2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Etkili İletişim - Sen Dili Yerine Ben Dili ile Konuşmak - Olumsuz Davranışlara Engel Olmak
MAKALE #5247 © Yazan Psk.Sevim TARIMSAL | Yayın Temmuz 2010 | 47,316 Okuyucu
DİNLEME BECERİLERİ

İnsanlararası iletişim; kişilerin birbirlerine biliçli veya bilinçsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. Bu sürecin başarısı, bireyin yaşamındaki mutluluğun temelini oluşturur.

Başarılı bir iletişimin temel koşulları şunlardır:

- Karşımızdaki kişilere saygı duymak, onların varlığını kabul etmek, önemli ve değerli olduklarını hissettirmek, olduğu gibi kabul etmek anlamını taşır.
- Gerçekçi ve doğal davranmak, abartıdan uzak, olduğu gibi davranmaktır.
- İletişimin belki de en önemli öğesi empatidir. Empati, bir anlamda, dış dünyayı karşımızdaki kişinin penceresinden görmeye çalışmaktır. Kurulan bu duygu ortaklığı iletişimi güçlü kılar.
İletişim yalnızca konuşma değildir.
İletişimaynı zamanda,
- Neyi Ne zaman Nerede Nasıl söylemenin uygun olduğuna karar vermektir.
- Akıcı bir dille ve karşınızdaki kişiyle göz kontağı kurarak konuşabilmek,
-Karşımızdaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlayamadığını kontrol edebilmektir.
Usta danışmanlar başarılarının temel nedeninin , kişiyi konuşmaya başlatmak onu dinleyerek yolundan çekilmek olduğunu söylerler.
İletişim sisteminin temel öğelerinden biri de dinlemedir.
İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil , yüzü, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da duyar; çünkü yüz ifadeleri, el kol hareketleri, bedenin duruş tarzı , sesin tonu gibi sözsüz mesajlar kullanarak da iletişim kurulur.

A- Pasif Edilgin Dinleme

Sessizlik karşımızdaki kişiye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan ve sizinle duygularını daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren çok güçlü bir sözsüz iletidir.
Baş sallamak, öne eğilmek, gülümsemek, kaşını çatmak ve başka davranışlar, uygun zamanda yapılırsa, anlatanı gerçekten duyduğunuz mesajını verir.Buna kabul tepkileri diyoruz.

B- Kapı Aralayıcı Mesajlar

Bazı kimseler daha çok konuşmak için ek yüreklendirme beklerler. Bu tür bir destekleme için verilen mesajlara kapı aralayıcılar denir. Örneğin, “Bu konuda daha fazla bir şey söylemek ister misin? İlginç! devam etmek ister misin?” gibi .

C- Etkin Dinleme

Sessizlik, kabul ettiğini gösteren tepkiler ve kapı aralayıcıların kullanılmasında yine de sınırlamalar vardır. Bu yöntemler , dinleyicinin anladığını göstermez. Buna karşılık , etkin dinleme ,dinleyenin anlatılanı doğru olarak anladığını da gösterir.

Konuşan bireyin söylediği sözleri açarak , tekrar etmekten ibaret olan Etkin Katılımlı Dinleme insanlar arasında yalın, daha anlamlı bir ilişkinin gelişmesine fırsat verir.
Anne babasının kendisini dinlediğini gören çocuk önce, kendisine değer ve önem verildiğini, kabul edildiğini , buna bağlı olarak ta sevildiğini düşünür. Aynı zamanda çocuk duygularını ifade etme olanağı bulduğundan anlaşıldım duygusunu yaşar ve rahatlar. Bu durum çocuğun benlik saygısının artmasına hem de kendisini dinleyen kişiye yakınlık duymasına neden olur.

