2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Acıdan Beslenmek…
YAZI #4760 © Yazan Uzm.Psk.Nur METİN KORKMAZ | Yayın Mayıs 2018
Sadizm, bir başkasına bedensel ya da ruhsal acı çektirmekten, yineleyici bir biçimde, cinsel olarak uyarılma şeklinde tanımlanmaktadır. Bu terim ilk olarak Krafft- Ebing tarafından kullanılmıştır. Sadizm ismini yazar Marquıs Donatien Alphonse Francois De Sade’nin cinsellik ve acı verme ile ilgi romanlarından almıştır. Freud sadizmin iki dinamiğinden bahsetmiştir. 1) Cinsel objeye karşı aktif, şiddet içeren tavır sergilemek. 2) Cinsellikte aşağılanmak, kötü davranılmak yoluyla doyuma ulaşmak. Cinsel duygular acı verme isteğine yol açabildiği gibi, eziyet etme düşüncesi ya da eylemi de cinsel hazza yol açabilir. Cinsellikle ilgili özellikle toplum tarafından kabul görmeyeceğini düşündüğümüz fikirlerimiz veya arzularımız içimizde yoğun çelişkili duygular uyandırabilir, bizi kızdırabilir veya bizim için bir tehdit unsuru oluşturarak, kontrolu kaybetmemize neden olabilir.
Freud, sadizmin narsisistik libidonun etkisiyle “benden” itildiğini ve ancak nesne ile ilişkide görünür hale geldiğini belirtir. Freud ve Krafft Ebing’e göre etkin ya da saldırgan davranış erkekten gelir. Kadın ise edilgin ve savunma durumundadır. Kraft Ebing, başka koşullarda normal davranan insanların, cinsel isteklerin en yoğun olduğu anlarda coşkuya kapılarak aslında kızgınlığın ifadesi olan ısırma ya da tırmalama gibi eylemleri gerçekleştirebildiklerinden bahseder. Ama asıl önemli olan, kişinin başka bir varlık üzerinde mutlak gücü elde ettiğinde yapabilecekleridir. Sadizm her zaman cinsel içerikli olmayabilir. Fromm, sadizmden “cinsel içerikli” ve “cinsel içerikli olmayan” sadizm olarak iki ayrı alanda bahseder. Fromm’a göre; cinsel sapkınlıklar olarak sadizm ve mazoşizm hiçbir cinsel davranış içermeyen çok kapsamlı sadistlik olgularının küçük bir bölümünü oluşturur. Ölüm gibi aşırılıklara dek varan bedensel acı vermeye yönelik cinsel-olmayan sadist davranış, ister insan ister hayvan olsun, güçsüz bir varlığı hedef olarak alır.

Freud, sadist kişide, aşağılamak ve efendi olmanın yanı sıra acı vermek düşüncesinin hâkim olduğunu savunanlardandır. Öte yandan, Fromm bazı durumlarda cinsel ilişki sonrasında sadistin sevgi duyguları hissetmesinin mümkün olabileceğini savunur. Bu hisler hazzın yaşanmasına olanak tanıdığı için karşı tarafa duyulan bir teşekkür olarak adlandırabilir. Fromm sadizmin her türlü ifadesinin çekirdekte, bir varlığın tutkulu şekilde başka bir varlığın üzerinde mutlak ve sınırsız kontrole sahip olma arzusundan bahseder. Kendisini koruması mümkün olmayan bir varlığın üzerinde kurulan acı veya aşağılanma deneyimi, acı veren kişiye mutlak bir egemenlik hissi yaşatır. Başka bir varlığın üzerinde tam egemenlik sağlayan kişi, kontolü altındaki kişiyi, kendisine ait bir nesne gibi görmeye başlar, onu kendisinin bir uzantısı haline getirir, hatta gücün verdiği haz, kendisini Tanrı gibi hissettirir. Bazı araştırmacılara göre, sadizm mazoşistin partner ihtiyacından ortaya çıktmıştır. Sadistlerin motivasyonu çoğunlukla partnerlerini tatmin etmektir. İttaatkarların tepkileri, onları kontrol eden kişinin zorlamasıyla yaratılır. Sadistin bir başka özelliği de, yalnızca çaresiz ve sürekli güçlü olanı tahriş ediyor olmasıdır. Örneğin, eşit bir kavgada bir düşmana zarar verirse, sadist hissetmez, çünkü bu durum kontrol ifadesi değildir. Sadist davranışlardan sağlanan doyum, hasara uğrayan kişiyle özdeşleşme sonucu yaşanır ve sadizm mazoşist eğilimlerin bir başka kişiye yansıtılmasını simgeler. Sadistin yardım edeceği ve kendisinden yardım talep eden bir başka kişiyi sadistçe elinde tutma ihtiyacı vardır, bu anlamda sadist kişi karşısındakinin özgürlüğünü kısıtlar. Sadist karakter, kesin ve öngörülemeyen her şeyden korkar; bu yüzden hayattan da korkar. Hayat korkunçtur çünkü doğası gereği önceden öngörülemez ve belirsizdir. Sadist karakter genellikle yabancı düşmanı ve neofobiktir - garip her şey yenidir ve yeni olan her şey korkuya, şüpheye ve kızgınlığa neden olur, çünkü spontan, canlı ve bağlı olmayan bir yanıt gerektirir.
Sadizm, bireyin varoluşsal sürecine daha iyi bir anlam yükleyemediğinde verdiği bir yanıttır. Başka biri üzerinde mutlak egemenlik deneyimi, kişiye insani sınırları aşabileceğini hissettirir, özellikle hayatında mutluluk ve haz olmayan bir kişi için bu deneyim oldukça önemli olabilir. Birçok insanın kişilik yapısında sadistik dürtüleri olabilir, önemli olan kişilerin bu dürtülerin güçlenmesine izin vermemeleridir. Genellikle bu kişilerin içinde yaşadıkları bu iç çatışma sadizme karşı büyük bir hassasiyet olarak dışa vurulabilir. Sadistik eğilimlerini, karşıt bir eğilim geliştirerek bastıran kişiler de görülebilir. Örneğin, güçsüz insanları kontrol etmekten haz duyan bir kişi, işkence veya acı çektirme gibi eğilimlerde kesinlikle bulunmak istemeyebilir.
Bu tavrı, Hitler'in rejimini destekleyen birçok kişinin, Hitler’in emri ile yapılan sadist zulümlerine sergiledikleri karşı tutumda görebiliriz. Bu rejimde Yahudilerin ve Polonyalıların idamları yalnızca küçük bir grup tarafından bilinirken, Alman nüfusunun büyük çoğunluğundan gizlenmiştir. Hitler'in birçok konuşmasında, cinayetlerin "insani" şartlarda gerçektirilmesi gerektiği vurgulanırken, sadist aşırılıklar sergileyen askerlerin şiddetle cezalandırılacakları belirtilmiştir. Hatta bazı durumlarda, Rus ve Polonyalı vatandaşlara kısa ve tamamen resmi bir dava açmaları talimatı verilmiş ki, halkın geneli bu cinayetleri ‘’yasal’’ ve ‘’adil’’ olarak algılayabilsin. Tüm bu yapılanlar saçma gelse de, Nazi liderlerinin bile sadist eylemlerin halkın geneli tarafından hoş karşılanmayacağının ve halkın bu sadistik eylemlere isyan edeceğinden korktuğunun bir kanıtı olarak görülebilir.

