2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Biz, İlişkimiz ve Ailelerimiz
MAKALE #15483 © Yazan Psk.Enise AKGÜL | Yayın Ekim 2015 | 3,099 Okuyucu
Sağlıklı ilişkinin ne olduğunu tanımlamak çok yönlü bir açıklama ve sonsuz seçenekler sunarken, sağlıklı bir ilişkinin ne olmadığını tanımlamak çok daha kolaydır. Sağlıksız ilişkinin her iki tarafı da uzun süreli mutsuz etmesi en belirgin göstergelerden biridir. Terapist olarak karşımıza en sık çıkan durumlardan biri ise, ilişkinin kayınvalide, görümce, elti, komşu vs gibi ilişki dışındaki insanlar sebebiyle bittiğinin söylenmesidir. Oysa ilişki; sadece ve sadece ilişkideki iki insan sebebiyle biter. Bu iki insanın 3. Şahıslar karşısında birbirlerinden beklentilerini karşılayamamaları sebep olarak gösterilebilse de ilişki hiçbir şekilde x insanlar sebebiyle bitmez, bitmemelidir. Bu yazımızda çiftin evliliğini koruyacak ve birlikteliklerini güçlendirecek tutum ve davranışlardan bahsedilecektir.

İki, üç ailenin birlikte yaşadığı geniş aile sistemlerinden, çekirdek aile sistemine geçtiğimiz ve artık aile apartmanlarının dahi azaldığı şu günlerde hala ilişki problemi olarak karşımıza x insanlarının getirilmesi tuhaf değil… Zira ilişkilere yapılan müdahalelerin, yorumların, baskıların, çiftlerden beklentilerin fiziksel mesafe ile hiçbir ilgisi olmadığı çok açık… Evlenen iki insana, yetişkin iki insan olarak değil de iki ailenin de çocukları olarak bakılıyor olması, kendilerine eklenen gelin/damat rolleri ile birlikte artan beklentiler ve bu rollere biçilen davranış kalıplarının kişilere yüklenmesinde sağlıklı sınırların gözetildiği aileler halen azınlıkta… Buradan çıkan sonuç şu: diğeri/öteki karşısındaki sınırlarımızı bilmiyoruz ve bu sınırları öğrenmemiş nesiller yetiştiriyoruz.
Bu konuyla ilgili her iki tarafa da düşen sorumluluklar var elbette. Şimdi biraz çiftin sorumluluklarından bahsederek devam edelim:

Artık evlenmiş ve böylece kendi özerkliğini resmen ilan etmiş bir çiftin kendi sınırlarını bilmesi, öğrenmesi, çizmesi ve koruması kendilerine düşen en önemli “biz” sorumluluklarından biridir. Bir yere gitme (nasıl gidileceği), bir yerden ayrılma (nasıl ayrılacakları), bir yerde kalma (ne zaman kalacakları) ya da kalmama, eve misafir çağırma, bir başkasına görüşme sözü verme ya da vermeme gibi konularda çiftin kendi içinde istişare edebilmesi, hemfikir olması veya bir karara varabilmesi bunlardan bazılarıdır. Bu gibi konularda eşlerden birinin kendi ailesi ile konuşup karar vermesi veya kendi ailesinden gelen kararı hiç istişare etmeden eşine dayatması gibi konular çift oluşa zarar veren konuların başında gelmektedir.

Öte yandan, çiftin “biz” duygusunun başkaları yanında kendileri tarafından ve başkalarına karşı korunması da kendi sorumluluğundadır. Çiftin arasında geçen olumsuz durumları, çatışmaları, anlaşmazlıkları ailelerine anlatmamaları gerekir. Aileden yakın biri ile dahi istişare etmeleri önerilmez. Halen, kavga sonrasında kayınpederini/kayınvalidesini; annesini/babasını arayan damatları/gelinleri, en ufak bir tartışmada ailesinin evine giden tarafları sıkça görüyoruz. Aileler fıtraten taraf olacakları için çiftin onları olabildiğince ilişkinin içine almaması tercih ve tavsiye olunur. Öte yandan kendi ailesinin yanında iken eşe söylenecek olumlu geri bildirimler, övgüler ya da taksirler çiftin ilişkisine önemli katkıda bulunur.

