Çoğulculuk, terimine çok aşina olmasa da birçok insan bu durumu yaşamındaki bireylerde ya da kendi yaşamında gözlemlemiştir. Çoğulculuk, birlik içinde kararlar alınması, değişiklikler ve yaratıcılığın kısıtlı oluşu, ilgi, istek, ihtiyaç, arzuların özgürce açığa vurulmasının hoş karşılanmaması ve bunların yaşamda yer bulamaması gibi durumları içermektedir. Bu durumların insanlara avantaj arz ettiği durumlar olduğu gibi dezavantaj sonuçları da elbette vardır. Avantaj olan yanları ; Bir kararın tek bir bireye ait olmaması, ortaya çıkacak sonuçların olumsuzluğundaki kişisel payı azaltmaktadır. Yani sorumluluk paylaşılmaktadır. Ortak yaşamın getirileri olarak, olası olumsuz durumlarda dayanışma ve acıların paylaşılması durumu vardır. Dezavantajları ise ; Yaşamımızı şekillendirmede bizim payımız çok düşüktür, yaşamımızda özgünlükten çok çevremizdeki diğer insanlarla benzerliklere rastlarız. Risk almaktan kaçınıldığı için yaratıcılığın ketlenmesi söz konusudur. Tüm bunların beraberinde yaşanılan hayat, ortak beraberliğin bir ürünü olmakta, başarılar da başarısızlıklar da bütünlüğe ait olmaktadır, bireye ait değil.
Oysa ki özgünlük, biriciklik dediğimiz şey sadece parmak izimizde, dış görünüşümüzde olmamalıdır. Bizi birbirimizden ayıran birçok etmen vardır : İlgi, istek, ihtiyaç, arzu, yetenek gibi. Peki bu özellikleri ve özgünlüğü ortaya çıkarabilmenin önündeki engeller nelerdir diye düşünecek olursak farklılaşmaya yönelik zorlayıcı unsurlar ve bu unsurlara karşın özgünlükte ısrar edebilmede çekimser duruşumuz olabilmektedir.
Önümüze çıkan dış faktörler ; Ailemizin beklentileri, istekleri ve çevredeki insanların düşünceleri, yargıları olabilmektedir. İç Faktörler ise ; Kararlarımıza güvenmememiz, kendimizi henüz tanımamamız, olumlu- olumsuz tüm yönlerimizle kendimizi kucaklayamamamız , olası olumsuzluklarla karşılaştığımızda bunlara göğüs gerebilme cesaretimizin düşük oluşu olabilmektedir.
Engellere rağmen özgünlükte ısrarcı olamama durumunda ise en belirleyici olan durum, çoğulla riskleri paylaşamamak, olası olumsuz durumla karşılaşıldığında onun üzerindeki paydan tek sorumlu olma ve bunun getirdiği hayal kırıklığı ile başa çıkabilmede güçlük olarak gözlenmektedir.
Bu güçlük aslında, olası olumsuzluğu kendi benliğimize/karakterimize yüklememizden kaynaklanmaktadır.
Farklılaşma dediğimiz durum ise ; İlgi, istek, yetenek, ihtiyaç, beklenti, arzuların şekillendirdiği, seçimlerin bireye özgü olduğu, özgünlüğün ortaya konup, bunu yaşamın bir parçası haline getirebilmektir. Aksi takdirde yaşanılan yaşam ; Aile bireylerinin ve çevrenin beklentilerinin, isteklerinin karşılandığı, içinde ben'den çok onlar'ın hakim olduğu bir yaşamdır. Bu durum kısa vadede gözlemlenemese de uzun vadede kişide olumsuz etkisini gösterecektir. Çünkü arzu edilen ile şu an yaşanan arasında çok fark olduğunda kişi kendi benliğinden uzaklaşabilmekte, kendine ve diğer bireylere yönelik olumsuz duygular besleyebilmektedir.
Yaşamımızın şekillenme sürecinde aktif olup, kendimizi olumlu-olumsuz tüm yönlerimizle keşfedip, özgün bir yaşam sürebilmek dileğiyle..