İşitme Kaybının Yol Açtığı Gelişimsel Sorunlar ve Dil ve Konuşma Bozuklukları
Konuşma öğrenilmiş bir davranıştır, anne ve babalar, çocuğun yakın çevresindeki kişiler farkında olmaksızın konuşma modeli olurlar. Diğer koşulların varlığı halinde, konuşmanın öğrenilmesinde en önemli unsur işitmedir. İşitme kaybı, derecesi ne olursa olsun çocuğun konuşmayı ve dili öğrenmesini etkiler, sosyal ve duygusal sorunlara yol açar. Konuşmanın normal gelişmesi, normal işitmenin varlığına bağlıdır. İşitme kaybı olan çocuğun işitmesinin anlaşılabilirliği ise işitme kaybının derecesi ile orantılıdır. Dolayısı ile işitme kaybı ne kadar az ise konuşma o kadar iyi olacaktır. 30 – 40 dB’lik işitme kaybı bile çocuğun konuşmayı öğrenmesini olumsuz yönde etkiler. Bu kadar az bir işitme kaybının bile konuşmayı olumsuz etkilemesinin nedeni konuşma seslerinin doğasından gelir. Ünsüz sesler (ötümsüz sessizler), örneğin s,p,t,k çok düşük şiddette konuşma enerjisi taşır, dolayısıyla hafif derecede kayıplarda bile duyulmaları zorlaşır.
İşitme kaybının derecesi, frekanslara göre işitme şekli, kaybın sabit veya ilerleyici olması, başlangıç zamanı, çocukların dili öğrenmelerini ve kullanmalarını etkiler. İşitme durumunun yanı sıra tanı zamanı, işitme protezi ile amplifikasyona başlanma zamanı, verilen eğitimin şekli ve yoğunluğu, ailenin, özellikle annenin tutumu, çocuğun zekası ve duygusal durumu da konuşma ve dilin öğrenilmesinde önem taşır.
Dil ve konuşma gelişimini engelleyen faktörler arasında işitme kaybının varlığı mutlaka yer almaktadır çünkü dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için en önemli faktörlerden birisi de sağlıklı bir işitmenin olmasıdır. İşitme kayıpları, doğası gereği, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve yetersizliklere neden olacaktır. Dolayısıyla işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tanılanması ve gerek çocuğun gerekse ailenin uygun eğitime yönlendirilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde dil ve konuşma gelişiminde güçlükler ortaya çıkacak, bu güçlükler de öğrenme sorunlarından benlik gelişimine; akademik başarısızlıktan iletişim sorunlarına bir dizi problemi beraberinde getirecektir.
İşitme kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derecesine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne, vb. pek çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. Sonuç olarak işitsel girdinin yetersiz ve/veya eksik olması dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve sorunlara neden olacaktır.
Konuşmayı ve dili öğrenmiş olan yetişkinler, dinleme sırasında bu sesleri duyamamaktan oluşan boşlukları beyinlerinde tamamlar, ancak yeni öğrenmekte olan bebeklerin sesleri algılayıp belleklerine kaydedebilmeleri için tüm seslerin açık ve berrak olarak duyulması gereklidir.
Dil ve konuşma gelişimini engelleyen faktörler arasında işitme kaybının varlığı mutlaka yer almaktadır çünkü dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için en önemli faktörlerden birisi de sağlıklı bir işitmenin olmasıdır. İşitme kayıpları, doğası gereği, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve yetersizliklere neden olacaktır. Dolayısıyla işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tanılanması ve gerek çocuğun gerekse ailenin uygun eğitime yönlendirilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde dil ve konuşma gelişiminde güçlükler ortaya çıkacak, bu güçlükler de öğrenme sorunlarından benlik gelişimine; akademik başarısızlıktan iletişim sorunlarına bir dizi problemi beraberinde getirecektir.
İşitme kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derecesine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne, vb. pek çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. Sonuç olarak işitsel girdinin yetersiz ve/veya eksik olması dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve sorunlara neden olacaktır.
