2007'den Bugüne 92,336 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,979 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ankara'da bir kış gecesi

» Ankara'da bir kış gecesi
Psk.Birsen ŞANLI tarafindan yazildi:
Bu gün 29 şubat, okullar tatil oldu. yaklaşık iki aydır kar başkentimizle aşırı samimi durumda, adeta Ankara mıza yorgan olmuş vaziyette, gitmeye de pek niyeti yok. Geçen hafta sonu o kadar güzel güneş vardı ki herhalde artık bahar geldi, nihayet kar esareti bitti demeye kalmadı, meteoroloji yeni bir kar yağışı müjdsini verdi. Pazartesi sabaha karşı 03 sıralarında başlayan kar beyazı hız kesmeden şu ana kadar devam ediyor.
Dün öğleyin artırdığı hızından dolayı, akşam eve dönüşler gecikmeli ve yürümesi bol, eziyeti bol kavuşmalar haline geldi. Okulllarda karmaşa yaşandı. Öğrencileri alacak servisler yollarda kaldı. Özellikle konya yolunda ve dikmende büyük sıkıntı yaşandı. çalıştığım okulda öğrenim sabah 930 da başlayıp akşam 18 de sona ermesinden dolayı ( trafiğin en yoğun olduğu zaman) durmadan yağan kardan kapanan yolarda kazalar olduğundan dolayı öğrenciler evlerine gec ulaştılar. Bazı öğrencileri velileri aldı. Ben Ankaranın kışını bilmediğimden dolayı evimi, manzarası güzel diye dikmenin en tepesinden aldım,dolayısıyla iki aydır dikmen caddesinde inip, 45 dk kadar yürüyerek kayıp düşmelerden dolayı muhtelif ağrılarla,tepe noktasına veya evime vasıl oluyorum. Dün akşam okul servisimiz dikmen servisi geç kalınca nasıl eve gideceğim diye düşünürken , öğrencimin velisi beni caddeye kadar götürebileceğini söyledi (aynı mahallede otouruyoruz) sağolsun saat 19 du caddede otobüs durağında indim , migrosa kadar düşe kallka yürüdüm.Şindi asıl zorlu yol vardı. Tırmanma şeridi başlıyordu yol zorlu, kaygan ve yokuştu. Bu zahmete katlanıp, yaralanmadan tepeye çıkabilecekmiydim .Birden aklıma uludağda kayak yaparken kaybolan kayakcılar geldi, panikledim çünkü Kar fırtınası hala devam ediyor.Korkumu yenmek ve cesaretimi artırmak için, düşünce biçimimi değiştirmem gerekliiğini düşündüm.Hemen düşüncemi değiştirerek, manzara çok güzel, bir daha böyle manzarayı göremeyebilirsin diyerek pozitif bakış açımı ve pozitif düşüncemi devreye sokarak soğuğa karşı duyarlılığımı azaltmaya çalışıyordum. Bu arada seymenler parkına geldim ve parkdaki bir sürü oynayan efe heykellerinin güzel görüntülerinn resimlerini çekmeye başladım. Sokaklarda tek tük, benim gibi kar yığınlarının arasında düşe kalka yürüyen insanların benin hakımda ne düşündüklerine ve acayip bakışlarına aldırmadan bir kaç poz resim çektim Bu esnada parmaklarımı hissetmediğimi anladım. zorlanarak makinayı ,fermuarı bozulmuş el çantamın içine koymayı başardım. Birden aklıma ben bu yokuşu tırmanamayıp yarı yolda donma tehlikesi geçirirsem, diye düşündüm. telefonumda kontür varmı, şarzı varmı diye kontrol ettim . Bilirsiniz ya en acil zamanlarda ya kontür biter yada şarj biter. en öfkelendiğim ve küfrettiğim zaman bu zamandır. Neyse kontörümde şarjımda var olduğunu gördüm mahsur kelırsam 155 ararım diye düşündüm sonra, polıs arabası bu