2007'den Bugüne 92,310 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anksiyete (Kaygı Bozuklukları)
YAZI #4863 © Yazan Dr.Nurcan USLU BALABAN | Yayın Haziran 2018
Anksiyete içten veya dışarıdan gelebilecek bir tehlike beklentisinin neden olduğu kaygı ve endişe durumudur. Sıkıntı, kaygı, bunaltı, darlanma, heyecan gibi kelimelerle anlatılabilir. Herkes zaman zaman anksiyete hisseder. Kişinin tehlike karşısında uyanık kalarak gereken önlemleri almasına yarayan hayatta kalmaya yönelik bir duygudur.

Ortada somut bir tehlike olmaksızın tekrar tekrar ortaya çıkması ve kişinin günlük yaşamını etkiliyor olması bir Anksiyete Bozukluğu olduğunu göstermektedir. Bu sebepsiz alarm tepkisi nedeniyle kişi göğüste sıkışma hissi, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, baş ağrısı, bulantı, hazımsızlık, sersemlik hissi gibi birçok fiziksel belirti yaşar. İyi düşünme, esnek ve yaratıcı biçimde tepki verme, dikkati istenilen yere yoğunlaştırma ve planlama yetenekleri kısıtlanır. Kaygı düzeyi ne kadar yüksekse düşünen beynin verimliliği de o kadar azalır.

Toplumda her dört kişiden biri hayatının bir döneminde anksiyete bozukluğu yaşamaktadır.

Anksiyete bozukluklarının tipleri; sık görülen basit fobilerden, Panik Bozukluk ya da Obsesif Kompulsif Bozukluk gibi süreğenleşen ve hayat kalitesini bozan hastalıklara kadar giden geniş bir hastalık grubudur. Anksiyete bozukluğunun tipine, şiddetine, kişinin hayatını etkileme derecesine göre ilaç, psikoterapi ya da iki seçenek birarada kullanılarak tedavi edilir.


Panik Bozukluk ve Panik Atağı

Aniden birden fazla fiziksel belirtinin ortaya çıktığı ve dakikalar içinde en üst seviyeye ulaştığı korku ya da huzursuzluk hissine Panik Atağı denir. Bu terim psikiyatride bir hastalığın değil, belirtinin ismidir. Panik atakları, Panik Bozukluk dışındaki anksiyete bozukluklarında da ortaya çıkabilir.

Hemen herkesin yaşayabileceği bir huzursuzluk, kalp atışları hissetme, fenalaşma hissi ciddi bir hastalığın (kalp krizi ya da felç gibi) gerçekleşeceği şeklinde yanlış yorumlanır.

Panik Bozuklukta ataklar beklenmedik ve sebepsiz bir şekilde başlar ve tekrarlayıcı nitelik gösterir. Aynı sıkıntıyı yeniden yaşamamak için panik atağının olduğu koşullardan kaçınma ve güvenlik arayışı başlar. Bazı kişiler kalabalık ya da açık alanda olmaktan kaçarken, bazıları her an bir kalp krizi geçirebileceği endişesiyle yardım alabilecekleri bir yerde olmayı tercih eder, yanlarında ilaç ya da su gibi güvenlik nesneleri taşırlar.


Panik Atak Belirtileri:
Çarpıntı: Kalp ritmi artsın ya da artmasın kalp atımının hissedilmesi,
Tansiyon yüksekliği
Göğüste baskı ya da ağrı,
Nefes darlığı,
Boğazda düğümlenme hissi, boğulacak gibi olma,
Baş dönmesi ya da dengesizlik,
Göz kararması,
Ateş basması, terleme, ağız kuruluğu,
Titreme,
Mide krampları, bulantı, kusma ya da ishal
Gerçeklik algısında değişiklikler
Bu bedensel belirtilerin bazılarının olması yeterlidir ancak bedensel belirtilere korku ya da endişe eşlik eder. Kişi o anda ölüyor ya da aklını kaçırıyor olduğunu düşünmeye başlar. Panik atağı genellikle kendiliğinden biter.


Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)

Obsesyonlar (takıntılar), istenmeden gelen ve belirgin kaygıya sebep olan yineleyici düşünce, dürtü ya da hayallerdir.

Takıntı, toplumda sanılanın aksine kişinin kendi düşünceleri ya da gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir. Kişi bunları mantıkdışı olarak değerlendirir, baskılamaya ya da kompulsiyonlar (zorlantılar) ile etkisizleştirmeye çalışır.

Kompulsiyon (zorlantı), kişinin obsesyona (takıntıya) tepki olarak yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlardır.


Sık görülen takıntılar:

Bedenine ya da kıyafetlerine mikrop ve kir bulaşacağı düşüncesi en sık görülen takıntıdır, bu düşüncenin verdiği sıkıntıyı azaltmak için sık sık el yıkama, kıyafet değiştirme, ortak kullanılan eşyalara dokunmama gibi zorlantılar gelişebilir.

Ocağı ya da kapıyı kapattığından, elektrikli aletlerin prizden çektiğinden emin olamayan kişi aşırı şekilde kontrol etme zorlantıları ile kendini rahatlatmaya çalışır.

Başkasına ya da kendine zarar verebileceği takıntısı da sık görülür, bu nedenle kişiler genellikle zihinlerinde canlandırdıkları senaryoya göre önlemler alırlar. Balkondan kendini atabileceği ihtimalinden korkan bir kişi balkona çıkmaz. Çocuklarına zarar vermekten korkuyorsa onlardan uzak durmayı yeğler.

Özellikle çocuklarda büyüsel düşünceler ve ritüeller görülür. Mantıklı bir anlamı olmasa bile yaptığı bir hareketin neticesinde (örneğin kapıdan sol ayakla çıkmak ya da masaya dirseğini dayamak gibi) sevdiği birine zarar geleceğini düşünebilir. Tehlikeli davranışları nötrlemek için ritüeller başlar.

Cinsel takıntılar, cinsel eylemle ilgili rahatsız edici zihinsel görüntüler ya da düşüncelerdir. Başkalarının genital organlarına bakıyor olduğunun düşünüleceği korkusu, kadınlarda cinsel ilişki olmadığı halde gebe kalma ya da kızlık zarının bozulduğu düşüncesi, eşcinsel olmadığı halde öyle sanılacağı endişesi cinsel obsesyonlara örnektir.

Dini vesveseler genellikle aklından günah düşüncelerin geçmesi, abdestin ya da namazın bozulması şeklinde olur. Bu vesveselere kapılan kişiler sık sık abdest tazelemek gibi telafi edici yollara başvururlar.

Bazen zorlantılar zihinsel eylemler şeklinde olur; içinden bazı kelimeleri tekrarlamak ya da bir şeyleri saymak gibi.

Obsesif Kompulsif Bozuklukta kişi, zorlantı davranışlarının endişe ettiği durumdan korumadığını, mantıkdışı olduğunu kabul etse bile bunları yapmaktan kendini alıkoyamaz.


Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Hemen her gün birçok durum hakkında aşırı kaygı duymaya, irkilme, kas gerginliği, uyku bozukluğu gibi aşırı uyarılmışlık belirtileri de eşlik eder.

Devamlı bir tehdit algısı, bedenin de sürekli olarak kendini korumaya almasına neden olur. Tehlike alarmı sırasında ortaya çıkan bedensel değişiklerin sürekli devam etmesi aşırı uyarılmışlık belirtilerine yol açar.
İnsan evrimsel olarak bir tehlikeye karşı kendini korumak için uyanık kalmak, tetikte olmak, her tür tıkırtıyı işitmek, gerektiğinde kaçmak ya da fiziksel mücadele vermek için kaslarını gergin ve hazır tutmak zorundadır. Ancak günümüzde bu tehlike alarmı bir sınavda başarısız olma ya da sosyal bir ortamda küçük düşme gibi tehlikelere karşı da çalışmaktadır. Sürekli olarak alarmı çalışan kişilerde kas ağrıları, dikkati odaklamakta güçlük, uykusuzluk gibi belirtiler oluşur.


