2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kilo Almanın Püf Noktaları Neler? Tatlı Krizleri Düşük Şekerin Habercisi Olabilir mi? Zayıflama Yöntemleriyle İlgili Sorulanlar Neler? Diyetteyken Tuz Kullanılmamalı mı?
MAKALE #5702 © Yazan Dyt.Pınar AKKUZU | Yayın Ekim 2010 | 9,617 Okuyucu
KİLO ALMAYA YÖNELİK PRATİK ÖNERİLER

Kilo almak isteme an az zayıflamak kadar merak edilen konuların başında geliyor. Çünkü zayıfken sıkıntı çekilen konu sadece vücuttan memnun olmama değil. Olması gerekenden daha düşük ağırlıkta bulunma, bünyeyi hastalıklara karşı daha savunmasız bırakıyor. Özellikle vitamin ve mineral yetersizlikleri zaten güçsüz düşen bedene farklı hastalıkları kolaylıkla yerleştiriyor.

Bütün bunlar ışığında neler önerilebilir noktasında ise 7 pratik yöntem sunulabilir:
  1. UYGULAMA: Düzenli olarak üç öğün tüketin. Eğer öğünleri atlama konusunda sıkıntı yaşıyorsanız öncelikle öğün saatlerinde porsiyonları dikkate almaksızın bir şeyler tüketmeye özen gösterin. Böylece belli bir zaman sonra her öğün için alışkanlık yaratmaya başlayacaksınız.
  1. UYGULAMA: Normal porsiyonlarınızın miktarlarını arttırmaya çalışın. Genellikle bu konuda danışanların söyledikleri aslında çok fazla yemek yedikleri. Ancak gözden kaçırılan öğün atlama konusu. Günde fazlaca yenen iki öğün, porsiyon artışı değil, yenmeyen öğünün telafisidir.
  1. UYGULAMA: Ara öğün tüketimine dikkat edin. Bu konuda da söylenen ara öğün için zaman yaratılamadığı. Ancak yenilen kuru meyveler bile size zaman harcatmadan ara öğün olabilir. Bunun yanında yoğurt, tahıl gevrekleri, meyveler, sütlü tatlılar ara öğünlerde tüketilebilecek besinler arasında. Ayrıca aralarda yenen öğünlerin iştah kapama etkisine sahip olmadığı da bilinmeli.
  1. UYGULAMA: Daha fazla süt ve meyve suyu tüketebilirsiniz. Çünkü enerji alımını arttırmanın en pratik yolu içecek tüketmektir. Ancak işlenmemiş (taze sıkılmış meyve suları gibi) içecekleri tüketmeye özen gösterilmelidir.
  1. UYGULAMA: Sevmediğiniz besinleri neden sevmediğinizi keşfetmeye çalışın. Çünkü düşük ağırlığa sahip olan bireylerin beslenme tercihlerinin çoğu zaman tek yönlü olduğu gözlemleniyor. Bunu aşmanın yolu aslında sizin kendinizin aşçısı olmanızdan geçiyor. Sevdiğiniz besinlerle seçtiklerinizi birleştirip farklı tatlar yaratmanın aslında sizin elinizde olduğunu unutmayın.
  1. UYGULAMA: Düzenli egzersiz yapın. Egzersiz sanılanın aksine sadece zayıflama diyetlerinde uygulanması gereken bir metot değildir. Sağlıklı bir yaşama adım için şart olan bir yöntemdir. Düzenli egzersiz yaptığınızda iştah artışı yaşanabileceği unutulmamalıdır.
  1. UYGULAMA: Özellikle öğünlerden önce çay ve kahve tüketimini kaldırın. Ayrıca sigara alışkanlığınız varsa bırakmak sizin için en iyi tercih olacaktır. Eğer bunu başaramıyorsanız özellikle öğün öncelerindeki sigara tüketimini sıfırlayın.

Bu yöntemlerden önce fiziksel olarak kilo kaybına neden olabilecek durumların araştırılması mutlaka yapılmalıdır.

