2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anne Adaylarının Kış Mevsiminde Korunması Gereken Hastalıklar
MAKALE #646 © Yazan Dr.Alev KETENCİ | Yayın Ocak 2008 | 8,800 Okuyucu
Bu makalem 2006 Aralık Bebeğim ve Biz dergisinde yayımlanmıştır.

1) KIŞIN HASTALIKLARDAN KORUNMAK İÇİN ANNE ADAYLARININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER NELERDİR?

Anne adaylarının her mevsimde kendileri ve bebeklerinin sağlığı için hastalıklardan korunmaya özen göstermeleri gerekir. Ancak bu özen kış aylarında biraz daha artmalıdır. Bu aylarda, insanların kapalı mekanlarda toplu olarak daha sık birarada bulunmaları ve içerdeki havanın kuru olmasıyla hastalıklara yol açan mikropların daha uzun süre yaşamaları gibi nedenlerden dolayı hastalıklar daha sık görülmeye başlar.

* Anne adayları özellikle gribal enfeksiyonların yoğun görüldüğü Kasım-Mart ayları arasında toplu yerlerde sıkça vakit geçirmemelidir. Grip salgını uyarısı olduğunda evden çıkmamak da virüslerle karşılaşma riskini etkili bir şekilde azaltır.

* Öpüşme tokalaşma gibi yakın temaslardan kaçınmak hastalıkların başkalarından bulaşma riskini oldukça azaltır.

* El yıkamaya özen gösterilmesi, kapı kolları gibi dokunduğumuz yerlerden alınacak mikropların vücudumuzda hastalık yapmasına fırsat vermeden uzaklaştırır.

* Her ne kadar hastalıklara direkt yol açmasa da vücut direncimizin düşmesi de hastalıklara zemin hazırlar. Bunun için de üşütmemek, kış aylarında daha kalın giysiler giyinmek, hava ceryanında kalmamak, banyo yaptıktan sonra saçları iyi kurutmak,uykusuz kalmamak, vücudun yorgun düşmemesi gibi tedbirlere de dikkat etmek gerekir. (anne adaylarının sigara içmediklerini varsayarak, yine vücut direncini düşüren faktörlerden olan sigaranın içilmemesi gerektiğini hatırlatmaya gerek duymuyorum)

* Vücudumuzu kışa hazırlamak için diğer bir önemli konu ise yeterli ve dengeli beslenmektir. Dengeli beslenme her insanda ve her yaş grubunda önemlidir. Ancak hastalıklara karşı daha duyarlı olan anne adaylarında beslenme daha da önem taşır. Dengeli ve yeterli beslenmek için gün içerisinde her besin grubundan (yağ, protein, karbonhidrat, vitamin ve mineraller) yeterli miktarda almak gereklidir. Anne adaylarının fazla kilo almamak için beslenme programından bu ana gruplardan herhangi birini çıkarmaları vücudun dengesi açısından çok sağlıksız ve yanlıştır.

Vücut direncini arttırmak için anne adaylarının bu aylarda özellikle tüketmesi gereken besinlerin başında A ve C vitamini içeren taze sebze meyveler gelmektedir (turunçgiller, havuç, brokoli, kabak, brüksel lahanası, karnabahar, maydonoz, yeşil biber, roka, tere ve meyveler). Meyve suları evde taze sıkılmış olmalıdır ve bekletmeden içilmelidir. Çünkü C vitamini ışık ve ısıyla özelliğini çabuk yitiren bir vitamindir. Yine bu aylarda bolca sıvı almak gereklidir. Ancak bu alım anne adaylarına çok da tavsiye etmediğimiz çay ve kahve şeklinde olmamalıdır. Bunların yerine su, taze meyve suları, bitki çayları, kompostolar tüketilmesi daha doğru olur. En azından haftada bir kez yenen balık da sağlayacağı yağ asitleriyle vücud direncimizin güçlenmesini sağlar.

