Eşim, Ailesine “hayır” Diyemiyor?
“İki yıllık evli bir bayanım. Eşimle aramızdaki ciddi diyebileceğim tek sorun, eşimin kendi ailesinin istek ve taleplerine karşı “hayır” diyememesi ve benim de buna tepkimdir. Ses çıkarmasam, karşı tarafın talepleri bitmiyor, ses çıkardığım zaman da konu her defasında başka başka yerlere kayıyor. Bu durum aramızdaki duygusal mesafeyi ve kocamın bana karşı öfkesini de günden güne artırıyor. Ne yapmalıyım?”
Karı-koca arasında yaşanan sorunların çözümünün ilk anahtarı, “eşime hak vermesem de anlamaya çalışmalıyım ” prensibi olmalıdır.
Peki, muhatabımıza hak vermediğimiz halde, onu anlamak neden bu kadar önemlidir?
Önemlidir, çünkü karşımızdakini anlarsak empatik düşünürüz, yani kendimizi onun yerine koyarız, empatik düşünürsek tepkilerimiz daha esnek olur. Bu da onu fazla yaralamadığı için ilişkilere zarar vermez.
Ancak bu durumda kendimizi karşımızdakinin yerine koymak tek başına çözüm değil. Çünkü eğer onu “saf, salak, annesine düşkün, beceriksiz, eşine değer vermeyen birisi olarak görüyorsak,” o zaman zaten onu anlamamız mümkün değil.
Burada aslında kısa bir süre durup, kendimize şu soruyu sormalıyız. “Eşim, aslında aklı başında birisi, bile bile neden evlilik huzurunu bozsun ki? Bu davranışının arka planında sadece ailesinin zorlaması veya onları çok sevdiği için kıramaması mı yatıyor, yoksa başka sebepler de var mıdır?
Evet, var. Çünkü birçok konuda insanların bizzat kendilerinin de rahatsız olduğu, ifade edemediği ve kurtulamadığı bazı olumsuz davranışları var. Nitekim bilindiği gibi davranış ve duyguların büyük çoğunluğu bilinç dışı tarafından yönlendirilir. Bilinçli olmadığı için de kişi kontrol edemez, değiştiremez. Bu durum zaten kişiyi içten içe rahatsız ederken, bir de eşinin ithamları, sitemleri, eleştirileri onu iyice öfkelendirir, bazen de çileden çıkartır.
İşte “HAYIR!” diyememenin de altında kişinin elinde olmayan, onun da kurtulmak için sağlıksız yollarla mücadele ettiği bilinç dışı kodlanmış düşünceleri yatıyor olabilir. Belki aşırı öfkesinin de altında yatan neden budur.
Aslında “Hayır” diyememek, günlük hayatta normal bir durumdur ve zaman zaman hepimizi biraz zorladığı olur. Ancak bu durum, biraz değil de sık sık tekrar ediyorsa, burada bir sorun var demektir. Başkalarının isteklerine karşı “hayır” diyemeyenlerin, “kabul edilme, ihtiyaçlarını açıkca ifade edebilme, onay alma, değer görme gibi çocukluk ihtiyaçları doyurulmamıştır.
Bu duygunun temeli çocukluk yıllarına dayanır. Koşullu sevilen, ihtiyaçları karşılanmayan çocuklar, kendi ihtiyaçlarının önemsiz olduğunu, ancak anne-babayı memnun ederlerse sevilebileceklerini düşünürler. Böylece anne ve babasının sevgisini ve şefkatini kazanabilmek için kişi kendi isteklerini bir kenara koyar ve onların taleplerini karşılamaya başlar. Örneğin, canı istemediği halde uslu durur ki annesi onu sevsin, annesi istemiyor, diye istediği gibi oynayamaz, büyüdüğünde babasının istediği mesleği seçer ki babası memnun olsun. Annesinin istediği kişi ile evlenir ki annesinin sevgisini kazansın. Bu düşünce ve davranış biçimi zamanla onun bir karakteri haline gelir. Toplumda diğer insanlara karşı da kolay kolay “hayır” diyemez.
Eğer karşıdaki insan kırılmasın, gücenmesin veya memnun olsun diye, kişi istemediği halde kendisini zorluyorsa burada “boyun eğicilik” şeması var demektir.
Bu şema varsa, artık kişinin düşündüğü kendisi değildir. Diğer insanların istekleri onun için, kendi istek ev ihtiyaçlarından daha önemlidir. Daha da ilerisi; saçını süpürge eder, her şeyini feda eder. Bu da belirli bir zaman sonra onu çok yorar ve tüketir.
