2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yükleme Biçimleri ve Yükleme Biçimlerinin Evlilik Doyumuna Etkileri
MAKALE #5594 © Yazan Psk.Aysel ÜLGÜNER | Yayın Eylül 2010 | 10,353 Okuyucu
YÜKLEME BİÇİMLERİ

İnsanlarla ortak yaşam içerisinde, insanları algılama sık sık onların iç durumlarına ilişkin çıkarsamaları gerektirir. Fakat kişinin iç durumuna ilişkin doğrudan bilgimiz yoktur. O yüzden kişinin iç durumu hakkında söyledikleri ve benzeri dış işaret ve ip uçlarıyla o kişinin davranıışlarını değerlendiririz. Kişi hakkında yaptığımız çıkarsamalar yükleme kuramı adı verilen bir çok kuramsal yaklaşım tarafından açıklanmaya çalışılmıştır.

Yükleme kuramı insanın kendisinin ve diğerinin davranışlarını sürekli bir neden sonuç ilişkisi içinde algıladığını ileri sürmektedir. "Neden" sorusuna verilen cevaplar ise, insanların daha sonraki davranışlarının belirleyicisidir. Ancak davranışlarla ilgili olarak yapılan bu nedensel yüklemeler gelişigüzel değil, sistemli bir şekilde, belirli ilkelere göre olmaktadır.

Yükleme, bir kişinin davranışlarına bakarak, diğer kişilerin ya da kendisinin içsel durumu hakkında yaptığı bir çıkarsamadır.

Yapılan araştırmalar nedensel analizin insanların geleceği tahmin ve olayları kontrol etme ihtiyacından kaynaklandığını göstermiştir. Belirli sonuçların elde edilmesi için hangi faktörlerin gerektiğinin bilinmesi o sonucun kontrol edilebilmesine imkan tanır. Ya da en azından ne olabileceğini tahmin edilmesini sağlar. Bu noktadan hareket edersek nedensel yüklemenin amaçların gerçekleştirilmesi için oldukça önemli olduğu görülmektedir. Belki de yükleme araştırmalarının en temel varsayımı nedensel yüklemelerin önemli olduğudur.

Bu alanda önemli bir çok kuramsal yaklaşım bulunmakla birlikte aşağıda incelenecek dört kuram, bunların en belli başlıları olarak nitelendirilir.
Kuramlardan her biri sosyal algının farklı bir yanını ele almaktadır, ancak ilgi alanları kesişmektedir.

1) Heider'in Naif Psikolojisi

Heider, her insanın davranışları açıklamada kullandığı genel bir kuramı olduğuna inanmıştır. Buna naif psikoloji adını vermiştir. Heider'in naif psikolojisi bir kimsenin diğerinin davranışlarını anlamasına yarayan süreçleri belirleme amacını taşımaktadır. Heider'e göre, insanlar yüklemede bulunarak iki temel gereksinimlerini giderirler. Bunlar tutarlı, dengeli bir bakış açısına sahip olabilmek ve çevreleri üzerinde kontrol elde edebilmektir. İnsanların neden belirli şekilde davrandıkları açıklanabilir ve nasıl davranacakları tahmin edilebilirse dünya daha tutarlı ve kontrol edilebilir olarak algılanır. Çevremizde olup bitecekleri kestirebilmek ve kontrol edebilmek için başka insanların içsel eğilimlerine ilişkin her türden yargıda bulunmaya gereksinimimiz vardır.

Heider'in kuramında nesneler hiç bir zaman doğrudan algılanmazlar. Nesnelerin birey tarafından algılanışı;

a-Nesneye (nesnenin kendi özellikleri)
b-Ortama (kontekse)
c-Arabulucuya (mediation-algılama usulü)
d-Algılayıcıya (algılayıcının özelliklerine) bağlıdır.

