2007'den Bugüne 92,327 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Spor Sağlığa Zararlıdır
YAZI #234 © Yazan Dr.Bülent Tahir TANRIDAĞLI | Yayın Aralık 2008
1- Etrafınıza baktığınızda her şeyin bir ömrü yani kullanma süresi olduğunu görürüsünüz.araba,kapı,tv,boya,yiyeceklerin üzerinde yazan tarihler hatta dünyanın ve güneşinde belli bir süre sonra yok olacağını bilim söylemiyormu.Peki her şeyin bir kullanma süresi varken insanın niye olmasın?

2-insanın genetik yapısı 150 sene yaşamak üzere ayarlanmıstır tıpkı kaplumbağ gibi,biz ise onu spor,beslenme ve steres ile 70-80 seneye indirmişiz.Peki bunu nasıl beceriyoruz.yukarda bahsettiğim üç etken,bazı organlarımızı fazla kullanarak onları eskittiğimiz için.Hiç bir organımız kendisini yenilemiyor ve bundan dolayıda bazı hastalıkları kökhücre ile tedavi etmek için çalışılıyor.organlarımız ve onları besleyen damarlar kendi kendine yenilenmediğine göre, kullanmamıza bağlı olarak zamanla eskiyecek(yaşlanacak)ve kullanım süresini dolduracak.

Bir arabayı düşünelim motorun ömrü 300 bin km olsun,siz bu km'yi10 senedede yapabilirisiz 20 hatta 30 senedede.İşte spor ve stresle kalb, damar ve akçiğerlerinizi,çok yiyerekte,karaciger,pankreas,mide ve barsaklarınızı , hem yemekle hemde spor yaparken ortaya çıkan toksik maddelerlede beyninizi tahrip ediyor ve yıpratıyorsunuz.Yoksa alzaymır ve beyinle ilgili diğer yaşlılık hastalıkları neden ortaya çıksın.
3-Kadınların uzun yaşadığını ve hatta birçok yerde dullar apartmanı var diye espiri yapıldığını duyarsınız.bu genelde kadınlardaki östrogen hormonunun varlığına bağlanılır.Peki hiç düsündünüzmü,anneniz,ablanız ve etraftaki bayanların hangisinin eşofmanları giyip koştuğunu,saatlerce yürüdüğünü,bisiklete bindiğini veya yüzdüğünü.Bu dediklerimi nadiren görmüş veya hiç görmemişsinizdir.Kadınların erkeklerden neden çok yaşadığının sebebi ortada.1-spor yapmazlar kaplumbağ gibi ev işlerini yemeği yavaş yavaş akşama kadar strese düşmeden para kazanma derdi olmadan yaparlar2-Kahveye gel çaya gel ile komşuları ile yapılan konuşmalarla stress atarlar 3-öğleden sonra hafif kestiriler eee, onlar uzun yaşamasında biz erkeklermi uzun yaşayalım.Organlarını yıpratacak eskitecek tek şey yapmazlar(yemek hariç).4-Koşan hayvanların hepsinin ölüm yaşında,erkek ve dişi arasında, insanlarda olduğu kadar açık bir fark yok.Neden onlarda dişilerde erkekler kadar,hatta daha fazla koşarlar.Halbuki onlarında dişilerinde erkeğe göre çok fazla östörojen vardır.İnsan dişisini koruyan östörojen,hayvan dişisini niçin korumasın.Demekki ortada başka bir faktör veya faktörler var ama biz farkında değiliz.

4- Eskimolar neden fazla yaşarlar,herkes balık yediklerinden diyecektir.Evet balıkta bir etken fakat eskimolar spor yapmazlar yani,buzda koşamazlar,tenis,futbol ve diğer sporları yapamazlar çünkü düşerlerse bir yerlerini kırarlar.Onlar sadece yürürler birde kendilerini soğukta muhafaza ederler.Bir kilo kıyma alın yarısını tezgahın üstüne diğer yarısını buz dolabına koyun hangisi daha fazla dayanır.Tabiki buzdolabındaki.Pekii,dağdaki insanlar niye fazla yaşarlar onlarda mı balık yerler,hayır onlar et ve ot yerler birde hava
orda soğuktur vede spor yapacakları yer yoktur .(Hatta orda oksijen azdır),koşamazlar top oynayamazlar.Kaplumbağ'ın hiç koştuğunu gördünüzmü,hep yürür fakat 150 sene yaşar ya filler niye fazla yaşar herhalde nadiren koştukları için Köpek,aslan uzatmıyalım,koşan
tüm hayvanlar kısa yaşarlar.

