CARLOS CASTANEDA- Don Juan serisi

• Ölüm bize meydan okuyor; büyücü olsun, sıradan insan olsun bu meydan okuyuşa karşılık vermek için doğmuştur. Yaşam ölümün bize meydan okuma yollarının bulunduğu bir süreçtir. Ölüm etken güçtür, yaşamsa arena.
• Kibir zamanımızın çoğunu başkalarının yaptıklarına alınarak geçirmemizi sağlar.
• Kibri yaşamımızdan çıkardığımız an incitilemez hale geleceğiz. Kibrin üstesinden nezaketle gelinmez.
• Gerçeklik yaptığımız yorumdan başka şey değildir.
• Adamın biri seni ayaklarının altında çiğnemeye hazırlanırken tinine ince ayar çekmenin adı denetimdir.
• Sabır savaşçının yapmaya hakkı olduğunu bildiği bi şeye tüm tiniyle gem vurmasıdır.
• Uslamlamayla ulaşılan sonuçların yaşamımızın akışını değiştirmede çok az ya da hiç etkisi yoktur.
• Bi nagual olmak için , diğer şeylerin yanında, kişinin savunulacak bi davası olmamalıdır.
• Kendini kapalı kılmanın saklanmak ya da kendini gizlemek anlamına gelmediğini, ulaşılmaz olmak anlamına geldiğini söyledi. “Herkes senin saklandığını biliyorsa, farketmez ki saklanmış olman.”
• “Bi zamanlar ben de senin gibi hep açık verir dururdum, ta ki belki ağlamak dışında yapacak bi şeyim kalmayana dek.”
• “kendini uzaklaştırmalısın.”
• “Bi yolun ortasında olmak demek, gelip geçen herkesin senin gelişlerini ve gidişlerini görmesi demektir.”
• “Bi çok nedeni yoktu. Bi tek nedeni vardı. Sen kendini fazlaca ulaşılabilir kılmıştın.
...herkes ikinizi biliyordu.
...o çok iyi bi kadındı.
...önemli olan senin onu her yerde aramış olman; bu da onu senin için özel bi kişi kılar, özel bi kişiye ilişkin de güzel sözler söylemeli insan.
...kendini duygusallığa kaptırmaktasın şimdi de.
...sen onu ulaşılabilirliğin yüzünden yitirdin. Sen hep onun kolayca ulaşabildiği bi konumdaydın, ve yaşamın da tekdüze bi yaşamdı.
...hep öyleydi, şimdi de öyle. Gerçi alışılmadık bi sıradanlık seninkisi ve tekdüze değilmiş izlenimi vermekte sana ama inan ki sıradan bi yaşam bu seninkisi.
...bi avcının sanatı, ulaşılamaz kılmaktır kendisini. O sarışın kızla ilişkinde bu senin bi avcı olup onu pek seyrek görmen anlamına gelmezdi... sen gece gündüz demeden onunla kaldın, sonunda kala kala ortada salt can sıkıntınız kaldı. Di mi doğru bu?
...ulaşılamaz olmak demek çevrendeki dünyayla temasında tutumlu olmak demektir.
...beş bıldırcın birden yemezsin; bi tane yersin... Pek gerekli olmadıkça kendini rüzgarın gücüne açık bırakmazsın. İnsanları, özellikle sevdiğin kimseleri kullanıp onları kupkuru bırakana dek sıkıp sularını çıkarmazsın.
...ulaşılamaz olmak kendini başkalarını tüketmekten ölçünmeli olarak kaçınmak demektir.
...bi avcı avını tuzağına hep çekeceğini bildiğinden tasalanmaz. Tasalanmak ulaşılabilir duruma sokar insanı ister istemez. Bi kez kaygılandın mı umutsuzluktan önüne çıkan şeye yapışırsın, bi kez yapıştın mı da tükenir, ya da yapıştığın kimseyi ya da şeyi tüketir gidersin.
...bi avcı dünyasını tutumlu ve sevecence kullanır -o dünya ister bi nesne, ister bi bitki, bi hayvan ya da insan ya da bi erk olsun. Bi avcı dünyasıyla yakın ilişki içindedir ama o aynı dünya için ulaşılamazdır aynı zamanda.
...dünyasını sıkıp onun biçimini değiştirmediği için ulaşılamaz olur o kişi. Hafifçe dokunuverir ona, gereksindiği süre kalır orada, sonra bir iz falan bırakmadan tez ayrılır oradan.
...sen her gün öğle sularında ve sabahleyin saat sekiz sularında ve akşamleyin saat altı sularında bi şeyler yemeyi takarsın kafana. Aç olmadığın zamanlar bile aklın hep yemekte senin.
...senin tinin bi imle işlemeye alışmış çünkü.
