; eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.
Hakim, zina yapan eşin ikrarı ile bağlı değildir. Kuşkusuz ikrarı başka deliller de desteklerse, hakimin bir kanaate ulaşmasına yardım eder. Fakat ikrar, başlı başına hakimi bağlayan bir delil sayılmaz(184/b.3).
Zina mutlak bir boşanma sebebi olduğu için, saptandığı zaman hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Yani, ayrıca zinanın evlilik birliğini temelden sarsmış olup olmadığı araştırılamaz.
b. Dava hakkının düşmesi
Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı iki halde düşer.
i. Hak düşürücü sürenin geçmesi:
MK 161/2 iki hak düşürücü süre öngörmüştür. Birinci süre, eşin zinasının diğer eş tarafından öğrenilmesinden itibaren altı aydır. İkinci süre ise, zina fiilinden itibaren beş yıldır. Buna göre, eş, diğer eşin zinasını beş yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren altı ay içinde dava açmak zorundadır. Beş yıldan sonra ise dava açma hakkı sona erer.
Süre geçince dava hakkı düşer. Fakat, eğer zina devam etmişse, her zina fiilinden itibaren yeni bir süreye tabi yeni bir dava hakkı doğar. Bu sebeple, ilk zina fiilinden itibaren beş yıl geçmiş olsa bile, son fiilden itibaren işlemeyen süre dolmamışsa, boşanma davası açmak mümkündür.
ii. Af
MK 161/3 ‘e göre “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”. Af, ancak bir fiilin işlenmesinden sonra söz konusu olabileceğine göre, burada da zinanın gerçekleşmesinden sonra affedilmiş olması gerekir.
Af, açık olacağı gibi örtülü de olabilir. Ancak örtülü aftan söz edebilmek için, eşin daranılarından af iradesinin bulunduğu açık olarak anlaşılmalıdır. Bu sebeple, zinayı öğrenmeye rağmen ortak hayata devam etme, mutlaka af anlamına gelmez.



2. Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış
a. Kavram
MK162/1 e göre “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” Burada sayılan haller, mutlak,kusura dayalı ve özel boşanma sebepleridir. Madde üç ayrı boşanma sebebi sayıyor.
i. Hayata Kast
Hayata kast, bir eşin, diğerini öldürme niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Bu niyeti ciddi olarak koyan fiillerde, kullanılan aracın ölümü sağlayacak nitelikte olup olmadığı önemli değildir. Hayata kast şartının gerçekleşmesi için fiil sadece tehdit yeterli değildir. Fakat fiili bir tehdidin hayata kast sayılıp sayılmayacağı, olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
ii. Pek Fena Muamele
Pek fena muamele, diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır. Eşlerden birinin diğerini dövmesi, eve kapatması, aç bırakması, normal olmayan cinsi münasebete zorlanması, pek fena muameleye örnek olarak gösterilebilir. Fiilin kasten işlenmiş olması gereklidir.
iii. Onur Kırıcı Davranış
Eşlerden birinin diğerinin onuruna haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek amcıyla yaptığı saldırıdır.
b. Dava Hakkının Düşmesi
MK 162/2 ve 3 e göre; “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.” Ve “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
3. Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
a. Kavram
i. Küçük Düşürücü Suç İşleme
Burada her suç kabul edilmez sadece küçük düşürücü olan bir suç, boşanma sebebi oluşturabilir. Belirtmek gerekir ki, suçun küçük düşürücü olup olmadığı verilen cezaya göre değil, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilecektir. Genellikle, dolandırıcılık,hırsızlık,hileli iflas,ırza geçme bu tür küçük düşürücü suç sayılmaktadır. Suçu işleyen eşin bu suçtan dolayı mahkum olup olmamasının boşanma davası yönünden önemi yoktur.
Bu konuda son olarak belirtelim ki, küçük düşürücü suçun evlendikten sonra işlemiş olması gerekir. Bu suç, evlenmeden önce işlenmişse, bunu bilmeyen eş şartları varsa hata ya da hileye göre, evlenmenin iptali, ya da evlilik birliğinin sarsılmasına dayanarak boşanma davası açabilir.
ii. Haysiyetsiz Hayat Sürme
Genellikle, randevu evi işletme, ayyaşlık, kumarbazlık, hayat kadını olaral çalışma haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir. Kanun açık olarak, hayat sürme dediği içini bir defalık bir haysiyetsiz davranış boşanma sebebi sayılmak için yeterli değildir; fiilin devamlı olması gerekir.
b. Her iki durumun da diğer eş için birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmesi
Eşlerden birinin sadece küçük düşürücü bir suç işlemiş olması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi, diğer eş için onunla birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemişse, sırf bu hususlardan birinin varlığı boşanma sebebi oluşturmaz.
c. Davanın süreye bağlı olmaması
MK 163, her iki halde de davanıjn her zaman açılabileceğini öngörmüştür. Buna göre, dava herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır.
4. Terk
MK 164 e göre, “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
a. Kavram
Terk; özel, mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Kaba bir anlatımla terk, bir eşin ortak hayata son vermesidir.
b. Terkin şartları
i. Eşlerden birinin ortak konutu(ortak hayatı) terk etmesi

