Kadın İş Yaşamı ve Sosyal Yaşamda Hangi Sorunlarla Mücadele Ediyor?
Kadın İş Yaşamı ve Sosyal Yaşamda Hangi Sorunlarla Mücadele Ediyor?
Soru:Ben bir vakıf üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Şu anda beş aylık hamileyim ve bölümdeki hocam hamile olduğumu öğrendiği günden bu yana bana karşı olumsuz bir tavır sergiliyor. Bir kadın olarak hem kariyer, hem de çocuk sahibi olmak mümkün değil mi? Ben sözünü ettiğim hoca ile nasıl iletişim kurmalıyım?
Cevap: Kadınların hem mesleki kariyer hem de akademik kariyer açısından erkeklere göre çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya oldukları tartışmasız. Birçok kuruluş evli ya da çocuk sahibi kadınların çalışmasına olumlu bakmıyor. Özellikle üniversite gibi akademik camialarda bu durum çok daha belirgin biçimde görülüyor. Kadın akademik kariyer ya da çocuk sahibi olma arasında seçim yapmak zorunda kalabiliyor. Bence bir kadının mesleki, akademik, politik, ekonomik ya da sosyal alanda güç sahibi olması ne kadar önemli ise anne olarak iyi insan yetiştirme sorumluluğu da o kadar önemli. Bu nedenle kadınların hem kariyer hem de çocuk yapabilecek kadar güçlü oldukları, bu iki durumun birbirine engel olarak görülmemesi gerektiği, her ikisinin de kadının hakkı olduğu muhataba uygun dille anlatılmalıdır. Çocuk sahibi olan kadınların mesleki ya da akademik alanda başarılı olamayacakları fikri bir önyargıdan ibarettir. Evlenme ve çocuk sahibi olma gibi önemli kararları alırken kadınlar, iş yaşamında sorun yaşama kaygısı taşımadan, baskı altında hissetmeden kendi planlarını belirleme özgürlüğüne sahip olduklarını muhataplarına duyurmalıdırlar.
Soru: İşyerinde bana karşı yıldırma politikası izlendiğini düşünüyorum. Kendi kararlarımı almamı engelleyerek, beni çevremdeki erkeklere bağımlı hale getirmeye çalışıyorlar. Bu duruma kadın olduğum için maruz kalıyorum. Nasıl davranmalıyım?
Cevap: İşyerinizde size karşı yıldırma politikası yani mobbing uygulandığını düşünüyorsunuz. Sizin yaşadığınız sorunu yaşayan birçok kadın var. Ancak mobbing kavramı ülkemizde yeterince bilinmiyor. Mobbing kavramını diğer okuyucularımıza da yararlı olacağı düşüncesiyle biraz açıklamak istiyorum. Türkçe karşılığı "Ofis içi Psikolojik Şiddet" olarak verilen bu kavramın anlamı; ofiste birilerinin, “diğer birileri üzerinde psikolojik baskı kurması”, “haklarını gaspetmesi”, “kötü davranması” ya da “kandırması” olarak tanımlanıyor. Bu tür durumlarda “kurban” olarak adlandırılan kişi, sistematik bir şekilde “rezil edilmekte”, “küçük düşürülmekte” ve insan hakları çiğnenmektedir. Bu olayın birkaç yıl devam etmesi durumunda, kurban durumundaki kişi, kendine güvenini kaybederek, ruhsal nedenlerle iş hayatından bile çekilebilmektedir
Mobbing genel olarak kurbanın kişiliği, dürüstlüğü ya da mesleki yeterliliği konusundaki saldırılarla başlar. Devamında kurbana endişe ve gerginlik yaratacak baskılar uygulanır. Bu şekilde kurbanın ruh sağlığı etkilenerek bulunduğu pozisyonla ilgili sorun yaratılır ve şirket dışına itilmeye çalışılır. Ofiste psikolojik şiddet süreci 5 aşamada tanımlanır:
Tanımlama aşaması : Bu aşamada kurbanın itibarını yaralamaya yönelik hareketler yapılır. Kurban; muhalif, yetersiz veya psikolojik sorunları olan biri olarak tanımlanır. Şirket içinde bu tanımın yayılmasına özen gösterilir.
