2007'den Bugüne 92,336 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuğun Dünyasına Bakmak
YAZI #3788 © Yazan Psk.Dnş.Tuğba BAYRAM | Yayın Ağustos 2017
Çocukluk insan hayatının adresini oluşturur. Çocukluğumuza bakarak geleceğimizin nereye gideceğini görürüz. Psikolojinin babası Freud'a göre de ilk 6 yıl, hayatımızın tekrarlanacağı yıldır. Farklı düşünürler de vardır elbette ancak insan ne kadar yaş alırsa alsın içimizdeki çocuk hiç bir zaman büyümeyecektir. Kimisinde saklı kalacak kimisinde özgürce yaşayacaktır.
Çocuklar yetişkinlere göre hayata daha farklı bakarlar. Aslında yetişkinler de zamanında çocuk olmuştur ancak hiç çocuk olmamışçasına, hiç yetişkin olmayan çocukların onlar gibi düşünmelerini isterler. Halbuki yetişkinler çocuk bakışını bilirler çünkü deneyimlemişlerdir. Malesef çoğu insan içindeki çocuğu hapsettiği için çocuk gözüyle bakamazlar.
Peki çocuk nasıl bakar? Baktığında neler görür? Gördüklerini nasıl algılar?
Çocuğun yaşadığı ortamdan başlayalım. Kendisinden büyük bir yatak, kendisinden büyük bir dolap, kendisinden büyük bir lavabo... Çocuk bu eşyaların kendisine ait olmadığını düşünerek aidiyet duygusu hissedemeyebilir. Kendisine ait olan bir şeylerin olmadığını hissettiğinde de yalnızlık duygusuna kapılabilir. Dolayısıyla çocuğun eşyaları da kendine göre olmalıdır. Belki her çocuğun kendine ait eşyası olma imkanı kısıtlı olabilir veya hiç olmayabilir. Olamadığı durumlarda ise çocuğa kendisini ait hissettirecek ortamlar oluşturulabilir. En basiti ebeveynle birlikte kartondan yaptığı küçük bir oyuncağı, yattığı yerin duvarına asmak, ''benim'' duygusunu meydana getirebilir.
Çocuğun dünyası farklıdır ve eğer bu dünyaya bir isim verilseydi adı ''oyun'' olurdu. Çocuk her şeye oyun gözüyle bakar. Yetişkinler çocuklarla anlaşmak için oyun dilini kullanmalıdır. Çocuk oyun oynarken kendisini yansıtır. Gerçek hayatında ne yaşıyorsa onu oyuna aktarır. Yetişkinler nasıl dertlerini birileriyle konuşarak hafifletmeye çalışıyorsa çocuklar da oyun oynayarak rahatlamaya çalışır. Dolayısıyla oyunun terapötik bir işlevi vardır. Eğer çocuk kızgınsa, kaygılıysa ya da korkuyorsa bunu oyun sayesinde dışarı atabilir. Yetişkinler terapiste çocuklar oyuna... Tabi ki ciddi bir durum olduğunda uzmandan destek alınmalıdır. Kısacası oyun, çocuk için su içmek, yemek yemek gibi bir şeydir.
Çocuklar yaşamlarını devam ettirebilmeleri için ailelerine muhtaçtırlar. Bu durum çocuklarda aşağılık duygusunun oluşmasına sebep olabilir. Bir şey almak istediğinde annesine ya da babasına söylemek zorundadır çünkü istediğini almak için kazandığı bir parası yoktur. Ayakkabısını giymek zor gelebileceği için destek isteyebilir çünkü ince motor kasları gelişmemiştir. Uykusu geldiği zaman yatacağı yatağı hazırlaması için annesinden yardım almak isteyebilir çünkü yatağı hazırlayabilecek kuvvete sahip değildir. Bu tür yetersizliklerinden dolayı ''aşağılık'' duygusuna sahip olabilir. Ebeveynin yapması gereken ise uygun bir dil kullanmaktır. Örneğin çocuğuna ''sen izin verirsen sana yardımcı olabilirim'' diyebilir. Çocuğa asla ''sen yapamadığın için ben yapıyorum'' mesajı verilmemelidir. Çocuk istediği için yetişkinler ona yardımcı oluyordur. Bu düşünceyle hareket edildiğinde çocuk kendini daha iyi hissedecektir.
