Baş döndürücü bir hızla ilerleyen bilimsel gelişmeler günlük hayatımızı oldukça kolaylaştırmaktadır. Bu gelişmeler sayesinde artık dünya koca bir mahalle halini aldı ve her türlü olaydan anında haberdar olabilir hale geldik. İnternetteki arama motorları sayesinde artık kolayca bilgiye ulaşabiliyoruz. Hatta yıllardır görmediğimiz dostlarımızı kolayca adres bilgilerine kadar bulabiliyoruz.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, gelişen teknolojinin olumsuz tarafları da yok değil. Genetiği ile oynanmış pek çok ürün nedeniyle artık sağlıklı gıdaya ulaşmak neredeyse imkansız. Artık tavuklar bile aşırı hormon ve antibiyotik kullanımı ile 40 günde yetiştirilip sağlıksız et olarak soframızda yerini alıyor. Eğitim için çocuklarımız adeta yarış atı gibi koşturuluyor. Zaman darlığı nedeniyle fast food tarzı gıdaların tüketimi artmakta. Tüm bu örnekler elbette çok fazlasıyla arttırılabilir. Sonuçta bu koşuşturma sırasında bedenimiz, özellikle de beynimiz olumsuz yönde etkilenmektedir.

Stres sonucunda vücudun savunmasına yönelik olarak, birtakım hormonlarda artış olmaktadır. Bu hormonlar vücudumuzu stresle başa çıkmak için hazırlamaktadır. Sonuçta kalp hızımız artmakta, soluk alıp vermemiz hızlanmakta, göz bebeklerimiz büyümekte, ağzımız kurumakta, dikkatimiz artmaktadır. Bu nedenle kişinin motivasyonu açısından son derece olumludur. Ancak uzun süreli stres durumunda bu durum tersine dönmekte ve bir takım olumsuzluklara yol açmaktadır. Aşırı stres sindirim sisteminde mide ülseri, kabızlık, geğirme; kalp dolaşım sisteminde çarpıntı, yüksek tansiyon, ritim bozuklukları gibi hastalılara neden olabilmektedir. Beynimizde stres nedeniyle en çok etkilenen bölüm prefrontal korteks adı verilen ön bölümdür. Uzun süreli stres durumunda beyin hücrelerinde hasar ve ölüm gözlenmektedir. Aşırı hücre kaybı özellikle öğrenme, algılama yeteneğinde bozulmaya neden olmaktadır. Ayrıca stres nedeniyle sinir hücreleri arasında haberleşmeyi sağlayan kimyasal madde trafiği de olumsuz etkilenmektedir. Bu durum kişide depresyon, uyku bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, takıntılı düşünceler, dalgınlık, karar verme yeteneğinin zayıflaması, obsesif kompulsif davranışlar, aşırı endişe ve suçluluk duygusuna yol açabilir.

Stresle başa çıkmak için fiziksel, sosyal, çevresel faktörlere karşı dikkatli olmak önemlidir. Gürültülü, dağınık, pis yerlerden uzak durmak, sosyal aktivitelere aktif olarak katılmak, daima olaylara olumlu yönlerinden bakabilmek bunardan bazıları. Büyüklerimizin de dediği gibi “güzel düşünen güzel görür, güzel gören de hayatından lezzet alır”.