2) KIŞIN ANNE ADAYLARININ EN SIK YAKALANABİLECEĞİ HASTALIKLAR NELERDİR , BUNLARIN TEŞHİS VE TEDAVİLERİ NASIL OLMALIDIR?

Anne adaylarının, kış aylarında daha sık gördüğümüz grip, soğuk algınlığı, sinüzit, farenjit, akut bronşit, zatürre gibi hastalıklara yakalanma riski, diğer insanlardan daha yüksektir. Anne adayının, daha önce varolan astım ve kronik bronşit gibi bir rahatsızlığı varsa, bu hastalıkların alevlenmeleri de kış aylarında daha sık görülür. Şimdi bu hastalıklara, bulaşma yollarına, korunma ve tedavi yöntemlerine bir gözatalım.

*Grip ve soğuk algınlığı (nezle) : Bu iki rahatsızlık birbiriyle benzer belirtileri olduğundan sıkça karıştırılır. Ama aslında hem etkenleri hem de neden olduğu sonuçlar oldukça farklıdır.

Her iki hastalık da virüslerle oluşmaktadır ve üst solunum yollarında hastalık yapar. Grip influenza dediğimiz virüslerle oluşur, soğuk algınlığı ise 200’e yakın çeşitli tip virüslerle oluşmaktadır.

Bu hastalıkların belirtileri nelerdir?

Soğuk algınlığında belirtiler genellikle virüsle karşılaşıldıktan iki gün sonra ortaya çıkar. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve aksırıkla kendini gösterir. Genellikle ateş gözlenmez. Boğaz, sinüsler ve kulaklarda ağrı sık görülür. Gözlerde sulanma, öksürük, geniz akıntısı, iştahsızlık, halsizlik gibi yakınmalar da eşlik edebilir. Belirtiler bir hafta- 10 gün içinde azalarak kendiliğinden kaybolur.

Grip ise her yıl yaygın salgınlara neden olabilen, ciddi sonuçları olan bir hastalıktır. Hastalık genellikle ateş ile başlar, halsizlik ve kırgınlık da eşlik eder. Bazen başdönmesi, bulantı, kusma görülebilir. Ateş genellikle 2-3 gün devam eder, bazen de 5 güne uzayabilir. Bununla birlikte öksürük, boğaz ağrısı, boğazda kızarıklık, yaygın eklem ve kas ağrıları, soğuk algınlığı belirtileri sık görülür. Grip virüsü burun, boğaz, soluk borusu hatta akciğerlere yerleşebilir ve zatürreye bile neden olabilir. Çünkü soğuk algınlığı virüsünden farklı olarak solunum sistemini kaplayan epitel tabakasına zarar verir ve bakterilerin olaya karışmasına neden olabilir. Diğer belirtiler bir hafta içinde kendiliğinden kaybolurken, öksürük birkaç hafta daha devam edebilir.

Grip ve soğuk algınlığı nasıl bulaşır?

Her iki hastalık da havada asılı halde kalan damlacık enfeksiyonlarının solunum sisteminden alınması ile bulaşır. Hastalığı taşıyan kişi hapşırdığında virus havaya karışır ve başka bir kişinin göz,burun ve ağzından girerek hastalığa neden olur. Virüsü alan kişi ilk gün en fazla bulaştırıcılığa sahiptir. Yani belirtilerin en yoğun görüldüğü dönemde bulaştırıcılık da en fazladır. Ayrıca eller de bulaşmada rol oynayabilir. Hasta olan kişi eli burnunu sildikten sonra bir başkası ile el sıkışarak veya kapı kolları gibi yerlere dokunarak virusu yayabilir. Alınan virus göz gibi giriş yollarından vücuda girebilir. Virüs anne adayından kanla bebeğe geçmez.

