2007'den Bugüne 92,336 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Cinsel İstismarın Çocuğa Etkileri
MAKALE #6355 © Yazan Psk.Ferihan YANCI | Yayın Ocak 2011 | 4,990 Okuyucu
Cinsel İstismarın Çocuğa Etkileri;

Cinsel istismarın klinik özelikleri ve çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun istismarcı ile olan ilişkisine, istismarın şekline, süresine, sıklığına, şiddet kullanımına, fiziksek zararın varlığına, çocuğun yașı ve gelişim basamağına, ruhsal özelliklerine ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlı olarak değişmektedir. Sıklıkla gözlenen bulgular;

Dissosiyasyon
Ruhsal Bozukluklar
Kişilerarası ilişkilerde bozulma
Benlik Saygısında azalma
Cinsellikle ilgili sorunlar
Travmatik bağlanma

Dissosiasyon;
* Dissosiasyon, ruhsal travmaya karşı ilkel bir savunma olarak kabul edilmektedir. İstismarın erken döneminde amnezi ve uyurgezerlik ortaya çıkabilmektedir.
* Çocuğun gözlerini bir noktaya dikip uyaranlara cevap vermediği şekil olarak tanımlanan trans benzeri durumlar çocuklarda en sık görülen dissosiasyon belirtisidir.
* Dissosiasyon istismara eşlik eden ezici ve korkutucu duygulardan çocuğun kaçınmasına olanak tanır.
* Dissosiasyon başlangıçta çocuğa yardım etmesine rağmen süre uzadıkça okul fonksiyonlarını da içeren bilişsel performansı bozduğu bulunmuştur.
* Çocuk istismarının başlangıç yaşı ne kadar küçükse, o ölçüde şiddetli dissosiasyon görülmektedir (Kaplan, 2002).

Ruhsal Bozukluklar;

Cinsel istismar öyküsü anksiyete, fobik bozukluk, depresyon, madde bağımlılığı, intihar davranışı, borderline kişilik bozukluğu, uyku ve yeme bozuklukları, somatizasyon, karşıt olma davranışı, fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişim sorunları, sosyal içe çekilme, kişilerarası ilişkilerde bozulma ve travma sonrası stres bozukluğunu içeren psikiyatrik bozukluklarla sonuçlanabilmektedir.

Ayrıca yetişkinlik çağında emosyonel distreslede bağlantılıdır. Emosyonel distres çocukluk çağı cinsel istismar öyküsüne sahip kişilerde alkol kullanımı ve tekrar cinsel yönden kötüye kullanıma maruz kalma ile ilişkili bulunmuştur.

Yapılan çalışmalarda kurbanların istismar olayına cevap olarak travmayla ilgili anılarından kaçınmasının psikolojik belirtilerin gelişiminde önemli bir faktör olduğu bildirilmektedir. Eğer yeniden yaşantılama yada kabuslar vb. semptomlar bilinç düzeyinde kesintiye uğramasa ve bu anıların yeniden tam anlamıyla yaşantılanmasına izin verilse belki de psikolojik rahatsızlıklarla başedilebilecektir.

Kişilerarası ilişkilerde bozulma;

Kişiler arası ilişki kurma ve sosyal ilişkileri sürdürme becerisi, cinsel istismardan olumsuz etkilenmektedir. Bu kişilerin ya ilişki kurmaktan kaçındıkları ya da aşırı yakınlık gereksinimi duyup çok sayıda, fazla beklentili ve kontrol edici ilişki kurdukları gözlenmektedir. Her iki tip ilişki de işlevsellikten uzak olmakta ve genellikle yalnızlıkla sonlanmaktadır (Keskin, Çam, 2005).

Çocukluk çağı cinsel istismarının kadınların cinselliğini ve kişilere güvenebilme yetisini bozduğu ve yakın ilişkilerini devam ettirebilme yeteneğini etkilediği saptanmıştır (Fleming,1997).

Briere’e göre ise cinsel istismar çocuğun çocukluk çağında kişiler arası ilişkilerinin gelişiminde iki farklı şekilde güçlük yaşamasına neden olur (Brier, 1992).

İlki yetişkinlik döneminde devam eden kognitif yapıda ve tepkilerde geliştirilen yeniden organizasyon sürecidir. Bu süreç diğerlerine karşı güvensizlik, yakın kişilerarası ilişkilerinde ambivalans veya ilişkiyi tamamıyla terk etme şeklinde yaşanmaktadır.

