2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anat Baniel Metodu Nedir?
MAKALE #17455 © Yazan Fzt.Mustafa Tarık KOBAN | Yayın Kasım 2016 | 22,915 Okuyucu
Anat Baniel Metodu (ABM),Dokuz temel esas üzerine oturan,esası farkındalık çalışmalarına dayanan,amacı beyin plastisitesinden(yeni bağlantılar oluşturabilme yetisi)yararlanarak,kişinin var olan sınırlarının, gene kişinin kendisi tarafından bu sınırları geliştirebilmesi adına yaptırılan çalışmaların toplamıdır.

Beyin plastisitesinden(Beynin kendini yenileme yeteneği) yararlanılarak verilen eğitimlerde gayemiz ; yeni sinirsel bağlantılar kurarak, duyusal,duygusal, bilişsel, fiziksel ve üretici yetkinlikleri yavaşça,incelikli ve farkındalıkla yapılan hareketler ile, yepyeni tecrübeler kazandırarak geliştirmektir.

Böylece vücudumuzu dahada fonksiyonelleştirebilir, yepyeni davranış ve hareket kalıpları oluşturup, fleksibiliteyi, kuvveti ve coşkuyu artırabiliriz.Bunun sonucunda ağrılarımızdan da kurtulabiliriz .

Otizm,Asperger sendromu,Down sendromu,Dikkat eksikliği,hiper aktivite bozukluğu,serebral palsi,rett sendromu,kromozom bozuklukları,metabolizma bozuklukları gibi bozukluğu olan bireyler için etkili sonuçlar veren uygulamalar içerir.

Adına plastisite denilen, beynin kendini yenileyebilme özelliği,çocuğu yapamadığı şeylere zorlayarak sınırlı bir düzeltme elde etmek yerine,beyinle iletişime geçerek onlara çok daha fazla yardım etmemizi sağlıyor.Metodun sahibi Anat Baniel’de beynin bu özelliğine dikkat çekerek yılların klinik deneyimleri ve beyin hakkındaki araştırmalarla bize konunun kaslarla yada eksik olanla çalışmaktan çok daha öte bir şey olduğunu ; esas iyileşmenin bu çocukların beyinsel işlevlerini artırmakla mümkün olduğunu söylüyor.

Düşünce şeklimizi değiştirmek,çocuğun ‘’yapabilse zaten yapardı’’ gerçeğini anlayarak,önce onunla bağ kurmak,onu anlamak,ona saygı göstermek ve ‘’9 temel esas’’ adlı çalışmayla,beynin gelişmesine yardımcı olacak iç ortamı oluşturmakla başlıyor,çocuğun var olan potansiyelini dışa çıkarma yolculuğu…

Bu yöntem,bugün modern tıp diye tabir edilen tıbbın,’’umutsuz vaka’’ olarak adlandırdığı ve etiketlediği birçok çocuğun aslında hiç de sanıldığı kadar umutsuz olmadıklarını söylüyor.

Nedir bu ‘’ Dokuz Temel Esas ’’ ?

1-Dikkat ile yapılan hareket
2-Yavaşlık
3-Varyasyon oluşturma(Çeşitlendirme)
4-İncelik (Daha az güç kullanma)
5-Coşku (Gayret)
6-Esnek hedef koyma
7-Öğrenme şalteri(anahtarı)
8-Hayal gücü-İmajinasyon-Rüyalar
9-Farkındalık

Şimdi de bu maddeleri özet şekilde biraz açalım istedim:

1- DİKKAT İLE YAPILAN HAREKET
Önce hareketin ne olduğunu bilmemiz gerekir. Maddenin 3 hali olduğu gibi(katı-sıvı-gaz),hareketin de aslında üç hali vardır.Bunlar sırasıyla oluşur,Duygusal hareket,Düşüncesel hareket,Fiziksel hareket(Davranış).Aslında ben buna ‘’4D KURALI’’ diyorum.DUYU>DUYGU>DÜŞÜNCE>DAVRANIŞ.Yani Duyularımız,duygularımızı,duygularımız düşüncelerimizi,düşüncelerimizde davranışlarımızı yani hareketlerimizi ortaya çıkarır.Beş duyumuzdan herhangi biriyle elde ettiğimiz girdiyi,çıktıya dönüştürebilmek için herhangi bir hareket yöntemini kullanırız.Normalde, oluşan bir girdiye kayıtsız kalmamız mümkün değildir.Görme,İşitme,Dokunma,Tatma ve Koklama duyu organları yoluyla elde ettiğimiz duyular,beyinde bir süzgeçten geçerek bir çıktı oluşturmamızı sağlar.Bunu bir örnekle açıklayacak olursak,karşımızda masanın üzerinde duran bir ‘’Elma’’ olduğunu varsayalım.Elmayı öncelikle bir duyu organımız olan gözümüzle gördük,Elmayı gördükten sonra beynimizde ‘’Elma’’ hakkında bir duygu oluşur,bu duygu daha öncelerden ‘’Elma’’ ile ilgili geçirdiğimiz tecrübelerden oluşur.Elma hakkındaki duygumuz olumlu yada olumsuz bir duygu olabilir,yani ya seviyoruzdur,yada sevmiyoruzdur.İşte oluşan bu duygu durumu gözle görülmeyen beyinde oluşan bir harekettir.Diyelim ki Elmayı sevmiyoruz,arkasından oluşacak hareket düşünce hareketidir,Elmaya doğru gitmemeyi düşünürüz,İşte bu düşüncede bir harekettir,arkasından beklenen fiziksel hareket eylemsizliktir,eylemsizlikte aslında bir harekettir,yani harekete geçmemekte aslında bir harekettir.Diyelim ki Elma’yı seviyoruz,bu bizim elma hakkındaki duygumuzdur.Düşüncemiz ise Elma’yı yemek istemek olacaktır,bundan sonraki hareket ise kalkıp elmayı alıp, ağzımıza götürmek ve ısırarak yemek olacaktır,buda fiziksel harekettir.

Ama Günlük hayatta hareket olarak bizler genelde fiziksel hareketi kastederiz. Büyük insanlara duygusal ve düşüncesel hareketi sağlamadan hareket yaptırmak kolaydır, mesela bir yetişkine elini havaya kaldır dediğinde genelde kaldırır, neden? diye sormaz yada kaldırıp kaldırmamak istediğini sorgulamaz, ama çocuklar öyle değildir, çocuklara duygusal ve düşüncesel hareketi sağlatmadan genelde fiziksel olarak ta hareketi sağlatamazsınız. O yüzden bu 3 hareketi birbirinden ayrı değil birbiriyle bağlantılı olarak yaptırmalıyız.

Örneğin, çocuğun kolunu öne doğru uzatmasını istiyoruz,ona bir nedensellik bulmalıyız ve bu sevdiği bir şey olmalı(ki dikkatle hareketi yapmasını sağlatalım),çocuğa hiçbir zaman kolunu öne uzat dememeliyiz.Anneye sorarız sevdiği şeyleri,mesela kraker seviyor,çocuğun elini uzatması gereken noktaya doğru krakeri tuttuğumuzda ve onun krakeri görmesi için uyardığımızda işimiz bitmiş demektir,çocuk krakeri görür ve ona uzanır…bu kadar basittir.Yapabiliyorsa zaten yapacaktır,çocuğunuzun isteyip de yapamadığı şeyler için onu yada kendinizi veya bir başkasını asla suçlamayın ve kimseye kızmayın,unutmayın: ‘’yapabilse zaten yapardı’’.Bu bir doğa kuralıdır,asla unutmayın.

Hareketi yapılma şekline göre de ikiye ayırırız: Dikkatle yapılan hareket ve otomatik hareket.