ANİDEN GELEN TATLI KRİZLERİ VE YEME İSTEĞİ DÜŞÜK ŞEKERİN HABERCİSİ OLABİLİR

Karbonhidrat içeriği yüksek öğünleri tüketmenizi takiben (şekerli besinler, beyaz unla yapılmış yiyecekler vb.) vücudunuzda daha önce yaşamadığınız bir takım değişiklikler hissediyorsanız dikkatli olmanızda fayda var demektir. Özellikle bu değişikliklerden bir kaçı:
¨Öğünlerden iki üç saat sonra veya uzun süreli açlıklardan sonra yaşanan aşırı terleme
¨Ellerde titreme
¨Çarpıntı
¨Ruhsal durumlarda değişmeler (sinirlilik, depresyon benzeri durumlar)
¨Konsantrasyon kaybı ve odaklanma güçlüğü
¨Bulantı
¨Yemek ya da tatlı krizleri gibi belirtilerse.

Yukarıda bahsettiğimiz durumlarla yaşıyor iseniz reaktif hipoglisemi (düşük şeker) ile tanıştınız demektir.

Reaktif hipogliseminin (düşük şekerin) en büyük nedenlerinden biri şeker metabolizmasındaki bozukluktur. Kısaca özetleyecek olursak;
Bedenimiz glikoz yardımıyla ayakta durur. Gün içinde aklınıza gelebilecek bütün besinler yoluyla aldığımız glikoz (şeker), hücrelerimize girerek hayatımızı devam ettirebilmek için gerekli olan enerjiye dönüşür. Ancak tabi ki, hücre içine girişleri kontrollü olmak zorundadır. Glikozun hücre içine girişini sağlayan ise insülin hormonudur. Ancak diyabete eğilim, düzensiz beslenme, egzersiz azlığı, kalitesiz yaşam gibi koşullarda hücre içine girmesi gereken glikoz hücre içine giremez ve enerjiye dönüşemez. Bunun üzerine problemin insülinden kaynaklandığını düşünen vücudunuz normalde salgılanması gerekenden fazla miktarlarda insülin salgılamaya başlar. Bu durumdan sonra, öğünlerinizden sonra glikoz (kan şekeriniz) normal sınırlarına çekilir. Ancak öğünlerden biraz zaman sonra ise fazla insülin kan şekerinizin düşmesine neden olur. Belli bir zaman sonra ne kadar çok karbonhidrat tüketirseniz, o kadar çok insülin salgılarsanız. Ve yukarıda bahsettiğimiz durumları o kadar sık yaşamaya başlarsınız.

Bu durum önemlidir. Çünkü reaktif hipoglisemi, çoğu zaman diyabet hastalığının erken dönemlerinden biri sayılır. Ayrıca diyabetin dışında bazı hormonsal bozuklukların da göstergelerinden biri olabilir (böbrek üstü bezleri ve tiroid vb).

Peki, beslenme nasıl olmalı?

Eğer reaktif hipoglisemi teşhisi almışsanız artık beslenmeniz sizin için ayrı bir önem kazanmış demektir. Bundan sonra dikkat etmeniz gerekenler;
¨Sık beslenin (günde 6–8 arasında değişen öğün sayılarında)
¨Glisemik indeksi düşük besinlerin tüketilmesi. Glisemik indeksi düşük besinler kan şekerinizi yavaş yükselten besinlerdir. Örnek olarak ara öğünlerde yiyeceğiniz şekerli besinler ve çikolatalar yerine porsiyon miktarlara size göre ayarlanmış meyve, yoğurt, şeker oranı düşük, lif oranı yüksek tutulmuş besinlerin tercihi
¨Beyaz unla yapılmış ekmek yerine, lif oranı yüksek unlarla yapılmış ekmeklerin tercihi
¨Ana öğünlerde mutlaka sebze ve salatanın tüketilmesi
¨Çorba, pilav, makarna gibi besinlerin yerine daha çok bulgurun tercih edilmesi
¨Ekmek tüketiminin makarna, pilav ve bulgur tüketimi sırasında dikkatli ayarlanması
¨Hareketsiz yaşama veda edilmesi
¨Basit şekerlerin mümkünse hiç tüketilmemesi(çay şekeri, reçel, bal, çikolata vb.)
¨Tek yönlü beslenmenin yerine protein, karbonhidrat ve yağların aynı öğün içinde ve dengeli olarak tüketilmesi gibi sıralanabilir.

