2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Tok Evin Aç Kızı (Yemek Yemeyen Çocuklar)
MAKALE #3097 © Yazan Psk.Pelin UMDE GÜLER | Yayın Mayıs 2009 | 9,732 Okuyucu
Sayıları oldukça çoğaldı, anne babalarını sofrada çıldırtan çocukların. "Ben bunu yemem, bunun tadı kötü olmuş, sonra yiyeceğim be! Ben TV seyredeceğim, bilgisayar oynayacağım, yemek yersem bana ne alacaksın ki? Diyen küçük dudaklar, delirmiş gözlerle o an elindeki çatal bıçağı birkaç saniyeliğine de olsa farklı amaçlarla kullanmayı hayal edip öfkeden kuduran anne babalara arkadaş toplantılarında, restoranlarda, yolculuk sırasında, alışveriş merkezlerinde çok rastlıyorum ve istemeden de olsa gördüğüm o yürek yakan, bu yemek yemeyen çocukların orasına burasına inen tokatlara da.

Tahmin edeceğimiz gibi kötü bir sahne, gözyaşı, sinir, elektriklenmiş saçlar, ziyan olan yemekler, mutsuz çocuk ve aileler. Daha da ileri gidip (birbirini bu yememe konusunda suçlayan) tartışan, işi kavga boyutuna götüren ebeveynler. Aslında bu kavgaların ve kötü görülen sahnelerin enteresan-komik yanları da olabiliyor bazen. Tıpkı 30 sene önce benim ailemde de olduğu gibi.

Tahminleriniz üzerine ben de yemeklerle arası iyi olmayan, biftek ve çikolatalı pasta hariç ağzına pek bir şey koymayan çocukların bayıldığı patatesi bile sevmeyen, yeme problemleri ilk önce annesini sonra diğer aile fertlerini çıldırtıp, kış ise sofradan evin diğer odalarına; yaz ise yayla evimizde yan bahçelerde evi olan akrabalara kaçan bir çocuktum. Kaçma ama ne kaçma; sessiz, planlı, derin J Evdekilerin en azından bir süre anlayamayacakları bir zamanlama ayarı ile profesyonelce.

Zavallı annem (ki dünyanın en sabırlı-sabır konu edilse heykeli dikilecek bir kadındır) elinde tabak, çatal ya da bilumum çekici yemek aletleriyle arkamda koşar; “Hadi çocuğum, ye çocuğum, bak bu benim için, bu baban için, bu Burak için (apartman komşumuzun oğlu, arkadaşım), bu teyzen için, bu Ayşe için (karşı komşumuzun kızı arkadaşım) diye lokmaları ne yese kar mantığıyla ağzıma sokmaya çalışırdı. Evde gezilmedik yer, yapılmadık aktivite (mutfak lavabosunu doldurup havuz yapmak vb) bırakmazdı. Dedim ya eğer yapabilirsem -ki genellikle başarı ile yapardım- sofradan kaçma en yetenekli olduğum alandı.

Hiçbir zaman ailemden dayak yemedim, şanslıymışım. Orada burada yemek yemedi diye tartaklanan çocuklara çok fazla acımam ondandır. Acaba benim gibi bir saat anne-baba, teyze dolaştırsalardı arkalarında o çocukların halleri ne olurdu kim bilir?

Babam yemeklere şekiller çizer, (en sevdiğim haşlanmış yumurtalara surat çizip konuşturmasaydı) minik tiyatrolar yapardı yapmasına; o da nasibini alırdı yemeyen çocuk Pelin’ den. Bir deri, bir kemik, iskelet, anneannemin söylediği Safinaz benzetmeleri benim 4,5 yaşlarındaki özelliklerimdendir.

Üstelik ÇUKUROVA’ nın bana göre en güzel yemeklerinin (Adana-Mersin-Tarsus ülkemizin lezzet anlamında iddialı yörelerindendir) usulünce piştiği, renkli simaların yeteneklerini konuşturduğu bir evde büyüdüm. Herkesin, gece 23.00 civarlarında “ben acıktım, canım cevizli makarna istedi” dediğinde şipşak dillere destan peynirli cevizli makarnasını yapan anneannesi yoktur herhalde.