Bu insanlar, başlarda hiçbir çatışma olmadan ikili ilişkilerini sürdürürler. Ancak bu durum devam ettiği sürece kişi, içinden talep eden kişiye karşı öfke biriktirir ve saldırganlaşır.
Aynı şekilde, istekleri hep karşılanan kişi, talepleri reddedilince kendisinin reddedildiğini düşünür ve o da kırılır. Boyun eğmediği ve hayır diyebildiği için kendini iyi hisseden kişi, bu kez de karşısındakini kırdığı için suçluluk duygusu yaşar.
Şimdi biraz empati yapalım: öncelikle eşinizin ailesine karşı “hayır” diyememesi ne ailesine çok değer vermesiyle ne de sizi önemsiz görmesiyle alakalıdır. Bu konuda onu sürekli eleştirmeyin, üzerine gitmeyin. Karşılıksız, koşulsuz severek, takdir ederek ona hem rol model olun hem de kabul edilme, olduğu gibi sevilme ihtiyaçlarını karşılamış olun.
Eşinizden talep ve beklentilerinizi yeniden gözden geçirin, onu istemediği şeyleri yapmaya zorlamayın. İstek ve ihtiyaçlarınızı arzu şeklinde dile getirin, gelmeyince de tavır almayın. Eşiniz artık eskisi gibi, sizin taleplerinizi yerine getirmiyorsa, bu sizi sevmediği, reddettiği anlamına gelmez. Sadece, artık istemediği şeyleri yapmıyor anlamına gelir. Bu konuda da konuşabilirsiniz.
Eşinizin son zamanlarda size karşı aşırı öfkeli davranmasının altında yatan nedenlerden birisinin de bu olduğunu bilin ve onu istemediği şeyleri yapmaya zorlayıp çaresiz bırakmayın.
Eşinizin, çocuklukta giderilmeyen ihtiyaçlarını anlayın ve şimdi siz gidermeye çalışın. Yani bu durumda kendinize ve eşinize yapacağınız en güzel iyilik; bir taraftan yaptıklarından dolayı yanlış yüklemeler yapmadan kızmadan onu anlamaya çalışmak, diğer taraftan da ihtiyaç duyduğu kabul edilmeyi, takdir ve onay ihtiyacını söz ve davranışlarıyla gidermeye çalışmaktır.
Karı-koca arasında yaşanan sorunların çözümünün ilk anahtarı, “eşime hak vermesem de anlamaya çalışmalıyım ” prensibi olmalıdır.
Peki, muhatabımıza hak vermediğimiz halde, onu anlamak neden bu kadar önemlidir?
Önemlidir, çünkü karşımızdakini anlarsak empatik düşünürüz, yani kendimizi onun yerine koyarız, empatik düşünürsek tepkilerimiz daha esnek olur. Bu da onu fazla yaralamadığı için ilişkilere zarar vermez.
Ancak bu durumda kendimizi karşımızdakinin yerine koymak tek başına çözüm değil. Çünkü eğer onu “saf, salak, annesine düşkün, beceriksiz, eşine değer vermeyen birisi olarak görüyorsak,” o zaman zaten onu anlamamız mümkün değil.
Burada aslında kısa bir süre durup, kendimize şu soruyu sormalıyız. “Eşim, aslında aklı başında birisi, bile bile neden evlilik huzurunu bozsun ki? Bu davranışının arka planında sadece ailesinin zorlaması veya onları çok sevdiği için kıramaması mı yatıyor, yoksa başka sebepler de var mıdır?
Evet, var. Çünkü birçok konuda insanların bizzat kendilerinin de rahatsız olduğu, ifade edemediği ve kurtulamadığı bazı olumsuz davranışları var. Nitekim bilindiği gibi davranış ve duyguların büyük çoğunluğu bilinç dışı tarafından yönlendirilir. Bilinçli olmadığı için de kişi kontrol edemez, değiştiremez. Bu durum zaten kişiyi içten içe rahatsız ederken, bir de eşinin ithamları, sitemleri, eleştirileri onu iyice öfkelendirir, bazen de çileden çıkartır.
İşte “HAYIR!” diyememenin de altında kişinin elinde olmayan, onun da kurtulmak için sağlıksız yollarla mücadele ettiği bilinç dışı kodlanmış düşünceleri yatıyor olabilir. Belki aşırı öfkesinin de altında yatan neden budur.