İşitmenin Varlığı Ya da Yokluğunun Bireylerin Psikososyal Gelişimine Etkisi
Dil ve konuşmanın gelişebilmesi için işitme “olmazsa olmaz” faktörlerden birisidir. İşitme, Psikososyal gelişimin hızını belirleyen çok önemli faktörlerden biridir. İşitme gebeliğin beşinci ayında başlamaktadır. Normal gelişim gösteren bir bebek 20 haftalık bir işitme deneyimine sahip olarak dünyaya gelmektedir. Dolayısıyla dil ve konuşma gelişimine ilişkin bilgiler her ne kadar doğumdan sonraki süreci ele alsa da bebek anne karnındayken de belirli seslere karşı tepki geliştirmekte, annesinin sesini diğerlerinin sesinden ayırt edebilmektedir. Böylece doğumdan önce başlayarak, akustik bilgiler aracılığıyla işitsel merkez uyarılmakta ve işitsel beyin yolları organize olmaktadır.
Akustik bilgiler çocuğun çevresinde konuşulan dile ait konuşma seslerini ayırt ederek fonetik dağarcığının oluşmasında, bununla bağlantılı olarak da yeni sözcükler öğrenerek dilin gelişmesinde kritik bir öneme sahiptir.
İşitme Kaybının Dereceleri Nasıl Belirlenir?
Doğuştan veya doğumdan sonra (dil edinimi öncesinde veya sonrasında) dış kulak, orta kulak, iç kulak ve/veya işitme yollarında herhangi bir nedenle ortaya çıkan hasar sonrası işitmenin kaybolması durumudur. İşitme kaybı, kaybın kulağın hangi bölgesinde ortaya çıktığına bağlı olarak, iletim tipi işitme kaybı, sensorinöral tipte işitme kaybı ve mikst tip işitme kaybı şeklinde adlandırılır. Ayrıca işitme kaybı, kaybın derecesine göre de 26-40 dB hafif, 41-55 dB orta, 56-70 dB orta ileri, 71-90 dB ileri, 91 dB ve üzeri çok ileri derece işitme kaybı olarak sınıflandırılır.
İşitme Kaybının Ortaya Çıkmasını Artıran Faktörler
Doğuştan ortaya çıkan işitme kaybının nedenlerini genetik ve genetik olmayan faktörler olarak temel iki kategoriye ayırabiliriz. Genetik olmayan faktörler %25, genetik faktörler ise %50 oranında etkili olmaktadır. Rubella, herpes simplex virüsü gibi hamilelikte geçirilen enfeksiyonlar, prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, doğumdaki hasarlar, hamilelikte toksin içeren ilaç veya alkol kullanımı, kan uyuşmazlığı, gebelik şekeri, hamilelik süresince kanda zehirlenme, oksijensiz kalma gibi nedenler genetik olmayan faktörler olarak sayılabilir. Genetik faktörlere bağlı kayıplar ise doğumda görülebileceği gibi doğum sonrasında da gelişebilir. Ayrıca Down sendromu, Usher sendromu, Treacher Collins sendromu, Crouzon sendromu, Alport sendromu, Waardenburg sendromu gibi bazı sendromik durumlarda işitme kaybı gözlenebilir.
Kronik orta kulak iltihabı, ototoksik ilaçların kullanımı, menenjit, kızamık, ensefalit, su çiçeği, grip, kabakulak, kafa yaralanmaları, akustik tramva durumlarında da işitme kaybı ortaya çıkabilir.
Çocuğun İşitme Kaybından Ne Zaman Şüphelenilmelidir?