yollara çıkamazsa diye telaşlandım, çünkü Dikmen cad desindebir kar arabası çalışmaya başiladı ama ara sokakların hiç birisine girilmemişti. yokuşlar ise tam bir felaketti. kar yağmştı birde akşam soğuğunda donda yapmıştı.Neyse tırmanmaya başlamadan önce bu olumsuz düşünceleri kafamdan uzaklaştırdım. Bastığım yerleri konrol ettim, kar yeni yağdığı ve çiğnenmediği için hafif hafif da olsa kaymadan yürünebiliyordu. Küçük adımlarla ,dikkatlice ve tavaş yavaş tur-taş sitesi yokuşunu tırmanmaya başladım.Hava çok soğuktu ve tipi hızını artırmıştı,tamda yüzüme yüzüme doğru estiriyordu.Kafamı kaldırıp bakamıyordum,ancak önüme bakıp yolalmayı düşünüyordun. Eve ulaşamama gibi durumda evi arasam evdekiler yokuş aşağı hiç gelemezdi. Zaten eve varmayı başaran sadece küçük kızım aysencik olmuştu. Sinem Bilkentten servise sat 16 gibi binmişti. servis sıhhıyede kalmış yolcularını indirmiş, yolcular kızılaya kadar yürümüşler. sinem 5 dk da bir beni arayıp haber veriyodu. Kar fırtınasında ne kadar yürüdüm bilmiyorum,sinem yine aradı. anne kızılaya ulaştım ilker otobos kuyruğundayım dedi, bu esnada ben hala okulda bir çok öğrenc ve öğretmen arkadaş ile dikmen servisinin gelmesini beklemekte idim. saat 18 civarı idi. Bu arad servisin gelmemesi halinde okulda kalırsak nerde yatarız diye konuşup stresimizi eğlenceye dönüştürmeye çalışıyorduk. Daha sonra saat 19 civarında hala hada gelmeyen servisler vardı ve öğrenciler telaş içinde bekleşiyorlardı, bu arada gelen servislerin anonsunun yapıldığı mikrofonu elegeçiren çocuklar çeşitli muziplikler yaparak bekleşen öğrencileri eğlendirmeyeçalışıyordu. Bu arada okul yöneticileri çoktan evlerine varmışlardı öğretmenler ve öğrenciler çaresizce servislerini bekliyorlardı. Aslında saat 18. beklemeden öğrenciler daha erken evlerine gönderilebilirdi. Bu arada dikmende oturan bir öğrencinin velisinin teklifi üzerine , onlarla birlikte dikme caddesine geldim ve otobus durağında indim sağolsunlar. Saat 1930 civarında çok zorlanmadan dikmen caddesinde otobüs durağında indiğimde, sinem telofonda, anne ilker otobüsüne zorla bindim ama otobüs ilker girisinde bir yokuşta kaldı, bizi indirdi, geri kalan yolu yayan geleceğim, ama ben buraları bilmiyorum ve 90 drece dik yokuşlar ne yapacağım, sen nerdesin? diye caresizce beni aradı. Kıızım bende turtaş, sitesine yukarı tırmanıyorum, sende oradaki insanları takip eti sakın onlardan kopma, var gücünle dayan güzel şeyler düşün, evde buluşacağımızı ve masada tv. seyraderken bir tas sıcak çorbamızı içeceğimizi hayal et diyerek cesaret vermeye çalıştım, çünkü bende aynı şeyi hayal ediyordum. Çok üşüdüğümün yanı sıra çokta acıkmıştım.