Yaşanan ikinci güçlük ise devam eden istismar sürecine uyum sağlama şeklinde olmaktadır. Bu uyum tepkileri çekingenlik, pasiflik veya cinselliğe aşırı yönelim olarak gerçekleşmektedir. Ayrıca bu süreç çocuğun yaşamla uyum yeteneğini bozmakta, aile içi ilişkilerinde sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Bu şekilde çocuğun psişik enerjisi burada tükenmekte, olgunlaşma kesintiye uğramaktadır.

Benlik Saygısı;
Yapılan çalışmalarda çocukluk çağı cinsel istismarının kişinin benlik saygısını olumsuz yönde etkilediği bulunmuştur.

Tebbutt ve arkadaşları tarafından yapılan cinsel istismara uğramış çocukların 5 yıl sonra değerlendirildikleri bir çalışmada çocukların %43’ünün düşük benlik saygısına sahip oldukları bulunmuş olup yașca büyük çocukların benlik saygılarının daha düşük olduğu ve aile fonksiyonundaki bozukluğun benlik saygısını ileri derecede etkilediği de saptanmıştır (Tebbutt, Swanston, Oates, O’Toole, 1997).

Cinsellik

Cinsel istismar ile birlikte erken yașlarda cinsel farkındalık yaşanmış olur. Bu travmatik deneyim çocuğu erotik davranışlar sergilemeye yöneltebilir; diğer çocuklarla cinsel içeriği olan oyunlar oynamaya yönelebilir ve her davranışında agresyon sergileyebilir veya şiddete karşı boyun eğici ve kabullenici davranarak şiddet görmeye devam eder. İstismar sonrasında yetişkinlik döneminde kompulsif bir şekilde cinsel deneyimlere yönelir.

Bir başka bakış açısına göre ise, bu gerçek anlamda seks değil bir şekilde yoğun olan öfkenin, kinin kendisine döndürülmesini ifade eder. Gelişigüzel pek çok partnerle cinsel ilişki kişinin benliği ile ilgili yıkıcı dürtülerin bir araya geldiği karmaşık davranışlar bütünüdür. Bu cinsel istek fazlalığı fiziksel acının içerisinde yer alan duygusal boyutun gizlenmesine yardımcı olan güç sağlamaya çalışma ve kontrolü ele almanın ifadesidir (Keskin, Çam, 2005).

Cinsellik….
Bunun ötesinde çocukluk çağı cinsel istismar öyküsü olan kişi yetişkinlikte cinsel şiddet uygulamaya yönelebilir veya bu yetişkinler ileride kendi çocuklarına karşı cinsel yahut fiziksel istismar davranışlarına yönelebilirler (Keskin, Çam, 2005).

Cinsel istismara uğramıș kadın ve ergenlerle yapılan toplum örneklemli çalışmalarda çocukluk çağı cinsel istismarının erken yaşta cinsel ilişkiye girme, birden çok cinsel partnere sahip olma, yetişkinlik döneminde birçok cinsel deneyim, cinsel ilişkiye erken başlamayı içeren cinsel yönden riskli davranışlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklara yüksek oranda maruz kalma ile birliktelik gösterdiği saptanmıştır (Bensley, Van Eenwyk, Simmons, 2000).

Travmatik Bağlanma;
Travmatik bağlanma, dövme (şiddet), tehdit, taciz veya tecavüz gibi korkutucu olayları yapan ile buna mazur kalan arasında güçlü duygusal bağların gelişmesi anlamına gelir.

Özellikle tacize uğramış çocuklarda, ensest ve aile içi şiddet vakalarında ortaya çıkmaktadır. Güven sağlaması ve koruması beklenen birey tarafından travmatik olaya maruz kalan çocuk/kişi bu ilişkiyi sürdürebilmek için ancak zihninde bir ayrışmaya girmek yani yaşadıklarını dissosiasiye etmek zorunda kalacaktır. Sanki maruz kaldığı olayları kendisi yaşamıyormuş gibi yaparak aynı ev içerisinde yaşamaya daha kolay adapte olabilecektir. Çocuğa hem sevgiyi veren hem de tacizi yapan aile bireyinin varlığında, çocuk bu durumu kendisi yaşamıyormuş gibi dissossiye etmek suretiyle o aile bireyi ile ilişkisine devam edebilmektedir.

Klinik Seyir
Cinsel istismara özgü tek bir belirti yoktur, belirtiler çocuktan çocuğa değişirken aynı çocukta gelişim ile birlikte zaman içinde de değişimler olabilir. İstismara uğrayan çocukların yaklaşık 1/3’ü akut dönemde herhangi bir belirti vermeyebilirler ancak olası riskler düşünülerek düzenli takip altında bulundurulmaları son derece önemlidir.