Çocuğun baktığı pencereden bakmak, onu anlamaya çalışmak çocuk için çok önemlidir. Yetişkin ''çocuk bunu neden yapıyor'' diye sormaya başladığında ilk adımı atmış olur. Çocuk ağlar, güler, koşar, vurur... Peki bu çocuk neden ağlıyor? Ne oldu da ağlamaya başladı? Ne olduğunda vurmaya başlıyor? Sadece gözlemlemek, duygusunu hissetmeye çalışmak bir şeyleri anlamamız için yol oluşturur.
Çocuk için bağlılık ve güven duygusu çok önemlidir. Çünkü bu insanların temel ihtiyaçlarıdır. İnsanlar bağlı olacakları ve güven duyacakları kişilerin olmasını ister. Bu kişi de ilk aşamada anne olur. Sonrasında baba, yakın aile üyeleri, arkadaş, eş de eklenir. Bu duyguların oluşması için tutarlı, sıcak ve sevecen ilişkilerin olması gereklidir. Anne, baba ya da yakın ilişki kuran bireyler, çocuk için rol modeldir. Çocuk kimliğini, benliğini o kişilerden öğrendikleriyle oluşturur. Eğer terk eden bir ebeveyn varsa, çocuğun güven duygusu zedelenecektir ve ''insanlara güvenmemeliyim çünkü beni terk ediyorlar'' düşüncesi oluşacaktır. Böylelikle insanlara bağlı kalmamayı, güvenmemeyi öğrenecektir. Bu durum çocuğun bütünsel gelişimi açısından çok önemlidir.
Çocuklar genel olarak kaygı halindedir. Küçük bedenlerinin zarar görmesinden, anne ve babalarının başına bir şey gelmesinden, yakın çevresi tarafından reddedilmek ve önemsenmemekten dolayı kaygı yaşarlar. Anne-babanın rolü bu noktada da devreye girer. Çocuğa olumlu duygular yüklenirse kaygılarının da üstesinden gelmeyi öğrenir. Bu da ileriki hayatında karşılaşacağı sorunları çözme biçiminin temelini oluşturur.
Çocuğa yüklenecek en temel duygu ''değerliyim'' duygusudur. Çocuk kendini değerli, yeterli ve güvenli hissederse sağlıklı bir kişilik yapısı oluşur. Böylelikle içimizdeki çocuğu özgürce yaşatan sağlıklı bireyler yetiştirmiş oluruz. Tabi ki sadece ailenin tutumu sağlıklı bireyler oluşması için yeterli değil. Okul, arkadaşlar, sosyal çevre de etkileyen önemli etmenlerdir. Ancak etkileyenler arasında en büyük orana sahip etmen ailedir.
Çocuklarla yetişkinlerin düşünce yapısı oldukça farklıdır. ''Etekleri zil çalıyor'' deyimini bir yetişkin ''çok sevinmek'' olarak algılarken, çocuk ise eteklerinde zil çalan bir kadını hayal eder. Çünkü çocuklar soyut düşünce yapısına sahip değildir. Dolayısıyla çocuğa bir şey anlatırken de somut örnekler kullanarak anlatmak gerekir. Örneğin, çocuğunu parka götüren bir annenin zamanının az kaldığını söylerken ''10 dakika sonra gidiyoruz'' yerine saati gösterip yelkovanın şurdan şuraya geleceğini göstererek anlatabilir. Ya da iki parmağını yaklaştırarak ''şu kadar daha oynadıktan sonra gideceğiz'' diyebilir. Bunun gibi daha bir çok örnek gösterilebilir.
Çocuklarla yetişkinler arasında bu tarz farklılıklar vardır. Çocuğu anlamaya çalışmak, dinlemek, saygı göstermek, sevmek çocuğun sağlıklı olmasını sağlayan ilk yapı taşlarıdır. Çocuğa güzel bakmak gerekir. Değerli olduğunu hissettirmek gerekir. Karşısındaki çocuğa dokunmaya başlayan bir yetişkin, içindeki çocuğa da dokunmaya başlar.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Tuğba BAYRAM Fotoğraf
Psk.Dnş.Tuğba BAYRAM
İstanbul
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Tuğba BAYRAM'ın Yazıları
► Başkalarının Acısına Bakmak Psk.Zehra BEKİSOGLU
► Çatışma’ya Bir de (Aslında) Bu Gözden Bakmak Dr.Psk.Dnş.Erdinç ÇAĞLAYAN
► Çocuğun Gözüyle Psk.Dnş.Fatih SEVİM
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Çocuğun Dünyasına Bakmak' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Kimse Beni Anlamıyor! Şubat 2021
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:00
Top