Öğlen saat 12.30 yediğim yemek çoktan midemde bitmişti. Üstelik yemekte çorba ve salata yemiştim. Yemekte sundukları tavuk ve üstüne koydukları sapsarı pirinçlerİn tadı çok kötü olduğu için, tatlımıda rejim yaptığım için bir öğrencime vermiştim . Yani durumum hiçte iç açıcı değildi. .Buna birde bende bu kış oluşan düşüp bir yerimi kırıcam korkusunu eklerseniz haliyeyi ruhiyemi tahmin edersiniz. Ama tüm bunlara karşı pozitif bakış acmı hat safhaya çıkardım ve manzaranın tadını çıkar birsen, her yer bembeyaz ne güzel, Ankaranın çamurlu sokakları ve kahverengi görüntüsü bembeyaz artık, Ankara böyle daha güzel, hemde yürüyüşümü yapıyorum, şimdi acaba kaç kalori yakmışımdır, göbeğimdenmi, yoksa bacaklarımdanmı yağ yaktım gibi düşüncelerle kendimi oyalayarak turtaş sitsinin tepeye geldim. Bu arada ellerim isinmıştı, ama kalbim bir ara sancılandı, hemen durup dinlendim. Yukardan aşağı gelen, zincir takmış bir arabadan kaçayım derken kaydım ve kara yüz üstü kapaklandım, acıyan bir yerim yoktu şükrettim ve tırmanışa devam ettim. Asıl yokuş şimdi başlıyordu,Yere 45 derece açı ile yürüyordum, dolayısıyla düştüğümde yumuşak düşüş oluyordu, yerde karda yumuşaktı, canım çok yanmıyordu. Düştüğüm yerden kardan adam vaziyetinde kalkıyordum, gözlüklerimden ise artık bir yeri görmediğim için onları çıkarmıştım. Başıma sardığım kaşkolum bembeyaz olmuştu, kaşkolun dışında kalan saçlarımın ön kısmında karlar birikmiş ve donmuştu.Neyse bu vaziyette adımlarımın arası 10 cm olarak yere dikkatlice basarak yol almaya çalışırken, sinemden bir tel daha geldi, anne nerdesin ben bir gurup insanın peşinde ilerliyorum son ve en dik yokuşu çıkıyoruz bakalım başarırsam evin oraya çıkacağım seni ararım, sen nasılsın nerdesin? dedi ,bende yokuşun yarısını yürümeyi başardım, kalan yarısınıda başaracağım dedim. Çünkü evimizin olduğu tepeyi görüyordum artık. Buralar çok sapa olduğu için yolda benimle yürüyenler yoktu ama korkmuyordum. Tepededen aşağı altlarına ,naylonlar,leğenler koyup anneleri ile aşağıya kayamaya çalışan çocukların çığlıklarını duyuyordum ve onları görüyordum. Bir an, çok uzaktalarmış, sanki oraya hiç ulaşamayacakmışım gibi geldi bana. Ama hemen olumsuz düşünceyi fikrimden uzaklaştırp, oraya varacaksın birsen diyerek kendimi motive ettim. Bir rtaraftanda endişeleniyordum. Neşeyle yokuştan aşağı kendilerini bırakarak eğlenen çocuklar, yolu kaygan zemin haline getirdiler, ben oradan nasıl yürüyeceğim, ya yürüyüemezsem,kayar düşersem,yokuşu çıkamazsam ne yaparım diye düşünüyordum. Sonra tekrar pozitif düşüncelerimi çağırdım, sen yapardın, sen nice okyanuslar geçtin, bu küçücük göldemi boğulacaksın cümlesini gülümseyerek hatırladım, evet , kendi kendime güldüm, çünkü bu cesaret cümlesi bana hiç uymuyordu. Nedenine gelince , evet ben küçük bir gölde bğulabilirdim çünkü yüzme bilmiyorum, Maalesef bir karadenizli olarak bu durum utanç verizi olsada bu gerçek. (Bu arada babamın kulalkları çınlasın)Tüm bunları düşünürken ne kadar zaman geçti bilmiyorum dinlenerek ve 10 cm 10 cm tırmnamaya devam ederken Sinem aradı, her tarafı ıslanmış vaziyete eve ulaşmayı başarmış. sevindim. Çocuklarım evde idi artık tedirginliğim azalmıştı Bende nasıl olsa bir şekilde eve ulaşırım dedim. Çocuklarımın güvnde olduğunu düşününce rahatladım,tipi fırtınalı, soğuk Ankata manzarası gözüme daha güzel görünmeye başladı . Çocukların karda kaymalarını seyrettim ve neşeli çığlıklarına gülümseyerek baktım, çocuk olmanın ne güzel bir duygu olduğunu hatırladım.
