2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Popüler Kültür ve Televizyon
MAKALE #6776 © Yazan Psk.Mehmet CEYLAN | Yayın Nisan 2011 | 7,502 Okuyucu
POPÜLER KÜLTÜR VE TELEVİZYON

Bilişim ve teknolojide akıl almaz gelişmelerin yaşandığı günümüzde insanlar hızla mekanikleşiyor, yaşamlar hızla bireyselleşiyor. Özellikle bu gelişmelerin daha yoğun hissedildiği büyük şehirlerde insanların hayatları adeta otomatikleşmiş durumda ve bu durum dalga dalga günlük hayatımıza yayılıyor, yaşamları derinden etkiliyor. İnsanlar her yeni doğan günün sabahıyla birlikte kendilerini bir önceki günden neredeyse farksız bir şekilde aynı hengâmenin, karmaşanın içinde buluyorlar. Kendilerine ve ailelerine ayırdıkları vakit giderek azalıyor ve bu da iletişimsizliği hayatlarının bir parçası haline getiriyor, günlük hayatın stresi ve doğal olmayan gıda ürünleri çok değişik sağlık sorunları yaratıyor, insanlar daha önce hiç isimlerini duymadıkları ve çeşitli hayvanların isimleriyle anılan hastalıklara maruz kalıyorlar, insanlar daha çok tüketiyorlar, gençler artık daha hazırcı ve kolaycılar, insanlar hiç çaba sarf etmeden zengin olmak istiyorlar, hayatlarının kontrolleri daha az kendilerinde. Ve karşınızda bütün bunların belki de doğal bir sonucu olarak takıntılarıyla, bağımlılıklarıyla, kaygılarıyla, korkularıyla, çatışmalarıyla günümüzün nevrotik insanı.

Televizyon ise yaşamları bu kadar karamsar ve sığ hale getiren teknolojinin ilk neferi. Batıda durum nasıl bilmem ama maalesef toplumumuzda hala televizyon kontrollü bir şekilde kullanılan değil de, hayatlarımızı ve alışkanlıklarımızı kontrol eder bir konumda. Aslında genel olarak teknolojik ürünlerin çoğunda durum böyle. Mesela interneti, arama motorlarını vs.yi amacı dışında kullanmada dünya ülkeleri arasında her zaman üst sıralardayız. Bilinçsiz internet ve tv kullanımı denilen de tam olarak bu zaten. Sizin teknolojiyi değil, teknolojinin sizi kontrol etmesi ve yönlendirmesi. Gerçi televizyon hayatlarına gireli uzun bir zaman olan ve hala daha bilinçsizce tv izleyen bir toplumdan, bilgisayar, internet, cep telefonu vs. gibi daha yeni nesil teknolojileri bilinçli kullanmasını beklemek biraz haksızlık olur.

Televizyon ve (internet özelinde) bilgisayar aracılığıyla zihinlerimiz her gün bir sürü uyarıcı bombardımanına tutuluyor. Sürekli bir şeyleri tüketmemiz, satın almamız, değiştirmemiz telkin ediliyor, magazin ve yarışma programlarıyla insanlar kolay yoldan, hiç çaba sarf etmeden zengin olmaya, bir şeylere sahip olmaya yönlendiriliyor, çizgi filmler, sinema filmleri ve diziler ile insanlar şiddete, saldırganlığa ve cinselliğe (uygun olmayan tarzda) eğilimli hale getiriliyor. Dikkat ederseniz tv ve (internet özelinde) bilgisayar bir sürü şeyi bizim yerimize yapıyor. TV programlarında insanlar bizim yerimize tartışıyorlar, eleştiriyorlar, övüyorlar, karar veriyorlar, evlendiriyorlar, hangi yemekleri yiyeceğimize bile karar verebiliyorlar ve izleyenlere sadece düşünmeden telkin edileni yapmak kalıyor. Kontrolsüz programların etkisiyle gençlerde kolay ö
ğrenmeye ve kolay kazanmaya yönelim artıyor. Emek harcamadan hedefe ulaşma çabaları ile okumayan ve araştırmayan, düşünmeyen ya da düşünemeyen gençlerin sayısında artışlar yaşanıyor ve sonuçta başarısızlıklar görülüyor. Kimi programların tekrarlarıyla olumsuz temaların içselleştirildiği, aileyi ve içinde bulunduğu kültürü küçümseme eğilimlerinin güçlendiği görülüyor. Sürekli sanal dünyada gezinerek, bir süre sonra bunları gerçek olgularla karıştıran gençlere her geçen gün daha fazla rastlanıyor, bunun etkisiyle çocuk ve gençlerde gerçek hayata ilgisiz kalma, yalnızlık, bencillik, güvensizlik duyguları artıyor.