Çocuklar dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda aşırı duyarlıdırlar. Dinlenmediklerini hemen fark ederler. Dinlenmemektense ebeveynin karşıt görüş bildirmesini bile kabullenirler. Uzun süre dinlenilmeyen çocuklar savunmaya geçebilirler, işbirliğine yatkın olmazlar ve içlerine çekilebilirler.
O halde çocukların sözlerine özenle kulak vermeliyiz.
Çocuğa veya sorun sahibine yardımcı olmak için, söylenenleri iyice anlamaya çalışıp söylediklerini:
1- Kısaca tekrar edebiliriz, veya kendi kelimelerimizle özümleyebiliriz.
Örneğin: “Emre çok kötü çocuk .Topumu aldı vermiyor..”
( Ne ayıp, kardeş kardeş oynamıyor musunuz?) yerine,
Sözleri özümleme ve duyduğunu tekrar etme:
“Demek Emre topunu aldı, vermiyor.”
“Evet beni kızdırıyor.” diye devam eder.
Neden tekrar?

- Duyduklarını tekrar etme, söylenenlerin aynen duyulduğunu , başka bir anlam verilmediğini yanlış anlaşılmadığını kanıtlar.
- Soruna hemen çözüm getirmez, dolayısıyla konuşan kişinin sorunu daha etraflıca düşünmesine ve çözümü kendi bulmasına yardımcı olur.
- Sorunun yüzeyde kalmayıp, eğer varsa daha derin boyutuna inebilmesine olanak sağlar.
- Konuşan kişi tam olarak ve yorumsuz olarak duyulduğunu hissettiğinde güven kazanarak konuşmaya devam eder.
- Dinleyen kişi ufak bir tekrar ve özümlemeyle, konu üzerinde düşünmeye vakit kazanır ve hemen çözüm getirme sorumluluğundan arınır.

2- Konuşan kişinin duygularını dile getirebiliriz.
“Emre çok kötü çocuk, topumu aldı vermiyor…”
Bunu söyleyen çocuk ne duyumsuyor?: Kızgınlık, öfke
O halde yanıtımız: “ Bu seni çok kızdırıyor.” olabilir.
Neden duygular?

- Duyguların dile getirilmesi konuşan kişiyi rahatlatır, anlaşıldığını hisseder, sorunun yükü hafifler, ayrıca duyguların yoğunluğu davranışlara yansımaz.
- Duyguların isimlendirilmesi çocuğa da kendi duygularını ayırt etmeyi, isimlendirmeyi öğretir.
- Bu şekilde bir iletişim içinde büyüyen çocuklar sorunlarını daha kolay çözebilirler.
Bu durumu açık bir dille anlatan bir şiire kulak verelim:

DİNLE

Sana, beni dinlemeni söylediğimde,
bana öğüt vermeye başladın,
söylediğimi de yapmadın.
Sana, beni dinlemeni söylediğimde,
bana niye demeye başladın,
duygularımı ayaklar altına alıp çiğnedin.
Sana, beni dinlemeni söylediğimde,
kendini buna zorunlu duyumsadın,
sorunlarımı çözmeyi ister gibi davrandın,
sonunda beni de başarısızlığa uğrattın.
Dualar belki de bazı kişilere yardımcı olur.
Çünkü,
Tanrı öğüt vermez, suskundur.
Ve durumları düzeltmeye çalışmaz
O, yalnızca dinler ve işinizi
kendinizin çözümleyeceğinize inanır.
Öyleyse, lütfen beni dinleyin ve işitin.(*)

Hazırlayan: Sevim Tarımsal/Psikolog
Yararlanılan Kaynaklar:
Navaro, L. (1987). Beni Duyuyor musun ? Yapa yayınları. İstanbul. Türkiye.
Yavuzer, H. (1998) Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi. İstanbul. Türkiye.
(*) Buscaglia, L (1985). Birbirimizi Sevebilmek. İnkılap Kitabevi. İstanbul. Türkiye.

SEN DİLİ YERİNE BEN DİLİ İLE KONUŞMAK

Çocuğumuzun davranışlarına olumlu gözlerle bakmayı, olumlu yönlerini keşfetmeyi ve bunları arttırmak için takdiri bilinçli bir şekilde kullanarak olumsuz tepkilerimizi ertelemeyi öğrenebiliriz. Ancak iyi niyetimiz ne kadar büyük, sabrımız ne kadar geniş olursa olsun, yine de çocuğumuzun bazı davranışlarına kızmadan edemeyiz.
Kızgınlık ve öfke gerçekten zaptedilmesi zor duygulardır. En sık kullanılan ve kızgınlığı en kolay gidermenin yolu , bu içimizdeki kabaran duyguları dışa vurmak, bağırmak, kızmak ve belki de davranışlarla da ifade edip saldırgan hareketlerde bulunmaktır. Bu gibi hareketler karşımızdaki kişiyi, özellikle de çocuğu çok korkuttuğu gibi, onun da kızmasına neden olabilir.