Kendi çocukluğumu hatırladım, babamın kız çocuğu olduğum için,5 sınıftan itibaren sokakta oynamamı yasaklamıştı.Bende mahallenin oyun kurucusu idim. bütün çocukları etrafımda toplar hemen takımlar kurulur oyun başlardı. genelde, yakantop, yaklamaca, tok,istop saklambaç, ip atlamaca oynardık. Çığlıklarımız dan en çokta zelihahanım teyze dediğimiz yaşlı tayze rahatsız olurdu, çünkü grnlrdr onun kapısının önünde oynardık. kendisi laz şivesi ile bizi kovalardı biz yine devam ederdik. Baş edemeyince bir tas su atardı üstümüze, bir an dağılır yine devam ederdik oyunumuza, ne zamanki babam köşeyi dönüp beni oynarken görünce lorkuyla merdivenleri 3 er 3 er 4 .kada dakika içinde çıkardım, sonrada kalbimin gütültüsüne babamın ayak sesleri karışırdı, sonrada ilk tokat ne zaman inecek diye beklerdim.Ama dayaklar yasaklar hiç bir şey beni sokağa çıkıp oynamaktan alı koyamazdı. İyikide yapmışım, herşeye rağmen güzeldi çocukluğum.
Tüm çocukluğum gözümün önünden gelip geçerken zirveye çıkmıştım artık. Durdum, dönüp arkamda, aşağıda kalan Ankara manzarasına baktım.Manzara güzeldi. Ankara sank gelinliğini giymiş, başından aşağı konfetiler dökülen gelin gibiydi ve bende davetlilerden biriymişim gibi hissetim. Nikayet gözümde büyüttüğüm yokuşları tırnmanmış evime nerdeyse gelmiştim neşelendim, soğuk hava ve tipi fırtınası, keyfimi bozamadı, keyifle evime 50 metre kadar kalan,hafif meyilli yolu, karlara bata çıka, düşe kalka, evin , apartmanın kapısına gelmiştim. Günlerdir yerinden oynatmadığımız arabama baktım, kardan görünmüyordu artık , o kadar çok kar yağmıştı, halada yapıyordu.Uzun yılardır bu kadar çok kar yağışı görmemiştim. Ankarada uzun yıllar yaşayan insanlarda aynı şeyi söylüyolar. Neyse apartman zilini çaldım, çocuklarım otomotiğe basıp kapıyı açtılar, merdivenleri çıkarken kızlarım daire kapısını açmışlar merakla bana bakıyorlar.Ben de beyaz adam şeklinde, saçlarımda karlar donmuş yürümekten ve de soğuktan kıpkırmıız olmuş yanaklarımla, karşılarına dikildim. Hatta o günün anısı olarakta, o şekilde resmimi çektiler.İçeri adım atar atmaz, sinem ! anne nasıl bir yokuş çıktım anlatamam sana ' diye heyecanla ve zafer kazanmış komutan edasıyla kar yolculuğuna anlatmaya başladı, ben bu arada ıslanmış üstümü çıkartıp, pijamalrımı giydim. Aysencikte, o akşamki tek yemeğimiz olan sıcacaık mercimek çorbamızı taslara doldurup masayı hazırladı, daha sonra oturup keyfle hep birlikte hayalini kurduğumuz çorba içme anının yaşadık.Bu gecenin komiği de, Sinemin gece boyunca defalerca aynı cümleyi kullanarak, anne çıktığım yokuşu sana anlatamam, nasıl çıktığıma inanamazsın diye, kar yürüyüşü macerasını anlatması bizi o kadar bıktırdıki, artık o susunca biz ona ' öyle bir yokuş çıktınki ' diye başlayan cümleler kurarak alay etmeye başladık ve epey neşelendik. Günün sonunda bu koca şehirde, özlemimin eksikliğinin acısıyla da olsa, kendi evimde, diğer iki kızımla birlikte,bir tas çorbayı paylaştığım için, ALLAHıma şükrettim.
Bu kadara şiddetli bir kar yağışının ardından, nihayet, yetkililer bu gün okulları tatil edince gece güzel bir uyku uyuduk. Gece boyunca tipi devam ettiği gibi şu ana kadar (saat 17) hiç durmadanda yağmaya devam ediyor, hafta sonuna kadar da gelinliğini giymiş Ankaranın başına konfetiler yağmaya devam edecek. Bu arada öğrendimki yerinde okullar tatil edilmiş.