9.2006 vatan gazetesi 6 sayfa

Uzun yasamanın sırrı sadece genlerde degil.Bilim adamları 20 yıl önce,ortalama ömrün çevre,beslenme,ve egzersiz gibi faktörlere bağlı
olduğunu söylemişler ve büyük destek bulmuşlardı.Ancak sonra yaşam süresini belirleyen faktörün 'genler'olduğu inancı ağırlık kazandı Son arastırmalarda genlerin tek başına bir insanın nekadar yaşayacağı konusunda tahmin yürütmeye yetmeyeceğini gösterdi.Aynı genetik özelliklere sahip,aynıcevrede yaşaşmış,aynı yemekleri yemiş tek yumurta
ikizlerinde birinin çok dinç olabileceği,diğerinin ise hastalıklardan şikayet edebileceğini gösteriyor.bu durum ikizlerin 10 yıl ara ile
ölebilmesine neden oluyor.uzmanlar yaşam süresini etkileyen faktörlerin genetik yapı olduğu kadar hastalıklar,beslenmetarzı,yaralanmalar,kazalar hatta bazı durumda ''şans''tan oluştuğunu belirtiyor. Evet bana göre,bunların yanında spor ve karbonidrat'lı gıdalar yiyerek insülin salgılatmak ve insülin direncine sebep olmak.Şimdide sporun tek faydalı olduğu noktayı konuşalım.evet sporsizin akciğer kapasitenizin devamını sağlar.normalde insanların akciğer kapasitesi 3-6 litre arasındadır siz çocukken bunun hepsini kullanırsınız ve o yüzdendirki cocuklar koşar oynar sizin yapamayacağınız aktiviteyi sergilediği halde yorulmazlar çünkü akçiğerlere girip cıkan oksijen, yapılan eforu karşılar.Bu akciğer kapasitesi giderek hareket azaldığı için düşer ve sizde biraz fazla efor yaptığınızda soluk soluğa kalırsınız.İşte spor bu kapasitenin azalmasını önlediği için sporla kendinizi daha dinç ve zinde hissedersiniz.Fakat organlarınızı eskittiğinizi ve onların ömrünü kısaltığınızı düşünmessiniz.Pekii spor yapmadan akciğerlerimizi nasıl formda tutabiliriz?bunu sağlamak için fırsat buldukça derin derin " ama kaburga kemiklerinin genişleyip ayrılacakmış hissini ve hafifde gerilmeye bağlı ağrı oluşuncaya kadar" nefes alıp vereceğiz.Böyle nefes almayıheryerde oturuken,yatarken,arabada,tuvalette v.s yapacağız ve birde fazla yüksek olmayan yerlerde asansör yerine merdiven kullanacağız ve merdivenlerin başında bu şekilde nefes alıp vermeye başlayacağız.Böylece kendimizi eskitmeden spor yapmış gibi dinç ve sağlam olabileceğiz.

Yine kadınların,erkeklerden daha çok yaşamalarının ve erkeklerde enfarktüs yaşının 20 lere kadar inmesinin esas sebebi,erkek çocuğunun 2-3 yaşından başlıyarak koşması,oynaması,zıplaması ve yerinde duramaması,sonundada gününü sokakta geçirmesidir.Kız çocuğu neyapar evde evcilik oynar oturduğu yerden bebeği solundan alır sağa koyar uyutur,sağından alır sola koyar yemek yedirir.Böylece birinin damarları,kalbin hızlı carparak, akçiğer ve adelelere oksijenli kanı yetiştirmekiçin debisini ve akım hızını yükselterek milyon defa damar cidarına basınçlı kanı vurdururak onu yaralaması vede çatlatması,sonundada kollesterolun gelip çatlağı kapatmak için damar duvarını sıvaması yani damar sertliğinin erkelerde çocuk yaşta başlamasıdır


HERZAMAN SÖYLÜYORUM,SPOR YAPARAK KALB VE DAMARLARINIZIN,YİYEREKTE PANKREAS BAŞTA OLMAK ÜZERE DİĞER
ORGANLARINIZIN KULLANMA SÜRESİNİ KISALTMAYIN