- 8-9 aylıkken seslere tepki vermiyorsa,
- Duyarsızlık gözleniyorsa,
- 12 – 14 aylar arasında halen hiç kelimesi yoksa,
- 2 yaşından itibaren ‘ne, nerede, kim’ gibi basit soruları yanıtlayamıyorsa,
- 2 yaşından itibaren aile dışından birileri onun konuşmasını anlamakta güçlük çekiyorsa,
- Konuşmaya eşlik eden nefes, ses veya yüze dair alışılmadık davranışlar varsa,
- Seste soğuk algınlığına bağlı olmayan kronik boğukluk ya da kısıklık varsa,
- Sözcük gelişimi sınırlıysa,
- Gelişim performansı kötüyse,
-Sözel ve sözel olmayan beceriler arasında belirgin bir fark varsa, çocuğun en yakın zamanda işitme testine tabi tutulması gerekir.
İşitme Kaybı Olan Çocuklarda Dil ve Konuşma Gelişimi
- Şiddetli ve uzun süren hastalıklar, çocuğun konuşmasını 1–2 yıl erteleyebilir. Hastalık sebebiyle başkalarıyla haberleşmesinin kısıtlanması da onun konuşmasını geciktirir.
- 2 yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekâsının ilişkili olmamasına karşın, 2 yaşından sonra dil gelişimi ile IQ arasında sıkı bir ilişki olduğu görüşü ağır basmaktadır. Erken konuşan çocuklar genellikle normal ya da normalin üstünde zekâlı çocuklar olmaktadır. Dil, zekâya bağlı olarak gelişir.
- Dil gelişimindeki değişiklikler, sözcük dağarcığının sınırı, dilin doğru kullanışı ve ifade etme becerisi çocuk büyüdükçe gelişir. Sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocukları erken ve düzgün konuşur. Çevresel faktörlerin yanı sıra çocuğun okuduğu kitap sayısı, ebeveynin onunla meşgul olma derecesi ve oynadığı oyunlarında rolü söz konusudur.
- Erkek çocukların cümleleri daha kısa ve daha çok yanlışlı, sözcük dağarcıkları da daha kısırlıdır.
- Bakım evlerinde büyüyen çocuklar, ailede büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlarlar, fakat daha az hecelerler. Burada sıkı kişisel ilişkilerin dil gelişiminde önemli bir etken olduğu görülmüştür. Ailede tek olan çocuk, düzgün ve iyi konuşma olanağına sahiptir; çünkü tek çocuk annenin ilgi merkezidir.
- Kendileriyle konuşulan ve ilgi gösterilen çocuklar konuşmak için cesaretlendirilir. Yapılan çalışmalarda, okul öncesi çocuğu kitap okuduğunda, tv seyretmesine izin verildiğinde ve grup oyunları içine sokulduğunda çocuğun konuşmak için daha çok cesaretlendiği görülmüştür. Daha büyük çocuklar ise, gördükleri ve duydukları şeyleri anlatabilme, bir olayı eleştirebilme, kendi düşüncelerini ifade edebilme olanağı bulunca bu cesareti gösterirler. Çocuğun söylediği sözcük anlaşılmadığı yada komik görülüp gülündüğü zaman kırıklığa uğrar. Ancak çocuk büyüdükçe bu sözcükleri daha düşünerek kullanmaya yada tam olarak bilmediği sözcükleri kullanmamaya özen gösterir.
6-8 aya kadar tipik gelişim gösteren ve işitme engeli olan bebekler arasında vokal gelişim açısından bir fark gözlenmez. Yani bebekler fonasyon, gığıldama ve genişletme evrelerinde benzer bir gelişim gösterirler. Bununla birlikte düzenli mırıldanma evresine gelindiğinde, işitsel geri dönüt olmadığı takdirde, işitme engelli bebeklerin babıldamalarında azalmalar başlar.
İşitme kaybının türü, derecesi, tanılanma yaşı vb. şeklinde belirtilen faktörleri de göz önünde bulundurarak ilk sözcük evresinde tipik gelişim gösteren yaşıtlarına göre gecikme gözleneceği belirtilmektedir. Tipik gelişim gösteren çocukların 1-1,5 yaş civarında sözcük dağarcıklarında yaklaşık 50 sözcük bulunurken işitme engelli çocukların bu yaş döneminde tek sözcük düzeyine geçemedikleri, önemli bir kısmının da hiçbir şekilde sözlü dil kullanmadığı belirtilmektedir. Bununla birlikte bazı çocukların ilk sözcük düzeyinde tipik gelişim gösteren yaşıtlarıyla benzer bir tablo çizerken sözcük dağarcığının genişlemesi noktasında artan bir şekilde yaşıtlarının gerisine düştükleri belirtilmektedir.