Genel olarak her iki hastalık arasındaki farklar:

. grip tüm vücudu etkilerken, soğuk algınlığı daha çok burun ve üst solunum yollarında sınırlı kalır
. grip zatürre gibi ciddi durumlarla sonuçlanabilir
. grip aşı ile önlenebilir bir hastalıktır

Bu iki hastalık da sağlıklı bir anne adayı için genel olarak bir risk teşkil etmez. Ancak anne adaylarında hem vücut direnci daha düşük olduğu için, hem büyüyen rahmin solunum kası diyaframa yaptığı baskı nedeniyle akciğerlerin alt bölgelerinin yeteri kadar havalanamadığından, hem de dolaşım sistemindeki bazı değişiklikler nedeniyle ciddi sonuçlar görülme şansı daha çok artmaktadır. Öte yandanhamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan bir anne adayının doğum sonrası hastalığını bebeğine geçirme şansı fazladır.

Grip aşısı:

Gribal enfeksiyonun aşı ile önlenebilir olduğundan bahsetmiştik. Grip aşısı canlı virüs içermeyen bir aşı olduğundan hamilelikte kullanılabilen güvenli bir aşıdır. Salgın mevsiminde hamileliğinin ikinci veya üçüncü trimesterında olan gebelere grip aşısı olmaları önerilmektedir. Ancak şeker hastalığı, astım, hipertansiyon gibi ek hastalıkların eşlik ettiği anne adaylarında gebelik yaşına bakılmaksızın grip aşısı yapılması önerilmektedir. Aşılama sonrası annede gelişen antikorlar bir miktar bebeğe de geçtiğinden, doğumdan sonraki ilk aylarda onu da gribe karşı koruyacaktır.

Aşının koruyuculuğunun başlaması için 1-2 haftaya gerek vardır. Grip aşısının koruyuculuğu %70-90 arasında değişmektedir. Grip aşısı gebelikte olduğu gibi emzirme döneminde de güvenilirdir. Aşıdan sonra hafif ateş ve halsizlik görülebilir. Ama grip aşısı gribe neden olmaz. Aşı sonrası ilk iki hafta içinde görülen üst solunum yolları enfeksiyonları tesadüfidir, aşı ile bir ilgisi yoktur. Grip aşısı hazırlanırken yumurta kullanıldığı için , aşı yumurta allerjisi olanlara yapılmamalıdır.

Her iki hastalığın da tedavisi yoktur. Uygulanan tedaviler yakınmaların daha hafif ve daha az rahatsızlık verecek şekilde atlatılması için destek olarak uygulanmaktadır. İnfluenza virusa (grip) karşı kullanılan, ilk 48 saatte uygulanması gereken bazı ilaçlar hastalığı sınırlamakla beraber, ancak anne adayı ciddi risk altında ise kullanılabilir (gebede kullanım güvenliği tanımlanmamış ilaçlardır).

Grip ve soğuk algınlığında destek tedavi ve yapılması gerekenler nelerdir?

. Her iki hastalık da virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Antibiyotikler virüsler üzerinde etkili değildir bu nedenle ikincil bir bakteriyel enfeksiyon olmadığı sürece antibiyotik kullanılmamalıdır.
. Tedaviden çok hastalığa yakalanmamak daha önemlidir. Bu nedenle salgın dönemlerinde kapalı yerlerde fazla uzun kalmamak ve elleri sık sık yıkamak koruyucu olabilir.
. En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahattir. Eğer mümkünse yatak istirahati yapılmalıdır.
. Yatarken başınızı yukarıda tutmak (2 yada daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
. Bulunulan ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
. Havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
Yeteri kadar sıvı alımı son derece önemlidir.
. Hastalık dönemlerinde beslenmeye dikkat etmeli, iştahsızlık varsa enerji ihtiyacını gidermek için karbonhidrattan zengin diet uygulanmalıdır.
. Burun tıkanıklığı için tuzlu su kullanılabilir.
. Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.