Heider'e göre nesne algısı ile kişi algısının özellikleri genelde aynıdır. Gözlenebilir davranışlar gözlenemeyen nedenlere bağlı ortaya çıkar. Bu nedenler içsel (person-internal) ve dışsal (environment- external) yüklemelere bağlı olabilir. İçsel yükleme, bir kişinin davranışlarının nedenlerinin o kişinin kendisiyle ilgili niteliklerinden kaynaklandığını varsayarak açıklamaktadır. Dışsal yüklemede ise, davranışın nedeni, kişinin dışında gerçekleşen herhangi bir durum ya da davranışla açıklanır.

Heider, bir olayın sonuçlarını yorumlayabilmek için sorumluluk algısıyla da (perception of responsibility) ilgilenmiştir. Bir çok durumda sadece olaya neden olan şeylerin değil de, ondan sorumlu olan şeylerin önemli olduğu görülmektedir. Eğer birisi komşusuna vurduğunu söylerse, doğal olarak nedensellik sorusu "kim vurdu" olması gerekirken, sorumluluk sorusu "acaba kazayla mı yoksa isteyerek mi vurdu" olacaktır. Ayrıca davranışın nedeninin, dışsal yükleme ya da kişinin içsel özelliklerinin görece kalıcı niteliği olup olmamasınından da etkilendiğini söylemiştir. Genel anlamda yükleme yaparken değişmezlik ilkesini kullandığımızı ileri sürmüştür. Değişmezlik ilkesine göre yaptığımız şey, bir dizi farklı koşulda, belirli bir neden arasındaki ilişkiye bakmaktır. Eğer bir dizi farklı koşulda, belirli bir nedenle belirli bir etki arasında değişmez bir ilişki gözleniyorsa ve eğer nedeni yokluğunda etki de görülmüyorsa, etkiyi o nedene yükleriz.

2) Jones ve Davis'in Kuramı

Jones ve Davis insanların, başkalarının davranışlarının nedenlerini nasıl çıkarsadıklarıyla ilgilenmişlerdir. Bir diğerinin davranışının, o kişinin kişiliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını çıkarsamak isterler.

İnsanların olayları ve davranıışları kişisel özelliklere dayanarak açıklamayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Dışsal etkenlere dayalı yapılan açıklamalar içsel etkenlere dayalı açıklama yapılamadığı durumlarda gerçekleşir. Bunun nedenini, başkalarının kişisel özelliklerini bilmenin, davranışları daha iyi anlamayı ve öngörmeyi beraberinde getireceği şeklinde açıklarlar.

3) Kelley'in Kuramı

Yükleme kuramı arasında en sistematik yaklaşımlardan biriside Kelly'in küp modeli olarak nitelenen yükleme kuramıdır. Ona göre, insanlar, diğerinin davranışına nedensel bir açıklama getirmek üzere, bu davranışa ilişkin enformasyon toplamakta ve değerlendirmektedirler. Değerlendirmede üç tür enformasyon kriterinin dikkate alındığını belirtmektedir; ayırt edicilik, fikir birliği ve tutarlılık. Fikir birliği, bir olay ya da davranış konusunda kişinin diğeriyle hem fikir olma ya da benzeşme düzeyini; ayırt edicilik, kişinin davranışının zaman ya da tarz bakımından istikrarlılık düzeyini ifade etmektedir. Kelley'in genel ilkesi birlikte değişme ilkesidir. İnsanlar bu üç farklı boyutta neden ve etkilerin birlikte değişimini test etmektedir. Eğer kişi belirli bir olayın değişmez olarak, belirli bir koşullar takımı ile birlikte ortaya çıktığını görürse, olayın hangi nedene yükleneceğini bilir.

4) Martin Seligman'ın Yükleme Biçimi Kuramı

İyimserlik (optimist) konusunda çeşitli bilimsel araştırmalar yapan Dr. Martin Seligman iyimserliği kişilerin başarı ve başarısızlıklarını kendilerine nasıl açıkladıkları bağlamında tarif etmektedir. İyimserler güçlükleri GSÇ, başarıları ise KKK olarak benimserler. Bu anlamda kötümserlerin başarısızlığının nedeni, güçlükleri KKK olarak değerlendirmeleridir.