Kısa ve basit cümleleri kullanmayı tercih ederler ve bu tür cümleleri daha kolay anlayabilirler. İlgi tümceciği, edilgen çatı gibi karmaşık cümleleri anlamada ve yazmada güçlükler yaşarlar. Özne-nesne-eylem gibi bazı cümle yapılarını daha sıklıkla; edat, yardımcı fiil ve bağlaç gibi bazı yapıları daha az sıklıkla kullandıkları belirtilir. Cümle içerisinde genellikle sözcük sonlarını duymaya ilişkin güçlüklerinden dolayı fiillerin zaman çekimi, çoğul eki, özne-yüklem uyumu, iyelik eki gibi ekleri eksik ve/veya hatalı kullanır ve yanlış anlarlar. Aynı zamanda ekleri edinmekte de güçlükler yaşarlar.
Sınırlı sözcük dağarcığına sahiptirler. Soyut sözcükleri somut sözcüklere göre daha zor öğrenebilirler. Mecazi anlam, özdeyişler, benzetmeler veya çoklu anlamı olan sözcükleri anlamakta güçlük yaşarlar ve uygun şekilde kullanamazlar.
Söyleşi kurma ve yürütme stratejilerinde, iletişim niyetlerin çeşitliliğinde sınırlılık, söyleşinin konusunu değiştirme veya bitirmede güçlükler, iletişimdeki aksaklıkları tamir etme stratejilerinde yetersizlikler gözlenebilir.
Konuşma Seslerinin Edinilmesi ve Sesletilmesi
İlk 6 aylık süreçte bebekler çevresinde konuşulan dilde olmayan pek çok sesi ayırt edebilirken ilk yılın sonunda konuşucusu olacakları dilin seslerini ayırt edebilir şekilde o dile ait fonetik kategoriler yeniden düzenlenmektedir. İşitsel bilginin yetersiz olması işitme engelli bireylerin bazı konuşma seslerini duymasını ve/veya bir konuşma sesini diğerinden ayırt eden özellikleri fark edebilmesini engelleyecektir, buna bağlı olarak da konuşma anlaşılırlıkları düşük olacaktır. Konuşurken kendi seslerini duyamayabilir ve ses yüksekliğini ayarlamakta güçlük yaşayabilirler. Ses tonunun değişmesinde, vurgularda veya konuşma hızındaki zayıflıklarından dolayı mırıldanır gibi bir konuşmaları olabilir.
İşitme engelli bireyler için genel olarak dil ve konuşma gelişiminde yukarıda bahsedilen tablo gözlenmektedir. Bununla birlikte son dönemde koklear implant kullanımının yaygınlaşmasıyla işitme engelli bireylerin tipik gelişim gösteren yaşıtlarına daha benzer bir gelişim gösterdikleri de belirtilmektedir.
Dil ve Konuşma Terapistinin İşitme Sorunu Olan Bireylerle Yapabileceği Çalışmalar
“İşitme engelli bireyler” olarak adlandırdığımız grubun oldukça heterojen bir yapıya sahip olması genellemeler yapmayı zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla her bireyin eğitim-terapi planı yapılırken ekip çalışması bir kez daha önem kazanmaktadır. Bu ekipte işitme engelliler öğretmeni, odyolog, dil ve konuşma terapisti (DKT), psikolog gibi uzmanlık alanları farklı olan kişiler yer almalıdır.