Yemedim, yemezdim, yediremediler hep.

Gelelim yayla zamanı kaçma hikayeme (Mersin'de benim çocukluğumun geçtiği 1980'lerde şimdiki gibi klimalar olmadığı ve yazların oldukça nemli-sıcak geçmesi sebebi ile şehirde yaşayan özellikle yaşlı, çocuklu ailelerin Gözne, Fındıkpınarı, Soğucak gibi yaylalardaki evlerine Mayıs-Haziran'da başlayıp, Eylül ayına kadar yerleşme alışkanlıkları vardı. Genellikle müstakil, meyve ve çiçek bahçeleri ile çevrili bu evler birbirine yakındır. Yerli halk hemen hemen herkes birbirini tanır ve akrabaların evleri birbirine yakın ya da yan yana arsalarda yer alır.) Yukarıda anlattığım gibi sabrın, nezaketin üst düzeyde olduğu, çocuklarını-torunlarını her halleriyle sevdiklerini belli eden bu insanlar, (neticede insan sınırları zorlanınca krizler yaşar ya) topluca krizler yaşıyorlardı tabi yemek yememem karşısında şaşkın şaşkın.

Zeytinyağlıların tablo gibi durduğu, et yemeklerinin sanat eseri zannedildiği, çok hoş baharat kokularının yükseldiği ve saatinizi kuracağınız kadar düzenli sofraların kurulduğu bu doğup büyüdüğüm evde anne-baba, teyze, büyük teyze, anneanne ve dede üzülüp, yemek yemiyorum diye birbirleri ile tartışırlardı bazen. O günlerde en sevdiğim tablo tabi. Çünkü evden kaçıp, yan bahçede evi olan akrabalara gitmem 2 veya 3 dk.'mı alır; onlar da o dakikalarda sofrada sanki hazırlıklı gelişimi bekliyorlarmış gibi, “Hoş geldin Pelincim "YEMEK YEMEK İSTER MİSİN?"derlerdi. Ye, hadi yemek ye, yemek yiyeceksin ,değil "yemek yemek ister misin?" içinde saygı, huzur, tarafsızlık olan bir cümle.

CEVAP: “YERİM TABİ!!!”

Çok gariptir ki bugün bile hafızamda, lezzetin en üst düzeyini yakalama ile ünlü evimizden çıkıp gittiğim evlerde o sıradan, -bazen kıymalı omlet, bamya, pırasa- çocukların pek de sevimli bulmayacakları yemeklere verdiğim cevap hep aynıydı; YERİM.

Sessiz sakin yazın içinde barındırdığı doğa sesleriyle süslenmiş, huzurlu, sade bu akraba sofraları; sevmesem bile yalayıp yuttuğum yemekler . Sofradaki herkesin aynı yemeği kaprissiz, yorumsuz, sakince yediği öğlen vakitleri ne güzeldi.

Burada düşünüyorsunuzdur biliyorum “Neyin, nelerin tepkisini vermiş” diye. Ben hala düşünüyor ve bugün gönül rahatlığı ile paylaşabiliyorum sizlerle. Harika insanların (anne-baba, teyze, anneanne, dede, büyük teyze) hepsinin birden ye, ye de büyü, aç kalırsan şuran ağrır buran şöyle olur diye iyi niyet ve sevgiyle de olsa üstüme çullandığı sofraların sıkıcılığı ve tabi aşırı ilginin getirdiği kaçınılmaz şımarıklık hali.

- Belki gün içinde (bolca misafirin gelmesi ile de) sürekli mutfak ve salonda çok fazla yemek yenilip, yemeğin ön planda ve önemli olduğu bir evde büyümem, doğal yemek yeme süreçlerinin abartılması

- Ayrı ayrı her biri yemek seçen ebeveynler.

- Israrların, inatların çok da şekil değiştirmeyen yöntemlerin her gün tekrarlanması.

