2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sorumluluk Duygusu
MAKALE #12226 © Yazan Uzm.Psk.Alpaslan KESKİN | Yayın Şubat 2014 | 4,946 Okuyucu
SORUMLULUK DUYGUSU
Hayattaki sorumluluğumuz kime aittir?
Kesinlikle kendimize aittir. Varoluşçular derki; 1 yaşından itibaren bir şeyde tercih etme hakkı size verilmiştir. Siz bu tercih etme hakkını ya kullanırsınız, ya da devredersiniz. Devrederseniz sahte kendilikler ve kişilikler ortaya çıkar. Öbürlerinin beklediği insanlar olursunuz. Eğer iradenizin tercihini kendinizin kullandığı idrakiyle hayatınızı her an yeniden yapılandıracak potansiyelinizin olduğuna inanırsanız, bu tercihini kendi kullanan insan olduğunuz anlamına gelir. Diğer ekollere göre buna gerçek kendilik denir.
Ama insanoğlu bulunduğu konumdan hiçbir zaman memnun olmamıştır. İçindeki coşkusallık olmak istediği yerde değildir. Bunun sorumluluğunu da kimse üzerine almaz. Derki bunun sorumluluğu annemdedir, babamdadır, kardeşimdedir. Doğru vatanda doğmamamdadır. Doğru coğrafyada olmamamdadır. Zaman olarak bu yüzyılda olmamam gerekirdi. Yani hepiniz İngiltere’de kraliyet saraylarında olmanız gerekirdi. Yani bu kadar muhteşem varlık, bu kadar güzel bayan yani gelmiş kıytırık bir ülkede kıytırık zamanda kıytırık köyde kıytırık anne babadan doğmuş. Olacak iş mi yaa?! Bütün sorunlar buna bağlı. Yer, zaman, coğrafyayı değiştirseydiniz muhteşem olmaz mıydı?
İşte kişinin, hayatın sorumluluğunu alması kadar cehennem gibi bir şey yoktur. Kişi bütün olan bitenden, etrafında ki hadiseden kendi tercihinin bir sonucu olduğunun farkına vardığı andan itibaren kavgası biter. Kendi istemiştir, kendi tercih etmiştir ve bu noktadadır. Fakat kimse bu sorumluluğu alamadığı için sorumluluğu başkalarına atma durumundadır. Daha da kötüsü, böyle bir sorumluluğu aldığı zaman her seferinde eli yandığı için insanlık tarihi şunu empoze etmiştir: sakın ha geleceğini kendin belirleme, istek ve arzularını verebileceğin iradeni ipotek olarak sunabileceğin birilerini bul, onlar senin adına karar versinler. Sende o kararları uygula. Kararların sonucunda iyi şeyler çıkarsa sevin, kötü şeyler çıkarsa zaten senin kararın olmadığı için üzülme.
Onun için buradan ne çıkıyor? Annenin babanın kutsanması, kuralların kutsanması, cemaatlerin kutsanması ideolojilerin kutsanması… Her şeyin arkasına baktığınız zaman yalnız başına özerk ve bağımsız düşünen bir beyin yerine başkalarına satmış ve onların düşüncelerine göre kendi olmaktan vazgeçmiş, ontolojik varlığının ve acizliğinin sorumluluk duygusunu üzerine almayan, bu sorumluluğu başkalarına yıkan beyinler ve fertlerle karşı karşıya kalıyoruz. Eğer bir kişi bir durumdan şikayet ediyorsa, bilin ki sorumluluğunu almıyordur.
Terapist terapi ortamında bu sorumluluk duygusunu kazandırmaya çalışır. İnsanların çoğu yaptıkları negatifliklerle, bulundukları konumdaki negatifliklerle ilgili hep başkalarını suçlayacaklardır. Bir insan başkalarını suçlamıyor sadece objektif olarak gerçekliği değerlendiriyor ve benim tercihlerim sonucunda buradayım ve hayat bu şekilde gelişti diyebiliyorsa ve bunu yaparken kendisine mazoşist bir saldırı yapmıyorsa, bu kişi gerçekten olgun bir tavrı sergiliyordur.
Gerçekliğimi kabullenmek mi istersiniz yoksa sahte bir dünya ile kendinizi mi kandırmak istersiniz? Nedir tercihiniz?
Yalom psikiyatris olarak çalıştığı hastanede konsültasyon liyezon psikiyatrisinde göğüs kanseri olmuş hanımlarla grup terapisi yapıyor idi. Göğüs kanserine yakalanmış hanımların, hayatta kalma sürelerini kanser derecelerine göre derecelendirip ve bunların kanser, ölüm, hayatı değerlendirme gibi sıkıntılarını, anksiyetelerini çözümlemeye yönelik bir grup terapisi çalışması yapıyordu.