Anlaşmazlık aşaması : Anlaşmazlık oluşturan bir olayla karakterize edilir.
Saldırganlık aşaması : Bu aşamada eylemler ve psikolojik saldırılar başlar.
Kurumsal güç aşaması : Yönetim işin içinde değilse de, bir müddet sonra o da propogandadan etkilenir ve kurbana karşı hareket etmeye başlar.
İşine son verilme aşaması : Eğer tüm bu aşamalar sırasında kurban kendisi işten ayrılmadıysa, ya kesin itaat dönemi başlar ya da işten kovulur.
İşyerlerinde kadınların "mobbing"e uğrama olasılığı erkeklere göre daha yüksektir. Çünkü kadınların başarıları maalesef bazı erkekleri çok rahatsız etmektedir. Kadınların kendilerine olan güveni, iş yaşamında yükselmeleri ve erkekler kadar hatta erkeklerden daha iyi pozisyonlar elde etmeleri erkek egemen bakış açısına sahip kişilerde hoşnutsuzluk oluşturmaktadır. Birçok erkek, kadınların kendilerinin altında ve kendilerine bağlı olarak çalışmasını istemektedir. Oysa kadınlar iş yaşamında çok etkin biçimde varlık göstermektedir. Bu nedenle kadınları iş ortamında itaatkar hale getirmek isteyen erkekler vardır. Eğer kadın itaat etmiyorsa işyerinden uzaklaşması istenmektedir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir kadının kolayca yılmaması, pes etmemesi ve teslim olmaması gerekir. Konuya ilişkin çalıştığı kurumdaki bilgi düzeyini ve duyarlılığı arttırmaya yönelik çalışmalar planlamalıdır. Örneğin diğer iş arkadaşlarını durumdan haberdar etme yoluna gidebilir, yönetimin duruma dikkatini çekebilir. Benzer sorunları yaşayan kadınlarla işbirliği içinde hareket edebilir. Konunun yazılı ve görsel basına yansımasını sağlayabilir.
Soru: Mesleki kariyerimde ilerleyebilmek için daha fazla çalışmam gerekiyor. İşyerindeki sorumluluklarım giderek artıyor. Benimle aynı pozisyondaki bir erkek çalışanla mücadele edebilmem çok zor, çünkü benim evde uğraşmam gereken birçok sorumluluğum var. Aynı zamanda iki çocuk annesiyim ve doğal olarak çocuklarım benden ilgi bekliyor. Ancak iş yoğunluğumdan dolayı ne kendime, ne evime ne de çocuklarıma yeterli zamanı ayıramıyorum. Bu durum beni hem çok yorgun, hem de bıkkın hissettiriyor. Özellikle çocuklarıma ve eşime karşı suçlu hissediyorum. Çalıştığım kurumun yöneticisi erkek ve beni hiç anlamadığını düşünüyorum. Çok önemli durumlar dışında izin istememeye çalışıyorum, ancak yine de bazen kadın olduğum için daha fazla sorun çıkaran bir çalışan olduğumu ima ettiğini hissediyorum. İşyerimdeki erkek yönetici ve çalışanlardan destek göremiyorum. İşime çok fazla zaman ayırmanın bedelini ağır ödüyorum. İleride çocuklarımın beni suçlayacağından korkuyorum. Ancak işim de benim için çok önemli. İşimde iyi bir noktaya gelebilmek için uzun yıllardır büyük emekler harcadım. Kadınların anne olmalarını ve anne olmalarından kaynaklanan sorumluluklarını göz önünde bulunduran hiçbir düzenleme yok. İşim ve ailem arasında sıkışmış hissediyorum ve bu problemi çözemiyorum. Dengeyi nasıl kurabilirim?