ZAYIFLAMA YÖNTEMLERİYLE İLGİLİ OLARAK EN ÇOK SORULAN SORULAR

Sağlıklı kilo vermenin, hatta bazen ne olursa olsun kilo vermenin sadece takıntı haline geldiği dönemlerde en çok sorulan sorulardan bir tanesi kilo vermek amacıyla sunulan aletlerle ilgili oluyor.

Danışanların kilo kaybetmek için epey ilgi gösterdiği bu sektör gerçekten de çok kısa sürelerde mucizeler sunuyor. Fakat üzülerek söylemeliyim ki, aslında işin iç yüzü sunulan yöntemler kadar parlak değil. Hatta bazıları sağlımız için birer tehdit.

İşte bu yöntemlerden en çok sorulanlar ve merak edilenler:
  • SAUNA VE TERLEME AMAÇLI GİYSİLER:
Bu yöntemle yağları yakmanız imkânsız. Bu yöntemle elde edebileceğiniz tek şey bol bol terlemek. Yani sadece dehidratasyon(su kaybı). Bu durum özellikle zayıflamak için biz uzmanların önerisi olan su tüketimine oldukça ters. Üstelik bu yöntem genellikle fiziksel aktivite sırasında tercih edildiği için vücut ısısının dengesizce artmasına neden olarak vücut için tehlikeli bir durum yaratıyor. Yöntemi uyguladıktan sonra gerçekten ağırlık kaybı yaşanıyor. Ancak sağlanan ağırlık kaybı geçici ve su tüketimini dengeledikten sonra kaybedilmiş gibi görünen ağırlığı tekrar geri kazanılıyor.
  • TİTREŞİMLİ KEMERLER VE ELEKTRİKLİ UYARICILAR:
Bu yöntemle sadece belirli bölgelerdeki (özellikle göbek, kalça vb.) belirli kas gruplarına titreşim gönderiliyor. Ancak bu titreşim o kas gruplarının enerji harcaması anlamına asla gelmiyor. Sadece pasif jimnastik yapılmış olunuyor. Ancak şu unutulmamalı. Pasif jimnastik asla enerji harcatan bir metot değildir. Hatta bu kas gruplarına nedensiz uyarı verilmek kas grupları için belli bir zamandan sonra tehlikeli hale gelebiliyor.
  • BELLİRLİ BÖLGELERE YÖNELİK İNCELTİCİ EGZERSİZLER:
Bu yöntem tek başına etkili bir yöntem olamıyor. Ancak yapılan düzenli ve bütün kas gruplarına yönelik egzersizlerden sonra (tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet, koşma vb.) yapıldığında etkili olabiliyor. Çünkü daha öncede belirtildiği gibi esas nokta enerji harcamaktan geçiyor.

Bu yöntemlere daha birçoğu eklenebilir. Ama unutmamak gerekir ki, zayıflamak mucizevî yöntemlerle elde edilmeye çalışıldığında her zaman için sağlıksız olacaktır. Çünkü zayıflamak biz uzmanların kontrolünde ve davranış değişikliği tedavisi uygulanılarak elde edilebilecek bir süreçtir.


ZAYIFLARKEN TUZ TÜKETİLMEMELİ Mİ?

Beslenme alışkanlıklarını düzeltmeye çalışan bireylerin, zayıflama süreçleri boyunca akıllarını karıştıran bir takım durumlar yok değil. Genelde bu durumlar besinlerle çok ilintili olmayan durumlar oluyor.

Bunlardan biri de; TUZ.