Birçok anne- baba çocuğunun ders çalışmadığından, ödevlerini yapmadığından, sadece tv, bilgisayar ve oyun ile ilgilendiğinden yakınıyor. Çocuk ya da gençler niçin çalışsınlar ve çabalasınlar ki, içinde büyüdükleri popüler kültür ve medya onlara her şeyi hazır olarak sunuyor zaten, sadece sorgulamadan yaşamayı ve tüketmeyi empoze ediyor. Ve maalesef birçok aile bu durumu engellemekte yetersiz kalıyor. Üstüne üstlük çocuklar dünyaya gözlerini açtıklarında karşılarında buldukları ilk şeylerden biri de televizyon oluyor. TV bir ailenin hayatının o kadar içindeki, ailenin bir parçası oluyor ve çocuklarda bu aile bireyi ile büyüyorlar.

Hiç televizyon ya da bilgisayarın hayatımızda ne kadar yer kapladığını hesapladınız mı? Örneğin günde 3 saatinizin tv/pc başında geçtiğini varsayalım. Bu yılda 1095 saat demektir ve 45 güne tekabül eder. Ki şu da bir gerçektir; pek çoğumuz günde 3 saat ile yetinmeyiz, hele hesaplamaya bilgisayar da dâhilse. Peki, bir eğitim- öğretim yılında öğrenciler kaç gün okula gidiyorlar: 180 iş günü. Bu da tam 1080 saat yapıyor. Günde 3 saatini tv/pc başında geçiren birisi, bir öğrencinin okulda geçirdiği süreden daha fazla bu cihazlarla vakit geçiriyor. Bu taraftan bakınca durum korkunç görünüyor. Peki, bu kadar sürede neler yapılabilir? Öncelikle yukarıda da belirtildiği gibi kayıp bir öğretim yılı var orta yerde. 1095 saat içerisinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür, bu da her yıl çöpe atılmış bir yabancı dil demektir ki, bir lisanın bir insan demek olduğunu düşünürsek, durum vahim. Eğer kitap okumayı tercih ederseniz normal bir okunuşla okunabilecek 16500 sayfa yani ortalama 150 sayfalık 110 kitap bu sürede bitirilebilir. Ayrıca bu kadar süre içerisinde, özellikle stresle başa çıkmada ve sosyalleşmede büyük önemi olan, birçok sportif, kültürel ve sanatsal etkinlikten de mahrum kalınıyor.
Bütün bunların yanında tv/pc. nin alzheimer, otizm gibi ciddi rahatsızlıklara yol açtığı, düşünme, yorum yapma, akıl yürütme, yaratıcılık gibi becerileri körelttiği, aile içi iletişime ve toplum yaşamına ciddi zararlar verdiği biliniyor.