Yine herkes eşini, kendi ailesine karşı koruma sorumluluğundadır. Yani kızın ailesinde damada söylenen bir söz, bir ima vs olması durumunda kızın; erkeğin ailesinde geline söylenen bir söz, bir ima vs olması durumunda erkeğin korumaya geçmesi; uygun aile dengesini gözeterek eşine söz söyletmemesi gerekir. Burada yine bir istisnadan bahsetmek gereklidir. Gelinin kayınvalidesi, görümcesi, eltisi, kardeşi, vs ile birlikteyken aralarında geçen iletişim problemlerini kendi içlerinde halletmeleri daha uygundur. Bunu “biliyor musun bugün annen ne dedi, kardeşin ne yaptı” vs ile eşine aktarmaması tavsiye olunur. Birebir ilişkilerdeki sıkıntıların birebir ilişki içinde hallolması ve eşe aktarılmaması büyük aile bütünlüğünün de korunmasına katkıda bulunacaktır.

Büyük aileye düşen sorumluluklara gelince; “şu gün şöyle bir program var siz de gelin” gibi önerilerde “müsaitseniz gelin” demek; “eşinle bir konuşun müsaitseniz şöyle bir program var” demek; çiftin dışında olduğunu kabul etmek, onların birlik ve bütünlüklerine saygı duyduğunu ifade etmenin en önemli göstergelerindendir. Evli çiftin evlerine gidileceğinde tercihen önce “gelin”/”kız” ile konuşmak; onu evin iç işlerinde öncelemek demektir. Yani kayınvalideler oğullarını arayıp “yarın size çaya gelelim mi?” demek yerine gelinlerini arayıp bu teklifi yapmaları tavsiye olunur.

Bayramlar, düğünler, doğumlar, tatiller ve ölümler iki farklı kültürde yetişmiş iki insanın en zorlanabileceği anların başında gelir. Eski geleneksel kültürümüzde genellikle erkek tarafının aile geleneklerine uyulması beklentisi varken bugün bu beklentilerin biraz daha eşitlendiğini görmekteyiz. Ancak yine de hangi ailenin evinde olunursa o ailenin sistemine uyulması tavsiye edilse de çiftin bu konularda nasıl davranacaklarına kendi istişarelerini yapıp kendi kararlarını vermelerinin gerekliliğinin de altı çizilmelidir. Ailelerin bu tarz özel günlerde gelin ya da damatlarından beklentilerini; onun farklı bir kültürde yetişmiş olması ve onunda bir ailesi olduğu gerçeğini devamlı göz önünde tutarak davranmaları daha rasyonel bir yaklaşım olacaktır. Her ailenin sistemi kendisine güzel ya da normal olabilir ve aynı sistem diğer aile için yanlış ya da uygunsuz kabul edilebilir. Bu tarz farklılıklar olması durumunda çiftin daha dikkatli olması ve ailelerini ilişkilerine problem olarak katmamak konusunda daha iradeli davranmaları gerekir.
Ailelerin dikkat etmesi gereken bir diğer konu, gelinine/damadına olumsuz davranış, ifade ya da imalardan kaçınmaları gerektiği gibi, eşinin yanında kendi oğluna/kızına olumsuz sıfatlamalarda bulunmaktan, ciddi eleştiriler ya da ciddi olumsuz tepkiler vermekten, oğlunu/kızının eşinin yanında azarlamaktan, küçük görmekten veya küçük düşürmekten kaçınmasıdır. Eşler arasında kurulmuş olan saygı, itibar, hürmet, hatır gibi pek çok önemli bağa zarar veren bu davranış; gelin ya da damat gözünde aileyi de itibarsızlaştırmaktadır.