Bunun karşılığında kızgınlığı yutmak, belli etmemek , sabırlı olmaya çalışmak, kendini sürekli tutmak da pek fayda etmez, zira öfke ve kızgınlık birikmiş enerji gibidir, en olmadık yerde ve en olmadık şekilde ortaya çıkıverir, patlak verir. Kızgınlık ve öfkenin zamanında ifade edilmeyip biriktirilmesi sonucu, en ufak bir olumsuz hareket kızgınlığın bir yanardağ gibi patlamasına, dışarıya akmasına ,boşalmasına neden olur. Sonuç gerek çocuk için çok şaşırtıcı, kaygılandırıcı, gerekse anne baba için, özellikle aşırıya kaçılmışsa, pişmanlık ve suçluluk duyguları uyandıran bir durumdur.
Dr. Gordon’a göre kızgınlık bir çok temel duygunun ( merak, yalnızlık, itilmişlik, üzüntü, kaygı haksızlık gibi..) sertleşmiş, buzlaşmış yani şekil değiştirmiş ifadesidir. Geçekten de çocuğumuzu çok merak ettiğimizde uzun süreli kaygılı bir bekleyişten sonra çocuk kapıyı çaldığında ilk tepkimiz: “ Neredeydin? Neden haber vermedin? Sen ne düşüncesiz çocuksun?” gibi öfke gösterisi şeklinde olurdu. Bunun karşısında gerçek temel duyguyu dile getirebilseydik: “ Seni çok merak ettim , öyle korktum ki…” diyebilirdik.
Kızgınlık ve öfke yaşam sürecinde, ikili ve çoklu ilişkilerde doğal ve gerekli bir duygudur. Ancak önemli olan, öfke ve kızgınlığı ifade etmemek değil, onu yapıcı bir şekilde ifade edebilmektir, kızgınlığı kanalize ederek etkin bir dille ifade edebilmektir.
Kızgınlığın yapıcı bir dille nasıl ifade edilebileceğini öğrenmeden önce, kendimize yönelik bir bilinçlenme alıştırması yapabiliriz:
· Beni en çok kızdıran şeyler nelerdir?
· Kızdığım zaman ne yaparım?
· Çocuğumda en çok nelere kızarım?
· Çocuğuma kızdığım zaman ne yapıyorum?
· Çocuğunuza son zamanlarda kızdığınız iki olayı hatırlamaya çalışın. Kızgınlığınızın nedeni çocuğunuzun bir olumsuz davranışı mıydı? Yoksa, çocuğunuz dışında başka bir olaya kızdığınızdan dolayı bahane mi arıyordunuz?
Bu sorulara içtenlikle yanıt verdiğimiz zaman, kendi tarzımız hakkında bilinçleniriz veya yapabileceğimiz davranışları önceden bilebiliriz. Bunları bilen kişi kendini daha kolay kontrol edebilir, davranış ve sözlerini daha dikkatli sarfedebilir.
Kızgınlığımızın nedeni ya kendimizden (özel yaşantı) ileri gelir veya karşı tarafın olumsuz bir davranışının veya sözünün bizde yarattığı olumsuz duygulardan .
Kimi zaman işlerimiz çok iyi gitmiştir, sevdiğimiz bir şeyi yapmışızdır, o zaman sabır ve hoş görü sınırlarımız hemen hemen sonsuz gibidir. Kimi zaman işlerimiz ters gitmiştir, acelemiz vardır, kaygılıyızdır, o zaman da en küçük şeylere sinirlenebiliriz. Bu gibi ruh halinin bilincinde olup , istenmedik olaylara neden olmak yerine önceden tedbir almak, gerek karşı tarafı (çocuğu) gerekse kendimizi ve ilişkimizi korur.
Kızgınlığımız kendimizden kaynaklanıyorsa, en yapıcı yöntem tedbir alıp karşı tarafa haber vermektir: “ Çok yorgunum, en ufak gürültü beni sinirlendirecek, lütfen odanızda oynayın.” Bu şekilde bir istekle karşılaşan çocuk anne ve babayı anlar, duygusuna ve durumuna saygı duyar ve ona yardım etmek için dikkat etme yolunu seçer.
Kızgınlığımız gerçekten çocuğun bir davranışı veya sözünden kaynaklanıyorsa, neler yapabiliriz? Gerçekten de çocukların bazı davranışları ve sözleri bizde gözardı edilemeyecek derecede hoşnutsuzluk, kızgınlık duyguları yaratabilir. Kaç kez tenbih ettiğimiz halde taşın üzerinde yalınayak dolaşması, yeni koltuğun üzerine boya sürmesi, ters cevap vermesi, gibi. Bu gibi durumlarda , genellikle kızgınlığımızı aniden ifade eder: “ Neden dikkat etmiyorsun?” “Sana bin kere tenbih ettim, ne laf dinlemez çocuksun…. Bıktım senden.” gibi sözler sarfedebiliriz.
Sen diyerek söylenen bu sözler aslında karşı tarafın , yani çocuğun kişiliğine bir saldırıdır. Bu tür ifadeler çocuğu üzer, güvenini sarsar, ayrıca da sinirlendirir, kızdırır ve direnmesine neden olur. Özellikle “geri zekalı.. aptal… salak…” gibi sıfat ve lakaplar çocukların benliğini zedeleyicidir. Bir süre sonra çocuk bunların gerçek olduğuna inanabilir.

