2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



21. Yüzyıl ve Psikopatolojinin Değişen Yüzü
MAKALE #15104 © Yazan Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT | Yayın Temmuz 2015 | 3,133 Okuyucu
21. YÜZYIL VE PSİKOPATOLOJİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ

Her alanda hızla değişen ve gelişen teknoloji, günlük hayatımızın içinde git gide daha fazla yer kaplamaktadır. Zamanında kişiler arası ilişki üzerinden yürütülen bir çok süreç artık bireysel olarak teknolojik aletler üzerinden yürütülür durumdadır. Örneğin önceleri bir adres bulmak için etraftaki başka insanlara sormak, yardım istemek, bilgi almak gerekirken, günümüzde her akıllı telefonun olmazsa olmazı haritalar veya araçlardaki GPS’ ler üzerinden aranan adres bir iki ‘tık’la bulunabilir hale gelmiştir. Hatta bu teknolojik araçlar ekstradan o adrese varmak için kullanabileceğiniz alternatif yolları, hangi yolun kaç km olduğu, yürüyerek, otobüsle ya da otomobil ile ne kadar sürede gidilebileceği, trafiğin durumu gibi bir insandan sorarak öğrenmesi zor bilgileri saniyeler içinde size sunmaktadır. Benzer şekilde bir insan evinden dışarı hiç çıkmadan neredeyse tüm ihtiyaçlarını karşılayabilir durumdadır. Tüm yiyecek, içecek, giyim, araç-gereç ihtiyaçlarını internetten araştırıp sipariş edebilir; sosyal ihtiyaçlarını da facebook, twitter, whatsapp ve benzeri globalleşmiş sanal ortamlarda görüntülü, sesli ve yazılı olarak kuracağı iletişimlerle karşılamaya çalışabilir. Örnekler çoğaltılabilir. Yüz yüze olduğumuz şey, çok hızlı bir şekilde hayatın işleyişinin dolayısıyla insanların değişimidir.

Belki de kuşaklar arasındaki farkın hiçbir zaman olmadığı kadar açıldığı dönemleri yaşıyoruz. Orta yaşlı bir insan ile kendisinden iki kuşak sonra doğan torunu neredeyse bambaşka bir dünyaya doğmuş gibidir. Bu fark özellikle Türkiye gibi teknolojik yeniliklerin geç ama çok hızlı bir şekilde günlük hayata girip yaygınlaştığı ülkelerde daha radikal şekilde yaşanabilir. Sahi tüm dünyayı kasıp kavuran, bir çok kişi için gerçek anlamda ilk akıllı telefon olan “iphone”un ilk olarak sadece 8 sene önce 2007 de piyasaya sürülmüş olduğunu duymak sizde de bir şaşkınlık yaratmıyor mu? Ülkemizde 2009-2010 gibi yaygınlaşmaya başladığını düşünürsek bizim için 5-6 yıllık bir maziye sahip olan teknolojik bir aletin, bugün hayatımızın, ilişkilerimizin ve ihtiyaçlarımızın tam ortasına oturması inanılmaz derecede hızlı olmuştur.

İnternet ve akıllı telefonların hayatımızın tam ortasına yerleşmesiyle, geleneksel insan imajı da farklı bir boyut kazanmış, gerçek kimliğinin yanı sıra yarattığı sanal kimlikleri ile de bir bireyin benliğinin gizli kalmış, doyurulamamış yönlerini ortaya çıkarabileceği alanlar doğmuştur. Örneğin gerçek hayatında çekingen ve içe kapanık olarak adlandırılabilecek birinin, oyunlarda ve sosyal medyada yaratacağı avatarları (sanal kimlik) ile tam tersi özelliklerle agresif ve girişken davranışlar sergilemesi artık kimseyi şaşırtmayacak bir bilgidir. Gerçek ve sanal kimlikler arasındaki bu farklılık bilinçli bir “öç alma” arzusu ile gerçekleştirilebileceği gibi, bilinçdışı saiklerle de ortaya konabilir.

