Yaşam içerisinde hepimizin mutsuz, endişeli veya kızgın hissettiğimiz dönemleri olabiliyor.
Mutluluk, heyecan gibi hissettiğimiz olumlu duygular kadar diğer olumsuz duygular da insan
tarafımızın bir parçası fakat bu olumsuz tarafımız benliğimizi ele geçirmeye ve olumlu
duygularımızdan rol çalmaya başlayabilir, hatta uzun süre buna devam edebilir.
Bu mutsuz ve olumsuz duygularımızın birçok ve özel sebebi olabilir. Sevilen birinin kaybı,
günlük yaşamda problemler, bir ilişkinin sonlanması ile hissedilen “sevilmeye layık biri
olmadığı olumsuz düşüncesi”, iş yerinde yaşanan sorunlar ve bunların sonucunda ortaya çıkan
performans kaybı beraberinde gelen “başarısızlık” düşünceleri, içerisinde bulunulan zorlu
hayat şartları, verilmesi gereken kritik kararlar gibi veya farklı etmenlerden ötürü kendimizi
olabildiğine mutsuz, huzursuz, kaygılı, umutsuz hissedebiliriz. Araştırmalar biyolojik
yatkınlık ve mizaç dışında stres faktörlerinin de depresyona zemin hazırlayabileceğini
göstermiştir.
Depresyon “psikiyatrinin nezlesi” olarak ifade edilir. Bunun sebebi neredeyse her insanın
hayatında bir kere de olsa depresyon yaşamasıdır. Depresyon “herhangi bir kendini kötü
hissetme hali” değildir. Depresif duygu durumu, önceden keyif aldığı etkinliklerden artık
keyif alamama, kilo azalması veya artması, aşırı uyku veya uykusuzluk, değersizlik hissi,
uygunsuz ve aşırı suçluluk hissi, kararsızlık, yalnız kalma isteği ve içe çekilme, cinsel
isteksizlik gibi belirtilerin en az 2 hafta süreyle devam etmesi depresyonun semptomları
olarak ifade edilebilir.
Depresyon Genetik Midir?
Depresyon tanısı almış bazı kişilerin ailesinde depresyon geçirmiş tanılı bir birey yokken,
bazılarının ailesinde birden fazla kişi depresyon tanısı almış olabilir. Ailede görülen
depresyon veya depresyon belirtileri kişinin yatkınlığını arttırır fakat kesin bir sebep değildir.
Depresyon ve Düşündürdükleri;
Seanslarda sık sık karşılaştığım durumlardan biri, olumsuza odaklı biçimde düşünmek…
Düşüncelerde aşırı genellemeler yapıldığını ve yaşanan tek bir olumsuz deneyim sebebiyle
danışanların kendilerine “başarısızım”, “güçsüzüm” gibi acımasız ifadeler kullandığını
görüyorum. Tek bir olayda kalarak kendilerini ona tutsak ettiklerini söyleyebilirim. Güçlü
yanlarını görmektense güçsüz yanlarını sürekli eleştirdiklerini “yine olmadı”, “yine
yapamadım” gibi söylemlerle kendilerine olan inançlarını ketlediklerini, sorunları çözmeye
odaklanmak yerine sonuçlarını tahmin etmeye çalıştıklarını bu durumun da ne yazık ki
umutsuzluk hissini beraberinde getirdiğini gözlemledim.
Depresyon ve Psikoterapi
Psikoterapi; psikolojik yönden zorluk yaşayan kişilerin sorunları fark etmelerini, bu
problemin temeli hakkında İÇGÖRÜ kazanmalarını ve buna uygun çözüm geliştirebilmeyi

hedefler. Bu süreçte terapist ve danışan işbirliği, terapötik ilişki oldukça önemli bir yere
sahiptir. Danışanın terapistine güvenebilmesi ve kendini açabilmesi birlikte yürüyecekleri bu
yolun temelini oluşturur.
Psikoterapi size, depresyon sürecinde olan ve bu zorlukları yaşayan başka kişiler olduğunu da
hatırlatır. Terapi seanslarında gözlemlediğim en önemli ve en temel sorunlardan; danışanların
bu süreçte kendilerini yalnız hissetmeleri, anlaşılmadıkları hissine kapılmaları ve bu nedenle
sosyal yönden içe çekilmeleridir.
Sizi zorlayan bu süreçte, size bu yolda eşlik edecek bir uzmandan destek almayı ihmal
etmemeniz dileklerimle.
Sevgiler…