Dikkatle yapılan hareket genelde ilk defa yapmayı denediğimiz hareketlerde olur, örneğin araba kullanmayı öğrenmek gibi…İlk defa araba kullanmak için direksiyon başına geçtiğimizde,her şeyi dikkatle yapmaya çalışırız,direksiyonu çevirişimiz,kontağı çevirişimiz,gaza,debriyaja ve frene basışımız,vitesleri geçirişimiz,bütün bu hareketler ilk başlarda dikkatle yapılmak zorundadır.Ama her araba kullandığımızda beynimiz bu hareketleri artık otomatikleştirir ve bir zaman sonra bakmışız ki ellerimiz ve ayaklarımız otomatik hareketler yapar olurlar ve arabayı sürerken genelde gaza basmak,debriyaja basmak,frene basmak ,vites değiştirmek gibi önemli hareketleri çok da dikkatimizi vermeden , adeta kendi kendine oluyormuş gibi yaparız,işte bu da otomatik harekettir.

2-YAVAŞLIK

Yavaşlık kuralı tüm özel gereksinimi olan çocuklarda işe yaradığı gibi aslında normal hayatımızda ve normal kabul ettiğimiz tüm yetişkinlerde dahi hayat felsefesi gibi kullanmamız gereken bir kuraldır.Yavaşlık kaliteyi getirir,hız ise felakettir.Hızlı yaptığımız işler genelde baştan savmadır,yavaş yapılan işler ise özenlidir,bir düşünün.Örneğin iki insana birer portakal verelim,birine soyması için 10 saniye diğerine ise soyması için 10 dakika verelim,sizce sonuç ne olur? hangi portakal daha özenle soyulmuş olur? Tabi ki 10 dakikada soyulan değimli? İşte esas anlatmak isteğimiz nokta tam da budur.Acele etmenin gereği yoktur ve hayat acele etmek için oldukça uzundur.Çocuğumuzla ilgili hangi çalışma olursa olsun,bunu yavaşça yapmayı öğretmeliyiz,zaten o bunu başardıkça ve tekrar sayısı arttıkça hareketleri beyin otomatik olarak hızlandıracaktır.

3-VARYASYON OLUŞTURMA ( Çeşitlendirme )

Yapılması istenen hareketi daha çeşitli varyasyonlarla kenarında dolaşarak ve dönerek yaptırmayı sağlatmak olarak özetleyebilirim. Mesela çocuğumuzun atılan topu tutma becerisi kazanmasını istiyoruz.Topu ona doğru attığımızda tutamıyorsa ona daha yavaş giden bir şeyler atıp onu tutmasını sağlatabiliriz.Mesela bir balon,bir kağıt mendil,bir poşet vb. gibi veya hepsini tek tek deneyerek çalışabiliriz.Ya da topu sanki atmışız da havada çok yavaş süzülüyormuş gibi elimizle tutup ona yavaş yavaş yaklaştırarak tutmasını sağlatabiliriz.Yaptığımız çalışmalarda tekdüzelikten sıyrılarak,çalışmada kullanabileceğimiz çok çeşitli varyasyonlar oluşturmalıyız…Oluşturduğumuz her varyasyon beyinde çok fazla sayıda yeni sinirsel bağlantılar ve hareket haritaları oluşturacaktır.

4-İNCELİK ( Daha az güç kullanma )