Cinsel istismara uğramış çocukların hepsinde psikiyatrik belirti görülecek diye bir genelleme de yapılamaz. Olguların %20-50’sin de psikiyatrik belirti olmadığı bildirilmiştir. Ancak izleme dayalı veriler belirti göstermemiş çocukların %10-20’sin de 12-18 ay içinde sorunlar bașlayabileceğini ortaya koymuştur (İşeri, 2008).

Klinik seyir…
Ailenin olaya tepkisi de konu üzerinde etkileyici rol oynar. Özellikle ensest yaşantısı aile birliğini ve tüm aile bireylerini tehdit eden bir kriz yaratabilmekte, krize müdahalenin iyi olmadığı durumlarda çocuğun suçlanması, dışlanması, şiddete maruz kalması riskleri ön plana çıkmaktadır.

Ebeveynlerin yaşadığı olumsuz duygular, özellikle öfke çocuğa yansıtıldığında çocukta yoğun duygusal ve davranışsal sorunlar ortaya çıkabilir. İstismar ister aile içinden ister dışından olsun istismarın açığa çıkmasının ardından çocukla olan etkileşim klinik tablo üzerinde belirleyici olmaktadır.

Soruna odaklı çözüm arayışına giden ve suçluluk ve sorumluluk duygularını çocuk üzeriden alabilen bir destek sistemi içinde daha olumlu bir klinik görünüm ortaya çıkmaktadır (Avcı, Tahiroğlu, 2007).

Küçük yaş grubunun (10 yaş altı) verdiği tepkiler (İşeri, 2008).
Kendi yaş ve gelişim düzeyine uygun olmayan cinsel bilgiye sahip olması

Resimlerinde, oyunlarında ve davranışlarında cinsel içerikli temaların olması

Sık ve ortalık yerde yapılan aşırı masturbasyon

Konuşmasında cinsel içerikli sözcüklerin sık kullanılması

Yalnız kalmak istememe, uyku sorunları, enürezis, enkoprezis ve diğer regresif belirtiler

Kendini yaralayıcı ya da risk alıcı davranışlar, dürtüsellik, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü

Fobik kaçınmalar(örn. İstismarcı ile aynı cinsiyetteki tanıdıklarından korku)

Özellikle erkek çocuklarda daha sık olarak ateş çıkarma davranışı

Ailede rol değişimi, erken olgunlaşma

Okul ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar

Ani davranış değişiklikleri

Daha büyük yaş grubunun (10 yaş üstü) tepkileri (İşeri, 2008).
Büyük çocuklarda sosyal gelişim nedeniyle açık cinsel uğraşlar azdır.

Cinsel istismara uğramıș ergenlerde rastgele cinsel ilişkiye girme davranışı ve tekrarlayan istismarlara maruz kalma riski vardır.

Yeme bozuklukları

Kendini yaralayıcı davranışlar, intihar

Depresyon, sosyal geri çekilme

Suça yönelme

Ailede rol değişimi, erken olgunlaşma

Okul ve arkadaş ilişkisinde sorunlar

Ani davranış değişiklikleri

Travma, kendisi psikolojik ve davranışsal sonuçlara neden olurken, erken travma ayrıca olumsuz nörobiyolojik etkilere de yol açabilir.

Kortikotropin salgılatıcı faktör(CRF) sisteminin depresyon ve anksiyetenin patofizyolojisiyle güçlü birlikteliği gösterilmiştir.
Laboratuar hayvanlarında CRF’nin depresyon ve anksiyeteye benzer fizyolojik ve davranışsal değişiklikler ürettiği saptanmıştır.
Ayrıca erken dönem yaşam stresi ve cinsel istismar vakalarında hipokampüste hacim azalması ve nöron erimeleri görülmüştür.