Cevap: Kadınların iş yaşamında varlık göstermeye başlamaları çok yeni bir olgu olduğundan, iş dünyasının ‘patronları’ olan erkeklerin kadınlara karşı destekleyici bir tavır almaları maalesef henüz yerleşmiş bir anlayış değil. Böyle bir zihniyetin iş dünyasında kabul görmesi çok uzun zaman alabilir. Kadınların anne olma sorumluluğunu göz önünde bulunduran düzenlemeler yapılması elbette ki çok gerekli. Çünkü sağlıklı bireyler yetiştirmek gibi ağır bir yükü taşıyan bir anne aslında tüm toplumu ilgilendiren bir görevi yerine getiriyor demektir ve desteklenmesi gerekir. Ancak maalesef çoğu kez kadınlar iş ya da çocuk arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyorlar. Her ikisini birlikte yürütmeye çalışan kadınlar da zaman içinde tükenmiş hissetmeye başlıyorlar. Erkeklerin kadınları anlamalarını beklemek bana kalırsa fazla iyimser bir bakış açısının sonucu. Çünkü hayatının en başından itibaren yalnızca kendisini düşünmek üzere eğitilerek yetiştirilen bir erkeğin başka birisine, özellikle de karşı cinsten birisine empati yapabilmesi çok zor. Erkekler kadınların yaşadıkları güçlükleri çoğu kez tahmin bile edemiyorlar. Kendileri yalnızca mesleki kariyerlerini planlayıp, hedefleri doğrultusunda hareket etme lüksüne sahipler. Evli ve çocuk sahibi olsalar bile sorumluluk eşlerinde olduğu için onlar, bütün enerjileri kendi kariyerleri için harcayabiliyorlar. Kadınların iş yaşamı ile aile yaşamı arasındaki dengeyi kurabilmeleri çok zor. Çünkü günümüz rekabet ortamı, çalışanların emeklerini sonuna kadar sömürme fikrini benimsemiş olduğundan insanların, özellikle de kadınların bireysel güçlükleri, aile yaşamları ya da bazı özel durumları maalesef dikkate alınmıyor. Kadınların iş yaşamında destekleyici bir tavır görebilmeleri için, öncelikle kendi aralarında dayanışma ve işbirliği içinde olmaları ve bu konuyu ilgili platformlara taşıyarak konuya dikkat çekmeleri gerekir.
Hatice TOPÇU ERSOY
Uzman Psikolog
Evlilik ve Aile Terapisti
Soru:Ben bir vakıf üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Şu anda beş aylık hamileyim ve bölümdeki hocam hamile olduğumu öğrendiği günden bu yana bana karşı olumsuz bir tavır sergiliyor. Bir kadın olarak hem kariyer, hem de çocuk sahibi olmak mümkün değil mi? Ben sözünü ettiğim hoca ile nasıl iletişim kurmalıyım?
Cevap: Kadınların hem mesleki kariyer hem de akademik kariyer açısından erkeklere göre çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya oldukları tartışmasız. Birçok kuruluş evli ya da çocuk sahibi kadınların çalışmasına olumlu bakmıyor. Özellikle üniversite gibi akademik camialarda bu durum çok daha belirgin biçimde görülüyor. Kadın akademik kariyer ya da çocuk sahibi olma arasında seçim yapmak zorunda kalabiliyor. Bence bir kadının mesleki, akademik, politik, ekonomik ya da sosyal alanda güç sahibi olması ne kadar önemli ise anne olarak iyi insan yetiştirme sorumluluğu da o kadar önemli. Bu nedenle kadınların hem kariyer hem de çocuk yapabilecek kadar güçlü oldukları, bu iki durumun birbirine engel olarak görülmemesi gerektiği, her ikisinin de kadının hakkı olduğu muhataba uygun dille anlatılmalıdır. Çocuk sahibi olan kadınların mesleki ya da akademik alanda başarılı olamayacakları fikri bir önyargıdan ibarettir. Evlenme ve çocuk sahibi olma gibi önemli kararları alırken kadınlar, iş yaşamında sorun yaşama kaygısı taşımadan, baskı altında hissetmeden kendi planlarını belirleme özgürlüğüne sahip olduklarını muhataplarına duyurmalıdırlar.