DKT, işitme engeliyle de ilişkili olabilecek pek çok faktörden dolayı ortaya çıkan iletişimin etkililiğine, iletişim bozukluklarına, farklılıklara ve gecikmelere yönelik deneyimlere sahiptir. DKT, normal iletişim gelişimi ve işitme engelinin etkisiyle ortaya çıkan iletişim gelişimi, iletişim becerilerinin değerlendirilmesi ve işitme engelli bireylerle terapi ve iletişimle ilişkili sorunların önlenmesi konusunda destek sunabilir. DKT, işitme engelli bireyin dil (fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik, pragmatik) ve konuşma (artikülasyon, rezonans, respirasyon) gelişiminin değerlendirilmesi ve tanılanması, gerekli terapi desteğinin verilmesi; fonolojik farkındalık gibi okuma öncesi veya dil temelli okuma becerilerinin desteklenmesi noktalarında ekibin bir parçası olarak hareket eder.
İşitme kaybının derecesi, frekanslara göre işitme şekli, kaybın sabit veya ilerleyici olması, başlangıç zamanı, çocukların dili öğrenmelerini ve kullanmalarını etkiler. İşitme durumunun yanı sıra tanı zamanı, işitme protezi ile amplifikasyona başlanma zamanı, verilen eğitimin şekli ve yoğunluğu, ailenin, özellikle annenin tutumu, çocuğun zekası ve duygusal durumu da konuşma ve dilin öğrenilmesinde önem taşır.
Dil ve konuşma gelişimini engelleyen faktörler arasında işitme kaybının varlığı mutlaka yer almaktadır çünkü dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için en önemli faktörlerden birisi de sağlıklı bir işitmenin olmasıdır. İşitme kayıpları, doğası gereği, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve yetersizliklere neden olacaktır. Dolayısıyla işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tanılanması ve gerek çocuğun gerekse ailenin uygun eğitime yönlendirilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde dil ve konuşma gelişiminde güçlükler ortaya çıkacak, bu güçlükler de öğrenme sorunlarından benlik gelişimine; akademik başarısızlıktan iletişim sorunlarına bir dizi problemi beraberinde getirecektir.
İşitme kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derecesine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne, vb. pek çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. Sonuç olarak işitsel girdinin yetersiz ve/veya eksik olması dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve sorunlara neden olacaktır.
Konuşmayı ve dili öğrenmiş olan yetişkinler, dinleme sırasında bu sesleri duyamamaktan oluşan boşlukları beyinlerinde tamamlar, ancak yeni öğrenmekte olan bebeklerin sesleri algılayıp belleklerine kaydedebilmeleri için tüm seslerin açık ve berrak olarak duyulması gereklidir.
Dil ve konuşma gelişimini engelleyen faktörler arasında işitme kaybının varlığı mutlaka yer almaktadır çünkü dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için en önemli faktörlerden birisi de sağlıklı bir işitmenin olmasıdır. İşitme kayıpları, doğası gereği, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve yetersizliklere neden olacaktır. Dolayısıyla işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tanılanması ve gerek çocuğun gerekse ailenin uygun eğitime yönlendirilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde dil ve konuşma gelişiminde güçlükler ortaya çıkacak, bu güçlükler de öğrenme sorunlarından benlik gelişimine; akademik başarısızlıktan iletişim sorunlarına bir dizi problemi beraberinde getirecektir.
İşitme kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derecesine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne, vb. pek çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. Sonuç olarak işitsel girdinin yetersiz ve/veya eksik olması dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve sorunlara neden olacaktır.
İşitmenin Varlığı Ya da Yokluğunun Bireylerin Psikososyal Gelişimine Etkisi
Dil ve konuşmanın gelişebilmesi için işitme “olmazsa olmaz” faktörlerden birisidir. İşitme, Psikososyal gelişimin hızını belirleyen çok önemli faktörlerden biridir. İşitme gebeliğin beşinci ayında başlamaktadır. Normal gelişim gösteren bir bebek 20 haftalık bir işitme deneyimine sahip olarak dünyaya gelmektedir. Dolayısıyla dil ve konuşma gelişimine ilişkin bilgiler her ne kadar doğumdan sonraki süreci ele alsa da bebek anne karnındayken de belirli seslere karşı tepki geliştirmekte, annesinin sesini diğerlerinin sesinden ayırt edebilmektedir. Böylece doğumdan önce başlayarak, akustik bilgiler aracılığıyla işitsel merkez uyarılmakta ve işitsel beyin yolları organize olmaktadır.
