2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sınav Kaygısı ile Nasıl Başedebiliriz
YAZI #803 © Yazan Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN | Yayın Mayıs 2010
Sınav kaygısı, öğrencinin yıl içerisinde tüm çalışmalarını elinden geldiğince yapmasına rağmen başarısını sınavda gösterememesiyle ilgili sıkıntılı bir durumdur. Kaygı başarı için olmazsa olmaz, fakat kontrol altına alınamadığında başarıyı oldukça düşüren patalojik bir süreçtir.
Bu kaygı öğrencinin sınava hazırlanma süreci ile, sınava yüklediği anlamla, fizyolojik ihtiyaçların karşılanamamasıyla ilgilidir. Dolayısıyla bu kaygının nedenlerini araştırırken birkaç boyutta ele almalıyız. Öğrenci yeterli çalışmayı yapabiliyor mu, yeterli ve dengeli beslenebiliyor mu, ne kadar süre dinlenebiliyor… Bunları yönetebilmek demek sınavda oluşacak kaygıyı istenilen seviyeye çekebilmek demek olacaktır.
Sınav kaygısının diğer ve en önemli bir boyutu da düşünsel boyutudur. Yani öğrenci sürekli olumsuz düşünceler, olumsuz beklentiler içerisine girmiştir. Bunların çoğu gerçekçi değildir. Sadece zihni kurcalayan, hali hazırda gerçekleşmemiş, kişinin sınav geçip gittikten sonra aklına bile getirmeyeceği olumsuz beklentilerdir. İşin ilginç ve döngüsel kısmı da, öğrenci bunları düşünürken, bunlar hakkında yapılabilecek tek bir alternatifinin bulunmamasıdır. Dolayısıyla öğrenciye özellikle bunun farkına varması için yardımcı olunur. Örneğin; “herkes benden daha iyi not alacak” olumsuz otomatik düşüncesi. Öğrenci bunu düşündüğünde yada bu düşünce aklından geçtiğinde bunun için dertlenmesinin onun için hiçbir anlamı yoktur. Bu düşünce, başarı isteği olan herkes için kaçınılmaz bir kıyaslamadır. Fakat bu düşünceyle aşırı derecede ilgilenmek öğrenciyi o anda yapacağı çalışmalardan alıkoyar ve sınav esnasında konsantre olamamasına sebep olur.
Sınav kaygısı yaşadığı tespit edilen bir öğrencinin psikoterapötik görüşmelerinde üstünde durulacak en önemli nokta bu düşüncelerinin tartışılmasını içerir. Öğrencinin düşünce ve inançları sorgulanır. Buna bilişsel-davranışçı açıdan sınav kaygısıyla baş etme yöntemi denilir. Bunun yanında öğrencinin kafasında oluşan olumsuz tablo, sistematik duyarsızlaştırma yoluyla ve imajinasyon teknikleriyle güzel bir resme dönüştürülür. Gerginliğin azaltılması için fizyolojik tepkilerine dikkat çekilerek gevşeme egzersizleri yaptırılır.
Burada önemli olan “yorum” dur. Öğrencilerin sınavı doğru yorumlamaları, zihinlerini olumsuz düşüncelerle meşgul etmemeleri gerektiğini öğrenmelidirler. Doğru yorum sınav kaygısının bastirılması gerektiğini değil, kabul edilip baş edilmesi gerektiğini öğretir.
Yazımı çok sevdiğim bir hikayeyle bitirmek istiyorum. Sağlıkla kalın…

Adam ve Atı
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakir.

Ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki. Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.

"Bu at, sadece bir at değil benim için. ‘Bir dost’. İnsan dostunu hiç satar mı?" dermiş hep.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanıp:

"Seni ihtiyar bunak. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler.


İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. Sadece ´At kayıp´ deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler.

"Babalık" demişler. "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için. şimdi bir at sürün var."

"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getirecegini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?"

Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara:

"Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar:

"Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez. "

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler: "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer."

"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış etrafına anlattığında:

"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Sınav Kaygısı ile Nasıl Başedebiliriz' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Bağlanma Psikolojisi Kasım 2017
► Psikoterapi Yöntemleri Kasım 2017
► Çocukta Öfke Kontrolü Ağustos 2016
► Oyun Terapisi Mart 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:34
Top