Beğenmediğimiz ve gözardı edemediğimiz davranışlara tepki gösterirken sen dili ile konuşmanın sakıncaları çoktur. Ancak sen-dili yerine söyleyebileceğimiz başka bir tarz ne olabilir ?
Bu yeni tarza Ben–dili diyebiliriz.
Ben dili, kişinin o anda, karşılaştığı durum veya davranış karşısında kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzıdır, yani duygularımızı ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade eden sözcüklerdir.
“ Ne saygısız çocuksun, Anneye bu şekilde konuşulur mu? Terbiyesiz.” gibi bir Sen mesajı yerine “Bu şekilde cevap verdiğin zaman son derece kırılıyorum, üstelik bana saygı duymadığını düşünüyorum.” diyen bir Ben mesajı duygularımızı (kırılıyorum), düşüncelerimizi (bana saygı duymadığını düşünüyorum) açıkladığı gibi, sen mesajının içerdiği saldırıyı da kaldırdığından, tartışmanın büyümesini engeller.
Çocukların olumsuz davranışları karşısında alışılagelmiş tepkilerimiz:
Örnek: Anne salonda misafiri ile konuşuken, Ebru (5 yaş) sürekli gelip bir şeyler istiyor ve anneyi rahatsız ediyor. “Ebru, ben sana odanda oyna demedim mi? Niçin laf dinlemiyorsun?”yerine,
“Teyzenle önemli bir şey konuşuyorum. Sürekli bir şey istersen ( davranışın tanımlanması) ne söylediğimi unutuyorum( etki). Sözlerimi kesmeden biraz konuşmama imkan verirsen çok sevineceğim” derse, çocuk annenin onu neden salonda istemediğini daha belirgin olarak anlar, anneyle kolay işbirliğine girer. Böylelikle başkalarına saygı da öğrenilmiş olur.
Örnek: Anne işten eve yorgun gelmiş, uzanmış dinleniyor. Çocuksa mutfaktan tencere kapaklarını almış birbirne vurarak evi dolaşıyor.
Anne: “ Bu çocuk beni öldürecek, sana sus diyorum, şimdi kalkarsam görürsün gününü…”
Çocuk devam eder.
Anne: “Şimdi o kapakları alıp da kafana çalayım… Geri zekalı… Sana yapma demedim mi?”
Çocuk devam eder veya ağlamaya başlar. Anne bunun yerine ne yapabilir di?
· Olumsuz davranışa yargı koyacağına davranışı tanımlayabilirdi. “Yaramaz, geri zekalı “ yerine “ Kapakları birbirine vurduğun zaman…”
· Olumsuz davranışın kendisi üzerindeki etkisini açıklayabilirdi. “ Bu çocuk beni öldürecek “ yerine “ Başım ağrıyor” “Kapakları birbirine vurduğun zaman başım ağrıyor.”
· Durumunu kendisinde yarattığı duyguları açıklayabilirdi. “Şimdi kalkarsam görürsün gününü yerine “Sinirleniyorum”(duygu).
Annenin tüm olarak mesajı şöyle olabilirdi:
“İşten yeni geldim yorgunum, kapakları birbirine vurduğun zaman müthiş başım ağrıyor, çok da sinirleniyorum.”
Kızgınlık ve öfke gibi olumsuz duygularımızı yapıcı bir dille ifade etmek öğrenilebilir bir yöntemdir. Kızgınlığın veya olumsuz duyguların yapıcı ifadesi için ;
· Davranışı yalın bir şekilde tanımlamak,
· Ne hissettiği hakkında bilinçlenmek ve bu duyguyu ifade etmek,
· Olumsuz davranışın kişi üzerinde yarattığı etkiyi belirtmek gerekir.
Örneğin:
“Dışarıya beraber çıktığımızda her gördüğünü istediğin zaman ( davranışın tanımı)çok sinirleniyorum (duygu) zira hem para harcamam gerekiyor (etki) hem de her şeye hayır olmaz demek gerekiyor (etki) Beraber gezmenin keyfi kaçıyor (etki)”
Bu durumun sen dili ile ifadesi şöyle olabilirdi:
“Ne yaramaz çocuksun. Bir daha seninle dışarıya çıkmayacağım seni evde bırakacağım.”
Sizce;
Çocuk hangi ifadeyi daha iyi anlar ve yaptığı davranışı üzerinde düşünür?