Aşağıdaki durumlarda mutlaka doktorunuza başvurmalısınız:
. Yüksek risk grubundaysanız
. Ateşiniz 38.5 derecenin üzerine çıkarsa ve birkaç gün içinde düşmezse
. Soluk alıp vermede güçlük olursa
. Göğüs ağrısı ortaya çıkarsa
. Şiddetli kulak ağrısı, kulaktan akıntı ve kanama olursa
. Döküntü ve kızarıklık ortaya çıkarsa
. Ense sertliği ortaya çıkarsa
. Birkaç gün içinde düzelemediğinizi ve ciddi derecede hasta olduğunuzu düşünüyorsanız .

*Sinüzit:

Sinüsler, kafatasının daha çok, ön bölümüne yerleşmiş bulunan içi hava dolu boşluklardır. Sinüsler dar kanallarla burun içine açılırlar. Bu kanallardan sinüslere hava girişi olurken, sinüs içinden salgılanan ve tüylü hücrelerle taşınan salgılar burun içine, oradan da genize akar.

Erişkin bir insanda ortalama olarak günde 500 cc kadar normal burun ve sinüs akıntısı genize akar ve yutulur. Bu akıntı hastalık belirtisi değildir. Akıntıyla birlikte hava yoluyla buruna ve sinüslere girmiş olan toz parçacıkları ve bakteriler de taşınır. Mideye giden bakteriler mide asidi tarafından parçalanarak etkisiz hale gelir. Ancak bazı durumlarda akıntı rahatsız edici hale gelebilir. Allerjik burun hastalığında, akıntı bol miktarda ve su gibidir; kıvamı arttığında yapışkan hale gelir ve yutulması zorlaşır; sinüzit durumunda ise akıntı hem yapışkan hem de iltihap nedeniyle sarımsı yeşil renkte olabilir.

Sinüzitin belirtileri:

Sinüslerin görevlerini normal olarak yerine getirebilmesi için kanalların açık, salgı yapısının normal ve bunları taşıyan tüylü hücrelerin de sağlıklı olması gerekir.
Sinüzit terimi bahsedilen sinüslerden biri, birkaçı ya da hepsinin iltihaplanması demektir. Anne adayları yine daha önce bahsettiğimiz gibi vücut dirençleri düşük olduğundan sinüs enfeksiyonlarına doğrudan ya da grip-soğuk algınlığı sonrası daha sık yakalanabilirler. Sinüzite bağlı şikayetler yüzde ağrı, burun tıkanıklığı, iltihaplı akıntı, koku alma bozukluğu, ağız kokusu, dişlerde ağrı, öksürük, ateş ve halsizliktir. Bunların hepsi her zaman olmayabilir. Nadir olmayarak sinüzit ve bronşit bir arada görülebilir.

Sinüzitin tedavisi akciğerlerin de iyileşmesini sağlar. Sinüzit nadiren komşu olduğu göz ve beyine enfeksiyonlarına neden olur.

Sinüzit tanısı bazen yanlış olarak kullanılmaktadır. Özellikle hastalar burun ve sinüslerdeki dolgunluk ve tıkanıklık için olduğu kadar hemen her baş ağrısını sinüzit olarak yorumlamaktadırlar. Günlük yaşamda karşılaşılan baş ağrılarının aslında küçük bir kısmını sinüzitler oluşturmaktadır. Sinüzite bağlı baş ağrıları tipik olarak soğuk algınlığı ve burun tıkanıklığının arkasından başlar. Nedeni, sinüslerin kanalının tıkanması ve sinüs içerisinde oluşan vakumun ağrı oluşturmasıdır. Daha çok alın, göz çevresi ve yüzde ağrı olur. Yere eğilmekle artar. Migrende olduğu gibi bulantı yoktur ve krizler halinde gelmez.


Sinüzit bazı durumlarda daha sık görülebilir. Sık soğuk algınlığı geçirenlerde, allerjisi olanlarda, septum denilen burun orta bölmesinin sinüs kanallarının olduğu yerlerde çıkıntı yapması durumunda, polipleri olanlarda, hava kirliliğinde, sigara içenlerde, salgı yapısı çok yapışkan olanlarda sinüzit daha sık görülür. Ayrıca soğuk algınlığı bulguları olmayan tek taraflı sinüzitlerin diş hastalıkları ve diş çekiminden kaynaklanma olasılığı akla gelmelidir.