Akustik bilgiler çocuğun çevresinde konuşulan dile ait konuşma seslerini ayırt ederek fonetik dağarcığının oluşmasında, bununla bağlantılı olarak da yeni sözcükler öğrenerek dilin gelişmesinde kritik bir öneme sahiptir.
İşitme Kaybının Dereceleri Nasıl Belirlenir?
Doğuştan veya doğumdan sonra (dil edinimi öncesinde veya sonrasında) dış kulak, orta kulak, iç kulak ve/veya işitme yollarında herhangi bir nedenle ortaya çıkan hasar sonrası işitmenin kaybolması durumudur. İşitme kaybı, kaybın kulağın hangi bölgesinde ortaya çıktığına bağlı olarak, iletim tipi işitme kaybı, sensorinöral tipte işitme kaybı ve mikst tip işitme kaybı şeklinde adlandırılır. Ayrıca işitme kaybı, kaybın derecesine göre de 26-40 dB hafif, 41-55 dB orta, 56-70 dB orta ileri, 71-90 dB ileri, 91 dB ve üzeri çok ileri derece işitme kaybı olarak sınıflandırılır.
İşitme Kaybının Ortaya Çıkmasını Artıran Faktörler
Doğuştan ortaya çıkan işitme kaybının nedenlerini genetik ve genetik olmayan faktörler olarak temel iki kategoriye ayırabiliriz. Genetik olmayan faktörler %25, genetik faktörler ise %50 oranında etkili olmaktadır. Rubella, herpes simplex virüsü gibi hamilelikte geçirilen enfeksiyonlar, prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, doğumdaki hasarlar, hamilelikte toksin içeren ilaç veya alkol kullanımı, kan uyuşmazlığı, gebelik şekeri, hamilelik süresince kanda zehirlenme, oksijensiz kalma gibi nedenler genetik olmayan faktörler olarak sayılabilir. Genetik faktörlere bağlı kayıplar ise doğumda görülebileceği gibi doğum sonrasında da gelişebilir. Ayrıca Down sendromu, Usher sendromu, Treacher Collins sendromu, Crouzon sendromu, Alport sendromu, Waardenburg sendromu gibi bazı sendromik durumlarda işitme kaybı gözlenebilir.
Kronik orta kulak iltihabı, ototoksik ilaçların kullanımı, menenjit, kızamık, ensefalit, su çiçeği, grip, kabakulak, kafa yaralanmaları, akustik tramva durumlarında da işitme kaybı ortaya çıkabilir.
Çocuğun İşitme Kaybından Ne Zaman Şüphelenilmelidir?
- 8-9 aylıkken seslere tepki vermiyorsa,
- Duyarsızlık gözleniyorsa,
- 12 – 14 aylar arasında halen hiç kelimesi yoksa,
- 2 yaşından itibaren ‘ne, nerede, kim’ gibi basit soruları yanıtlayamıyorsa,
- 2 yaşından itibaren aile dışından birileri onun konuşmasını anlamakta güçlük çekiyorsa,
- Konuşmaya eşlik eden nefes, ses veya yüze dair alışılmadık davranışlar varsa,
- Seste soğuk algınlığına bağlı olmayan kronik boğukluk ya da kısıklık varsa,
- Sözcük gelişimi sınırlıysa,
- Gelişim performansı kötüyse,
-Sözel ve sözel olmayan beceriler arasında belirgin bir fark varsa, çocuğun en yakın zamanda işitme testine tabi tutulması gerekir.
İşitme Kaybı Olan Çocuklarda Dil ve Konuşma Gelişimi
- Şiddetli ve uzun süren hastalıklar, çocuğun konuşmasını 1–2 yıl erteleyebilir. Hastalık sebebiyle başkalarıyla haberleşmesinin kısıtlanması da onun konuşmasını geciktirir.