- Çocuğunuz okuldan gelir gelmez çantasını kapının önüne bırakıyor ve oyuna gidiyor. Çantayı kaldırmak her gün size düşüyor. Bu durumda çocuğunuza Ben dili ile mesajınız ne olabilir?

Yararlanılan kaynaklar:
Navaro, L. (1987). Beni Duyuyor musun? . Yapa yayınları. İstanbul , Türkiye.
Yavuzer, H. (1998) Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi. İstanbul , Türkiye.
……………(1998). Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi. İstanbul, Türkiye.
(1997) .Yöret Vakfı Seminer Notları.

OLUMSUZ DAVRANIŞLARA ENGEL OLMAK

Şimdiye kadar olan yazılarımızda hep kendimizi ve çocuğumuzu kabul etmekten söz ettik. Sevginin temel taşının kabul duyugusu olduğunu anlamışşsak da, bu kendimizi veya çocuğumuzu sadece kabul edeceğiz, hiç eğitmeyeceğiz anlamına gelmez…
Çocuğumuzun beğenmediğimiz davranışlarını değiştirmesine yardımcı olmak, yol göstermek, ona yeni davranışlar öğretmek en doğal ve beklenir görevimizdir.
Her ailenin kendi inanç ve değerleri, önem verdiği davranış şekilleri ve eğitim görüşü vardır. Bunları da çocuklarına geçirmesi çok doğaldır. Konumuz, bu değerlerin nasıl öğretildiğidir. Yani ne öğretileceği değil, nasıl öğretileceği . Anne ve babanın, çocuğun beğenilmeyen, hoş görülmeyen davranışlarına nasıl tepki gösterdikleri, onu nasıl değiştirmeye yöneldikleri, veya ona istenilen, beğenilen davranışları nasıl öğrettikleridir.
“ Yapma oğlum diyorum, yine yapıyor… Ancak ceza verdiğim zaman yapmıyor. Böylece kısa sürede etkili oluyorum.” diyor bir anne- baba.
Doğru, ceza ve tehditle, kızıp, bağırarak, olumsuz davranışa kısa sürede ve o an engel olunabilir. Çocuk korkar, siner, istenmeyen davranışı o an yapmaz, biz de kısa sürede amacımıza erişmiş oluruz, ama o anlık…
Böyle bir sistemde anne baba sürekli tetikte, sürekli kontrol dururmunda olur.