Aslında “Hayır” diyememek, günlük hayatta normal bir durumdur ve zaman zaman hepimizi biraz zorladığı olur. Ancak bu durum, biraz değil de sık sık tekrar ediyorsa, burada bir sorun var demektir. Başkalarının isteklerine karşı “hayır” diyemeyenlerin, “kabul edilme, ihtiyaçlarını açıkca ifade edebilme, onay alma, değer görme gibi çocukluk ihtiyaçları doyurulmamıştır.
Bu duygunun temeli çocukluk yıllarına dayanır. Koşullu sevilen, ihtiyaçları karşılanmayan çocuklar, kendi ihtiyaçlarının önemsiz olduğunu, ancak anne-babayı memnun ederlerse sevilebileceklerini düşünürler. Böylece anne ve babasının sevgisini ve şefkatini kazanabilmek için kişi kendi isteklerini bir kenara koyar ve onların taleplerini karşılamaya başlar. Örneğin, canı istemediği halde uslu durur ki annesi onu sevsin, annesi istemiyor, diye istediği gibi oynayamaz, büyüdüğünde babasının istediği mesleği seçer ki babası memnun olsun. Annesinin istediği kişi ile evlenir ki annesinin sevgisini kazansın. Bu düşünce ve davranış biçimi zamanla onun bir karakteri haline gelir. Toplumda diğer insanlara karşı da kolay kolay “hayır” diyemez.
Eğer karşıdaki insan kırılmasın, gücenmesin veya memnun olsun diye, kişi istemediği halde kendisini zorluyorsa burada “boyun eğicilik” şeması var demektir.
Bu şema varsa, artık kişinin düşündüğü kendisi değildir. Diğer insanların istekleri onun için, kendi istek ev ihtiyaçlarından daha önemlidir. Daha da ilerisi; saçını süpürge eder, her şeyini feda eder. Bu da belirli bir zaman sonra onu çok yorar ve tüketir.
Bu insanlar, başlarda hiçbir çatışma olmadan ikili ilişkilerini sürdürürler. Ancak bu durum devam ettiği sürece kişi, içinden talep eden kişiye karşı öfke biriktirir ve saldırganlaşır.
Aynı şekilde, istekleri hep karşılanan kişi, talepleri reddedilince kendisinin reddedildiğini düşünür ve o da kırılır. Boyun eğmediği ve hayır diyebildiği için kendini iyi hisseden kişi, bu kez de karşısındakini kırdığı için suçluluk duygusu yaşar.
Şimdi biraz empati yapalım: öncelikle eşinizin ailesine karşı “hayır” diyememesi ne ailesine çok değer vermesiyle ne de sizi önemsiz görmesiyle alakalıdır. Bu konuda onu sürekli eleştirmeyin, üzerine gitmeyin. Karşılıksız, koşulsuz severek, takdir ederek ona hem rol model olun hem de kabul edilme, olduğu gibi sevilme ihtiyaçlarını karşılamış olun.
Eşinizden talep ve beklentilerinizi yeniden gözden geçirin, onu istemediği şeyleri yapmaya zorlamayın. İstek ve ihtiyaçlarınızı arzu şeklinde dile getirin, gelmeyince de tavır almayın. Eşiniz artık eskisi gibi, sizin taleplerinizi yerine getirmiyorsa, bu sizi sevmediği, reddettiği anlamına gelmez. Sadece, artık istemediği şeyleri yapmıyor anlamına gelir. Bu konuda da konuşabilirsiniz.
Eşinizin son zamanlarda size karşı aşırı öfkeli davranmasının altında yatan nedenlerden birisinin de bu olduğunu bilin ve onu istemediği şeyleri yapmaya zorlayıp çaresiz bırakmayın.
Eşinizin, çocuklukta giderilmeyen ihtiyaçlarını anlayın ve şimdi siz gidermeye çalışın. Yani bu durumda kendinize ve eşinize yapacağınız en güzel iyilik; bir taraftan yaptıklarından dolayı yanlış yüklemeler yapmadan kızmadan onu anlamaya çalışmak, diğer taraftan da ihtiyaç duyduğu kabul edilmeyi, takdir ve onay ihtiyacını söz ve davranışlarıyla gidermeye çalışmaktır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Eşim, Ailesine “hayır” Diyemiyor?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Sabri EYİGÜN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Sabri EYİGÜN'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.