Spor Bağımlılığı
Spor Bağımlılığı
Şenel Karaman
Yıldız Hilal Özgür
Yeşim Şimşek
Spor yapmayı hepimiz olumlu algılarız ve sağlıklı yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak görürüz. Oysa yapılan araştırmalar çok fazla egzersiz yapmanın hiç de sağlıklı olmadığını ve ömrü kısalttığını gösteriyor. Burada düzenli ve makul spor yapanlardan değil, dürtüsel şekilde egzersiz yapanlardan söz ediyoruz.
Omni dergisinde yayınlanan bir yazıya göre "haftada 3500 kaloriden fazla yakan sporcuların (56 kilometre koşma ile eşdeğer.) nefes alırken daha fazla oksijen aldıkları ve buna bağlı olarak kanlarındaki serbest oksijen radikalleri oranını arttırdığı görülmüştür. Serbest oksijen radikalleri, oksijenin bozulan ürünleridir ve yaşlanma ve kansere sebep oldukları" düşünülmektedir. O zaman stresle başetmede çokça önerilen spor yapmanın faydalı ve makul ölçütü nedir?
Its guide,Exercise: Your Way to Better Health dergisi bu konuda yayınladığı bir kitapçıkta (kişisel farklılıkları göz önüne almadığı) basit bir formül öneriliyor:
Egzersiz süresindeki hedef nabız hesaplanan en yüksek kalp ritminin %60ı ile %75i arasında olması ideal olduğu söyleniyor. Hedef nabzı bulabilmek için, 220 den yaşınızı çıkartıp, istenilen yüzde ile çarpmanız gerekmektedir. Örneğin, 40 yaşında egzersiz yapmaya yeni başlamış olan bir birey, kendi maksimum kalp kapasitesinin %60’ından başlaması gerekir. Yani, 220-40=180 bunun da %60 ı 108 yapmaktadır. Kitapçığın önerisine göre, aerobik egzersizi sırasında, gereken etkiyi alabilmesi için, kalbin en az dakikada 108 kere atması gerekmektedir. %60’ın altında olan egzersizler gerekli olan kalp ve damara ilişkin koşullanmanın altında kalır ayrıca kalp kapasitesinin %75 inin üzerinde olan egzersizler çok yorucu ve zorlayıcı olabilir.
Eğer bir kişi sınırlarını zorluyor, hayatın diğer alanlarını bir kenera bırakıyor, spor yapmayı hayatının bir numaralı önceliği haline getiriyor ise bir bağımlılıktan söz edebiliriz. Spor bağımlılığı olan kişiler için egzersiz yapmak çok önemlidir, yapamadığı zamanlarda suçluluk duyguları artar, depresyon belirtisi gösterir ve özgüven kaybı yaşarlar. Bu insanlar kendilerine zarar verme eğiliminde olduklarının farkında değillerdir. Aneroksik kişilerle benzer özellikler taşırlar. Bu kişiler normalden daha mükemmeliyetçi ve takıntılı insanların en belirgin özelliklerinden biri olan kontrol etme eğilimleri vardır. Aneroksik erkekler diyet yapmak yerine dürtüsel spor yapmayı tercih etme eğilimindedirler. Dürtüsel Egzersiz yapanlar için spor yapmak bir seçim olmaktan çıkmış mecburiyet haline gelmiştir. Normal egzersiz yapanlardan farklı olarak bu kişiler sürekli ve artan sayıda egzersiz yaparlar. Tıpkı yeme bozukluğu olanlarda olduğu gibi bunu, hayatlarını kontrol etmek için yaparlar. Depresyon, kızgınlık yada kaygı gibi duygularla başetmenin bir yolu olarak vücutlarının kapasitesini zorlarlar. Bedenlerinde ulaşmak istedikleri hedefe vardıklarında özgüvenlerinin artacağına inanırlar. Bu yüzden yeme bozukluğu ile dürtüsel egzersiz yapma eğilimi birlikte görülür.
Burada önemli olan spor yapmayı bir tür psikolojik rahatsızlık olarak ele almak değil bir şeyin fazlasını yapmanın bir rahatsızlığın belirtisi olabileceği gerçeğini farketmektir. Takıntılı biçimde spor yapan ve profesyonel olmayan kişilerin kendilerini farketmeleri ve takip ettikleri programı değiştirebilmelidirler.
Bulimia'sı olan kişiler daha çok aşırı yemek yemenin bir telefisi olarak egzersiz yapmayı seçerken Anorexia Nevroza olan bireyler kiloyu kontrol etmek için kullanırlar, aktiviteleri arttıkça yemek yeme oranları azalır. Kişinin kendisi için uygun gördüğü diyet programının katılığı arttıkça dürtüsel spor yapma eğilimi de takıntı haline gelir. Kendilik algılarında, beden imajlarında olumsuzluklar vardır ve kendilerini değersiz hissederler. Aşırı spor bedenlerine zarar vermekle kalmaz, okul, iş ve sosyal hayatları zamanla kısıtlanmaya başlar.
Dürtüsel egzersiz yapanlar genellikle durumlarının farkında değildirler. Çevresindeki insanların bu konuda duyarlı olması çok önemlidir. Özellikle antremanları abartan çocuk ve gençlerin ebeveynleri çocuklarını iyi gözlemlemelidirler.
Eğer birinin hayatında, spor yukarıda anlatıldığı gibi çok fazla hayatın içinde olmuş ve spor yapmadığı zamanlarda suçluluk duyguları, kaygı artıyor ise bir ruh sağlığı uzmanına başvurmakta fayda vardır.