İyimserler başarı ve başarısızlıkları şöyle değerlendirirler;

BAŞARISIZLIKLAR
Geçici – bu da geçecek
Soyutlanmış – bu sadece bir bölüm
Çaba azlığı – eğer daha çok çabalarsam başarabilirim

BAŞARILAR
Kişisel – bu benimle ilgili
Kalıcı – hep böyle olacak
Kaplayıcı – her alanı etkiliyor

İyimser kişiler başarısızlığı değiştirilebilir bir nedene bağlar ve böylece bir sonraki denemelerinde başarılı olacaklarına inanırlar; kötümserler ise başarısızlığın nedenini kendilerinde bulup değiştiremeyecekleri, sabit bir özelliğe atfederler.
Bu değerlendirmeler, kişiyi harekete geçirme konusunda da önem taşımaktadır. Yaşam içinde karşılaşılan olumsuzlukların iyimser bakış açısı ile değerlendirilmesi ve bunun nedeninin kendilerinden ziyade durumdan kaynaklandığını düşünmeleri bir sonraki denemede yaklaşımlarını değiştirebilmelerini sağlar.

Seligman'a göre iyimser olmak sağlıklı olmayı da beraberinde getirir. Özelllikle çağımızın hastalıklarından biri olan depresyonun asıl kaynağının alışkanlığa dönüşmüş olumsuz düşünce yapıları olduğunun ve bu tür düşünce yapılarının çocukluktan itibaren anababa, öğretmen ve yakın çevrede bulunan büyükler tarafından etkili bir biçimde çocuğa farkında olmadan işlendiğinin altını çizer.

YÜKLEME BİÇİMLERİ VE ARAŞTIRMA BULGULARI

Yükleme biçimlerini inceleyen araştırma bulgularına baktığımızda yükleme biçimleri bir çok alanda incelenmiştir. Yükleme biçimi ile ilgili araştırmalarda deneklere yükleme yaptırılırken genellikle üç yol izlenmiştir. Bu yollardan biri laboratuvar ortamında denekleri başarı başarısızlık koşullarına atayarak yüklemelerinin alınması, ikincisi gerçek stres verici yaşam olayları ile ilgili deneklerin yüklemelerinin alınması, üçüncüsü ise bu konuda geliştirilen yükleme biçimi ölçeğini kullanarak, bazı kuramsal olaylarla ilgili deneklerin yüklemelerinin alınmasıdır.

İlkokul, ortaokul, lise öğrencileri üzerinde yaptıkları çalışmada başarı düzeyinin tutarsızlığınıve başkalarının başarı düzeleri hakkındaki bilgiyi değişimleyerek deneklerin nedensel yüklemeleri üzerindeki etkilerinni incelemişlerdir. Sonuç olarak, geçmiş yaşantı ile tutarlı bilgiler değişme göstermeyen, tutarsız bilgiler ise değişme gösteren etkenlere yüklenmiş, öte yandan başkalarının başarı düzeyi hakkındaki bilgiyi büyük yaş gruplarının daha çok kullandığı bulunmuştur.
Bir başka çalışmada, depresif ve depresif olmayan öğrencilerin ayırt etme problemlerindeki problemlerindeki başarı-başarısızlığa yaptıkları yüklemeleri incelemiş ve depresif öğrencilerin başarısızlıkla ilgili içsel yüklemeler yaptıklarını bulgulamışlardır.

304 öğrenci ile yapılan bir başka araştırmada ise, hem Yalnız hem depresif öğrencilerin başarısızlıklarını kendilerindeki karakteristlik eksikliklere (yeteneksizlik gibi) yükledikleri bulgulanmıştır.

