2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çıkmaz Sokağımız (Özgüven ve Benliğimiz)/Sonhaber Mersin Gazetesi Köşe Yazım
YAZI #3933 © Yazan Psk.Mehmet BAKAY | Yayın Ekim 2017
Literatürdeki tanımıyla bir kimsenin özvarlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik şahsiyet öz benlik olarak ortaya çıkar. Psikolojik açıdan benlik oldukça derin ve geniş bir kavramdır. Buna karşın araştırmacıların ilgisini ancak son yıllarda kazanmaya başlamıştır. Bu yazıda çıkmaz sokağımız olan özgüven ve benliğimizin bizi aslında nasıl etkilediği konusunda düşüneceğiz. İç dünyamıza yolculuk yaptığımız süre boyunca bir çıkmaz sokağa yolculuk etmiş oluruz. Peki nedir bu çıkmaz sokağımız? En temel konu iç dünyamıza, öz benliğimize ne kadar hakim olduğumuz konusudur. Asırlardır araştırma konusu olan benlik kavramı günümüzde hala tam olarak açıklanamamıştır aslında. Benliğimiz kim olduğumuz sorusudur aslında , “ben kimim” en son bu soruyu kendinize ne zaman sorduğunuzu anımsamanızı istediğim de belki de bu yazıyı okuyan kitlenin %2’ si evet sordum diyecektir. Sorduğum şey aslında adınız ve soy adınız değildir. Ne zaman bu konu açılsa; değerli bir hocamızın bir cümlesi gelir aklıma. “Bence insanın adı, onunla en az ilgili olan yanıdır”. Çok eski çağlardan bu yana sorulan benlik , ben kimim? Soruları hiç şüphesiz çok ünlü filozoflar, psikiyatristler, psikologlar, dahiler ve en zeki insanlar bu soruya cevap verememişlerdir. Belki de olmak istediğimiz kişi, olduğumuzu sandığımız kişide saklıdır. Kim bilir, beklide hiç kimseyizdir. İşte tamda bu süreçte biz psikologların araştırmalarında ki en temel husus özgüven ve benliğimizin. Hayatımızdaki yeri ve önemi. Kısacası mensup olduğumuz populasyonun içerisindeki durumumuzdur. Söylemek istediğim aslında düz mantık. Sizden asırlardır çözülemeyen net cevabı olmayan bu kavramların bir yazıda düşünüp çözmenizi beklemeyeceğim. Belirtmek istediğim tek durum psikolojik açıdan benlik ve özgüvenin hayatımızda ki çizdiği gereksiz sınırlardır. Aslında değerli dostlar özgüven ve benlik insan zihninde öyle bir kavramdır ki her ruh kendi öyküsünü kendisi yazar. Tamda bu kısımda belirmek istediğim. Yanılgılar, aldanışlar, yapmak zorundayımlar, gitmek zorundayımlar. Katılıyorum yaşadağımız hayatın içerisinde ki bir çok olay ve olguyu yaşıyorsak bunu bir nedene bağlıyoruz. Bu aklın bedenle mukayese edebilme sanatıdır aslında. Ya istemediğiniz halde yaptıklarınız ben tamda bu konunun altını çiziyorum. Bu noktaya katılmıyorum. Burada bize bilinçaltımız göz kırpıyor. Bizleri yöneten asıl mekanizma bilinçaltımızdır. Hemen örnekleyecek olursak, hayatnız nasıl? Her şey istediğiniz gibimi? Yaşamınız istediğiniz eksendemi ilerliyor? Ya ekonomik durumunuz? Bilinçaltı ile ilgili sorduğum tüm soruları atlayarak hiç şüphesiz en son soruya takıldınız değimli ? Gelişmemiş toplumlarda belli başlı saydığım soruların ve sorunların çözümünün son soruda gizli olduğuna inanılması hiç şüphesiz bizlerin hatası değildir. Medeniyetten önce para görmüş dünya halklarının bir çoğunun en temel sorunudur, aslında. Geçmişe yolculuk yapmanızı istiyorum dünyaya yön veren bir çok bilim adamı felsefeci , yazar bir çok önemli şahsiyet beş parasız hayata gözlerini yummuştur. Onların 5 parasız olması kültürel anlamda doyum sağlamamaları bu dünyada ki görevlerinden alıkoymuşdur? Tabi ki de hayır? Bizler çözüm odağını kendimizde değil dış etkenlerde aradığımız sürece anlattığım kelimeler dizisini sadece tekrar eden dögünün en beklendik misafirleri olup hayatmıza yönsüz ve rotasız devam ederiz. Peki nedir bu rotanın yönü? Unutmayalım ki sizlerin değeri çok değerli düşünce akımlarının başlatıcısı insanlık tarihi, küçük oluşumlardan etkilenmemelidir. Küçük bir kağıt parçası, kişi, iş ve şuan zihninizde beliriveren söylemediniz dediğiniz her şey aslında. Mutluluğun formülü “ haz “ ilkesidir.Peki nedir bu haz ilkesi. Kendimize göre nötr ve iyi toplum için nötr, iyi olan her şey aslında yaşanılabilirlik seviyesi arttırmaktadır.