Basit bir soğuk algınlığında görülen şikayetler ortalama 1 hafta sürmektedir. Bu süreden sonra devam eden şikayetler hekime başvurmayı ve sinüzit tedavisini gerektirir. Muayenede burun içi yapıları ve akıntının niteliği görülür. Özel durumlarda sinüs kanallarında gelen akıntı bakteri araştırması için laboratuvara gönderilebilir. Sinüzit tedavisinde anne adaylarının doktoruna danışarak antibiyotik kullanmaları ve burun tıkanıklığı gibi şikayetleri için de rahatlatacak ilaçlar almaları gerekir. Bunlara ek olarak bol sıvı alınmalı ve istirahat edilmelidir.

*Akut Bronşit:

Bronşit, bronş adı verilen havayollarında salgı artması ve diğer değişiklikler ile ortaya çıkan iltihabi bir durumdur. Çoğunlukla bakteri ya da virüslere bağlı olarak ortaya çıkar. Genellikle hafif aktiviteyi az kısıtlayıcı şekilde seyreder ve tamamen geçer. Akut bronşit üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarından sonra ya da soğuk algınlığından sonra ortaya çıkar. Kronik sinüzit ve/veya allerjisi olan hastalarda da gözükür. Bronşitten sonra ise zatürre yine anne adaylarında bir komplikasyon olarak kendini gösterebilir. Bu nedenle bronşit geçirirken, diğer tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi, anne adayları mutlaka takibinde olduğu doktoruna danışmalı ve hastalık daha fazla ilerlemeden gerekli önlemler alınmalı, gerekli ilaçlar kullanılmalıdır.

Akut Bronşitin Belirtileri Nelerdir?

Belirtiler kişiden kişiye değişse de sıklıkla şu belirtiler görülür: Burun akıntısı,fenalık hissi, titreme,hafif ateş, kas ağrısı, boğaz ağrısı, başlangıçta kuru öksürük daha sonraları balgam çıkarma .

Akut Bronşitin Tedavisi:

Akut bronşitin tedavisi aşağıdaki faktörler gözönüne alınarak doktor tarafından düzenlenmektedir. Akut bronşit çoğunlukla virüs enfeksiyonlarına bağlı oluştuğundan, antibiyotik tedavisi genellikle gereksizdir. Kullanılan tedaviler çoğunlukla destek tedavisidir. Ancak ateş belirgin ise, balgam miktarı fazla ve rengi sarı-yeşil ise yine doktor önerisiyle gebelikte kullanımı güvenilir olan antibiyotiklerden kullanmak gerekmektedir. Ek olarak sıvı alımının arttırılmalıdır.

*Farenjit:

Faranjit boğaz enfeksiyonu demektir. Genellikle streptokok cinsi bakteriler ile oluşur ve yutkunmayı güçleştirir.Kış aylarında, kapalı, kalabalık ortamlarda kolayca bulaşır. Hastalık, hasta kişinin tükürük ve burun salgısından bulaşabilir. Evde hasta biri olduğunda ortak hiçbir malzeme kullanılmamalı, eller sabunla sık sık yıkanmalıdır. Ateş, titreme, kırıklık, iştahsızlık gibi belirtilerin yanında karın ağrısı, bulantı, kusma da görülebilir. Boyundaki lenf bezleri şişer, bademcikler irileşir ve üzerinde beyaz-sarı iltihap odakları belirir. Doktor kontrolünde antibiyotik kullanımı gerekir. Antibiyotik başlanmadan önce boğaz kültürü alınarak tedavi sırasında kültür sonuçları değerlendirilip tedaviye kaldığı yerden düzenlemeyle devam edilmesi daha doğru bir yaklaşımdır. Anne adayları antibiyotikle beraber gargara için ilaç kullanmak yerine tuzlu suyla gargara yapabilir.