Vatan gazetesi 17.11.2006 sağlık köşesinden:
Kalbi daha az atan daha çok yaşıyor,
Fransız ulusal sağlık ve araştırma enstitüsü(İnserm)tarafından yapılan araştımaya göre,
kalbin daha az atması ömrü uzatıyor.20 yılboyunca 4 bin erkek üzerinde yapılan araştımaların
sonuçlarına göre,dinlenmiş bir durumdayken kalbi,gün içinde attığından 7 kez daha az atan orta
yaşlı birinin 20 yıl içinde hayatını kaybetme riski yüzde 20 azalıyor.Nabzı 7 ve üzeri atanların
ise aynı sürede ölme riski yüzde 78 artıyor.Ortalama nabız sayısı 60-80 dır.Yani,normal fonksionlarınızın dışında kalbinizin,her fazla atışında ve yaşamak için gerekli olan gıdanın dışında alınan her lokmanın sizi bir adım daha ÖLÜME yaklaştırdığını unutmayın.

5.2.2007

Amerikan bilim ve teknoloji dergisi Wired insan oğlunun en cok merek ettiği
neden ölüyoruz sorusuna şu yanıtı veriyor.(vatan gazetesi 4.2.2007)
Arizona Üniversitesi'nden Brian Enquist şöyle diyor:Bir fareyi elinize aldığınızda
kalbinin ne kadar hızlı attığını görürsünüz.Mavi balinanın kalbi ise kilise çanı gibidir (dakikada 7)
Uzun aralıklarla ve cok yavaş atar.Ama ikisi de yaklaşık 100 milyon kalb atışı sonra
ölür.Tabii bunu kalbi çok hızlı attığı için fare 2 yılda,balina ise 80 yılda tamamlar.
fillerinde kalbi yavaş attığından uzun yaşarlar .Yukarda dediğim gibi spor yaparak kal-
binizi nekadar cok attırırsanız ömrünüzü okadar kısaltırsınız.

Çukurova Üniversitesi Tıbbi Bilimler Deneysel Araştırma ve Uygulama Merkezi
FARE:
Solunum hızı 94-163 / dak
Kalp hızı 325-780 / dak
Yaşam süresi 1.5-3 yıl
SIÇAN:
Solunum hızı 70-115 / dak (ort 85)
Kalp hızı 250-450 /dak
Yaşam süresi 2.5-3.5 yıl
KOBAY:
Solunum hızı 42-104 (84) /dak
Kalp hızı 230-380 /dak
Yaşam süresi 4-5 yıl







SAĞLIKLI ÇOK YAŞAMANIN SIRLARI
Neden doğal hayatta yaşayan hayvanlar nezle-grip olmazlar bilirmisiniz? Neden hayvanlar kalp krizi geçirmez ya da felç olmazlar? Neden şeker hastalığı olmaz ta da kolesterol yüksekliği gibi bir dertleri yoktur ?

Çünkü hayvanların çoğu kendi C vitaminlerini vücutlarında yaparlar. İnsanlarda, kanda bulunan şekeri karaciğerde askorbik asite dönüştüren emzim sistemi, gen mutasyonu nedeniyle kaybolmuştur. İnsanoğlu bu özelliğini binyıllar önce kaybetmiştir. Bu nedenle C vitaminini dışarıdan almak zorundayız.

Doğal ortamlarından alınıp insanların yedikleri besinlerle beslenen hayvanlarda bir süre sonra kalp krizi ve damar hastalıklarının arttığı gözlenmiştir.

Büyük bir olasılıkla doğal ortamda bulunan yiyeceklerle fazlaca alınan C vitamini, doğal bir uyum süreci içinde C vitaminini yapma becerisini gereksiz kılmış olabilir. Ancak, özellikle son yüzyıl içinde başta basit şekerin rafine edilmesiyle başlayan doğa dışı beşlenme biçimi C vitamini ihtiyacını arttırmış, ancak artan ihtiyacı karşılayacak oranda alınamaması sonucu kimi hastalıkların gelişimini kolaylaştırmıştır. Sigara içilmesi, fazla güneşlenme, kullanılan ilaçlar, çocukların büyüme dönemleri, hastalıklar ve nekaat dönemleri, hamilelik, allerji ve virüs enfeksiyonlarında C vitamini ihtiyacı artar.

