2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Artan Bir Psikolojik Kişilik ; Narsist Kişilik Bozukluğu
MAKALE #18688 © Yazan Psk.Kubilay MERCAN | Yayın Ağustos 2017 | 5,304 Okuyucu
Narsist kişiler günümüzde çok sıklaştı. Gitgide artan bir narsist insan topluluğu ile karışı karşıyayız. İnsanlar her istediklerinin kendilerinin dedikleri olması yönünde baskıcı bir tutum oluşturmuş durumda. Narsist insanlar hem ben olgusunun içine o kadar çok girmişlerdir ki onları o olgu da yargılamak dahi büyük bir hata olabilicektir. Narsist insanların toplumsal kaygılarıda oldukça fazladır. Bu toplumsal kaygı fazlalığı onları hata yapma olasılıklarında artışa götürebilmektedir.

Narsisizm sözcüğü, selfie saplantılı, ünlü odaklı kültürümüzde, çoğunlukla kendisini aşırı derecede seven ve öven kişiler için kullanılır. Ancak psikolojik açıdan, narsisizm kendini sevme anlamına gelmez. Narsist kişilik bozukluğu olan insanlarda ki saplantılı bu tür hareketler sık sık devam edebilmektedir. Çünkü narsist insanlar buna alıştırılmıştır ve bunu yapmak onlara zevk vermektedir. Narsist insanların bu tavırları, bu davranışları onların genel olarak bu alanda ki tutumlarında onlara olumsuzluk olarak yansıyacaktır.
Narsisistik kişilik bozukluğuna (NKB) sahip kişilerin kendilerinin idealize edilmiş, ihtişamlı bir imajına aşık olduklarını söylemek daha doğrudur.

Narsisistik kişilik bozukluğu (NKB), ben merkezci ve kibirli düşünme ile buna uygun davranış kalıpları taşıyan, diğer insanlara karşı empati kurmaya ve onları düşünmeye ihtiyaç duymayan, kendilerine aşırı hayranlık duygusu besleyen tiplerdir. Diğerleri sıklıkla NKB’li kişileri beceriksiz, manipüle edici, bencil, patronluk taslayan ve talepkar olarak tanımlarlar. Bu düşünce ve davranış biçimi, narsisistin hayatının her alanında görülür: iş ve arkadaşlıktan aileye ve aşk ilişkilerine kadar.

Narsisistik kişilik bozukluğu olan insanlar davranışlarını değiştirmeye aşırı derecede direnirler, hatta bu yüzden birçok sorun yaşarlar. Onların eğilimi suçu başkalarına çevirmektir. Dahası, son derece hassastırlar ve kişisel saldırı olarak gördükleri en ufak eleştirilere, anlaşmazlıklara ya da algılanan küçümsemelere bile kötü tepkiler gösterirler. Narsisistin yaşamındaki insanlar için, sadece öfkesinden kaçınmak için bile taleplerini yerine getirmek daha kolaydır.

Psikoterapi desteği almak narsisler için küçümsenecek bir durumdur; çünkü kendileri mükemmel insanlardır ve hata yapmazlar. Tedaviye gelirken kendilerine olan müthiş özgüveni yeniden kazanmak, başkalarını tekrar etkilemeyi becerebilmek, ve benmerkezci tutumlarını yayabilmek için destek bulmaya gelirler. Doğal olarak başvurdukları doktorların kendilerini övmesini, takdir etmesini ve şımartmasını isterler. Böyle olmazsa terapiyi bırakabilirler. Bu yüzden narsisist olduğu bilinen bir hastanın, terapiye bağlanması için başlangıç aşamasında beklentilerini belirli bir seviyede karşılamak önemlidir.

Psikoterapide hastanın diğerlerine bakış açısını değiştirmek, empati geliştirmesini sağlamak, tedavi sürecinden sonra da bu becerilerini sergileyebilmek temel amaç olmalıdır.

Narsisistik yapıda olan kişiler, aslında yalnızdırlar. Doğduğumuz zaman ilk kurduğumuz insan ilişkisi -çoğu kez anne olmak üzere- bakım veren kişiyle kurulan ilişkidir. Bu erken dönemde oluşan ilişkinin niteliği, kişinin ilerleyen yaşamı boyunca ilişki kurma biçimini belirlemede çok önemlidir. Empati, olgunluk ve güven duygusu barındıran ilişkiler kurabilme becerisine sahip olabilmek için en başta sağlıklı bir ebeveyn-bebek etkileşiminden söz etmemiz gerekir.

Çocuk, ayrı ve biricik bir varlık olarak kabul görmediği, reddedildiği, ihtiyaçlarının görmezden gelindiği, yoksunluğun olduğu ve bunların beraberinde gelen hayal kırıklığı ve güvensizlik üzerine temellenmiş bir ortamda büyür ise narsisizmin de temelleri atılmış olur. Bu kişiler için yakın bir ilişki kurmak, sömürülme ve kötüye kullanılma korkularını tetikler. Onlar için, dış dünya tehlikeli ve güvenilmez olduğundan tedbir almaları gerekir ve bu yüzden karşı tarafa saldırırlar.