Çok kar yağdı diye şikayet ediyoruz ama,diğer açıdan düşünecek olursak, bu kadar çok kar yağması, belkide Dünyanın kuruyan yer altı sularının çoğalması için, toprağın veriminin artmsı için, boşalan su havzalarının dolması için, bu sene yeni bir grip salgınından bizi korumak için ,barajların dolması için ALLAHın bize lutfudur. Yaradan her şeyı bizim için hazırlıyor. Bizim şer olarak gördüğümüzde mutlaka bir hayır vardır. Umarım bizim için yaratılan güzellikleri farkederiz ve bu güzellikleri hakedecek bir insan olarak yaşamımızı sürdürürüz. Bu soğuk , çok karlı günlerde sokak hayvanlari, evsiz, yiyeceksiz fukara insanlara yardım etmeyi unutmamalıyız. Komşusu açken ,tok uyuyanlardan olmamalıyız. Sokak hayvanları ve kuşlarda yiyecek bulamakatalar. Onların ulaşabileceğı yerlere, karla kapanmayacak şekilde yiyecekler koymayıda ihmal etmemeliyiz. sahip olduklarını ihtiyacı olan herkesle paylaşanlara sevgiler, saygılar.

Bu yazıya atıf yapmak için yazının internet adresine link verilmelidir. Yazı yazarının izni olmaksızın başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.

[ Yazarımız Psk.Birsen ŞANLI Sayfasına Dönüş] [ Yazar ile İletişim]
» Ayrıntılar
Yazara Ait Bilgiler
Psk.Birsen ŞANLI
Trabzon
Psikolog
Tavsiyeler
[Bu Kisiyi Tavsiye Edin]
Metin Bilgileri
* Toplam Okuyucu : 2373,

* Yayın Tarihi : 29-02-2012 - 21:17 (4448 gün önce),

* Ortalama Günde 0.53 okuyucu.

* Karakter Sayısı : 13369, Kelime Sayısı : 1939, Boyut : 13.06 Kb.
Lütfen Dikkat :
  • Sitemizde yayınlanan mesleki anıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz.
  • Bu metinden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya "Ankara'da bir kış gecesi" başlıklı yazının tüm hakları yazarı Psk.Birsen ŞANLI'e aittir ve yazı, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) Mesleki Anılar Kütüphanesinde yayınlanmıştır. ibaresi eklenmelidir. Bu ibare eklenmek şartıyla, yazıdan Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
  • Sitemizde sayfası bulunan site üyemiz profesyoneller üye sayfaları içinden, Mesleki Anılarınız bölümü altında, YENİ ANI GÖNDERİN linkini izleyerek bu sayfaya mmesleki anılarını ekleyebilirler.
Bu Kategorideki Diğer Anılar
Ergen Psikolojik Destek Görüşmesi
[Elif Feyza KARATAŞOĞLU]
Psikososyal Destek
[Elif Feyza KARATAŞOĞLU]
Geçilmesi Gereken Yol: Yas
[Betül Esra BABA]
Psikoloji Nedir, Psikolog Kimdir?
[Eyüp TUNAHAN]
Kıymetli Deneyimler, Güzel İnsanlar, Ruh Göçü Kavramı
[İlkay DİNGEÇ]
Anlaşılmak Gerçek Bir İhtiyaç
[Fadime AVCI]
Kendine Güven
[Ramazan BOYACI]
Türkiye Duygu Odaklı Terapi Sempozyumu
[Şahin VURAL]
Yetimhanede Kalan Çocuğuma..(Lütfen Devam Et Abla..)
[Esra DEMİR]
"Biz İlişkiye Doğarız...İçinde Kırılırız, Yıpranız, Vazgeçeriz, Yine de Bizi İlişki Onarıŕ"
[Elif AKAR GÜRSOY]
Bir Vajinusmus Hikayesi
[Murat ÇAKIR]
Xxxıı. Sepi Kongresi
[Elif BAYBUĞA]
Diyarbakır da Psikolog Olmak
[Sadık SUN]
Psikolog Olmak
[Ayşegül ALPASLAN]
Özel Eğitime Sevgi Dolu Özel Destek
[Uğur ÇAPULCUOĞLU]
Vajinismus
[Nuran OĞUZKAYA]
Otizmde Bağ Kurmak
[Vedat DEMİRAL]
Çocuk Bağımlılığı
[Murat ÇAKIR]
Vakâ Üzerine
[Tunahan UZUN]
Cinsel Terapi
[Haşim BELTEN]


10:43
Top