Soru: İşyerinde bana karşı yıldırma politikası izlendiğini düşünüyorum. Kendi kararlarımı almamı engelleyerek, beni çevremdeki erkeklere bağımlı hale getirmeye çalışıyorlar. Bu duruma kadın olduğum için maruz kalıyorum. Nasıl davranmalıyım?
Cevap: İşyerinizde size karşı yıldırma politikası yani mobbing uygulandığını düşünüyorsunuz. Sizin yaşadığınız sorunu yaşayan birçok kadın var. Ancak mobbing kavramı ülkemizde yeterince bilinmiyor. Mobbing kavramını diğer okuyucularımıza da yararlı olacağı düşüncesiyle biraz açıklamak istiyorum. Türkçe karşılığı "Ofis içi Psikolojik Şiddet" olarak verilen bu kavramın anlamı; ofiste birilerinin, “diğer birileri üzerinde psikolojik baskı kurması”, “haklarını gaspetmesi”, “kötü davranması” ya da “kandırması” olarak tanımlanıyor. Bu tür durumlarda “kurban” olarak adlandırılan kişi, sistematik bir şekilde “rezil edilmekte”, “küçük düşürülmekte” ve insan hakları çiğnenmektedir. Bu olayın birkaç yıl devam etmesi durumunda, kurban durumundaki kişi, kendine güvenini kaybederek, ruhsal nedenlerle iş hayatından bile çekilebilmektedir
Mobbing genel olarak kurbanın kişiliği, dürüstlüğü ya da mesleki yeterliliği konusundaki saldırılarla başlar. Devamında kurbana endişe ve gerginlik yaratacak baskılar uygulanır. Bu şekilde kurbanın ruh sağlığı etkilenerek bulunduğu pozisyonla ilgili sorun yaratılır ve şirket dışına itilmeye çalışılır. Ofiste psikolojik şiddet süreci 5 aşamada tanımlanır:
Tanımlama aşaması : Bu aşamada kurbanın itibarını yaralamaya yönelik hareketler yapılır. Kurban; muhalif, yetersiz veya psikolojik sorunları olan biri olarak tanımlanır. Şirket içinde bu tanımın yayılmasına özen gösterilir.
Anlaşmazlık aşaması : Anlaşmazlık oluşturan bir olayla karakterize edilir.
Saldırganlık aşaması : Bu aşamada eylemler ve psikolojik saldırılar başlar.
Kurumsal güç aşaması : Yönetim işin içinde değilse de, bir müddet sonra o da propogandadan etkilenir ve kurbana karşı hareket etmeye başlar.
İşine son verilme aşaması : Eğer tüm bu aşamalar sırasında kurban kendisi işten ayrılmadıysa, ya kesin itaat dönemi başlar ya da işten kovulur.
İşyerlerinde kadınların "mobbing"e uğrama olasılığı erkeklere göre daha yüksektir. Çünkü kadınların başarıları maalesef bazı erkekleri çok rahatsız etmektedir. Kadınların kendilerine olan güveni, iş yaşamında yükselmeleri ve erkekler kadar hatta erkeklerden daha iyi pozisyonlar elde etmeleri erkek egemen bakış açısına sahip kişilerde hoşnutsuzluk oluşturmaktadır. Birçok erkek, kadınların kendilerinin altında ve kendilerine bağlı olarak çalışmasını istemektedir. Oysa kadınlar iş yaşamında çok etkin biçimde varlık göstermektedir. Bu nedenle kadınları iş ortamında itaatkar hale getirmek isteyen erkekler vardır. Eğer kadın itaat etmiyorsa işyerinden uzaklaşması istenmektedir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir kadının kolayca yılmaması, pes etmemesi ve teslim olmaması gerekir. Konuya ilişkin çalıştığı kurumdaki bilgi düzeyini ve duyarlılığı arttırmaya yönelik çalışmalar planlamalıdır. Örneğin diğer iş arkadaşlarını durumdan haberdar etme yoluna gidebilir, yönetimin duruma dikkatini çekebilir. Benzer sorunları yaşayan kadınlarla işbirliği içinde hareket edebilir. Konunun yazılı ve görsel basına yansımasını sağlayabilir.