Besinlerde bulunan C vitamini, demirin vücuda girmesini kolaylaştırır. Anemisi olanlar ve düzenli regl gören kadınların da C vitaminine fazladan ihtiyaçları vardır.

C vitamini yokluğunda histamin düzeyi tahminen %40 artar ve allerjik olayların gelişmesine yol açar.

C vitamini suda eriyen ve vücutta depo edilemeyen bir maddedir. Besinlerle alınan C vitamininin vücutta kalış süresi çok kısadır. Bu nedenle çok sık alınması gerekir. Yetersiz dozda ve sıklıkla alındığında faydası olmaz. Çok yüksek dozda alındığında bile bir yan etkisi yoktur. Bu nedenlerle, çoklu vitaminlerde bulunan C vitamini dozu yetersizdir.

Maymunlar da kendi C vitaminlerini yapamazlar ama besinlerinde ortalama günlük 2000-5000 mg C Vitamini bulunur. Bu nedenle insanlarda görülen çoğu hastalıklar doğal ortamda yaşayan maymunlarda görülmez.
C vitamini, ana karnındaki bebekleri beyin hasarından koruyan folik asidi aktif ürünü olan folinik aside dönüştürür. Beyin yaşlanmasını arttıran homosisteinin beyne zarar vermesini önler.

Son çalışmalar C vitamininin damar sertliğini önlediğini, kalp ve beyin damar tedavilerin C vitamini ağırlıklı olması gerektiği bildirilmiştir.

Nagoya Ün. yapılan bir çalışma 6 ay boyunca günde 2000-5000 mg C vitamini alan yüksek tansiyonu 67-83 yaş arasındaki insanların, tansiyon değerlerinin 16-18 mm hg azaldığı bildirilmiştir. Bu sonuçlar tansiyon düşürücü ilaçlardan çok daha başarılıdır.

Vitamin C yeşil sebze ve çoğu meyvelerde bulunmaktadır. Bunları tüketmemize rağmen yatersiz kalabilirler. Çünkü vücudun C vitamini ihtiyacı artmıştır. Bu ihtiyacı arttıran asıl neden, anormal-doğal olmayan beslenme biçimi ve yaşam koşullarıdır. Doğal olandan uzaklaştıkça hastalıklar da o ölçüde artıyor. Doğal yaşamlarında bulaşıcı hastalıklar dışında hastalığı olmayan hayvanların insanıoğluna örnek olması gerekir. Aynı hayvanlar doğal ortamdan alınıp insanların yaşam ortamına konulduğunda hasta oluyorlar. C vitamini gibi diğer tüm vitaminler insan için gereklidir. Vitaminlere karşı olumsuz düşüncelerin hangi çıkar çevrelerine hizmet ettiğini düşünmemiz gerekiyor.

Güncel Taş devri diyeti (Sağlıklı yaşamanın temel ilkeleri)

Felsefe: Taş devri 5-10 bin yıl önce bitmiştir. O zamandan bu zamana kadar genlerimizde çok az değişiklik olmasına rağmen çevresel şartlar ve özellikle de yiyeceklerimiz çok büyük oranda değişmiştir. Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur.

Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir. Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulamalıyız.

Genel ilke: Üç beyaz (tuz, şeker ve un) yasaktır ya da çok azaltılmalıdır. Her yiyecek doğadaki şekline en yakın olarak tüketilmelidir. Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz. Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60’ını oluşturmalıdır.

Etler (yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek)

Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma vb serbest. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis tercih edilmemeli.

Sakatat: Karaciğer, böbrek, yürek, kokoreç, işkembe, uykuluk kırmızı etten (kas) daha yararlı. Fakat hastalıklı olmamasına dikkat.

Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları (köy tavuğu geç pişer)

Balık (ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli, balık çiftliği balıkları tercih edilmemeli)

Yumurta: En Kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli. Günde 1-4 adet yenilebilir. Tercih sırasına göre 1. çiğ (mikroplu olmadığından eminseniz!), 2. rafa
dan, 3. Lop, 4. kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli)

Sebzeler ve yeşil yapraklılar: her çeşidi yenilebilir. Daha çok çiğ tüketilmeli. Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir (kemik erimesinin önlenmesi!) ve ayrıca omega-3 yağ asidi içerir. Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) mükemmel. Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır.

Patates yüksek şeker içerdiğinden yenilmemeli.