- Evdeki o çok düzenli saat kurduracak cinsten yemek saatlerinin benim biyolojik ritmime, ihtiyaçlarıma uymaması vs. vs. vs. daha çok şey sayılabilir.

Öte yandan kapıdan içeri girdiğimde beni huzur, rahatlık ve saygıyla (yesem de yemesem de) karşılayan akrabaların bazen sıradan olan yemeklerini kendi kendime bitirmem size ilginç gelebilir. Tabi iştahla zaman zaman 2. tabağın bile bitirildiği bu yemekler sonunda; görev yerine başarı ile getirildi edası ile evden eve anneanneme seslenen akrabalar… “Vecize Abla, Pelin yemeğini yedi, tartışmayı bırakın, sizi kahveye bekliyoruz!” Tüm sülalenin toplanıp kahve içip rahatladığı o zengin, güzel ikindi sefaları… Fonda doğanın rengarenk sesleri.

Bu tabloda aslında yemek seçmeyen, bir öğünü rahat bırakılırsa doğru düzgün yiyen, fakat kendi evinde yemeyen tok evin aç kızı Pelin. Nam-ı diğer Safinaz (Temel Reis’ in zayıflığı ile ünlü sevgilisi Safinaz' dır burada benzetmesi yapılan)

Bazı günler (yine evden kaçabilirsem) bu yemek seramonilerinin biri de en yakın arkadaşım Lara' ların evinde olurdu. Annesi Yolanda' nın yaptığı ilginç yemekleri yer (haşlanmış bulgur, dana eti ve baharat karışımlı köfte, armut tatlısı gibi) ardından yine evdekiler Pelin nerde diye orayı burayı ararken Madam Yolanda seslenirdi; “Merak etmeyin bizdeler, yedi şimdi oyuna geçtiler.”

Yine sakin bir yemek ortamı, bembeyaz bir ev, huzur, doymuş mide, arka bahçelerinde o çok sevdiğim erik ağacının gölgesindeki kız oyunları, bugün bile hepsinin tadı damağımda durur…

Uzun zaman anlayamadılar bizimkiler, neden nelerden kaynaklandığını yemememin. O aşırı sevilen, üstüne titrenen, prensesler gibi büyütülen tok evin aç kızı Pelin' in halini çözemediler. Bir süre sonra büyük teyze uyandı; başladı yöntemleri değiştirmeye, bakış açılarını çeşitlendirmeye, sabır ve yine sevgi ile.

7 yaşına doğru tok evin tok kızı Pelin her şeyi ölçüsünde yiyen sağlıklı bir çocuk oldu.

Tüm bunların sonunda kendi çocukluğumdan örneklerle anlatmak istediğim; en önemli şeylerden biri saygı; 4 yaşında da 40 yaşında da çocuğunuza saygı. İnsanın gösterirken zorlandığı ama maruz kaldığı, kendisine gösterildiğinde çok keyif aldığı duygu SAYGI. Hepimiz bunu yapabilseydik, kim bilir dünya nasıl bir yer olurdu...

Şimdi düşünüyorum da yemek yedirme uğruna çocuğuna şiddet uygulamaya kadar işi götüren ya da kahrolup ne yapsam yemiyor diyen biz psikologlara gelip çare arayan ebeveynlerin bu hikâyeyi okuduktan sonra farklı düşünüp davranabilecekleri umutlarım arasında.

Gerçekten de uyaranların, çeşitlerin, kimi zaman imkânların çok fazla olduğu dünyamızda ve bunların çarpık yaşanabildiği ülkemizde biz çocuklarımıza doğal bir süreç olan yemek yeme, beslenme becerilerini veremiyorsak -ki çoğunlukla öyleyiz-bamyalara, patlıcanlara, karnıbahara surat büküp “bana krep pişir” diyen çocuklarla yarın yetişkin olduklarında ne şekilde uğraşacağız?