Sanırım anlatmada en zorlanacağım kısım bu olacak.Anat Baniel dahi bu bölümü kitabında anlatabilmek için pek çok örnek vermek zorunda kalmıştır.Bu bölümle ilgili,çalıştığım rehabilitasyon merkezinde eğitimci ve fizyoterapist arkadaşlarla pek çok tartışma yaptık ve fikir alışverişinde bulunduk.Fakat bu maddeyi öyle birkaç cümleyle özetleyebilmek gerçektende çok zor.Şöyle özetleyebilirim sanırım.Duyu organlarımız yoluyla açıklamaya çalışacağım.GÖRME…Gündüz Ay’ı ve yıldızları göremeyiz,ama gece olduğunda hepsini görebiliriz,gündüz de ay ve yıldızlar gökyüzünde oldukları yerdedirler fakat Güneş’in gündüz yaydığı ışık o kadar yoğun ve fazladır ki,bizim Ay ve yıldızları görmemizi engeller,onları görebilmemiz için Güneş’in ışığının ortadan kalkması gerekir.İŞİTME… Bir düğünde olduğunuzu düşünün ve telefonunuz çaldı,doğal olarak telefonla konuşabilmek için dışarı çıkmayı düşünürsünüz,çünkü salondaki kalabalığın oluşturduğu uğultu ve bangır bangır çalan müzik, sizin telefon ahizesinden gelen daha düşük şiddetteki sesi duymanıza engel olacaktır,yani onu bastıracaktır.KOKLAMA…Bir ortamda kötü bir koku duyduğumuz zaman,onu bastıracak daha fazla yoğunlukta bir koku sıkarak(mesela oda parfümü) bu kokunun hissedilmemesini sağlamaya çalışırız ve çoğu zamanda bunda başarılı oluruz.TATMA…Bir ekmek arası dürümü içine hiç bakmadan yediğinizi düşünün ve içinde onlarca şey olduğunu(tavuk parçaları,mayonez,marul,domates,soğan vb. gibi) bu dürümün içinde farzedelim ki,sadece bir dilim domates olsun,ama siz bunu bilmeyin.Genellikle siz bu domatesi yediğinizi hissedemezsiniz,çünkü onlarca tadın arasından domatesin tadını ayırt edebilmeniz olanaksızdır,fakat bir domatesi bütün olarak yıkayıp sadece onu yediğinizde domatesin tüm tadını hissedebilirsiniz.DOKUNMA…Üzerinizde bir kazak varken kolunuza bir sineğin konduğunu düşünün,genellikle bunu hissedemezsiniz,ama kolunuz çıplakken konsa mutlaka hissedersiniz,çünkü giydiğiniz kazak sinekle aranıza girmiş ve hissiyatınızı azaltmıştır.

Gelelim bu özelliği çocuğumuzun eğitiminde nasıl kullanacağımıza ; Eğitimimizde hangi duyu yolunu kullanıyorsak onunla ilgili verdiğimiz uyaranı bastıracak diğer uyaranları engellememiz gerekir,bunu yaptığımız zaman,yaptığımız işle ilgili daha az güç kullanmış oluruz hem biz,hem de çocuğumuz yada öğrencimiz…

5-COŞKU (GAYRET)

Coşkuyu, içimizde hissedip dışarıya yansıtabildiğimiz bir sevinç ve mutluluk dalgası olarak tanımlayabilirim. Siz bunu dışarıya çok yansıtmak istemeseniz de, sizle iletişim içinde olan insanlar, özellikle de çocuklarımız bunu çok güzel bir şekilde hissedebilmektedir. Çocuğunuzdaki küçük değişikliklerin gerçek olduğunu fark etmeye ve bunları binlerce minik kilometre taşı gibi görmeye başladığınızda bu değişikliklerden coşku duyabilirsiniz. Çocuğunuza bu konuda liderlik etmelisiniz.Endişelerinizi çocuğunuza bakarak gidermeye çalışmayın.Çocuk güzel bir şey yaparsa kendini iyi ve umutlu hisseder.Aksine yoğun bir çaba içindeyse veya yapmasını beklediğiniz bir şeyi yapamazsa,üzülür,cesareti kırılır ve ürker.Çocuk sizdeki kaygıyı ve hayal kırıklığını hissedip,’’Benim neyim var?’’ diye düşünür.Bir çocuk,ister büyük isterse küçük olsun,herhangi bir şeyi nasıl yapacağını öğrendiğinde,çocuğun bu şeyi yapması akıllara durgunluk veren,mucizevi bir şeydir.Hissettiğiniz coşku,sizi ve çocuğunuzu teşvik etmek için bu mucizevi güçleri harekete geçirir.Coşku cömert olmayı gerektirir;gönül,zihin ve ruh zenginliğine ihtiyaç duyar.