Hangi hazdan bahsediyorum?
Sosyokültürel ve benliğiniz açısından sizi var eden hazlardan. Yapmak zorunda olduğunuz değil yaparken keyf aldığınız eylemlerden bahsediyorum.
Bazen yaşadığımız çevre ve etkileşim içerisinde olduğumuz insanlar. Bizleri benliğimizi kıstlayıcı etkileşimler içerisine girmemizi isterler. Biz insanlar kendi benliğimiz özümsediğimiz iç dünyamızda ki temel doğrular ve hayallerden uzaklaşarak istediğimiz değil, istenilen olduğumuz zaman benliğin intiharı gökyüzünün maviliği ellerimizin arasından kaybolup gider. Bu gibi etkileşimler özgüven dediğimiz hayatsal amacımzıın ekarte edilip pasifize bir seviyeye ulaşmasını sağlar. Bu kişinin öz yetisini beklide yaşamdan haz almamasına neden olur.
Peki neyapmalıyız?
Bilinçaltımızı taze bir konumda tutmalıyız bir uzun solukla yaşanmış geçmişler vardır. Aynı zamanda telkin etme, method, yol çizme olayı vardır. Hayatımızın anlam kazanmasını istiyorsak planlı yaşamalıyız emin olun ki plansız yaşanılan hayat süslü sanat ve rock kitaplarında özendirilerek anlatılsada insan bedenine ve ruhuna aykırı bir tutum içerisine girmemizi sağlıyor. Bilinçaltımız mıknatıstır. Çok güçlü bir çekim gücüne sahiptir. Neleri çeker bu mıknatıs? Bilinçaltımızda hangi kayıt mevcutsa o kayda uygun yaşam tarzını çeker. Bunun için her daim danışanlarıma söylediğim gibi gelecek odaklı düşünceler bizleri haz ilkesine hiç koşulsuz ulaştırır. Negatif enerji aldığınız pek çok kişi olacaktır. Fakat size verdiği enerji bilinçaltınızda işler halde her daim dönüyorsa bu tehlikedir. Sizden 10 sene sonrayı düşünmenizi istiyorum. Size negatif enerji veren olay ve olgular emin olun o zamanlarda hayalinizde olmayacaklardır. Geleceği olmayan kişi ve olayları bugününüzle geçmiş arşivinize atmanız sade ve sadece sizleri yavaşlatır. Kayıtlardan korkular doğar, korkulardan eskileri pekiştiren yeni kayıtlar. Tam bir kısır döngü. Korkuya kuşkuya zemin hazırladığımız enerjiyi uzun soluklu tekrar ederek sevgi enerjisine çevirdiğimiz zaman 1. Aşamayı tamamlamış oluruz. Ancak ve ancak şart kabul etmemiz gereken tek olay “yaşamımızın sorumluluğu sadece ve sadece bize aittir”. Korkular özgüven ve benliğimizi esir alan yanılgılardan ibarettir. Ölüm korkusu, hastalık korkusu, değersizlik korkusu, güvensizlik korkusu sayamadığım daha nicesi. Bu korkular ve türevleri izlerin yaşam kalitesini alt limite çekmenin dışında hiç bir şey yapmamaktadırlar. Kabul ettiğimiz bu korkularımızın yerine olumlamalar yaparak, ne olursa olsun enerjiyi yaymamız lazım. Lütfen tamda yazımın bu kısmından sonra ben kimim? Benim için değerli olanlar nelerdir? Ben neleri yapabilirim? Ne istiyorum? Sorularını kendinize sorunuz? Bu soruları tekrarlayarak ruh sağlımızın işaretlerinin yerine oturmasına zemin hazırlayacağız.