Sarımsak: Hücreleri paslanmaktan koruyan (antioksidan) en önemli yiyeceklerden biri. Her gün en az iki diş yenilmeli. Cacık şeklinde de alınabilir. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin.

Soğan: En az sarımsak kadar değerli.

Zeytin: Mümkün olduğunca tuzu çıkartılmalı. Sele zeytininin tuzu daha rahat çıkıyor. Daha çok yeşil zeytin tercih edilmeli.

Meyveler: Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı yenmeli. Az şekerli meyveler daha çok yenilebilir (tazesi tercih edilmeli). Üzüm çekirdeği ve kabuğu, çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler çok yüksek antioksidan etkilere sahip.

Süt ve süt ürünleri
Köy ya da mandıra sütü tercih edilmeli. İmkan yoksa pastörize günlük şişe sütü kullanılabilir. Homojenize ve UHT teknolojisi kullanılan kutu sütler tüketilmemeli. Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.

Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmeli. Kefirle mayalanmış süt çok yararlı. İçerdiği çok sayıda probiyotik (faydalı mikrop) ile sindirim bozukluklarını önlüyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor.

Baklagiller (Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce vb) haftada 2-3 kereden fazla yenmemeli (12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmeli, ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmeli.
Soya: Söylendiği gibi sağlıklı bir yiyecek değildir. Protein sindirimini ve bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltır. Tiroid hormonu sentezini bozar. Erken ergenlik belirtileri, kısırlık ve adet düzensizliklerine yol açabilir. Alerjilere neden olabilir. Çok az yenmeli hatta hiç yenmemelidir. Az miktarda fermente soya ürünleri yenilebilir.

Kabuklu kuruyemişler (ceviz, fındık, fıstık, ayçiçeği, kabak çekirdeği, badem vb). Günde 1-2 avuç (25-50 gram kadar) oldukça yararlı. Çiğ ve az tuzlu olanı tercih edilmeli.

Yağlar: Yağ kısıtlaması vücut için zararlıdır. Sanılanın aksine yağı az, dolayısıyla şekeri fazla yiyecekler insanları daha çok acıktırır ve daha çok şişmanlatır!

Margarin: Kesinlikle yasak!

Tohumlu sıvı yağlar (ay çiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, soya vb.): Kullanılmamalı ya da çok az kullanılmalı. Omega-6/omega-3 dengesini, omega-6 lehine bozuyor. Sıcak presten çıkan bu yağların birçok organımızı ve damarlarımızı yıpratıcı özellikleri var.

Zeytinyağı: Mükemmel! Halis sızma olanlar tercih edilmeli. Riviera ikinci seçenektir.

Fındık yağı: Riviera gibi. Piyasadakilerin çoğu karışık! Halis olanları pahalı ve sızma zeytinyağından daha iyi değil.

Tereyağı: Mükemmel! Mümkünse özgür otl-ayan hayvanların yağı(köy tereyağı). Piyasa-da sahtesi (margarin üzerine giydirilmiş) çok. Sahtesi dışarıda bırakıldığında geç erir, bıçakta fazla leke bırakır.

Urfa yağı: Tereyağı gibi

Kuyruk ve iç yağı: Tereyağı gibi yararlı

Balıkyağı: Hayat iksiri! Büyük ölçüde omega-3 yağ asidi içeriyor. Bebeğinden, hamilesinden, gencine ve yaşlısına kadar herkes kullanmalı. Günde en az 1-2 kapsül (0.5-1 gr).

Balıkyağı şişmanlatmaz. Yaz-kış kullanılabilir. Morina karaciğeri yağı D vitamini içerdiğinden yazın kullanılmamalı. Aksi halde D vitamini yüklenmemesi yapabilir.

Keten tohumu: Balık yağından sonra ikinci önemli omega-3 kaynağı. Aynı zamanda soya gibi zayıf östrojenik özelliğe sahip. Önce hafifçe kavurun ve kahve değirmeninde öğüttükten sonra günde 2-3 tatlı kaşığı yemeklere, yoğurda veya salatalara serpin. Keten tohumunun Omega-3 gücü balık yağının onda biri kadardır.

Kızartmalar: Vücut hücrelerini paslandırdığı için zararlı. İllaki yenilecekse tereyağı, zeytinyağı, veya fındık yağı ile yapılmalı. Kızartmaların zararlı etkilerini azaltmak istiyorsanız yanında sarımsaklı yoğurt ve yeşillik yiyin.