6-ESNEK HEDEF KOYMA

Esnek hedef koyma,katı ve rijit hedeflerden,beynimizin şartlanmalarından ve aceleciliğimizden sıyrılmak anlamına geliyor.Yardımcı olacağımız bireyin,yapabildiği becerilerden yola çıkarak,onun kenarlarında dolaşarak,varyasyonlar oluşturarak,her çalışmada biraz daha zorlaştırarak,varmak istediğimiz hedefe,yavaş yavaş,sindire sindire,küçük basamaklar halinde ulaşmak anlamına geliyor.Örnek verecek olursak,diyelim ki çocuğumuz emekliyor ama dizüstüne kalkıp o pozisyonda denge oluşturamıyor.Genelde yapılan hata şudur;hedefimizi katı ve rijit bir şekilde dizüstüne kalkmak olarak alırız,genelde bir de süre koyarız,diyelim ki üç ay olsun.Üç aylık bir süre içinde ona devamlı olarak dizüstüne kalkmasını sağlatacak egzersizler yaptırarak,bunu sağlatmaya çalışırız,oysa ki bu her iki taraf içinde gerçekten çok yıpratıcı,stresli ve vazgeçmeye neden olan bir tavırdan öte bir şey değildir.Yapmamız gereken şudur; Hedefimizi beynimizde oluştururuz,evet bu dizüstüne kalkmaktır,fakat devamlı o amaca yönelik çalışmayız ve bir süre de koymayız bunun için,bu hedefin ucu açıktır,ne zaman gerçekleşecekse o zaman gerçekleşecektir,ne demiştik? Yapabilseydi zaten yapardı…Böyle davranırsak hem biz kendimize stres yaratmayız,hem de çocuğumuz bir strese maruz kalmaz.Yapacağımız çalışmaları da onun şu anda yapmakta olduğu beceriden başlatmalıyız.Emekleyebiliyordu değil mi? O zaman emeklemeden başlamalıyız çalışmaya,onu değişik zeminlerde emekleterek,bazı engelleri emekleyerek geçmesini sağlatarak,ara ara dizüstüne kalkmasına yardımcı olacak materyalleri çalışma alanımıza koyup,oyunla onu teşvik ederek,zorla değil ama ona yardımcı olabileceğimiz şekilde davranmalıyız.Zorlayıcı ve katı bir şekilde ulaşılmaya çalışılan kesin hedefler,çocuğu ilerletmek yerine daha da sınırlandırabilir.Hedeflerimizi daha gevşek tuttuğumuz takdirde,başka türlü asla fark edemeyeceğimiz olanaklara açık oluruz ve çocuğumuz daha az zorlanarak daha fazlasını başarabilir.Çocuğunuzu bir ‘’proje’’ olarak görmekten vazgeçin,kendi duyguları,arzuları ve yaşam yolu olan gerçek bir insan olarak görmeye başlayın.Esnek hedeflere sahip olmak demek,çocuğun kendi becerilerinin kenarlarında hareket etmek demektir;böylece çocuğun başarıyı ve değişimi deneyimleme şansı daha yüksek olacaktır.

7- ÖĞRENME ŞALTERİ ( Anahtarı )

Şalter yada Anahtar kelimesi tamamen bir mekanik benzetme , tabi ki insan beyninin bir açma kapatma anahtarı yada şalteri yok.Bu terimi herhangi bir zamanda çocuğunuzun beyninin öğrenmeye hazır olup olmadığını anlamak için kullanırız.Öğrenme şalterinin açık veya kapalı olmasının ne anlama geldiğini şöyle söyleyebiliriz;Bu beynin çalışma şeklindeki bir değişikliktir,bazen dikkat kesilir ve kendimizi daha ilgili hissetmeye başlarız,böyle zamanlarda daha önceden anlayamadığımız şeyleri kavrayabilir,yapamadığımız şeyleri yapar hale geliriz.Bu herkes tarafından hissedilebilir bir duygudur,ayrıca (EEG) elektroensefalogram cihazı ile de ölçülebilir bir şeydir.Bunu çocuğunuzun bir şeyi yaparken hevesli olmasından yada hevessiz olmasından anlayabilirsiniz.Hevesi gözlerinde,hareketlerinde,yüz ifadelerinde veya çıkardıkları bir ses veya söyledikleri bir sözcükten anlayabiliriz.Kaygı ve korku,çocuğun dikkatini azaltır ve öğrenme şalterini kapatır.Güvenlik duygusu,anne babayla ilişki,oyunculuk,neşe,rahatlık,kabul görme ve sevgi,öğrenme şalterinin açılmasına yardımcı olan etmenlerdir.