Kendi özerk irademize uygun davranarak, değişik yaşantılara açık olarak, kendimizde bulunan zayıf yönlerin farkına vararak, kendimizi ve başkalrını olduğumuz gibi kabul ederek, değişime açık olarak kendi benliğimizi aslında temiz berrak bir suyla yıkamış olacağız. Popüler kültürün dayatmalarından biri olan mükemmellik arayışı, hayal kırıklığının en önemli sebeblerinden biri. Mükemmellik hissi başarısızlık hissi yaratabilir. Egolarımızdan arınıp insanlara daha hümanist bir bakış açısından yaklaştığımız zaman doğru yöntem zihnimizdeki haz ilkesiyle periyodik dans figürlerine dönüşecektir. Tam tersini düşünecek olursak Edward Higgins özbenlik çelişkisi teorisinde dile getirdiği gibi “beklentilerin yüksek olması ve yapabildiklerinin sınırlı olmasının çatışma yarattığı görüşünü ileri sürüyor. “ Yaşamın anlamını kavrayabilmek için uğraşmalıyız. Yaşamın anlamı popüler kültürün bize çok iyi gösterdiklerinin aksine kültürel hissiyatlardan geçmektedir. Sizlere nasıl davranmanız? Ne şekilde yaşamanız gerektiğini söyleyen kişilerle değil? Kendi iç dünyanızı iç hissiyatınızla birleştirerek neyin mutlu ettiğini keşfetme durumunu belirginleştirmeniz lazım.
Kişileri ve olaylara tarafsız yaklaştığımız zaman kendi benliğimize saygımız artarak devam ederken özgüvenimiz bizlere haz ilkesiyle selama durur. Diğer bir şekilde düşünmesi dahi bizi karamsarlığa götürür. Nedeni ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir. Bu şovalyeyi düşünsel ve davranışsal bazda beslememiz lazım. Bu olayların sonucunda sağlıklı bir birey olarak ortaya çıkarız. Düşünen bir varlık zararı önceden hesaplayabilecek; sonradan öğrenebilecek bir yapıya sahiptir. Kimi bunun tanrıdan geldğini, kimide evrim kuramı şeklinde izah eder. İkisinde de ortak olgu vicdandır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Özgüven ve Benliğimizi Keşfetme
Özgüven düşünüldüğünün aksine doğuştan genetik bir miras gibi bizlere sunulmaz. Özgüven sosyal yaşam, çevresel faktörler, sosyo-ekonomik süreçlerin sentezidir. Özgüvenimizin benlik kavramımızla birlikte pozitif mutabakat sağlaması kişi yararına olacaktır. Bazı insanlarda içine kapanık olmanın ve çevreden uzak yaşamanın sonucunda özgüven eksikliği görülebilmektedir. Bu durumun daha başka pek çok nedeni bulunur ve genel olarak yaşam biçiminden dolayı ortaya çıkan bir sorundur. Ayrıca yetiştirilme tarzı da kişilerin özgüvenini belirleyen temel faktörler arasındadır. Bu nedenle anne babalar çocuk yetiştirirken temel eğitimlerin yanında, bu tarz kişilik özelliklerini de çocuklarına vermeye çalışmalıdır. Özellikle ebeveynlerin çocuklara “hata yapılabilir, yanlış olabilir, doğru yapamayabilirsin; fakat düzeltilmeyecek kaoslar dizisi değildir.” Tarzını empoze etmeleri gerekir. Böyle ortamda yetişen bireyler gelecek korkusu olmadan daha sağlıklı bireyler haline