Timko ve Jonoff- Bulman, göğüs kanseri teşhisi ile göğüsleri alınan 42 kadın hastanın kanserle ilgili nedensel açıklamaları ve depresyon puanları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Sonuç olarak, kanser olmalarını içsel, değişmez, genel nedenlerle açıklayan kadınların daha depresif olduklarını bulgulamışlardır.
Daha sonrra hamile kadınlar vee mahkumlar üzerinde yapılan çalışmalarda benzer sonuçlar bulunmuştur. Deneklerin nedensel yükleme biçimleri ile depresyon düzeyleri arasında yüksek korelasyonlar bulunmuştur.

Nedensel yüklemeleri açısından depresyon tanısı almış hastaların şizofrenik hastalarla karşılaştırıldığı bir çalışmada ise, depresif hastaların başarısızlıklarını, şizofreniklerden daha fazla içsel nedenlere yükledikleri bulgulanmıştır.

Seligman ve Schulman, yükleme biçimi ile akademik yaşam ve iş yaşamındaki başarı ilişkisini incelemiş ve depresif yükleme biçimine sahip olmayan bireylerin, böyle bir yükleme biçimine sahip bireylere göre daha başarılı olduklarını bulgulamışlardır.

Türkiye'de yükleme biçimini konu alan araştırma sayısı çok azdır.

Aydın (1986), çocuklarda arkadaş ilişkilerinde başarısızlık ve öğrenilmiş çaresizlik ilişkisini ve yükleme biçiminde cinsiyete ilişkin bir farkın olup olmadığını incelemiştir. Öğrenilmiş çaresizliğe özgü yükleme biçimi ile arkadaş ilişkilerinde başarısızlık arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin bulunması, söz konusu yükleme biçiminin arkadaş ilişkilerinde başarısızlığa yol açacak en önemli etkenlerden biri olduğunu göstermiştir.

Hovardaoğlu (1986), öğrenilmiş çaresizlik modelini etkileyen değişkenleri incelemiş ve nesnel bir davranış-sonuç bağımsızlığının çaresizlik davranışının ortaya çıkması için tek başına yeterli olmadığını, performans değerlendirme, nedensel yüklemeler ve beklentiler gibi bilimsel değişkenlerin de öğğrenilmiş çaresizliğin ortaya çıkmasında rol oynadığını bulmuştur.

Papatya (1987), depresif kişilerin kendilerine ve önem verdikleri kişilere yüklemelerini incelemiştir. Sonuç olarak depresif deneklerin kendileri ve önem verdikleri kişilere ilişkin yükleme biçimleri arasında ters yönde bir ilişki bulunmuştur. Depresif kişilerin kendilerine ilişkin iyi sonuçlerı dışsal, değişebilir ve özel; kötü sonuçları ise içsel, değişmez ve genel nedenlere yüklediklerini belirtmiştir. Önem verdikleri kişilere ilişkin yüklemelerinde ise, iyi sonuçları içsel, değişmez ve genel nedenlere yüklerken; kötü sonuçları dışsal, değişebilir ve özel nedenlere yüklediklerini belirtmiştir.

Şahin, okulöncesi çocuklarının kendilerinin ve başka bir çocuğun başarı ve başarısızlıklarına yaptıkları nedensel yüklemeleri araştırmıştır. Bunun için 5-6 yaş grubundan 208 denek kullanılmıştır. Sonuçlar, denekler kendi başarılarını görevin kolay oluşuna yüklerken, bir diğer çocuğun başarısını sadece kendilerinin başarısız, diğerinin başarılı olduğu koşulda yeteneğe yüklediklerini belirtmişlerdir. Deneklerin kendi başarısızlıklarını çevresel, diğer çocuğun başarısını ise kişisel etkenlere yükledikleri bulgulanmıştır.