Bugün artık tıp doktorlarının çağımızın büyük derdi kanser hastalığının sebeplerini açıklarken beslenme bozukluklarının üzerinde durmaları ne kadar düşündürücü. O küçücük bedenleri ile çocuklarımızın da yakalanabildiği bu hastalık nasıl beslendiğimiz ile yakından ilgili. (Bu nokta da ayrıca unutulmamalıdır ki ruh ve beden sağlığı bütünlük içinde düşünülür ve her çocuğun düzenli kontrollerini yapan bir doktoru olmalıdır.)

Yemek yeme-beslenme alışkanlıkları ile ilgili problem yaşayan ailelere önerilerim:

Çocuğa Karşı:Tepki biçimlerini, davranış yöntemlerini, beden dillerini, sözlü iletilerini işe yaramaması halinde değiştirmeleri. Çocuğun genel yapısını iyi algılayıp, ona pozitif tekniklerle yaklaşmaları. Neden sizinle evde bu problemi yaşadığını düşünmeniz.

Çoğu kez istemediğimiz davranışı model teşkil edip de kınadığımız çocuklarımız, gerçekten bizim inadımız ve gücümüz karşısında zor durumlarla karşılaşıp, değişik çözümler üretebiliyorlar. Tıpkı benim ailemde zeytinyağlı olmazsa sofraya oturmayan babam, etsiz yapılan yemeği yemekten saymayan annem, sulu yemek hastası büyük teyzem, masada tavuklu bir yemek varsa oturmayan dedem seçicilikleriyle bana nasıl olumsuz model olmuşlarsa; sizler de çocuğunuza yemek yeme, seçme, yemek sırasında yaptığınız konuşma, ev içi duygusal durum-atmosfer ve yorumlarınızla olumsuz model teşkil ediyor olabilirsiniz.

O halde lütfen; çocuklarınıza yemek yeme davranışı ile ilgili ebeveyn ve yakın çevre olarak olumlu modeller olun (yemek seçiyorsanız bile ona renk vermemek gibi).

- Çocuğunuzun gereksinim ve ilgilerine saygılı olun (doktorunuzun görüşü bu noktada önemlidir). Belki de bir ya da birkaç besin maddesine biyolojik anlamda aşırı duyarlı olabilir.

- Zorla ağlatıp tehdit ederek, kavga ile yedirilen yemeğin faydalı olmaktan çok zararlı olacağını söylemeye gerek bile yok aslında.

- Yemek yapma biçiminizde değişiklikler istiyorsa (az salçalı, susuz, sade vb.) dikkate almak ve hatta yemek yapma konusunda çocuğa yapabileceği ufak görevler vermek çok keyifli ve etkili olabilir.

- Besinlerin içinde bulunan vitamin, mineral, karbonhidrat, protein dengelerini örneklerle açıkladığımızda etkilenip, yemeye ikna olabilirler.

Sonuç olarak; bu konuda nasıl birey yetiştirmek istiyorsanız, siz öncelikle öyle olmalısınız. İstemek yerine yapın! Görsün ve öğrenerek çocuğunuz da bunu yaşamına geçirsin. Sadece ilgi, sevgi, itina gösteren bir ebeveyn değil, aynı zamanda bilinçli, dikkatli, empati yeteneği olan, kendi çocukluğunu da hatırlayabilen, kendi tutum ve davranışlarını eleştirip değiştirebilen, tutarlı, gelişime açık, bilgili anne-baba olmaya çalışmanızı öneririm.

Yemek yemenin huzur ile yaşandığı mutlu evlerde sağlıklı günler geçirmeniz dileği ile...
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Çocuklar ve Yemek Yeme Psk.Büşra BÖREKÇİ
► Evin Gizli Kahramanı : Baba Psk.Dnş.Gülçin BALKI
► Yemek Bağımlılığı Psk.Fazilet ARKAT
► Çocuklarda Yemek Seçme Psk.Seda BOYACIOĞLU
► Duygusal Yemek Yeme Psk.Dnş.Kıvanç TIĞLI
► Yemek Yemenin Psikolojisi Psk.Esra TAŞDEMİR SEYİTOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Tok Evin Aç Kızı (Yemek Yemeyen Çocuklar)' başlığıyla benzeşen toplam 37 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:44
Top