gelirler. Kültürümüzün içerisinde sayamayacağımız kadar güzel etkileşimler vardır. Aynı zamanda insan kişiliğini kırmızı çizgilerle sarmalayan kaoslar periyodik olarak toplumumuzun yaşantısı halini almıştır. Bireylerin aile ortamında özgürce dile getirdiği düşüncelerin, yaptığı hataların ebeveynler tarafından normal karşılanıp doğru yol ve doğru hareket telkinlerinde bulunduğu bireyler daha net ve doğru tercihlerle ilerleyen süreçte hayatlarına devam ederler. Özgüven bir insanın kendi hayatıyla ilgili aldığı kararları gerçekleştirmek ve bunun arkasında durma konusunda kendine verdiği cesaret duygusudur. Bunun yanında özgüven kişinin, kendi aldığı kararların olumlu olduğunu düşünmesi, kendini sevmesi, yapabileceğine inanması, her konuda yeterli olduğunu bilmesi, kısaca kendini sevip inanması demektir. Bir insanın özgüveni benlik kavramıyla etkileşim halindedir. Benlik-algısı, kişinin kendi hakkında neye inandığı ve ne bildiğine dayanır. O, kişinin kendi hakkındaki belirli görüşleri, duyguları, arzuları, yetenek ve sınırlılıkları, ilgi ve ilgisizlikleri ile hakim davranış biçimlerine ilişkin algılaması ve yorumudur. Bu yorum, şu andaki görüşlerin yanında gelecekle ilgili umut ve beklentileri de içerir. (Eisenberg ve Delaney, 1998, s. 65; Budak, 2000, s. 444).
Çevreyle gelişen olaylarla ne kadar ilgi ve alakalı olursak dışavurum seviyemiz bir o kadar artacaktır. Kişiliğin ve benliğin gelişmesi süslü kişisel gelişim kitaplarında yatmamaktadır. New York’un 5. Caddesinde ki 5 yıldızlı bir otelde yazılan tüm dünyada doğru yaşam telkinleri, özgüven arttırma , liderlik ve sayamayacağım nitelikte birçok yazı dizisinin sizlere pek çok faydası olmayacaktır. Çünkü ünlü yazarımızın yazılarını bizleri birkaç saat morfin niteliğinde acımızı dindirip düşündürse de, Örneğin Mersinin/ Erdemli populasyonuna indirgendiğinde pek bir sonuç alamayacağımızı birkaç gün sonra çok net bir şekilde hissedersiniz.
Bunun içindir ki en temel unsur. Kişinin benliğinden özgüvenine giden yoldur. Bunun adı “haz ve doğru” olandır. Burada doğru olan benliğimizin en temel düşmanıdır. Doğru olan sadece size doğru gelen ise bu sizi daha bir çıkmaza sokacak başında bahsettiğim geçmiş öykünüzde sizi özgürleştirmeyen ve yanlışınıza tahammül etmeyen ailelerinizle aynı düşünce yapısı hatta geleneği olacaktır. Burada doğru olan en temel çizgileriyle düşünüldüğünde sizinle birlikte çevreniz içinde doğru olan ise yani toplum için işte burada haz ilkesi tamamlanmış olur.
Hayatınız boyunca bir şeyleri yapamayacağınız konusunda her daim size telkinlerde bulunan kişiler olacaktır. Unutmayınız başarılı ve bahsettiğim haz ilkesi hayat felsefesi yapmış insanlar sizlerin çıkacağı merdivenleri daha bir merakla pozitif anlamda beklerler. Bunun tam tersi düşündüğünüz insanlar zamanınızı boşa harcayan etkileşimlerden ibarettir.