*Zatürre:

Yine daha önce belirttiğimiz nedenlerden dolayı anne adaylarının yukarıda belirttiğimiz hastalıklara yakalanma riski diğer bireylere göre artmıştır. Saydığımız hastalıklardan grip, soğuk algınlığı ve akut bronşitin komplikasyonu olarak zatürre dediğimiz akciğerlerin iltihaplı hastalığı da anne adaylarında daha sık görülür. Anne adayları her türlü hastalık durumunda doktorlarına ne kadar erken başvurursa bu komplikasyonlardan kaçınmak da o kadar kolaylaşacaktır.

Zatürre kırgınlık, yüksek ateş, balgam çıkarma, nefes darlığı, göğüs kafesinde ağrı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Tedavisinde antibiyotik kullanımı şarttır. Hatta anne adaylarının hastenede yatarak doktor takibinde ateş ve klinik bulgularının takip edilerek, sıvı alımı kontrol edilerek tedavisi en uygun yaklaşımdır.

*Astımlı anne adayında yaklaşım:

Astım kronik bir hastalıktır. Kendini nefes darlığı, hırıltı, öksürük, göğüs ağrısı şeklinde gösterebilir. Bu hastalık anne adaylarında ya muhtemelen gebelik öncesi de sürekli yakınmalarla kendini göstermektedir, ya gebelik sırasında daha da ağırlaşır ya da kimi gebelerde olduğu gibi belirtileri gebelik süresince hafifleyebilir. Her durumda, anne adayı daha önceden kullanmakta olduğu ya da doktoru tarafından yeni önerilen nefes açıcı ve tedavi edici ilaçları mutlaka kullanmaya devam etmelidir. Anne adayları bazen bu ilaçları gebelik boyunca kullanmanın bebeğine zarar verebileceği endişesine kapılırlar. Ancak tam tersine gerekli olan ilaçları kullanmamanın bebek üzerine yaratacağı zaralı etkiler vardır. Anne adayı astım atakları sırasında yeterli nefes alamadığında oluşan hipoksi (oksijenin dokulara az gitmesi), hem bebeğin gelişimi üzerinde negatif etkilidir hem de özellikle son dönemlerde erken doğuma yolaçabilir. Özetle, astımlı anne adayı mutlaka doktoru kontrolunde tüm gebeliği boyunca astım ilaçlarını kullanmalıdır.

3)Anne adaylarına kış ayları için önerilerimizi kısaca özetlersek:

- dengeli ve yeterli beslenmeye dikkat edilmelidir
- özellikle salgın hastalık dönemlerinde kalabalık ortamlarda sık bulunmamalıdır
- soğuklardan yeterince korunmaya dikkat edilmelidir
- salgın dönemlerinde ilk trimesterdan sonra grip aşısı uygulanmalıdır
- herhangi hastalık belirtisi durumunda (ateş, halsizlik, öksürük vs) erken dönemde doktora başvurmalıdır
- kronik hastalığı olan anne adayları doktoru kontrolunde ilaçlarına devam etmelidir

Sağlıklı gebelikler....
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Havaların Soğuması ve Hastalıklar Op.Dr.Süleyman ABACI
► Genetik Hastalıklar Kaderimiz mi? Dr.Ülkü GÖRMEZ
► Otoimmünite ve Otoimmün Hastalıklar Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
► Gebelik ve Romatizmal Hastalıklar Dr.Lale Zeynep KANMAZ
► Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Op.Dr.Kenan ERTOPÇU
► Adet Dönemleri ve Alerjik Hastalıklar Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
► Alerjik Hastalıklar ve Yaşam Kalitesi Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Anne Adaylarının Kış Mevsiminde Korunması Gereken Hastalıklar' başlığıyla benzeşen toplam 80 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:05
Top