Tahıllar ve unlu gıdalar: Hızlı emilen şeker miktarları yüksek olduğu için insülin direncini arttırırlar. Bu nedenle ekmek, bulgur, mısır, çavdar, makarna, pirinç vb. gibi tahıllar ve bunlar ile yapılan yemekler ve hamur işleri yenmemeli ya da iyice azaltılmalıdır. Diyete adapte olmada güçlük çekenler kısa bir süre için tam buğday ekmeği (köy ekmeği), kepek ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği ve bulgur yiyebilirler.

Çaylar: Hepsi çok yararlı. Şekersiz içilecek! Telli ve doğal olmayan zamklı poşet çaylar kanser yapabilir.
Kahve-nestkahve: Tamamen yasak olmamak-la birlikte sınırlı içilmeli. Türk kahvesi tercih edilmeli (şekersiz ya da az şekerli)..

Turşular: Oldukça yararlı. Tuzunu azaltın (turşu kurarken tuz yerine limon tuzu, as-korbik asit ya da sirke kullanın). Sirke (özellikle halis üzüm sirkesi), nar ekşisi, şalgam suyu ve meyankökü suyu faydalı mikroplar (probiyotikler) açısından çok yararlı.

Tuz: Yiyeceklerin içinde doğal olarak bulunan tuz vücudumuzun ihtiyacını karşılar. Tencere yemekleri içine az miktarda tuz katılabilir. Yemeklerin ve salataların üzerine tuz serpmeyin. Az tuz sizi halsiz bırakıyorsa tuzu biraz artırın.

Baharatlar: İçerdikleri vitamin, mineraller ve antioksidanlar (vücudun pasını sökücü) açısından oldukça yararlıdır.

Şekerler
Rafine şekerler (çay şekeri, früktoz vb) ve bunlarla yapılan yiyecekler (pasta, bisküviler, gofretler, baklava, revani, kadayıf vb) yasaktır.

Çikolata: Haftada bir kere orta boy, sütsüz (bitter) ve kaliteli çikolata yenilebilir (şart değil!). Çikolata kadınlarda adet öncesi dönemde görülen depresyonu azaltır (en iyi magnezyum kaynağı).

Bal: Halis ise şifa verir. Günde bir iki çay kaşığı yenilebilir. Alelade ballar, her çeşit ve reçel aşırı şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Piyasadaki balların en az %95’i doğal değildir. Fazla olmamak koşulu ile meyvelerin kendi şekeri ile yapılan pekmezleri yenilebilir.

Tatlandırıcılar ve bunlarla yapılmış diyet ürünleri yenilmemelidir. Özellikle aspartam (Canderel ®, Sanpa®, Aspartil®, Diyet-Tat®, Nutra-tat®, diyet kola, şekersiz sakız, birçok diyet yiyecek içinde bulunur) depresyon da dahil olmak üzere birçok yan etkilere yol açabilir.

İçki: Günde 1-2 kadeh şarap (özellikle kırmızı kırmızı), rakı ya da eşdeğer içki içilebilir. Mecburiyet yoktur!

Meşrubat: Her türlüsü yasak. Evde yapılan taze meyve suyu (posası ile birlikte) içilebilir. Meşrubat olarak ayran, kefir, boza, şalgam suyu veya meyan kökü suyu için.

Su: Günde 6-8 bardak su için. İdrarınız koyu ise yeteri kadar su içmiyorsunuz demektir. İçtiğiniz su aşırı soğuk olmasın. Kaynak suyunu için. Şebeke suyunu mümkünse içmeyin (klorlu !). Klor, mikropları öldürmek için suya konulur. Fakat kanser de yapabilir. Şebeke suyunu musluktan aldıktan sonra en az bir saat dinlendirirseniz kloru uçar. Filtre edilmiş şebeke suyu içilebilir, fakat kaynak suyunun yerini tutmaz.

Yemekle birlikte su içmeyin, çünkü bu su sindirim sıvılarını seyrelterek etkilerini azaltır. Yemekten yarım saat önce veya sonra su içebilirsiniz. Uykudan önce bir ya da iki bardak su içilmelidir.