EVLİLİK VE EVLİLİK DOYUMU

Evlilik bir çok kimse için en anlamlı kişiler arası ilişkidir. Evliliğin sürdürülmesi, evli kişilerin karşılıklı olarak psikolojik ve biyolojik ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlıdır. İhtiyaçların karşılanması evlilik doyumunu önemli ölçüde etkilemektedir.
Eşlerin evliliklerini değerlendirmelerine ilişkin yapılan çalışmalarda; evlilik doyumu, evlilik uyumu, evlilik mutluluğu, evlilik kaliitesi gibi kavramlar eş anlamlı olarak kullanılabilmektedir.

Eşler arasındaki mutluluk, bireyin evliliği hakkındaki doyum hissidir. Kişinin hem evlilik hakkındaki genel duygularını hem de ilişkisinin belirli yönleri hakkındaki duygularını (aşk ve sevgi miktarı gibi) içerir. Eşler arasındaki etkileşim yemek saatleri, alışveriş, arkadaşları ziyaret ve eğlence yerlerine gitme gibi karı kocanın günlük faaliyetlerde ne kadar birlikte vakit geçirdiklerini içerir. Eşler arasındaki anlaşmazlık ise ilişkideki sözel ve fiziksel çatışmanın yoğunluğu ve miktarı olarak tanımlanmaktadır. Eşler arasındaki problemler çabuk sinirlenme, kolayca incinme hissi, kıskançlık, kimseyle konuşmama, psikoaktif ilaç kullanma gibi eşlerin kişisel özellikleri ya da davranışlarının evlilikte problem yaratıp yaratmadığıyla ilgilidir. Boşanma eğilimi ise evliliğin problemli olduğunu ve boşanma olasılığını düşünme gibi evlilik ilişkisinin bilişsel yönünü ve arkadaşlarıyla ya da eşiyle boşanma olasılığı hakkında konuşma ve eşten ayrılma gibi davranışları birlikte içermektedir.

Tanımlardan yola çıkarak evlilik doyumunu etkileyen faktörler belirlenmeye çalışılmıştır. Bu faktörlerin en başında cinsiyet farklılığı gelir. Ayrıca kadının çalışıyor olmasının evlilik doyumuna olan etkisini inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Çalışan kadınların evlilik doyumlarının çalışmayanlara oranla daha yüksek olduğu da belirtilmiştir.

EVLİLİK VE YÜKLEME KURAMI

Evlilik ilişkileri kuramcıları, evliliğin niteliğini eşlerin evlilik ilişikileri ile ilgili olarak yaptıkları açıklamalar veya yüklemelerle değerlendirmektedirler.
Kişinin kendisini ve eşini “biz” olarak algılaması ve çatışma nedenlerinni eşindeki değişmez kişilik özelliklerine yüklemesi de evlilik doyumunu olumlu etkileyen faktörlerden biridir.

Evliliğe yönelik araştırmaların çoğu, eşlerin olayların nedenlerine dair yaptıkları yüklemelerle ilgilenmişlerdir. Eşlerin yaptıkları bu nedensel yüklemeler, eşleriyle uyumlu ve uyumsuz çiftleri birbirinden ayıran davranış örüntülerinin temelinde bulunur.

Evliliklerdeki yüklemeler, genel-spesifik (belirli bir duruma özgü), kalıcı-değişken, içsel-dışsal olarak tanımlanan yükleme türleri çerçevesinde incelenmiştir. Bireylerin depresyondayken kontrol edilemeyen olumsuz yaşam olaylarını, genel kalıcı ve içsel nedenlere yüklediklerini varsayılır. Aile ve evlilik kuramcıları, eşlerin evliliklerde yaşanan sorunları kalıcı ve genel nedenlere yüklediklerinde, aile içinde çatışma yaşayabileceklerini vurgulamaktadırlar.