...şimdi de sen avcılığı sıradan bi programa çevirme hazırlığındasın. Şimdiden programlı bi avcı oldun bile; belli bi zamanda konuşur, belli bi zamanda yer, belli bi zamanda uyursun.
...iyi bi avcı avının sıradan davranışlarını bilir. Onu iyi avcı yapan işte budur.
...avcı denilmeye layık bi avcı tuzak kurabildiği için değil, ama kendisinin sıradan bi alışkanlığı olmadığı için yakalar avını. Ona üstünlük sağlayan şey budur... Yoktur tuhaf hareketleri önceden bilinebilen; özgür, akıcı, ve ne yapacağı önceden kestirilemezdir o.”
• “-pek yabansı bi şeydir bu erk. Onun tam olarak ne olduğunu belirleyebilmek olanaksızdır. Kimi şeylere ilişkin hissettiğimiz bi duygudur o.
...erk kişisel bi şeydir. Sadece insanın kendisine aittir. Benim velinimetim, örneğin, sırf bakarak gözleriyle bi insanı ölecek derecede hasta edebilirdi. Gözlerini üzerine çevirdiği kadınlar sararıp solarlardı. Ama kişisel erki söz konusu olduğu zamanlar hariç kimseyi hasta etmemiştir.
-hasta edeceği kimseleri nasıl seçerdi?
-bilmiyorum. Kendisi de bilmezdi bunu. Böyledir işte erk. Seni buyruğu altında tutar ama sana itaat da eder. Bi erk avcısı onu tuzağa düşürür ve onu bulduğu öbür şeylerin arasında saklar. Böylece kişisel erk büyür; kimi zamanlar bi savaşçının öyle çok erki birikir ki bi bilgi adamı olup çıkar.
-erk nasıl biriktirilir?
-o da başka bi duygudur. Savaşçının ne tür bi kimse olduğuna bağlıdır. Benim velinimetim öfkeli bi adamdı. Erki bu duygu aracılığıyla biriktirirdi. Ona ilişkin anılarım hep kırıp dökmeyle doludur, onun başına gelenler de hep o türden şeylerdi.”
• Sen gerçekten çatlaksın, sinsi bi yanın var senin. Her bi şeyin seni rahatlatacak biçimde açıklanmasında ısrar ediyorsun.
• Duyarlı olmak bazı insanların doğasında var. Sen öyle değilsin. Ama, ben de öyle değilim. Ne var, duyarlı olmanın yok fazla bi önemi. Önemli olan bi savaşçının kusursuz olmasıdır. Diyeceğim o ki, bi savaşçının geleceği en önemli yer özün bütünselliğidir.
• Ona kimi insanlardan çömezliğimi yazmamın doğru olmadığını belirten mektuplar aldığımı söyledim. Doğulu gizli doktrinlerin ustalarının öğretileri konusunda kesin gizlilik istediklerinden söz ettiklerini belirttim.
Don Juan bana bakmadan, “belki de o ustalar, yalnızca usta olma düşkünlüğü içindedirler,” dedi. “ben usta değil, bi savaşçıyım yalnızca. Bi ustanın neler duyumsadığını bilemem. Ya! Birinin bi şeyleri açıklaması ya da kendine saklaması önemli değil. Yaptığımız ve olduğumuz her şey kişisel erkimizde kalır. Eğer yeterince erkimiz varsa, bize edilen tek bi söz bile yaşamımızın akışını değiştirmeye yeter. Ne var, yeterince kişisel erkimiz yoksa bilgeliğin en görkemli parçası bile bi gıdım fark etmez.”
• “Tam şu anda çevrenin sonsuzlukla kaplı olduğunu ve eğer çok istersen bu sonsuzluğu kullanabileceğini biliyor musun?”
• “Tek bir anın sonsuzluk olabileceğini biliyor muydun?”
• Dilencinin alçakgönüllülüğüne bayılıyorsun sen. Aklın önünde başını eğiyorsun.
• Senin anca şaşkınlaşınca kendini iyi hissettiğini dünya alem biliyor.
• Evet, bi savaşçı ruhun dengesiz olduğu düşüncesinden yola çıkarak işe koyulur. Tam denetim ve bilinçlilikle, acele etmeden yaşar ve dengesini kazanmak için elinden gelenin daha iyisini yapar.
• Yeryüzünde bi savaşçının yüz yüze gelemeyeceği hiç bi şey olamaz! Anlamıyor musun kendini zaten ölü kabul ettiği için, yitirecek bişeyciği kalmaz. En kötüsü başına gelmiştir. E, o halde dingin ve durudur. Onu edimlerine ve sözlerine göre yargılayan bi kişi, her şeye tanık olduğunu anlayamaz.