8-HAYAL GÜCÜ (İmajinasyon-Rüyalar)

Gerçek olan her şeyin önce hayali kurulmuştur,beynimizde imaj canlandırılması yapılmış,eğer ki o şeyi gerçekten çok istiyorsak rüyalarımıza mutlaka girmiştir.Bunun aksini iddia edenlerle ne yazık ki aynı safta yer alamayacağım.Çocuğun hayal etme,gündüz düşlerine dalma ve zihninde canlandırma yeteneği,sağlıklı büyüme ve gelişim sürecinin önemli bir parçasıdır.Hayal gücü,milyonlarca yeni bağlantı oluşturarak,beynin ışıl ışıl yanmasına neden olur.Hayal gücü ve gelecekle ilgili düşler kurma aracılığıyla böyle yeni bağlantılar oluşturabilme yeteneği,insanlara bahşedilmiş bir yetenektir ve düşleme yeteneğine sahip olmasaydık,asla yeni olasılıklar ve gerçekler üreterek sınırlarımızı aşmamızı sağlayamazdık.Hayal gücü,yeni yollar yaratıp,yeni ve daha incelikli hareket etme,düşünme ve hissetme şekilleri uydurarak,çocuğun beyninin işleyiş kalitesini yükseltir.Çocuğu hayal gücünü kullanmaya teşvik ettiğimizde,beyninin kendine özgü çözümler bulmasına destek veririz.Örneğin çocuklar yürümeyi yalnızca taklit ederek öğrenmezler.Diğer insanları yürürken görmeleri,beyinlerinin bu bilgiyi ayrımlaştırıp,kendini sonunda ayağa kalkıp yürüyecek şekilde düzenlemekte kullanması için gerekli şartları sağlar.Gündüzleri hayale dalmak,çocuğun beyninin öngörülemeyen çözümleri ve keşifleri bir araya getirebilecek inanılmaz bir esneklik kazanmasını sağlar;özel gereksinimi olan çocukların buna çok ihtiyacı vardır.Çocuğun içi bilgilerle doldurulacak boş bir çekmece olmadığını unutmayın.Onun öğrenme süreci yaratıcı bir süreç olduğundan,sürekli olarak hayal gücü ve düşlerin gücünden yararlanır.Ciddi etkinlikleri hayal gücüyle zenginleştirilmiş oyunlara çevirmek,bu etkinlikleri daha eğlenceli ve etkili hale getirir.Çocuğunuzla birlikte hayal kurun,onun hayallerini keşfedin,birlikte hayal kurma araları verin,ona hikayeler anlatın,birlikte tiyatro yazın,yönetin ve oynayın,onun hayallerine değer verin ve özgürce yeni yollar keşfedin.