Sanal dünyanın sunduğu görünmezlik, bilinmezlik ve fiziksel temasa alınan mesafe kişinin ruhsal savunmalarının gevşemesine olanak tanıyan özelliklerdir. Fakat tam da burada gözden kaçmaması gereken bir nokta var: Sanal dünyanın bu olanaklarıyla kişinin gizli kalmış, doyurulmamış taraflarına savunmalardaki gevşeme ile sağladığı geçiş izninin yanı sıra; kişinin yoğun ve girift bilinçdışı savunmalarla kendisinden de sakladığı rahatsız edici malzemenin de ortaya çıkma (bilince) tehlikesi baş gösterir. Bu durumu ayrıntılı şekilde bir örnek üzerinden tartışmaya çalışacağım. Örneğin çocukluk döneminde cinsel istismara uğramış bir kişi düşünelim. Bu istismar yaşantısının ruhsal anlamda kişinin sosyal ve duygusal ilişkilerinde derin izler bırakacak travmatik etkiye sahip olduğunu farz edelim. Eğer kişi, içinde bulunduğu yoğun rahatsız edici duygu ve düşünceleri açık bir şekilde yaşayabileceği kapsayıcı ve yaralarını sarmasına olanak tanıyacak yakın ilgi ve sıcaklığın hissedildiği bir çevreden (ya da ilişkiden) yoksunsa olmasını beklediğimiz şey, o kişinin savunmalarının bu rahatsız edici yaşantıyı bilincinden uzaklaştırmaya yarayacak şekilde örgütlenmesidir. Bu şekilde kişi istismarın rahatsız edici gerçekliğinden uzaklaşır. Fakat etkisinden kurtulamaz. İstismar anısı bilinçdışına bastırıldığı için kişi yaşadığı ilişkilerdeki sıkıntısını bu anı ile bağlantılandıramaz. İstismar anısını (ve tabi ki daha birçok anıyı) bilinçten uzak tutmaya yarayan ruhsal savunmalar, o anıyı çağrıştıracak birçok yaşantı ve düşünce ile de mücadele edecek şekilde organize olur. Ve bu savunmalar kişinin öteki ile sağlıklı ve doyurucu bir ilişki kurması önünde engel oluşturur. Örneğin kişinin obsesif düzey savunmaları kullandığını düşünelim. Temizlik takıntıları (kompulsiyon) ile cinsel istismarın yarattığı kirlenme/pislenme duygularını uzaklaştırmaya çalıştığını, duygulardan arındırılmış somut işlemsel düşünce ile o dönem yaşadığı duygulardan uzaklaşmaya çalıştığını, sayı sayma takıntıları ile ortamı ve geleceği kontrol etme ilizyonu yaşadığını (böylece kontrol edemediği istismar yaşantısı ve benzerlerinden uzaklaşabilecektir) düşünelim. Sadece bu üç savunmanın bile kişinin ötekilerle kuracağı herhangi bir ilişkiyi son derece olumsuz etkileyeceği aşikârdır. Burada anlaşılmasının ve bağlantı kurulmasının kolay olacağını düşündüğüm örnekler verdim. Gerçek hayatta bir ruhsal malzemenin (anı, düşünce, duygu, düşlem) bilinçdışına bastırılması için cinsel istismar gibi herkes için vurucu nitelikte olmasına gerek yoktur. Bireysel olarak bizi rahatsız eden, hazmetmesi zor olan herhangi bir ruhsal malzeme bilinçdışına bastırılabilir. Aynı şekilde rahatsız eden malzemeyi bilinçdışına bastırmak ve tutmak için kullanılan ruhsal savunma düzenekleri de gerçek hayatta son derece kompleks, farkına varması zor ve iç içe geçmiş şekilde yer alabilmektedir. Örnek üzerinden devam edersek, rahatsız edici ruhsal malzemelerini bilincinden uzak tutmak için obsesif düzey savunmalar kullanan bu kişinin, günümüz internet çağında hesaba katması ve kaçınması gereken şeyler gittikçe artmaktadır. Sürekli görsel-işitsel uyaranlara maruz kalmak, bilgiye, habere ulaşmanın çok kolay olması, geçmiş anıların kayıtlarının fotoğraf ve video ile tutulması kişinin kendisinden kaçmasını gittikçe zorlaştırmaktadır. “Facebook”tan ilkokul arkadaşları ile konuşmak, küçükken yaşadığımız yerlerin fotoğraf ve videolarına basit bir “google search” ile ulaşabilmek, yaşadıklarımızla benzer konulardaki film, müzik ve haberleri izlemek, dinlemek ve okumak vb. tüm durumlar bastırılmaya çalışılan rahatsız edici ruhsal malzemeyi tetikleyecek, çağrıştıracak şeylerdir. Bu durumda yetişkinler (çocukluğunu bu yeni dünya düzeninde geçirmemiş kişiler) için savunmaların kaçak vermesini beklerken, özellikle yeni nesil için daha güçlü ruhsal savunmaların kullanılması beklenebilir.

Savunmaların kaçak vermesi, sıkıntı verici malzemeyi hatırlamak ya da (daha çoğunlukla) onla yakın alakalı olan perde anıları hatırlamak (esas rahatsız eden malzemeyi arkasına gizleyen anılar) kişinin regresif bir pozisyona geçmesine neden olabilir. Kişi genellikle esas sıkıntıyı yaşadığı yaş döneminin ruhsal özelliklerine gerilemiş gibi görünür. Aşırı kırılganlık, sürekli ağlamalar, çocuksu inatçılık ve düşünce tarzı, o kişiyi yakından tanıyanlar için tutarsızlık, dengesizlik ve hatta hastalık olarak görülebilir.