Hatta bu kafa karışıklığı genellikle şu sorularla ortaya çıkıyor.
‘Tuz kilo aldırır mı?’
‘Tuzu sıfırlamalı mıyım?’
‘Günde ne kadar tuz kullanmalıyım ki, zayıflamama yardımcı olsun?’

Bu tür sorularla vakit geçirmek oldukça haklı olunabilecek bir durum. Çünkü bakıldığında tuz bir besin değil, fakat her gün o veya bu şekilde mutlaka kullandığımız bir şey. Peki tuz ile ilgili gerçekler neler ve beslenmemizin neresinde yer alıyor veya önerilen bir şey mi?

Önce çok yüzeysel olarak tuzu tanıtarak başlayayım.
Tuz; sizinde iyi bildiğiniz gibi kimyasal formülü NaCl olan kristal yapılı bir bileşik elbette. Bizim de tat verme amacıyla kullandığımız en yaygın bileşiklerden biri üstelik.
Söylenilmesi gereken en önemli şey ise şu. Tuz; kesinlikle bir enerji kaynağı değil. Yani besinler gibi bize enerji vererek hayatımızın devamlılığını sağlamıyor. Dolayısıyla enerji vermeyen bir bileşiğin, kilo alma veya kilo verme konusunda bize bir etki veya katkısı bulunmaz diyebiliriz.

Ama…

Bu ama önemli. Çünkü tuz tüketimi dolaylı olarak vücut ağırlığınızı arttırıyor. Bunu yapma nedeni ise, vücudunuzda ödeme neden olması. Özellikle akşam öğünlerinde fazla tuz tükettiğinizde sabahları el ve yüzünüzdeki şişlikten bunu siz de fark edebilirsiniz.
Peki tuz tüketimi ne olmalı?
·İlk olarak günlük tuz tüketiminizi hesaplayın. Bu hesaplamalar milimetrik gramlar cinsinden değil de, öğünlerdeki alışkanlıklar üzerinden olsun. Mesela, bir yemeğin tadına bakmadan eliniz hemen tuzluğa gidiyorsa tuz tüketiminiz gerekenden fazla demektir.
·Gün boyu genel bir şişkinlik hakliniz varsa,(Kabızlık problemi veya mide şikayetleri olmayan ve ödem sorunu görülen hastalıklara sahip olmayan bireyler için bahsediyoruz) fazla tuz tüketiminizden kaynaklanır.
·Ancak tuz, aynı zamanda tansiyonu dengeleyen bir bileşiktir. Zayıflama sürecinde tuzun sıfırlanması demek, normal tansiyon seyrini değiştirerek tansiyon düşüklüklerine neden olabilir.

Kısacası, tuz bizim ihtiyacımız olan bir bileşik olarak, zayıflama süresi boyunca, beslenirken çok da farklılık yaratmamızı gerektirecek bir bileşik değildir. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi fazla tüketilen tuz miktarı azaltılmalıdır. Yoksa su toplayan vücut, kaybettiğiniz kiloları maskeleyebilir.

Sağlıklı ve mutlu günler….
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Kilo Almanın Nedenleri Dyt.Füsun BİLGİN ÇAKMAK
► Kilo Vermenin Püf Noktaları Dyt.Serkan TUTAR
► Kilo Almak İçin Püf Noktaları Dyt.Turgay KÖSE
► Sporla Kilo Vermenin Püf Noktaları ÇOK OKUNUYOR Dyt.Ahmet GÜRAPAYDIN
► Kilo Verememenizin Nedeni Kabızlık Olabilir mi? ÇOK OKUNUYOR Dyt.Bilge ÇETİN DARI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Kilo Almanın Püf Noktaları Neler? Tatlı Krizleri Düşük Şekerin Habercisi Olabilir mi? Zayıflama Yöntemleriyle İlgili Sorulanlar Neler? Diyetteyken Tuz Kullanılmamalı mı?' başlığıyla benzeşen toplam 82 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:55
Top