9- FARKINDALIK

Farkındalık,bir nesne,bir hal veya organlarımız gibi sahip olduğumuz bir şey değildir.Farkındalık da aynı hareket gibi yaptığımız bir şeydir.Hepimiz gözlem yapmamıza,anlamamıza ve kendimizi değiştirmemize imkan veren,farkındalık adını verdiğimiz bu yeteneğe sahibiz.Farkındalık çocuğunuzun beynini daha yüksek ve daha etkin bir organizasyon ve yaratım düzeyine yükseltir.Zamanla,çocuğunuz farkındalık becerilerini giderek daha fazla kullanmaya başladıkça,bu konuda ustalaşacak ve farkındalık kazanmada kaydettiği ilerleme,sahip olduğu kısıtlılıkların üstesinden gelmesine yardımcı olacaktır.Bütün diğer yetenekler gibi bu yetenek de,zaman içinde gelişmeye devam eder.Gelişen zekanın ardında da farkındalık vardır.Tamamen sağlıklı bebeklerde farkındalık çok yüksektir,farkındalık olmasaydı,gerektiği şekilde gelişemezlerdi.Çocuğun kendisiyle ilgili farkındalığı,çevresiyle ve çevresinde olup bitenlerle ilgili farkındalığı çok önemlidir.Farkındalık kazanma bütün çocukların sağlıklı bir şekilde gelişebilmesinde önemli rol oynar.Farkındalık kazanmanın en önemli özelliklerinden biri,otomatik, kompülsif davranış veya eylemlerin tam aksi olmasıdır.Farkındalık özgürlüğün kaynağıdır.Farkındalık beyni,tepkisellikten ve otomatik pilota bağlanma hareketinden çıkarıp,keşfetmeye ve seçim yapmaya yönlendirir.Çocuğunuzun ne tür bir özel gereksinimi olursa olsun,zorluk çektiği alanların kompülsiflik ve otomatiklikle ilişkili olduğunu -bu zorlukları aşma özgürlüğünün çok az olduğunu veya hiç olmadığını- görebilirsiniz.Farkındalık kazanmak,mevcut kısıtlılıkların yarattığı hapishaneden çıkmanın kapısı gibidir.Örnek verecek olursak; Onu gözleyenlere imkansızmış gibi görünse de,’’öfke nöbeti’’ geçiren bir çocuk ne yaptığının ve davranışlarının kendisini veya etrafındakileri nasıl etkilediğinin hiç mi hiç farkında olmayabilir.O sırada iç gözlemcisi yerinde değildir.Beyni otomatik pilota bağlanmıştır ve bu davranış döngüsünü tamamlamaktan başka seçeneği yoktur.Bu sırada dışarıdan bakan bir gözlemci çocuğun iç gözlemcisini uyandırmayı başarır ve çocuğun farkındalık kazanmaya başlamasını sağlayabilirse,genellikle davranış hemen başka bir şekle dönüşecek ve belki de çocuğun ilerideki davranışlarını değiştirebilecektir.

Sağlığa bütünsel yaklaşan ve hareketi araç olarak kullanan “Anat Baniel Metodu”, temellerini Feldenkrais yönteminden almıştır.

Fizikçi, mühendis, judo eksperi, eğitimci ve araştırmacı olan Dr. Moshe Feldenkrais (1904-1984) ile uzun yıllar birlikte çalışma fırsatı bulan klinik psikolog Anat Baniel, zaman içinde metodu geliştirip, bilimsel bakış açısıyla destekleyerek kendi adını verdiği Anat Baniel Metodu'nu oluşturmuştur.

Anat Baniel, 30 seneyi aşkın zamandır kronik ağrılardan kaza ve yaralanmalara, genetik anomalilerden nörolojik sıkıntılara sahip yetişkin, atlet, dansçı ve çocuklarla San Francisco'daki merkezinde çalışmaktadır.

Dünyanın birçok yerinde seminer ve workshoplar veren Anat Baniel, "Move into Life" ve "Kids Beyond Limits" isimli iki kitap yazmıştır. Kids Beyond Limits kitabı "Sınırlarını Aşan Çocuklar" adıyla Türkçe olarak Doğan Kitap tarafından basılmıştır.

Bu metodu Türkiye’de Anat Baniel’den eğitim alarak (Anat Baniel Practitioner 2015) uygulayan sadece 2 kişi vardır.İstanbul’da bulunan eğitimcilerin isimleri Beril Tokcan ve İlknur Akbay’dır.Beril Tokcan’ın serebral palsili ,İlknur Akbay’ın ise otizmli çocukları vardır.Öncelikle kendi çocuklarının eğitimi ve gelişimleri için bu programa katılmışlar ve bunu diğer özel çocukların ailelerine de aktarma yolunu seçmişlerdir.

Umarım yazdığım bu makale,konuya ilgi duyan tüm kişilere bir ışık olur.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Anat Baniel Metodu Nedir?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Fzt.Mustafa Tarık KOBAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Fzt.Mustafa Tarık KOBAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     53 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Fzt.Mustafa Tarık KOBAN'ın Makaleleri
► Kürtaj Nedir? Kürtajın Riskleri Nedir? Op.Dr.Ebru ZÜLFİKAROĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Anat Baniel Metodu Nedir?' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Oral Motor Egzersizleri Temmuz 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


19:36
Top