Her ailenin kendi sırları, tartışmaları, kavgaları olabilir. Bu tarz zor durumlarda bazı ailelerin gelin ya da damadının yanında hiçbir şey konuşmadıkları, kendi oğul/kızlarını bir odaya alıp onunla konuştukları ve damat/gelinine öteki duygusu ve dışarda kalması gereken yabancı muamelesi yapmaları da söz konusu olabilmektedir. Bir yere kadar haklı ve anlaşılabilir olan bu durum bazı hassas dengelerin korunması ile daha kolay yönetilebilir. Mesela bu gibi durumlar olduğunda çiftin eve birlikte değil oğul/kızın eve tek çağırılması tercih ve tavsiye olunur. Özellikle yeni evliliklerde değil de yıllar sonrasında bile ailelerin gelin/damadını aileye katmamaları kırıcı olabilmektedir.
Eşlerin birbirlerinden habersiz kendi ailelerine yaptıkları ekonomik destek de çift ve büyük aile arasındaki ciddi problemlerden biri olabilmektedir. Yapılan desteğin eşe söylenmemesi veya yapılan desteğin miktarının gizlenmesi çiftin arasında diğerleri sebebiyle çıkan tartışmalardan biridir. Kendi çekirdek ailelerin ihtiyaçlarını önceleyip giderdikten sonra kız ya da erkeğin kendi ailelerine maddi/manevi destek vermeleri kendi insiyatiflerine bırakılabilecek bir konu iken; yine de çiftin bu konuda istişareli ve onaylı olmasının daha faydalı olacağı açıktır.

Yeni evlenen çiftin kendi düzenlerini, sistemlerini kurmalarına destek olmak; birbirlerini daha iyi tanıyıp birbirleriyle şekil almalarını desteklemek, evlerini ve yeni hayatlarını benimsemeleri adına sürekli bir yerlere çağırılmamalıdır. “Yemeği bizde yiyin evinize öyle geçin” gibi çok güzel bir öneri bile çok sık tekrarlandığında ev düzenlerinin oturmasına engel teşkil edebilmektedir. Çocuğun da eklenmesinden sonra pek çok yeni çiftin büyük ailelerinde yaşamaya başladıkları; henüz çift iken oluşturamadıkları ev alışkanlıklarını yeni ve sorumluluğu ağır bir bireyin eklenmesi ile hiç idame ettirememeleri ile sonuçlanması sık karşımıza çıkan tablolardan biridir. Bu durumda çekirdek aile kurulamamakta, ebeveyn sorumlulukları oturmamakta, çocukların sınırlar ve otorite karşısında aldıkları eğitimde aksaklıklar ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple yeni doğan bebekle çift; evlerinde olmaları konusunda desteklenmeli; ilk birkaç haftada yeni annenin fiziksel olarak toparlanması süreci sonrası; anneliğin babalığın gelişmesi, aile olmayı ve birlikte yaşamayı öğrenmeleri, hayatlarında ailemiz sınırını çizebilmeleri için yatılı olarak sürekli ebeveynlerinde kalmaları veya gereklilik olmadığı halde ebeveynlerin çiftin evinde yatılı kalmaları önerilmemektedir. “Gerektiğinde” “yeteri kadar” yardım; çifte yapılabilecek en iyi destektir.

Çiftin hayatına bir de çocuk eklendiğinde ve çift bir aile olduğunda bu sınırların gereklilikleri daha da ortaya çıkmaktadır. Zira doğan çocuk kendi anne babasının sorumluluğunda olması gerekirken pek çok kez gelin ya da damadın ailesinden kişilerin üzerinde söz sahibi olduğu ve kendi anne ve babasının itibarsızlaşabildiği bir ortam doğabilmektedir. Burada kastedilen asla büyük ailenin hatırını kırmak ve onlara çocuk üzerinde hiçbir söz hakkı tanımamak değildir. Ancak; öneriler ve tavsiyeler verildikten sonra son kararı genç de olsalar, tecrübesiz de olsalar ebeveyne bırakmak onların “büyümesine” vesile olacak ve sorumluluklarını yüklenmelerini destekleyecektir.
Biz ve diğerleri söz konusu olduğunda çiftin kendisine ve tarafların ailelerine düşen sorumluluklarından bir kısmını özetlemeye çalıştık. Bu sınırlar karşılıklı korunup kollandığında, çiftin ilişkisine önemli katkılar söz konusu olacak ve bu çiftin yetiştireceği nesiller adına da sağlıklı bir ilişki sistemi oluşturulmuş ve korunmuş olacaktır…
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Biz, İlişkimiz ve Ailelerimiz" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Enise AKGÜL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Enise AKGÜL'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Enise AKGÜL Fotoğraf
Psk.Enise AKGÜL
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Enise AKGÜL'ün Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Biz, İlişkimiz ve Ailelerimiz' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
► Sevgi... Kasım 2013
► Unutmak ya da Unutmamak Kasım 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:32
Top