İsterseniz şimdi ödül ve ceza üzerinde konuşalım.
Ödül, bir davranışın yapılması için verilen haz, keyif verici bir maddi olanak (para, hediye, yiyecek, çiklet, çikolata gibi) veya haktır (Gezmeye götürmek, TV video izlemek, arkadaşlarıyla oynaması, bahçeye inmek gibi).
Çocuğun istenen, beklenen davranışı yapması için genellikle önceden söz verilir. Çocuk davranışı yapar ve ödülünü hak eder.
Ancak, ödül zamanla çocukta bağımlılık yaratır. Çocuk ödülünü almak için istenilen davranışta bulunur, gerçekten davranışı yapması gerektiği için değil.
Ödül, küçük çocuklarda iyi davranış alışkanlıkları geliştirmek için ve ölçülü olarak kullanılmalıdır.Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ödülle beraber anne/babanın davranışı açık bir dille takdir etmesi ne kadar beğendiğini belirtmesi, anne/babanın sevincini dile getirmesi ve dolayısıyla beklenen ve yapılan olumlu davranışı teşvik etmesidir.
“Bu gün ben söylemeden derse oturup çalıştığına çok sevindim. O çok beğendiğin kalem kutusunu alacağım. Bundan sonra hep ben söylemeden derse oturacağına güveniyorum.”
Çocuk eğitiminde takdir ve teşvik ödülden daha önemlidir. Zira zamanla ödülün etkisi kaybolur, ancak çocuk anne/babasının takdirini duymak için o davranışı tekrarlar. Dolayısıyla ödül başlangıçta ve ölçülü olarak kullanılmalı, davranışın devamında artık yerini takdir, olumlu duygular ve teşviğe bırakmalıdır.

Siz de çocukluğunuzda (veya son zamanlarda) size söylenmiş bir takdir sözünü hatırlıyor musunuz? Kim takdir etti? Neler hissettiniz? Takdir edilen davranışı tekrar etmek istediniz mi?

Genellikle yanıtlar, takdirin ne güçlü bir davranış tekrarlatıcı bir etken olduğunu gösterir.
“Bu işi başarmışsın , seninle gurur duyuyorum.” sözleri hangimizi yüreklendirmez, daha iyi çalışmaya yöneltmez?
Evet, aslında takdir, anne/babanın çocuğuna verebileceği en büyük ödüldür. Takdirsiz bir ödül, bazen çocuk için anlamsız olur, çocuk hangi davranışı için ödüllendirildiğini bilemez ve dolayısıyla ödül de eğitsel etkisini kaybeder. Bu nedenle ödülü verirken hangi davranışı için çocuğun bu ödülü hak ettiğini açık bir dille belirtmek ve davranışını takdir etmek çok önemlidir.

Ceza, bir davranışın tekrar edilmemesi için uygulanan üzüntü, acı verici bir yöntem(dayak, odaya kapatma, mahrum etme) veya çocuktan alınan bir haktır(Harçlığını kesme, arkadaşlarıyla görüşmesine engel olma gibi).
Ceza çocukta korku yaratır. Çocuk davranışı yapmak istemediğinden değil de cezadan korktuğu için yapmaz.
Ancak ceza da ödül gibi etkisini zamanla kaybeder. Çocuk cezaya alışır, hafta sonu dışarıya çıkmamak bir süre sonra onu etkilemez ve istenmeyen davranışı devam eder.
Çocuk cezadan kaçmak için yalan söyler.
Ödül gibi, ceza ile yönetilen disiplinde de anne/baba cezayı sürekli değiştirmek zorunda kalır.
“Harçlığını kesiyorum. Bu kez gidip anneannesinden para istiyormuş… Ne ceza vereceğimi şaşırdım.”