Hayat o kadar kısa ve keşfedilmeye açık milyonlarca bilgi varken zaman kaybı oluşturacak tüm etkileşimler aslında özgüven eksiklikleri yaratmaktadır. Düşündüğümüzde, “hayır” ve “evet” kelimelerini. Hayatımızda “hayır” kelimesini beklide hiç denecek kadar az kullanmaktayız. Hayır demek sizi kötü birisi yapmaz sadece zamanınız veya imkanınız olmadığı hatta yaşam tarzınıza uymadığı mesajı verir. İnsanları mutlu edebilmek adına yaşanan hayat yukarıda bahsettiğim doğru ve haz şeklinde ise, bu yaşamı daha anlamlı kılar. Diğer türlü sadece sizi sömüren bir psikolojik mantar halini alır. Hayatımızda “hayır” diyebilmek özgüven açısında bize katkı sağlayacaktır. Bütün bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz “yıkıcı” düşünce yapılarımızı yenmek için iç konuşma yapmalıyız. İç konuşma yaparak olumsuz varsayımlarımızla başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, “dur bakalım, o kadar da değil” diyerek daha olumlu varsayımlar üretmeliyiz. Örneğin, herhangi bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda , her şeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi şekilde yapmaya çalışmak olduğunu kendimize hatırlamak harika bir fikirdir. Kişisel değerlendirme yapmak, kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek... İçsel olarak kendimiz kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve kişisel gücümüzü başkalarının ellerine teslim etmemizi engelleyecektir. Hedef Koymak: Tabi burada kastedilen hedef açık ve net koyduğumuz hedefler.Elbetteki çok büyük genel hedeflerimiz olabilir.Ama bunlara ulaşmamız için mutlaka planlı ve daha gerçek hedeflerimizde olmalı. Pozitif Düşünmek: Pozitif düşünce özgüveni harekete geçirmeye zorlayan belki de en önemli etkenlerden biri. Olumsuz bir düşünceyle herhangi bir başarı elde etmek çok güç. Bu bizi ancak karamsarlığa götürür. O yüzden kendimizi pozitif düşünmeye alıştırmamız ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz bize hayatımızda çok şeyler kazandıracak. İyi bir iletişim: Sağlıklı bir iletişim yeteneğimiz olması bizlerin çevremizde sevilen saygı duyulan güvenilen insanlar olmamızı sağlar.Çevremizde olumlu bir imaja sahip olduğumuzda kendimize güvenimiz artacaktır.
Anne babalar çocuğu özgüvenli yetiştirmek için neler yapabilir ?
Çocuğun güçlü olduğu konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.
* Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güvenin belli edilmesi.
* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.
* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor.... vb.) yönlendirilmesi.
* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.
* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.
* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek, evde parti yapmasına izin vermek.....vb.)
* Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.
* Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. (Sınav konularının hiçbirini öğrenmemistik yerine Sınav konularının bazılarını öğrenmemiştik .... vb.)
* Düsüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması (Öğretmen beni hiç dinlemiyor yerine Soru sorduğumda bazen öğretmen beni dinlemiyor.....vb.
Son olarak,
Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmen saldırıya geçmeye karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak “Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak” der.
Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun kehanetini takdir edercesine, “Kimse kaderi değiştiremez” der. Bunun üzerine “Haklısın” der komutan, iki tarafı da –tura- olan parayı göstererek...
Saygılarımla
Psk.Mehmet Bakay
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mehmet BAKAY Fotoğraf
Psk.Mehmet BAKAY
İçel (Mersin)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Mehmet BAKAY'ın Makaleleri
► Dip Köşe Bilinçaltı Temizliği! Psk.Betül Esra BABA
► Evlilikteki Çıkmaz Sokaklar Psk.Nesteren GAZİOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Çıkmaz Sokağımız (Özgüven ve Benliğimiz)/Sonhaber Mersin Gazetesi Köşe Yazım' başlığıyla benzeşen toplam 13 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Otizm ve Aile Aralık 2018
► Kendilik Psikolojisi Mart 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:47
Top