Sosyal Anksiyete

Sosyal ortamlarda ya da performans gösterilmesi gereken durumlarda kişinin, başkaları tarafından aşağılanacağına veya utanılacak biçimde davranacağına ilişkin korku duymasıdır.
Bu korkuya yüz kızarması, ateş basması, titreme, kekeleme ya da başka şekillerde konuşma güçlüğü gibi belirtiler eşlik eder. Diğer kişilerin bu belirtileri fark edip onun hakkında olumsuz bir yargıya varacakları endişesi giderek artar ve kişi bu tür ortamlara girmekten kaçınmaya başlar.

Kişiden kişiye değişmekle birlikte telefonda konuşmak, satın aldığı bir malı geri iade etmek, sunum yapmak, kalabalık bir ortamda konuşmak ya da yemek yemek, yol sormak, başkaları içerideyken bir odaya girmek, karşı cinsle konuşmak, başkaları tarafından izlenirken yazı yazmak ya da çalışmak endişe veren durumlar arasındadır.

İnsan sosyal bir varlıktır ve bedensel sağlığı için de çevresindekilerle sağlıklı bağlantılar kurması önemlidir. Beynimiz bu nedenle sosyal ilişkileri düzenlemek ve dışlanmaktan korunmak için büyük çaba sarfeder.

Sosyal Anksiyetesi olan kişi için de endişe kaynağı sadece sesindeki ya da bedenindeki kaygının fark edilmesi değildir. Bunun sonucunda başkaları tarafından dışlanacağını, sırf bu durumun onu tamamen değersiz kılacağını hissetmektedir.

Sosyal kaygı psikoterapiyle veya ilaç tedavisiyle tam düzelebilecek bir hastalıktır.

PTSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Travma nedir?
Travma kelimesi de günlük dilde sık kullanılsa da sıkıntı ve üzüntü yaşatan her olay travma değildir. Kişinin bedensel bütünlüğünü tehdit eden, korku, dehşet ve çaresizlik içinde bırakan olaylar travma olarak tanımlanabilir. Örneğin savaş, fiziksel ya da cinsel saldırı, kazalar, afetler gibi.

Travma sonrasında
Uykusuzluk,
Olay anının yeniden oluyormuş gibi hatırlanması ya da rüyada görülmesi,
Olayın tekrarlanacağına dair korku ve tetikte bekleme,
İrkilme,
Olayı çağrıştıran yerlerden, nesnelerden ya da konuşmalardan rahatsız olma ve kaçınma,
Sinirlilik, öfke patlamaları
İnsanlardan uzaklaşma,
Bir geleceği kalmadığı duygusu,
Odaklanamama ve hafıza problemleri görülebilir
Çoğu kişide bu belirtiler birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelir. Posttravmatik stres bozukluğunda ise aylarca, hatta yıllarca sürebilir. Bazen belirtiler travmatik olaydan aylar sonra başlayabilir. Travmaya maruz kalan herkeste PTSB gelişmez. Kadınlar, psikiyatrik ya da bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır. Travma ile başa çıkmak için olay hakkında konuşmaktan kaçınan, olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanların iyileşmesi daha zor olmaktadır. Bunun yerine yardım ve destek isteyen, sıkıntılarını yakınlarıyla paylaşan kişilerin belirtileri daha kolay iyileşmektedir.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Nurcan USLU BALABAN Fotoğraf
Dr.Nurcan USLU BALABAN
İzmir
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Nurcan USLU BALABAN'ın Yazıları
► Anksiyete Bozuklukları Prof.Dr.Aylin ERTEKİN YAZICI
► Anksiyete Bozukluğu Prof.Dr.Gürcan KISAKOL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Anksiyete (Kaygı Bozuklukları)' başlığıyla benzeşen toplam 95 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bipolar Bozukluk Haziran 2018
◊ Psikodrama Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:02
Top