- 2 yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekâsının ilişkili olmamasına karşın, 2 yaşından sonra dil gelişimi ile IQ arasında sıkı bir ilişki olduğu görüşü ağır basmaktadır. Erken konuşan çocuklar genellikle normal ya da normalin üstünde zekâlı çocuklar olmaktadır. Dil, zekâya bağlı olarak gelişir.
- Dil gelişimindeki değişiklikler, sözcük dağarcığının sınırı, dilin doğru kullanışı ve ifade etme becerisi çocuk büyüdükçe gelişir. Sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocukları erken ve düzgün konuşur. Çevresel faktörlerin yanı sıra çocuğun okuduğu kitap sayısı, ebeveynin onunla meşgul olma derecesi ve oynadığı oyunlarında rolü söz konusudur.
- Erkek çocukların cümleleri daha kısa ve daha çok yanlışlı, sözcük dağarcıkları da daha kısırlıdır.
- Bakım evlerinde büyüyen çocuklar, ailede büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlarlar, fakat daha az hecelerler. Burada sıkı kişisel ilişkilerin dil gelişiminde önemli bir etken olduğu görülmüştür. Ailede tek olan çocuk, düzgün ve iyi konuşma olanağına sahiptir; çünkü tek çocuk annenin ilgi merkezidir.
- Kendileriyle konuşulan ve ilgi gösterilen çocuklar konuşmak için cesaretlendirilir. Yapılan çalışmalarda, okul öncesi çocuğu kitap okuduğunda, tv seyretmesine izin verildiğinde ve grup oyunları içine sokulduğunda çocuğun konuşmak için daha çok cesaretlendiği görülmüştür. Daha büyük çocuklar ise, gördükleri ve duydukları şeyleri anlatabilme, bir olayı eleştirebilme, kendi düşüncelerini ifade edebilme olanağı bulunca bu cesareti gösterirler. Çocuğun söylediği sözcük anlaşılmadığı yada komik görülüp gülündüğü zaman kırıklığa uğrar. Ancak çocuk büyüdükçe bu sözcükleri daha düşünerek kullanmaya yada tam olarak bilmediği sözcükleri kullanmamaya özen gösterir.
6-8 aya kadar tipik gelişim gösteren ve işitme engeli olan bebekler arasında vokal gelişim açısından bir fark gözlenmez. Yani bebekler fonasyon, gığıldama ve genişletme evrelerinde benzer bir gelişim gösterirler. Bununla birlikte düzenli mırıldanma evresine gelindiğinde, işitsel geri dönüt olmadığı takdirde, işitme engelli bebeklerin babıldamalarında azalmalar başlar.
İşitme kaybının türü, derecesi, tanılanma yaşı vb. şeklinde belirtilen faktörleri de göz önünde bulundurarak ilk sözcük evresinde tipik gelişim gösteren yaşıtlarına göre gecikme gözleneceği belirtilmektedir. Tipik gelişim gösteren çocukların 1-1,5 yaş civarında sözcük dağarcıklarında yaklaşık 50 sözcük bulunurken işitme engelli çocukların bu yaş döneminde tek sözcük düzeyine geçemedikleri, önemli bir kısmının da hiçbir şekilde sözlü dil kullanmadığı belirtilmektedir. Bununla birlikte bazı çocukların ilk sözcük düzeyinde tipik gelişim gösteren yaşıtlarıyla benzer bir tablo çizerken sözcük dağarcığının genişlemesi noktasında artan bir şekilde yaşıtlarının gerisine düştükleri belirtilmektedir.
Kısa ve basit cümleleri kullanmayı tercih ederler ve bu tür cümleleri daha kolay anlayabilirler. İlgi tümceciği, edilgen çatı gibi karmaşık cümleleri anlamada ve yazmada güçlükler yaşarlar. Özne-nesne-eylem gibi bazı cümle yapılarını daha sıklıkla; edat, yardımcı fiil ve bağlaç gibi bazı yapıları daha az sıklıkla kullandıkları belirtilir. Cümle içerisinde genellikle sözcük sonlarını duymaya ilişkin güçlüklerinden dolayı fiillerin zaman çekimi, çoğul eki, özne-yüklem uyumu, iyelik eki gibi ekleri eksik ve/veya hatalı kullanır ve yanlış anlarlar. Aynı zamanda ekleri edinmekte de güçlükler yaşarlar.
