Sınav Kaygısı ve Anne Babanın Etkisi
SINAV KAYGISI ve ANNE BABANIN ETKİSİ
Genel anlamda sınav kaygısını şöyle tanımlayabiliriz; Sınav öncesi öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olarak başarının düşmesine neden olan yoğun endişe ve korku durumudur. Korku, kaygı, kıskançlık, heyecan, öfke, mutsuzluk, huzursuzluk gibi duygular doğal ve insanidir. Bu duyguların yaşama süreleri ve nasıl yaşandıkları bir sorun olup olmadığı konusunda bize ipucu verir. Bu duygular hedefe ulaşmak için gereklidir. Bunların çok az ya da çok fazla olması sorun yaratır.
Sınav belirli bir alanda edinilen bilgi ve becerilerin düzeyini belirlemek için yapılan bir değerlendirme sürecidir ve sınırlı alandaki bilgi ve becerilerin öğrenilmişlik düzeyini ölçer. Kaygı ise, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı bedensel,duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren uyarılmışlık halidir. Bu nedenle sınav kaygısının temelinde sanıldığı gibi sınavlar değil, sınavlara kişilerin atfettiği anlamlar, yönelttiği düşünsel tepkiler ve yorumlar yatmaktadır.
Sınav öncesi ve sınav sırasında yaşanan en yoğun kaygılar: Dikkati toplayamamak, bildiklerini unutmak, süreyi etkili kullanamamak, sınavın kötü geçeceğine inanmak, başaramayacağım hissi, bilinen sorularda hata yapma, yetersizlik ve beklentileri karşılayamam gibi düşüncelerdir. Görüldüğü üzere kaygının temelini olumlu olmayan duygu ve düşünceler oluşturuyor.
Kaygı bulaşıcı bir duygu olduğundan çocuğun çevresinde kaygılı insanların olması ve bunların çocuk tarafından fark edilmesi de tabloyu olumsuza sürekleyebilir. Sınav sonuçlarına göre seçilmenin gittikçe önemli olduğu günümüzde, çocuklar ve ailelerinin stresi anlaşılabilir. Anne babalar iyi niyetle çocuklarına destek olmaya çalışsalar da zaman zaman onların kaygıları çocuklarının kaygılarını daha da tetiklemektedir.“Ben biliyorum, sen yaparsın” diyerek cesaretlendirmeye, “Senden bir şey olmaz. Sen yapamazsın” diyerek onu hırslandırmaya, “Bak çocuğum bu sınav senin hayatını belirleyecek. Yıllardır sana emek veriyoruz, para harcıyoruz.” diyerek fedakarlıklarımızı anlatıp duygusal baskı uygulayarak motive etmeye çalışırız. Bunlar motive etmek yerine kaygılarını arttırıp kaçmalarına neden olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Sınava girecek çocuklar üzerinde kurduğumuz yoğun baskı ve yüksek beklentiler onların bu duyguları yoğun yaşamasına ve “zaten kazanamayacağım, onlara layık olamayacağım.” gibi olumsuz düşünceler oluşturmaya yol açar. Bir yandan ergenlik döneminin karmaşasıyla baş etmeye çalışan çocuklarımıza ekstra yüklenen sınav ve sınanma kaygısı oldukça yıpratıcı olacaktır. Pek çoğu sınavların bilgi ve becerinin test edilmesinin ötesinde kişiliğin sınanması yanlış algısına sahiptir.
Anne baba olarak sınava bakış açımızı, çocuğumuzdan beklentilerimizi ve onun bilgi düzeyini gerçekçi olarak değerlendirmeliyiz. Ulaşılabilir hedefler koymasında yardımcı olmalıyız. Çocuğun kendisi ile ilgili olumsuz çıkarımları, düşünce çarpıtmaları varsa bunu fark edip gereken önlemleri almalıyız. Ayrıca ebeveynlerin çocuk yetiştirirken görevi yalnızca
iyi bir eğitim almalarını sağlamak değildir. Aynı zamanda yaşamı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamaktır. Bazen çocuğun ders çalışmasını sağlamaya çalışırken ilişkilerinin bozulduğunu, robotlaştığını görürüz. Ruhsal yönden sağlıklı, akademik anlamda başarılı çocuklar yetiştirebilmek için planlı çalışma ve sosyal aktivitelerin yerleştirildiği programların hazırlanması önemlidir. Çalışabilen eğlenebilen ve dinlenebilen; bunları dengede tutmayı becerebilmiş öğrencilerin, başarı düzeylerinin çok daha yüksek olduğu kanıtlanmıştır. Bu sebeple sınavlara hazırlık döneminde anne baba ve eğitimcilerin bu durumu dikkate alarak çocuğa destek olmaları önerilmektedir.
Sınav korkusu genelde sınavın hemen öncesinde veya sınav sırasında direk ortaya çıkmaz. Sıklıkla adayları çok daha önceden etkilemeye ve engellemeye başlar. Ebeveynler ve çocuklar bütün önerileri uyguladığı halde kontrol edilemeyen kaygı devam ediyorsa son ana bırakmadan profesyonel yardım için başvurmaları gerekmektedir.