Daha güçlü savunmaların kullanılması dediğimizde mevcut bir savunmanın dozunun arttırılmasından ziyade (ki bu da geçerlidir) ruhsallığın gelişimsel boyutu açısından daha immatür savunmaların kullanılması anlaşılmalıdır. İnternet çağına doğmuş olan yeni nesilden bireyler bu yoğun uyaran bombardımanı altında psikanalistlerin sınır düzey savunmalar olarak adlandırdığı savunmaları kullanmaları olasıdır. Bölme (splitting), dissosiye etme akla gelen ilk savunmalardır. Bölme karşılaştığımız şeyleri (kişi, nesne, ortam vs.) hiç detaya girmeden kabaca ikiye ayırmak olarak düşünülebilir. İyi – kötü, değerli – değersiz, güçlü – güçsüz tarzı incelikten ve ayrıntıdan uzak, genellikle bir şeyin gerçekliğinin bütününden ziyade sadece bir kısmının ele alınıp o şeyin bütününün bu kısımdan ibaret olduğunu düşünmek şeklinde açıklanabilir. Örnek olarak eski dönem Yeşilçam filmlerinin kötü ve iyi karakterlerini düşünebiliriz: hiçbir nedeni olmadan sadece kötü olmak için kötülük yapan, bundan haz alan, hiçbir iyi insani özelliği barındırmayan saf kötü karakterler. Ve hiçbir durumda ve şekilde erdemli, onurlu duruşlarından vazgeçmeyen, iyilik yapmak için her an canını tehlikeye atan, kötü olarak düşünülebilecek hiçbir özellik barındırmayan saf iyi karakterler. Bölme savunması sayesinde iyinin içindeki kötü, kötünün içindeki iyi tarafları düşünmek gibi bir derdimiz olmaz, olayları tek tek ele almak gibi detaylı ve zahmetli süreçlere girmemize gerek kalmaz. İyi iyidir, kötü ise kötü.

Dissosiyatif savunmalar ise benliğin bütünün kabul etmekte zorlanılan taraflarını, bir kağıda makasla şekil verir gibi, istenmeyen tarafları benlik ile bağlarını koparmaya çalışmak şeklinde düşünülebilir. O parçalar hala oradadır fakat aradaki düşünsel-duygusal bağlar koparıldığı için benliğin o parçaları benliğe ait olmayan yabancı parçalar olarak görülür. Kendine yabancılaşma hisleri, yoğun unutkanlıklar, ne zaman yaptığımızı hatırlamadığımız eylemler, kendimizi dışarıdan izleme ve robot gibi hissetme şeklinde kendisini belli eder. Yine hatırlatmakta fayda var ki, bu sayılan durumları her insan zaman zaman deneyimler, burada önemli olan bu semptomların yoğunluğudur (sıklığı ve şiddeti). Dissosiyatif savunmalar sayesinde kişi, kendisinde kabul etmek istemediği duygu, düşünce ve özelliklerine yabancılaşır, böylece huzur bulmaya çalışır.

Burada sayılan iki ruhsal savunma mekanizması dışında daha bir çok savunma sayılabilir. Ortak özellikleri ruhsal gelişim düzeyi açısından sınır düzey bir ruhsallıkla ele alınmaları olacaktır.

Değişen hayat, insanları da değiştirmektedir. İnsanlar değiştikçe her şey gibi yaşadıkları psikolojik rahatsızlıklarının görünüşü ve işleyişi de değişime uğramaktadır. Bu yazı genel olarak yetişkinler düşünülerek yazılmıştır, bu hızlı ve digital dünyanın çocuklara etkisini düşündüğümüzde dikkat eksikliği, hiperaktivite sorunları, içe kapanıklık, iletişim ve uyum problemleri gibi çok çeşitli sorunların da artması beklenebilir. Hastalar değiştikçe terapiden ve terapistten beklentilerin de değişmemesi imkansızdır. Hastaların terapistten aynı teknolojinin onlara sunduğu gibi hızlı, hazır, zahmetsiz bir “hizmet” sunmalarını beklemeleri her gün daha sık karşılaşılan bir durumdur. Ama çözüm işleri de daha da hızlandırmakta değil, duyguların ve düşüncelerin sindirilmesine fırsat tanıyacak yavaşlıkta/hızda, sağlam ve kapsayıcı bir terapi ilişkisidir.

Uzm. Klinik Psk. Vahap TAŞKENT
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"21. Yüzyıl ve Psikopatolojinin Değişen Yüzü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Vahap TAŞKENT Fotoğraf
Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi21 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'in Makaleleri
► Değişen Toplumda Kadın Psk.Burçak DEMİRKAN
► İki Yaşında Değişen Çocuğunuz Psk.Suzi MİZRAHİ
► Değişen Toplum (Toplumda Değişim) Psk.Burçak DEMİRKAN
► Psikiyatrinin Gerçek Yüzü Psk.İzzet GÜLLÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında '21. Yüzyıl ve Psikopatolojinin Değişen Yüzü' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Neden Psikanaliz? Nisan 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:10
Top