Albert Camus'un Caligula eseri, sadizm ve mutlak egemenliğin en güzel örneklerinden biridir. Caligula'da, sevdiği kadının ölümünün ardından mutluluğu, özgürlüğü, gücü ve ahlaki değerleri sorgulamaya başlayan genç yaştaki Roma imparatorunun, "göğü denize çalmak, çirkini güzele katmak, kederi neşe kılmak", yok olanı var etmek adına, sınırsız güçle imtihanının hikayesi anlatılır. Caligula, devlet işlerini tamamen kendi tekeline almıştır ve senatoya danışmamaktadır. Senato sadece sözde meclis durumuna düşmüştür. Caligula devlet hazinesi için zenginler başta olmak üzere tüm halktan yüklü vergiler almaya başlamış; halkı kendi işlettiği geneleve müşteri olarak gitmeye zorlayan kanunlar çıkarmıştır. Giderek tüm koşullardan bağımsız olarak güçlenen ve insan üstü bir konuma getirilen Caligula'nın güç arzusuna giderek daha da bağımlı hale gelerek, sonunda bağımlılığın kurbanı oluşuna tanıklık ederiz. Senatörlerin eşleri ile birlikte olur ve senatörlerin kendisine karşı dostça davranmaya zorlandıklarını gördükçe, onları aşağılamanın keyfini yaşar. Bir kaç kişiyi öldürmesin rağmen, geride kalanlar hala gülmeye ve şaka yapmaya mecburdur. Tüm bu güç bile onu memnun etmez, mutlak gücün peşinden koşar, imkansızı ister. Caligula, tanrı insanları istediği zaman nasıl öldürebiliyorsa kendisinin de aynısını yapabileceğini düşünmüştür. Belki de bu yolla ölümsüzlüğe ulaşamasa da ölümün kendisine sahip olduğunu düşünerek onu kendince dilediği gibi kullanmaya çalışmıştır. Herşeye gücü olan bir insan, insanın ölümlü varoluşunun sorununa farklı bir çözümdür. Caligula, zalim imparator, yani tanrının temsili, bu insanlara sınırlarla dolu hayatlarını göstermiştir. Çünkü istediği zaman birinin canını alabilir, istediği zaman ambarları kapatarak insanları aç bırakabilir. Ancak, bu insan üstü gücü elde etmeye çalışırken, diğer insanlarla olan tüm ilişkilerini kaybetmiştir. Yalnızlığı çoğaldıkça, sadizm bile haz vermemeye başlamıştır. Olanaksızı elde etme arzusu içinde Ay’ı, Güneş’i fethetmeye kalkan Caligula, en sonunda ölüme de sahip olmaya çalışsa da, insani sınırlardan kaçamamış ve ölüme teslim olmuştur. Camus, tüm halkına eziyet eden ve Ay’a sahip olmayı isteyen Caligula’nın bile, sadist arzusunun ve gücünün sınırının aslında her insanın sınırından çok da farklı olmadığını gözler önüne sermiştir. Hayatın sadomazoşistik yanı ölümdür ve bu döngüden kaçış yoktur.


Kaynaklar
Geçtan, E. (2010). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar. İstanbul: Metis Yayınları.
Güdücü, B. (2013). Sadistik ve Mazoşistik Davranışların Cinsel Yönelimler Açışından İncelenmesi, Adli Tıbbi Yaklaşım. Doktora tezi. İstanbul Üniversitesi.
(Psikeart Dergisinde 54.sayıda yayınlanmıştır.)
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Nur METİN KORKMAZ'ın Yazıları
► Acıdan Mutluluğa Psk.Beria Bilge ŞENER
► Psikolojik Açıdan Aldatma Dr.Psk.Dnş.Ayavar Cem KEÇE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Acıdan Beslenmek…' başlığıyla benzeşen toplam 29 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Empati Temmuz 2018
◊ Tutku..... Temmuz 2018
◊ Panik Atak? Mayıs 2018
◊ Mutluluk Üzerine... Eylül 2017
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:36
Top