Son zamanlarda velilerin sıklıkla dile getirdiği sorunlardan biri de dikkat eksikliği(!) ya da konsantrasyon güçlüğü. Veliler çocuklarının uzun süre çalışamadıklarından, okuduklarını anlamadıklarından ve kolayca unuttuklarından, dikkatlerini çalıştıkları materyallere veremediklerinden yakınıyorlar. Acaba bu durumda tv/pc nin nasıl bir katkısı var. Malumunuz, tv/pc de seyrettiğimiz görüntüler aslında sürekli değildir, gözün önünden hızla art arda geçen resimler, sürekli bir hareket hissi doğurur. TV ekranında saniyede geçen resim sayısı 20- 30 kadardır (Gördüğümüz her şey beynimizde kısa bir süre iz bıraktığı için, bu resimleri tek tek seçemeyiz). Bu sayı dakikada 1800, saatte 108000, 3 saatte ise 324000 resim yapar. Şimdi günde ortalama 3 saatini tv/pc başında geçiren, zihni düşünmemeye, sorgulamamaya alışmış bir çocuğun –yukarıdaki rakamları da göz önünde tutarak- dikkatini, konsantrasyonunu kitaplardaki kelimelere ya da tahtada ders anlatan ama hep aynı kalan, hiç değişmeyen öğretmene yoğunlaştırması mümkün olabilir mi?

Peki, televizyonun, bilgisayarın, teknolojinin bu kadar bilinçsiz kullanıldığı, 6 kişiye yılda 1 kitabın düştüğü, dergi okuma oranının %4’lerde, gazete okuma oranının %22’lerde ama tv izleme oranının %95’lerde olduğu, kitaba verilen paranın ülke ortalamasının 1 dolar bile olmadığı, anne- babaların kitap, dergi, gazete okuyup örnek olmadıkları ama çocuklarının kitap okumadıklarından şikâyet ettiği bir ülkede bilgi toplumundan bahsedilebilir mi?

Hangi maksatla üretilirse üretilsin, televizyon ve diğer popüler kültür ürünleri toplumu değiştirici bir etkiye sahiptir ve toplum üzerinde olumlu olduğu kadar olumsuz etkiler de yaratmaktadır. Medya kuruluşlarının ticari kuruluşlar olduğu düşünüldüğünde, bu etkinin yönünün olumsuz olabileceği kabul edilebilir. Bu güçlü etki, toplumun içinde yaşamadığı bir hayatı ve dünyayı, gençlere ve çocuklara günde 4–5 saat yaşatmaktadır. Kitle iletişim araçları sürekli aynı tür mesajlar ileterek, çocuk ve gençlere bilinçli seçme şansı da tanımamaktadırlar. Ayrıca, yetişkinler televizyonun ve popüler kültürün olumsuz etkilerini azaltabilirken ne yazık ki çocukların ve gençlerin bunu başarması zordur. Bu anlamda medya kuruluşlarının sorumlu davranmalarının yanında ailelerin bu konuda daha bilinçli ve seçici olmaları hem çocuk ve gençlerin kişilik gelişimleri hem de geleceğimiz açısından önem taşımaktadır.

Kontrolün sizde olduğu ve teknoloji ürünlerinin bilinçli kullanıldığı bir hayat dileğiyle…


Mehmet CEYLAN
Psikolojik Danışman
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Popüler Kültür ve Televizyon" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Mehmet CEYLAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Mehmet CEYLAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Psk.Mehmet CEYLAN
Aydın (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi47 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Mehmet CEYLAN'ın Yazıları
► Psikoterapi ve Kültür Psk.Dnş.Abdurahman ÇAVDAR
► Depresyon ve Kültür Entegrasyonu Psk.Sümeyye ARSLAN
► Kültür ve İnsan İletişimine Dair Bir Araştırma Psk.Rümeysa Betül SEYİTHANOĞLU
► Çocuğum ve Televizyon Psk.Begüm AKMANİŞ
► Çocuk ve Televizyon Psk.Burçak DEMİRKAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Popüler Kültür ve Televizyon' başlığıyla benzeşen toplam 30 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öss’ye 1 Hafta Kala… Haziran 2009
► Barnum ya da Forer Etkisi Mayıs 2009
◊ Sorumluluk Üzerine… Mayıs 2009
◊ Şimdi Güçlüsün... Mayıs 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:29
Top