- Ortak konutu terk, evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri(yükümlülükleri) yerine getirmemek amacıyla olmalıdır.
- Terk için haklı sebebin sonradan ortadan kalkması ve buna rağmen eşin ortak konuta dönmemesi.
- Diğer eşi ortak konuta terke zorlama ya da haklı bir sebep olmadan onun ortak konuta dönmesini engelleme.
ii. Terkin en az altı ay sürmüş olması
iii. Terk eden eşe hakim tarafından ihtarda bulunulması ve eşin buna rağmen dönmemesi
İhtar terkin dördüncü ayından itibaren yapılabilir. O halde MK 164/1 c.1’deki altı aylık süre,dört ayı ihtardan önce, iki ayı da ihtardan sonra geçerek dolmalıdır. Ancak ihtarı, daha sonraki bir zamanda da (örneğin terkten iki yıl sonra) yapılabilir. Bu halde de terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için ihtardan itibaren yine iki ayın geçmesi gerekir.
5. Akıl Hastalığı
MK 165 e göre, “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.” Hükmünde anlaşılacağı üzere, diğer eş için evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi arandığı için akıl hastalığı,özel,nisbi ve doğal olarak kusura dayanmayan bir boşanma sebebidir.
a. Şartları
i. Akıl hastalığının evlilik sırasında var olması;
Burada önemli olan akıl hastalığının boşanma davası açıldığı zaman var olmasıdır. Ne zaman başladığının önemi yoktur. Ancak evlenmeden önce de, evlenmeye engel olacak bir akıl hastalığı var idiyse ve bu evlenmeden sonra da devam edegelmekteyse, akıl hastalığı boşanma sebebi olması yanında aynı zamanda bir mutlak butlan sebebi de olmuştur(MK 145/b.3)
ii. İyileşmeyeceğinin resmi sağlık kurul raporuyla tespit edilmiş olması
iii. Akıl hastalığı sebebiyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi

b. Dava hakkının süreye tabi olmaması
Şartların dava açıldığı anda devam etmesi halinde, dava her zaman açılabilir; herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Davanın açılmasına ek engel husus, hastalığın iyileşebilir olmasıdır.

II. BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ
1. Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması
a. Genel olarak
MK 166/1 ve2 ye göre, “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
b. Şartları
i. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması
ii. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması en az eşlerden biri için ortak hayatı sürdürmesi beklenemeyecek derecede olmalıdır
iii. Davalının, davacının daha kusurlu olduğu itirazını ileri sürmemiş ya da ileri sürülen itiraz kabul edilmemiş olmalıdır.


2. Eşlerin Boşanma Hususunda Anlaşmaları
a. Genel Olarak
MK 166/3 e göre, “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”
b. Anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesinin şartları:
i. Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır.
ii. Boşanmak için eşler, ya birlikte mahkemeye başvurmalı ya da bir eş, diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmelidir.
iii. Hakimin tarafları bizzat dinlemesi
iv. Tarafların yapmış oldukları anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması
MK 166/3,c2’ye göre, tarafların anlaşmalı boşanma için evliliğin mali sonuçları ve çocukların durumuna ilişkin bir anlaşma yapmaları gerekir.
Hakim tarafların yaptığı düzenlemeyi uygun bulmazsa, tarafların ce çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak gerekli olan değişiklikleri yapar.
3. Ortak Hayatın Kurulamaması ya da Fiili Ayrılık
MK 166/4 e göre, “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
Şartları
i. Daha önce herhangi bir boşanma sebebine dayanılarak açılan davanın reddedilmiş olması
Davanın, hangi eş tarafından hangi sebebe dayanılarak açılmış olduğunun hiç önemi yoktur. Hatta hiç bir boşanma sebebi yokken bile açılmış olan boşanma davasının reddedilmiş olması yeterlidir.
ii. Boşanma talebinin reddi kararının üzerinden üç yıl geçmiş ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayat kurulmamış olmalıdır.
Üç yıllık sürenin kesintisiz olarak devam etmesi gerekir. Bu süre içinde herhangi bir zamanda eşlerin belirli bir dönemde ortak hayatı kurmuş olmaları, daha sonra yeniden ayrılsalar bile, MK166/4 e göre boşanma davasının açılmasını engeller. Süre, hakkın varlık şartı olduğu için, hakim bunu resen göz önünde bulundurur.
iii. Eşlerden birinin boşanma davası açmış olması
Son olarak belirtelim ki, MK166/4 hükmü, MK 164’e göre terk sebebiyle boşanma davasının açılmasını engellemez. Diğer eş, ortak hayatı kurmaktan kaçınan eşe, terkin bütün şartlarını gerçekleştirerek MK 164’e göre dava açabilir; üç yılın dolmasını beklemek zorunda değildir.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Dnş.Murat ÇAKIR
Ordu (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Dnş.Murat ÇAKIR'ın Makaleleri
► Boşanma ve Boşanma Kararı Psk.Gökül KARLUK ER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Boşanma ve Boşanma Hukuku' başlığıyla benzeşen toplam 15 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aile ve Evlilik Mart 2017
► Evlilik ve Cinsellik Ekim 2016
► Psikolojide Eş Seçimi Nisan 2016
► Boşanma Ocak 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:11
Top