Pişirme: Yemekler kendi suyunda ağır ağır pişirilmeli (buğulama ve güveçte pişirme tercih edilmeli). Hızlı pişirme yöntemleri (kızartma, ızgara, mikrodalga gibi) sakıncalıdır. Toprak kap, çelik kap ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Teflon ve alüminyum kap kullanmayın.Sıcak yemekleri alüminuyum folyo ve streç içinde saklamayın.

Dondurulmuş yiyecekleri fazla tüketmeyin. Pişirme sularını atmayın (baklagiller hariç). Konserve yiyecekleri ise mümkünse hiç yemeyin.

Yemek yeme sıklığı: Diyet başlangıcında, kan şekeri düşebileceği için daha sık yemeli. 1-2 hafta içinde insülininiz terbiye olur ve günde 3 öğün yemek (çocuklar için 4-5 öğün) yeterli olur. Lokmaları iyice çiğneyin! Sabah kahvaltılarını kuvvetli yapın; akşam yemeği hafif olsun. Yemek miktarlarını yaklaşık şöyle bölümleyin. Sabah :(3), öğle:(2), akşam: (1) ya da Sabah (2), kuşluk (1). Öğle(1), ikindi (1), akşam:(1). 19.00-20.00’den sonra mümkünse yemek yemeyin, Tok karnına uyumayın.

Herhangi bir yiyeceği yedikten 0.5-2 saat sonra o yiyecek midenizi bulanıyor, karnınızı ağrıtıyor, rahatsızlık hissi uyandırıyorsa, yorgunluk hissetmenize yol açıyorsa ya da karnınızı çok çabuk acıktırıyorsa (şeker düşüklüğü !) o yiyeceği azaltın ya da hiç yemeyin (Vücudunuzun sesini dinleyin !)

Diş temizliği: Her yemekten sonra, mümkün değilse yatmadan önce dişinizi 2-3 dakika fırçalayınız ve macunu yutmayınız. Çocuklarda yutmayacaklarından emin oluncaya kadar florlu diş macunu kullanmayınız. Sodyum florür toksik olduğu için çocuklara flor tableti takviye etmeyin. Yiyecek ve içeceklerdeki flor (kalsiyum florür) doğal olup, toksik değildir. Florun diş çürüklerini azaltmadığını gösteren çok sayıda araştırma vardır.

Hareket: Günde en az yarım saat hızlı yürüyüş yapılmalı ya da yavaş koşulmalı ve merdivenler çift çift çıkılmalı. Günde en az 3-5 dakika kültür fizik hareketleri yapılmalı. Yorgun düşüren hareketlerden kaçınılmalı. Egzersiz ağırlığı tedricen artırılmalı. Hedefinizi iyi seçin. Her gün yapabileceğiniz egzersizleri yapın. Derin temiz hava soluyarak hücrelerinizdeki oksijeni artırın.

Güneşlenme: Güneşli havalarda en az yarım saat (gözlüksüz olarak) güneşe maruz kalınmalı (kışın tercihen 11.00-13.00 arası). Güneş ışınları daha rahat uyumanızı sağlar, depresyonu azaltır ve D vitamini sentezini artırır. D vitamini kemik hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, kansere (deri kanseri dahil!) ve çeşitli müzmin hastalıklara karşı koruyucudur. Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte fazla kalmayın (özellikle 11.00-13.00 arası). Dengeli şekilde yanın, haşlanmayın!!. Tatile çıkmadan önce depo şeklinde alınan D vitamini ampulü derideki yanmayı azaltır.

Uyku: Mümkünse 22.00’den önce yatın. 5 saatten az 9 saatten fazla uyumayın. İyi bir uyku için midenizin boş olması gerektiğini unutmayın.

Hazırlayan: Prof. Dr. Ahmet Aydın
Beslenme ile ilgili yazılı metinler ve bu listenin açıklaması için (www.beslenmebulteni.com)
Şahsi sorular için (besahmet @yahoo.com)
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Dr.Bülent Tahir TANRIDAĞLI
Sakarya
Doktor "Genel Cerrahi"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Bülent Tahir TANRIDAĞLI'nın Makaleleri
► Spor ve Astım Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
► Spor ve Başarı Dr.Gökhan ÜRKMEZ
► Kimler Spor Yapabilir Dr.Erdal DUMAN
► Kas Geliştirme, Spor ve Whey Proteini Prof.Dr.Metin ÖZATA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Spor Sağlığa Zararlıdır' başlığıyla benzeşen toplam 45 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:08
Top