Kişilik bozukluğu olarak tanımlanabilecek düzeye gelmiş narsisizmde, kişinin beğenilme ve tanınma arzuları çok yoğundur ve kişi bu ihtiyaçlarını normal bir düzeyde tutmakta zorlanır. Kişinin büyüklenmeci bir tutumu vardır ve bu tutum en çok kişilerarası ilişkilerde ilişkileri domine etmek ve karşıtlık (çatışmalar) üzerinden kendini gösterir. Bu kişiler, ihtiyaçları karşılanmadığında yaralanıp, korunmasız hissederler. Buna bağlı olarak karşı tarafa agresif davranır, onları sömürür ve asla tevazu göstermezler.

Üzüntülü ve şaşkın bir şekilde eşinden destek almak için eve gelmişti. Aksine o da, yönetimin gözlemini desteklemiş ve onun kendisi ve onunla dikkate değer anlaşmazlıklara sahip iki çocu- ğuyla da aynı sorunlara sahip olduğunu söylemişti. Buna ilaveten çoğunlukla, en çok kendiyle ilgilendiğini ve istediği zaman oldukça canlı ve çekici olabildiği halde, genellikle kendi amaçları- nın peşinde koştuğunu ve hem eşinin hem de çocuklarının ihtiyaçlarından bir hayli habersiz göründüğünü söylemişti İlk görüşmede, bana (terapist) tüm bu insanların açıkça hatalı olduklarını göstermek için yaklaştığında, kendini kontrol etti ve sonra ne olduğunu gerçekten göremediği halde algılamasıyla ilgili bir yanlışlık olması gerektiğini yansıttı. Eşinin, onun duygusal tutarsızlığı, soğukluğu, ihtiyaçları ve yapışkanlığı ile ilgili bir- çok şikâyeti vardı. 20 yıllık evlilikleri boyunca nadiren cinsel iliş- kinin ötesine geçen birçok yüzeysel ilişkisi vardı. Hem işteki hem de ailesiyle ilgili durumun nasıl idare edilece- ğini daha iyi bildiğini düşündüğünü ve onların görüşlerini biraz değersizleştirdiğini ve onlara karşı hoşgörüsüz olduğunu anlattı. Sigara içiyordu ve çok fazla alkol alıyordu. Hasta şikâyetlerini artırıyordu: Eşinden yeterli geri beslenim alamıyordu; yani hayran olduğu ve saygı duyduğu, kendisini pohpohlayan kadınlar için enayi biriydi ve onu böyle pohpohlayan ve çok olumlu tepki veren birini bekliyordu. Yine de birçok meselesinde, cinsel cazibenin ilk aşamasından sonra ve romantiklik seyrini bitirdikten sonra, ilgisini yitirme eğiliminde oluyordu ve sadece kısa bir süre sonra başka biriyle başlamak için bir ilişkiyi bitiriyordu. İşlerinde mükemmellik için çabalıyordu ve onun standartlarını karşılamak konusunda alt kademedeki memurların başarısızlıklarına karşı hoşgörüsüzdü, çünkü bu, kendi imajını zayıf bir şekilde yansıtabilirdi.

Artan bir ayrılma anksiyetesi gözlemlenir: Becerinin doruğunda, uygulama döneminin sonuna doğru, kendilik temsili ve nesne temsili arasında gittikçe artan bir farklılaşma vardır. Emekleyen çocuk, evvelki büyüklenmecilik ve tüm güçlü olma duygusunu yitirmeye başlar ve dünyanın onun istiridyesi olmadığı ve onunla kendi kendine başa çıkması gerektiği kafasına dank etmeye baş- lar. Emekleyen çocuk, hayatının her yönüne ortak olmasını isteyerek anneye kur yapmaya geri döner, fakat bu artık fayda etmez.

Kendilik temsili ve nesne temsili, uygun bir şekilde farklılaşma yolundadır. Bu şekilde büyüklenmecilik ve tüm güçlü olma bebek fantezileri, gerçekle uyum sağlar. Narsistik kişilik bozukluğu saplanması bu olaydan önce vuku bulmalıdır, çünkü kliniksel olarak hasta sanki nesne temsili, kendilik temsilinin tamamlayıcı bir parçasıymış gibi (tüm güçlü, ikili birlik) davranır. Bir yeniden yakınlaşma krizinin bulunması ihtimali, bu hasta tarafından anlaşılmış gibidir. Fantezi, dünyanın onun istiridyesi olduğunda ve onun etrafında döndüğünde ısrar eder. Bu yanılsamadan korunmak için, bu narsistik, büyüklenmeci kendilik yansıtmasına uymayan ve onunla yankılanmayan gerçeklik algılamalarından kaçınma, reddetme ve değersiz kılma yoluyla onları kapatmak zorundadır. Sonuç olarak hasta, gerçekliğin büyük bir kısmını reddetmek durumunda kaldığında sürekli bir şekilde uyum bedeli olarak acı çekmeğe zorlanır.

Yararlanılan Kaynaklar

Ozan, E., Kırkpınar, I, Aydın, N., Fidan, T., & Oral, M. (2008). Narsisistik Kişilik Bozukluğu: Gelişim Süreçleri ve Yaşamı. Psikiyatride Denemeler, Olgular, Varsayımlar, 1-2, 25-36.
Suad, A. (2014). Ekho ile Narkissos. Mitolojik Aşk Hikayeleri içinde (1. baskı, s. 66-71). İstanbul: AZ Kitap.
Foster, J., & Campell, W. (2005). Narcissism and resistance to doubts about romantic partners. Journal of Research in Personality, 39, 550-557.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Artan Bir Psikolojik Kişilik ; Narsist Kişilik Bozukluğu' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:26
Top