Genel anlamda sınav kaygısını şöyle tanımlayabiliriz; Sınav öncesi öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olarak başarının düşmesine neden olan yoğun endişe ve korku durumudur. Korku, kaygı, kıskançlık, heyecan, öfke, mutsuzluk, huzursuzluk gibi duygular doğal ve insanidir. Bu duyguların yaşama süreleri ve nasıl yaşandıkları bir sorun olup olmadığı konusunda bize ipucu verir. Bu duygular hedefe ulaşmak için gereklidir. Bunların çok az ya da çok fazla olması sorun yaratır.
Sınav belirli bir alanda edinilen bilgi ve becerilerin düzeyini belirlemek için yapılan bir değerlendirme sürecidir ve sınırlı alandaki bilgi ve becerilerin öğrenilmişlik düzeyini ölçer. Kaygı ise, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı bedensel,duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren uyarılmışlık halidir. Bu nedenle sınav kaygısının temelinde sanıldığı gibi sınavlar değil, sınavlara kişilerin atfettiği anlamlar, yönelttiği düşünsel tepkiler ve yorumlar yatmaktadır.
Sınav öncesi ve sınav sırasında yaşanan en yoğun kaygılar: Dikkati toplayamamak, bildiklerini unutmak, süreyi etkili kullanamamak, sınavın kötü geçeceğine inanmak, başaramayacağım hissi, bilinen sorularda hata yapma, yetersizlik ve beklentileri karşılayamam gibi düşüncelerdir. Görüldüğü üzere kaygının temelini olumlu olmayan duygu ve düşünceler oluşturuyor.
Kaygı bulaşıcı bir duygu olduğundan çocuğun çevresinde kaygılı insanların olması ve bunların çocuk tarafından fark edilmesi de tabloyu olumsuza sürekleyebilir. Sınav sonuçlarına göre seçilmenin gittikçe önemli olduğu günümüzde, çocuklar ve ailelerinin stresi anlaşılabilir. Anne babalar iyi niyetle çocuklarına destek olmaya çalışsalar da zaman zaman onların kaygıları çocuklarının kaygılarını daha da tetiklemektedir.“Ben biliyorum, sen yaparsın” diyerek cesaretlendirmeye, “Senden bir şey olmaz. Sen yapamazsın” diyerek onu hırslandırmaya, “Bak çocuğum bu sınav senin hayatını belirleyecek. Yıllardır sana emek veriyoruz, para harcıyoruz.” diyerek fedakarlıklarımızı anlatıp duygusal baskı uygulayarak motive etmeye çalışırız. Bunlar motive etmek yerine kaygılarını arttırıp kaçmalarına neden olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Sınava girecek çocuklar üzerinde kurduğumuz yoğun baskı ve yüksek beklentiler onların bu duyguları yoğun yaşamasına ve “zaten kazanamayacağım, onlara layık olamayacağım.” gibi olumsuz düşünceler oluşturmaya yol açar. Bir yandan ergenlik döneminin karmaşasıyla baş etmeye çalışan çocuklarımıza ekstra yüklenen sınav ve sınanma kaygısı oldukça yıpratıcı olacaktır. Pek çoğu sınavların bilgi ve becerinin test edilmesinin ötesinde kişiliğin sınanması yanlış algısına sahiptir.
Anne baba olarak sınava bakış açımızı, çocuğumuzdan beklentilerimizi ve onun bilgi düzeyini gerçekçi olarak değerlendirmeliyiz. Ulaşılabilir hedefler koymasında yardımcı olmalıyız. Çocuğun kendisi ile ilgili olumsuz çıkarımları, düşünce çarpıtmaları varsa bunu fark edip gereken önlemleri almalıyız. Ayrıca ebeveynlerin çocuk yetiştirirken görevi yalnızca
iyi bir eğitim almalarını sağlamak değildir. Aynı zamanda yaşamı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamaktır. Bazen çocuğun ders çalışmasını sağlamaya çalışırken ilişkilerinin bozulduğunu, robotlaştığını görürüz. Ruhsal yönden sağlıklı, akademik anlamda başarılı çocuklar yetiştirebilmek için planlı çalışma ve sosyal aktivitelerin yerleştirildiği programların hazırlanması önemlidir. Çalışabilen eğlenebilen ve dinlenebilen; bunları dengede tutmayı becerebilmiş öğrencilerin, başarı düzeylerinin çok daha yüksek olduğu kanıtlanmıştır. Bu sebeple sınavlara hazırlık döneminde anne baba ve eğitimcilerin bu durumu dikkate alarak çocuğa destek olmaları önerilmektedir.
Sınav korkusu genelde sınavın hemen öncesinde veya sınav sırasında direk ortaya çıkmaz. Sıklıkla adayları çok daha önceden etkilemeye ve engellemeye başlar. Ebeveynler ve çocuklar bütün önerileri uyguladığı halde kontrol edilemeyen kaygı devam ediyorsa son ana bırakmadan profesyonel yardım için başvurmaları gerekmektedir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Sınav Kaygısı ve Anne Babanın Etkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.S.Berna EYGÜN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.S.Berna EYGÜN'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.