Evliliklerde yapılan yüklemeleri inceleyen araştırmacılar, ilişkilerinde sorun yaşayan çiftlerin, eşlerinin olumsuz davranışlarını genel ve kalıcı örüntüler olarak tanımladıklarını; böyle bir sorun yaşamayan çiftlerin ise diğerlerinin aksine eşlerinin olumsuz davranışlarını belirli durumlara özgü ve geçici, olumlu davranışlarını ise daha kalıcı olarak değerlendirdiklerini göstermektedir. Sorunlu çiftlerin, eşlerinin olumsuz davranışlarını, değişmesi mümkün olmayan özellikler olarak gördüğü söylenilebilir. Bu karamsar (pesimist) görüş, kişileri sorunlarını çözmek için iş birliğinden uzaklaştırmakta ve muhtemelen ilişkinin düzelmesi için gereken değişiklikleri yapmasını engellemektedir.

Literatürde evlilik doyumuyla ilgili pek çok araştırmaya rastlanmaktadır.
Yılmaz (2001) tarafından yapılan çalışmada ise eşler arasındaki uyumun ve anne-baba-çocuk etkileşiminin, çocukların benlik algıları ve akademik başarıları ile olan ilişkileri ilköğretim, lise ve üniversite öğrencilerinde gelişimsel olarak incelemiştir. İlköğretim döneminde eşler arasındaki uyumun benlik algısının alt boyutlarıyla ilişkili olmadığı bulunurken, lise öğrencilerinde eşler arasındaki uyumun davranıştan hoşnut olmayı ve bütünsel öz-değeri; üniversite öğrencilerinde ise atletik yeterliği ve anne-babayla ilişkileri yordamada anlamlı katkısı olduğu görülmüştür.

Evlilik ilişkisinde doyum düzeyi düşük olan kadınların, eşlerini daha çok suçladıklarını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.

Franzoi ve arkadaşları, eşlerle çalışmış ve olaylara eşin bakış açısıyla bakmanın evlilikte yaşanan gerilimi azaltmada yardımcı olduğunu görmüşlerdir. Davis ve Oathout, 264 romantik çift ile çalışmış ve olaylara eşin bakış açısıyla bakmanın eş doyumunu etkileyen çeşitli davranışların güçlü yordayıcısı olduğunu ortaya koymuşlardır. Long ve Andrews ise, bu durumun evlilik uyumunu anlamlı olarak yordadığını belirlemişlerdir. Ayrıca, evli kadınlar, hem kocaları hem de kendileri tarafından daha iyi rol alıcı olarak algılanmışlardır.

Evlilik doyumu düşük olan eşlerin eleştirilmek, memnuniyetsizlik, düşmanlık, sorumluluktan kaçma ve sözel olmayan olumsuz davranışlarının olumlu davranışlarından daha fazla olduğu belirtilmiştir.

Evlilik ilişkisi doyum verici ise eşler birbirlerinin davranışlarına daha az sorumluluk yüklemektedirler. Eşleri ile uyumlu olan kişilerin kasıt, güdü ve suçlama yükleme boyutlarının, eşleri ile uyumsuz olan bireylerden daha düşük olduğu belirtilmiştir. Ayrıca kadınların erkeklere oranla eşlerine yönelik daha çok yüklemede bulunduğu da belirtilmiştir. Bununla beraber, değer yükleme sürecinde kadınların erkeklere göre, eşlerinin davranışlarına yönelik olumsuz yüklemelerinden daha fazla etkilendiği de gözlenmiştir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yükleme Biçimleri ve Yükleme Biçimlerinin Evlilik Doyumuna Etkileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Aysel ÜLGÜNER'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Aysel ÜLGÜNER'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Aysel ÜLGÜNER'in Makaleleri
► Kişilerarası Algı ve Yükleme Dr.Psk.Sezai KALAFAT
► Evlilikte İlişki Biçimleri Psk.Bahattin GÖKTAN
► Liderlik ve Lider Davranış Biçimleri Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
► Anne-Babalara Öneriler: Çocuğa Yaklaşım Biçimleri Psk.Suzan AKSÜT OSMANAĞAOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Yükleme Biçimleri ve Yükleme Biçimlerinin Evlilik Doyumuna Etkileri' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Şizofreni Nisan 2011
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:44
Top