Şenel Karaman
Yıldız Hilal Özgür
Yeşim Şimşek
Spor yapmayı hepimiz olumlu algılarız ve sağlıklı yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak görürüz. Oysa yapılan araştırmalar çok fazla egzersiz yapmanın hiç de sağlıklı olmadığını ve ömrü kısalttığını gösteriyor. Burada düzenli ve makul spor yapanlardan değil, dürtüsel şekilde egzersiz yapanlardan söz ediyoruz.
Omni dergisinde yayınlanan bir yazıya göre "haftada 3500 kaloriden fazla yakan sporcuların (56 kilometre koşma ile eşdeğer.) nefes alırken daha fazla oksijen aldıkları ve buna bağlı olarak kanlarındaki serbest oksijen radikalleri oranını arttırdığı görülmüştür. Serbest oksijen radikalleri, oksijenin bozulan ürünleridir ve yaşlanma ve kansere sebep oldukları" düşünülmektedir. O zaman stresle başetmede çokça önerilen spor yapmanın faydalı ve makul ölçütü nedir?
Its guide,Exercise: Your Way to Better Health dergisi bu konuda yayınladığı bir kitapçıkta (kişisel farklılıkları göz önüne almadığı) basit bir formül öneriliyor:
Egzersiz süresindeki hedef nabız hesaplanan en yüksek kalp ritminin %60ı ile %75i arasında olması ideal olduğu söyleniyor. Hedef nabzı bulabilmek için, 220 den yaşınızı çıkartıp, istenilen yüzde ile çarpmanız gerekmektedir. Örneğin, 40 yaşında egzersiz yapmaya yeni başlamış olan bir birey, kendi maksimum kalp kapasitesinin %60’ından başlaması gerekir. Yani, 220-40=180 bunun da %60 ı 108 yapmaktadır. Kitapçığın önerisine göre, aerobik egzersizi sırasında, gereken etkiyi alabilmesi için, kalbin en az dakikada 108 kere atması gerekmektedir. %60’ın altında olan egzersizler gerekli olan kalp ve damara ilişkin koşullanmanın altında kalır ayrıca kalp kapasitesinin %75 inin üzerinde olan egzersizler çok yorucu ve zorlayıcı olabilir.
Eğer bir kişi sınırlarını zorluyor, hayatın diğer alanlarını bir kenera bırakıyor, spor yapmayı hayatının bir numaralı önceliği haline getiriyor ise bir bağımlılıktan söz edebiliriz. Spor bağımlılığı olan kişiler için egzersiz yapmak çok önemlidir, yapamadığı zamanlarda suçluluk duyguları artar, depresyon belirtisi gösterir ve özgüven kaybı yaşarlar. Bu insanlar kendilerine zarar verme eğiliminde olduklarının farkında değillerdir. Aneroksik kişilerle benzer özellikler taşırlar. Bu kişiler normalden daha mükemmeliyetçi ve takıntılı insanların en belirgin özelliklerinden biri olan kontrol etme eğilimleri vardır. Aneroksik erkekler diyet yapmak yerine dürtüsel spor yapmayı tercih etme eğilimindedirler. Dürtüsel Egzersiz yapanlar için spor yapmak bir seçim olmaktan çıkmış mecburiyet haline gelmiştir. Normal egzersiz yapanlardan farklı olarak bu kişiler sürekli ve artan sayıda egzersiz yaparlar. Tıpkı yeme bozukluğu olanlarda olduğu gibi bunu, hayatlarını kontrol etmek için yaparlar. Depresyon, kızgınlık yada kaygı gibi duygularla başetmenin bir yolu olarak vücutlarının kapasitesini zorlarlar. Bedenlerinde ulaşmak istedikleri hedefe vardıklarında özgüvenlerinin artacağına inanırlar. Bu yüzden yeme bozukluğu ile dürtüsel egzersiz yapma eğilimi birlikte görülür.
Burada önemli olan spor yapmayı bir tür psikolojik rahatsızlık olarak ele almak değil bir şeyin fazlasını yapmanın bir rahatsızlığın belirtisi olabileceği gerçeğini farketmektir. Takıntılı biçimde spor yapan ve profesyonel olmayan kişilerin kendilerini farketmeleri ve takip ettikleri programı değiştirebilmelidirler.
Bulimia'sı olan kişiler daha çok aşırı yemek yemenin bir telefisi olarak egzersiz yapmayı seçerken Anorexia Nevroza olan bireyler kiloyu kontrol etmek için kullanırlar, aktiviteleri arttıkça yemek yeme oranları azalır. Kişinin kendisi için uygun gördüğü diyet programının katılığı arttıkça dürtüsel spor yapma eğilimi de takıntı haline gelir. Kendilik algılarında, beden imajlarında olumsuzluklar vardır ve kendilerini değersiz hissederler. Aşırı spor bedenlerine zarar vermekle kalmaz, okul, iş ve sosyal hayatları zamanla kısıtlanmaya başlar.
Dürtüsel egzersiz yapanlar genellikle durumlarının farkında değildirler. Çevresindeki insanların bu konuda duyarlı olması çok önemlidir. Özellikle antremanları abartan çocuk ve gençlerin ebeveynleri çocuklarını iyi gözlemlemelidirler.
Eğer birinin hayatında, spor yukarıda anlatıldığı gibi çok fazla hayatın içinde olmuş ve spor yapmadığı zamanlarda suçluluk duyguları, kaygı artıyor ise bir ruh sağlığı uzmanına başvurmakta fayda vardır.
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.