Göğüs kanseri olan bu hanımları da onkoloji hastanesinde bir araya getiriyorlar. Yalom grup terapisinde konuşurlarken, hanımların 2 grup olduğunu görüyor. Grubun bir tanesi kanseri öğrendikten sonra çökenler ve mahvolanlar, diğeri de düşünenler. Kanserin tipine göre derecesine göre işte önünde iki yıllık veya bir yıllık yaşam kalmış bilemedin üç yıllık bir yaşam, üç yıl içinde her şey bitecek. Bu hanımlar 25, 30, 40, 50 yaşında. Ölüm hakikati ile bir anda karşı karşıya geldiklerinde mahvolan hastalar, ölüm karşısında o kadar çaresizlik ve donmuşluk yaşıyorlar ki, insanın ontolojik acizliğini yaşıyorlar ve felç oluyorlar. Kapanıyorlar, ölümü bekliyorlar ve tüm yaşama kahrediyorlar. Depresyona giriyorlar, sıkıntı ve acı ile yaşıyorlar. İşte bu neden doğduğumuz andan itibaren ölüm hakikatına uzak kaldığımızı açıklayan en açık bir neden. Kardeşim senin hayatın varmıydı? Vardı. Eğitime de geliyordun. Peki şimdi kanser olduğunu ve 3 yıllık ömrün olduğunu öğrendin ve şimdi her şeyi bıraktın “ölüm varmış niye eğitime gideyim ki, niye kursa katılayım ki” diyorsun. Ama ölüm hep vardı zaten, bir gün olacaktı. Ama ben bilmiyordum. Gerçekten öleceğim şimdi. O zaman gerçekten ölmeyecek miydin? Yok ölüm çok uzaktı.
İşte o acizlik, çaresizlik hikayesi var ya, hakikatle karşı karşıya kalınca bu insanlar tuz buz oluyorlar. Bu çaresizlikte düştükleri yer direk depresyon. Birçoğunun intihar düşünceleri geliyor. Çünkü beklemeye dayanamıyorlar. Hayattan elini eteğini çekiyorlar.
İkinci bir hasta grubu ilginç bir şey yapıyor. Varoluşçunun terapötik anlamda çıkış noktası bu. Ya ben öleceğimi hiç düşünmemiştim. Aman tanrım! Doktor doğrumu söylüyorsun? Yanlış anlamadım dimi, İki yıllık ömrüm kaldı? 3 yıllık ömrüm kaldı. Hadi bilemedin en fazla yaşayan dört yıl. Ama bir yılda da bitebilir.
Ama ben hayatı hiç yaşamadım ki. Ben ileride yaşayacağım diye yapmak istediklerimi hep ötelemiştim. Hep eşim için yaşadım, oğlum için, annem için, babam için, kardeşim için, öğretmenim için, dostum için, arkadaşım için, Aykut için, hep birileri için yaşadım. Benim daha bir sürü yapacaklarım vardı. Kafama koyduğum kendim için gerçekleştirmeyi düşündüğüm hobilerim planlarım vardı. Aman tanrım! Şimdi 3 yılım mı kaldı? 3 yıl 3x365 gün. Bu kalan süreyi çok iyi değerlendirmem lazım. Her günü gerçekten yaşamam lazım. Her gün gerçekten kendim için yaşamam lazım. Bu bana verilmiş bir şans. Lanet olası nede geçirdin bu hayatı başkaları için. Ama kalan hayıtı da pişmanlıkla, ah vahla geçirmeyeceğim, her bir saniyenin kıymetini bilerek geçireceğim. Her bir dakikanın anlamını kendim için anlamını idrak ederek geçireceğim. Artık sorumluluk bana ait. Kimsenin aşağısı yukarısı beni ilgilendirmiyor. Ben yapmak istediklerimi hayata taşıyacağım. Bu yapmak istediklerim perspektifinde bu şansı ve varoluşumu hayatta bir defa kullanacağım. Ama başkaları için olmayacak. Bu estetik bir şekilde kendimi gerçekleştirmek ve inşa etmek için yapmak zorunda hissettiğim şey.
Sorumluluk duygusu olduktan sonra burada ah vah olmaz. İçtenlikle kabul olur. Yani negatif olma durumundaki tercihlerinde de “bu benimdir” der.
İlk defa gerçek kendiliğe yöneliyorlar. Zaman kavramı içerisinde her an ölebileceğini bilmenin idraki ile gerçekten yapmak istediği şeyi özgürce sorumluluğu alarak yapan insan çıkıyor karşınıza. Hiç korkusu olmuyor.
Bu senin son dakikan. Ne yapmak isterdin? Deniz kenarına giderdim. Niye buradasın o zaman? Senin için yapmak istediğin şey deniz kenarına gitmek ise git deniz kenarına. Neden buradasın?
Sorumluluğu alıp ölüm gerçeğini kabullenmek ve daha huzurlu bir yaşama dileğiyle…

Kaynakça:
Tahir Özkkaş Bütüncül psikoterapi eğitim notları
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sorumluluk Duygusu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Alpaslan KESKİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Alpaslan KESKİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Alpaslan KESKİN Fotoğraf
Uzm.Psk.Alpaslan KESKİN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi13 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Alpaslan KESKİN'in Makaleleri
► Sorumluluk Duygusu Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
► Sorumluluk Duygusu Niye Gereklidir? Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
► Sorumluluk Psk.Dnş.Kemal TUNCER
► Sorumluluk ve Özgüven Psk.Aslı PAKSOY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Sorumluluk Duygusu' başlığıyla benzeşen toplam 15 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:55
Top