Soru: Mesleki kariyerimde ilerleyebilmek için daha fazla çalışmam gerekiyor. İşyerindeki sorumluluklarım giderek artıyor. Benimle aynı pozisyondaki bir erkek çalışanla mücadele edebilmem çok zor, çünkü benim evde uğraşmam gereken birçok sorumluluğum var. Aynı zamanda iki çocuk annesiyim ve doğal olarak çocuklarım benden ilgi bekliyor. Ancak iş yoğunluğumdan dolayı ne kendime, ne evime ne de çocuklarıma yeterli zamanı ayıramıyorum. Bu durum beni hem çok yorgun, hem de bıkkın hissettiriyor. Özellikle çocuklarıma ve eşime karşı suçlu hissediyorum. Çalıştığım kurumun yöneticisi erkek ve beni hiç anlamadığını düşünüyorum. Çok önemli durumlar dışında izin istememeye çalışıyorum, ancak yine de bazen kadın olduğum için daha fazla sorun çıkaran bir çalışan olduğumu ima ettiğini hissediyorum. İşyerimdeki erkek yönetici ve çalışanlardan destek göremiyorum. İşime çok fazla zaman ayırmanın bedelini ağır ödüyorum. İleride çocuklarımın beni suçlayacağından korkuyorum. Ancak işim de benim için çok önemli. İşimde iyi bir noktaya gelebilmek için uzun yıllardır büyük emekler harcadım. Kadınların anne olmalarını ve anne olmalarından kaynaklanan sorumluluklarını göz önünde bulunduran hiçbir düzenleme yok. İşim ve ailem arasında sıkışmış hissediyorum ve bu problemi çözemiyorum. Dengeyi nasıl kurabilirim?
Cevap: Kadınların iş yaşamında varlık göstermeye başlamaları çok yeni bir olgu olduğundan, iş dünyasının ‘patronları’ olan erkeklerin kadınlara karşı destekleyici bir tavır almaları maalesef henüz yerleşmiş bir anlayış değil. Böyle bir zihniyetin iş dünyasında kabul görmesi çok uzun zaman alabilir. Kadınların anne olma sorumluluğunu göz önünde bulunduran düzenlemeler yapılması elbette ki çok gerekli. Çünkü sağlıklı bireyler yetiştirmek gibi ağır bir yükü taşıyan bir anne aslında tüm toplumu ilgilendiren bir görevi yerine getiriyor demektir ve desteklenmesi gerekir. Ancak maalesef çoğu kez kadınlar iş ya da çocuk arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyorlar. Her ikisini birlikte yürütmeye çalışan kadınlar da zaman içinde tükenmiş hissetmeye başlıyorlar. Erkeklerin kadınları anlamalarını beklemek bana kalırsa fazla iyimser bir bakış açısının sonucu. Çünkü hayatının en başından itibaren yalnızca kendisini düşünmek üzere eğitilerek yetiştirilen bir erkeğin başka birisine, özellikle de karşı cinsten birisine empati yapabilmesi çok zor. Erkekler kadınların yaşadıkları güçlükleri çoğu kez tahmin bile edemiyorlar. Kendileri yalnızca mesleki kariyerlerini planlayıp, hedefleri doğrultusunda hareket etme lüksüne sahipler. Evli ve çocuk sahibi olsalar bile sorumluluk eşlerinde olduğu için onlar, bütün enerjileri kendi kariyerleri için harcayabiliyorlar. Kadınların iş yaşamı ile aile yaşamı arasındaki dengeyi kurabilmeleri çok zor. Çünkü günümüz rekabet ortamı, çalışanların emeklerini sonuna kadar sömürme fikrini benimsemiş olduğundan insanların, özellikle de kadınların bireysel güçlükleri, aile yaşamları ya da bazı özel durumları maalesef dikkate alınmıyor. Kadınların iş yaşamında destekleyici bir tavır görebilmeleri için, öncelikle kendi aralarında dayanışma ve işbirliği içinde olmaları ve bu konuyu ilgili platformlara taşıyarak konuya dikkat çekmeleri gerekir.
Hatice TOPÇU ERSOY
Uzman Psikolog
Evlilik ve Aile Terapisti
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.