Ceza vermezsek ne yapabiliriz? Çocuğu istediğimiz davranışa nasıl yönlendirebiliriz? diyeceksiniz. Önce kendimize dönük bir hatırlama alıştırması yapalım:
· Çocukluğunuzda yapmış olduğunuz bir davranıştan dolayı cezalandırıldığınız bir olayı hatırlıyor musunuz? Kim nasıl ceza vermişti? Neler hissettiniz? Cezalandırılan davranışı tekrar etmek istediniz mi veya ne yaptınız?

Ceza ile yönetilen disiplin şekillerinde genellikle çocuk tarafından hissedilen, yaşanan duygular kızgınlık, nefret, intikam, karşı koyma, suçluluk, güvensizlik, kendine acıma gibi olumsuz duygulardır.

Ünlü çocuk psikiyatristi Dr H.Ginott’a göre, ceza ile yürütülen eğitim zamanla işlevini kaybeder, zira “çocuk yaptığına pişman olacağına ve suçunu telafi etmesini öğreneceğine intikam hayallerine yönelir.” Çocuğun düşündüğü odak konu artık işlenen suç veya olumsuz davranışın neticeleri değil, cezanın getirdiği duygulardır. Dolayısı ile, ceza vererek çocuğun kendi olumsuz davranışı ile yüzleşmesine, davranışın sonuçlarını düşünmesine engel olmaktayız. Sevgi ve ilgi ile yürütülen bir anne/baba çocuk ilişkisinde cezanın yeri yoktur, ancak çocuk olumsuz davranışının sonuçlarını yaşar.

Olumsuz davranışlara cezasız nasıl engel olabiliriz?

A- Çocuk davranışı yapmadan önce:
1- Önleyici açıklamada bulunmak, beklentilerin açık dille önceden çocuğa söylenmesi;
2- Çevreyi değiştirmek, çevreyi çocuğa uygun hale getirmek,
3- Örnek olmak, beklenen davranışlara anne/babanın örnek olması,
4- Çocuğun iyi alışkanlıklar geliştirmesine yardımcı olmak, yol göstermek ve yaptığı zaman takdir etmek.
B- Sorun olan davranış sırasında:
5- Olumsuz davranışın nedenini düşünmek,
6- Yapıcı bir çözüm yolu, seçenek göstermek,
7- Aile bireyinin duygularını ve olumsuz davranışın kendi üzerindeki etkilerinin açıklanması.
C- Sorun olan davranıştan sonra:
8- Olumsuz davranışın etkilerini göstererek pişmanlık duyurmak;
9- Çocuğun olumsuz davranışının sonuçlarını yaşamasına izin vermek.

Alıştırma:
· Bu hafta evinizde olumsuz davranışlara ceza vermek yerine kullanabileceğiniz bir iki tedbir ve yöntem düşünün.
Çocuğunuzun sizi en çok sinirlendiren olumsuz iki davranışını yazın ve bu davranışlara, ceza ve bağırmaktan başka hangi yöntemle engel olabileceğinizi düşünün.

Yararlanılan Kaynaklar:
Gordon, T. (1993). Etkili Ana/baba Eğitimi. Yapa yayınları. İstanbul, Türkiye.
Navaro, L. (1987) Beni Duyuyor musun?. Yapa yayınları. İstanbul, Türkiye.
Yörükoğlu, A. (1996) Çocuk Ruh Sağlığı. Özgür yayınları. İstanbul, Türkiye.


Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Etkili İletişim - Sen Dili Yerine Ben Dili ile Konuşmak - Olumsuz Davranışlara Engel Olmak" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Sevim TARIMSAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Sevim TARIMSAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Sevim TARIMSAL Fotoğraf
Psk.Sevim TARIMSAL
Tekirdağ (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Sevim TARIMSAL'ın Makaleleri
► Etkili İletişimde Beden Dili Psk.Dnş.Ömer AKTÜRK
► İletişim ve Ben Dili Psk.Zehra BİNİCİ
► Beş Sevgi Dili Psk.Bahar ERDEN
► 5 Sevgi Dili Psk.Meral KAYA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Etkili İletişim - Sen Dili Yerine Ben Dili ile Konuşmak - Olumsuz Davranışlara Engel Olmak' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:45
Top