İHMAL ve İSTİSMARDA RİSK FAKTÖRLERİ
a.Ebeveyn ve bakıcılardaki risk faktörleri:
Yeni doğanla zor hamilelik dönemi, doğum komplikasyonları veya bebekle ilgili memnuniyetsizlik nedenleriyle bağ kurmakta zorlanma
Çocuğun bakımı hakkında bilgisizlik
Çocukken kötü muameleye maruz kalmış olmak
Çocuğun ihtiyaçlarını ve davranışlarını anlamayı engelleyen gerçekçi olmayan beklentiler, örneğin çocuğun o gelişim döneminde normal olan bir davranışını bilerek yaptığını varsaymak
Bu gibi yanlış davranışlara cezalandırma, şiddet uygulama gibi uygun olmayan şekilde tepki verme
Disiplin yöntemi olarak fiziksel cezayı benimsemek
Çocuğun bakımı ile ilgili fiziksel ya da zihinsel problemlerin varlığı
Üzgün ya da kızgın olduğunda otokontrol yokluğu
Alkol ve uyuşturucu kullanımı sonucu çocuk bakım becerisinin kalmaması
Suç içerikli bir eylemde bulunarak çocuk-ebeveyn ilişkisine zarar vermek
Sosyal olarak izole olmak
Geniş aile yardımı, komşuluk, arkadaşlar gibi sosyal destekten yoksunluk,
Depresif olmak, yetersizlik duyguları ve düşük benlik saygısına sahip olmak
Yaş veya eğitim nedeniyle yeterli bakım becerilerinde yoksunluk
İşsizlik-sağlık-ekonomik problemlerle oluşan aşırı stresler
b.Çocuklardaki Risk Faktörleri
Çocukla ilişkili risk faktörleri çocuğun istismardan sorumlu olması anlamına gelmemektedir. Bu özelliklere sahip çocukların bakımının aileler için zor olması ile ilgilidir:
İstenmeyen bebek olma ya da ailenin beklenti ve umutlarını karşılamayan bebe olma, cinsiyet, görünüm, doğuştan anomaliler
Aşırı ihtiyaçları olan bir bebek olmak, prematüre doğum, sürekli ağlama, zihinsel-fiziksel olarak yetersiz olma, kronik bir hastalığı olma
Sürekli ağlama ve kolaylıkla rahatlatılamama
Fiziksel özellikler; ebeveynin çocukla etkileşiminde geri çekilmesine sebep olabilen yüz anormallikleri,
Zihinsel hastalık semptomları
Hiperaktivite ya da aşırı tepkisellik gibi özellikler
Yakın yaşta kardeşlerin varlığı; ailenin ilgisini bu çocuğun çekmesi
Tehlikeli davranış problemlerine sahip ya da maruz kalan çocuklar; suç içerikli eylemler, aile içi şiddet, hayvanlara eziyet, akranlarına karşı sürekli saldırganlık gibi.

c. Yakın İlişkiler ile İlgili Risk Faktörleri
Ebeveyn-çocuk bağlanmasının sağlanamaması,
Aile bireylerinden birinin fiziksel, gelişimsel ya da zihinsel sağlık problemlerinin varlığı
Ailenin dağılması
Aile içi şiddet
Sosyal desteğin olmaması
Çocuk yetiştirme konusunda geniş aile desteğinden mahrum kalma
Etnik, ulusal, dinsel, cinsel sebeplerle aileye karşı ayrımcılık yapılması
Suç içerikli eylemlere katılma

d. Sosyal Çevredeki Risk Faktörleri
Şiddete tolerans gösteren bir yapı
Cinsel ve sosyal ayrımcılık
Barınma imkânlarının yetersiz oluşu
Aileleri destekleyici servislerin olmaması
İşsizlik düzeyinin yüksekliği
Yoksulluk
Alkole kolay ulaşım imkânı
Uyuşturucu ticaretinin ikamet civarında yoğun olması

e. Toplumsal Risk Faktörleri
Düşük yaşam standartlarına ya da eşitsizlik ve istikrarsızlığa yol açan sosyal, ekonomik, sağlık ve eğitim koşulları
Şiddeti öven sosyal ve kültürel normlar; medya, popüler müzik, video oyunlarında olduğu gibi
Erkek ve kadınlar için katı cinsiyet rolleri belirleyen toplumsal normlar
Çocuğun ailede statüsünü düşük gösteren normlar
Çocuk pornografisinin, fuhuş amaçlı çocuk kullanımının ve çocuk işçiliğin yaygın oluşu
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Aile İçi Cinsel İstismarın Çocuğa ve Aileye Olan Etkisi ÇOK OKUNUYOR Psk.Mine Didem ARULAT
► Aile Ortamının Çocuğa Etkileri Psk.Dnş.Alaaddin DEBGİCİ
► Anne Baba Tepkilerinin Çocuğa Etkileri Psk.Dnş.Hidayet EVİRGEN
► Çocuğa Cinsel Eğitim Nasıl Verilmeli Psk.Günay BAYDAROĞULLARI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Cinsel İstismarın Çocuğa Etkileri' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:18
Top