Sınırlı sözcük dağarcığına sahiptirler. Soyut sözcükleri somut sözcüklere göre daha zor öğrenebilirler. Mecazi anlam, özdeyişler, benzetmeler veya çoklu anlamı olan sözcükleri anlamakta güçlük yaşarlar ve uygun şekilde kullanamazlar.
Söyleşi kurma ve yürütme stratejilerinde, iletişim niyetlerin çeşitliliğinde sınırlılık, söyleşinin konusunu değiştirme veya bitirmede güçlükler, iletişimdeki aksaklıkları tamir etme stratejilerinde yetersizlikler gözlenebilir.
Konuşma Seslerinin Edinilmesi ve Sesletilmesi
İlk 6 aylık süreçte bebekler çevresinde konuşulan dilde olmayan pek çok sesi ayırt edebilirken ilk yılın sonunda konuşucusu olacakları dilin seslerini ayırt edebilir şekilde o dile ait fonetik kategoriler yeniden düzenlenmektedir. İşitsel bilginin yetersiz olması işitme engelli bireylerin bazı konuşma seslerini duymasını ve/veya bir konuşma sesini diğerinden ayırt eden özellikleri fark edebilmesini engelleyecektir, buna bağlı olarak da konuşma anlaşılırlıkları düşük olacaktır. Konuşurken kendi seslerini duyamayabilir ve ses yüksekliğini ayarlamakta güçlük yaşayabilirler. Ses tonunun değişmesinde, vurgularda veya konuşma hızındaki zayıflıklarından dolayı mırıldanır gibi bir konuşmaları olabilir.
İşitme engelli bireyler için genel olarak dil ve konuşma gelişiminde yukarıda bahsedilen tablo gözlenmektedir. Bununla birlikte son dönemde koklear implant kullanımının yaygınlaşmasıyla işitme engelli bireylerin tipik gelişim gösteren yaşıtlarına daha benzer bir gelişim gösterdikleri de belirtilmektedir.
Dil ve Konuşma Terapistinin İşitme Sorunu Olan Bireylerle Yapabileceği Çalışmalar
“İşitme engelli bireyler” olarak adlandırdığımız grubun oldukça heterojen bir yapıya sahip olması genellemeler yapmayı zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla her bireyin eğitim-terapi planı yapılırken ekip çalışması bir kez daha önem kazanmaktadır. Bu ekipte işitme engelliler öğretmeni, odyolog, dil ve konuşma terapisti (DKT), psikolog gibi uzmanlık alanları farklı olan kişiler yer almalıdır.
DKT, işitme engeliyle de ilişkili olabilecek pek çok faktörden dolayı ortaya çıkan iletişimin etkililiğine, iletişim bozukluklarına, farklılıklara ve gecikmelere yönelik deneyimlere sahiptir. DKT, normal iletişim gelişimi ve işitme engelinin etkisiyle ortaya çıkan iletişim gelişimi, iletişim becerilerinin değerlendirilmesi ve işitme engelli bireylerle terapi ve iletişimle ilişkili sorunların önlenmesi konusunda destek sunabilir. DKT, işitme engelli bireyin dil (fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik, pragmatik) ve konuşma (artikülasyon, rezonans, respirasyon) gelişiminin değerlendirilmesi ve tanılanması, gerekli terapi desteğinin verilmesi; fonolojik farkındalık gibi okuma öncesi veya dil temelli okuma becerilerinin desteklenmesi noktalarında ekibin bir parçası olarak hareket eder.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "İşitme Kaybının Yol Açtığı Gelişimsel Sorunlar ve Dil ve Konuşma Bozuklukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Engin OLGUN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Engin OLGUN'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
9 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.